Bir gün babamızın resmi de ölür!

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
Çoğumuz babamız henüz hayattayken onun yüzüne bir kere bile dikkatle bakmayız.
Baba, 'baba' sözcüğünü kullanmaya başladığımız günden itibaren sürekli karşımızda duran bir alışkanlıktır.
Yıllarca babamızdan değil, bir alışkanlıktan bahsederiz:
Annemize, 'babam bu gün neden gecikti' diye sorarız; kardeşimize, 'babam yine su istiyor' der ve dertleniriz;
bazen de, 'babama hangi yalanı uydursam' diye planlar kurarız kafamızda.

Baba her seferinde bize biraz uzak, biraz yabancı birisidir.
Hergün elbiselerini giydirip sokaklara saldığımız o 'biraz' yabancının, zamanın karşısında
an be an nasılda eriyip gittiğini farkedemeyiz bile.
Oysa ilkin ve hep onun elbiseleri yaşlanır, ilkin ve hep onun saçları ağarır, ve hep o öksürür.
Bizim bir alışkanlığın perde gerisinden baktığımız o yüzde, zaman, çizgilerden, girintilerden ve çıkıntılardan yeni bir yüz yapar, bunu da farketmeyiz.

İçimizden az buçuk dikkat kesilenler bilirler ki,
baba göz altlarındaki torbalarda yorgunluk biriktiren kederli göçmenidir evimizin.
Bir an gelir,göz altlarındaki torbaların ağzını gözlerinin feriyle bağlayamaz olur artık.
Bir an gelir,o iki bağcık da hiç ummadığımız bir vakitte,hiç ummadığımız bir yerde çözülüverir.
Çözülüverir ve babamız, bizden sakladığı bütün yorgunluklarını orta yerde bırakıp, kasketinin altını terkeder.

Biliyormusuz,
Babamız bir gün ilk defa gerçekten ölür!..
Babamız bir gün ilk defa gerçekten ölür ve biz ilk defa o gün anlarız,evimizde bir babamız olduğunu.
O gün anlarız ki,aramızda dolaşan yalnızca alışkın olduğumuz bir gölge değildi;
o gün anlarız ki artık annemizle anlaşarak kandıracağımız bir saflık,sessiz sedasız çekilip gitmiştir aramızdan;
ve o gün anlarız ki' baba' dan bize kalan,bir kelimeden çok öte,çok daha ağır bakiyedir.
Şeceremizi bir arada tutan en kalın damar ansızın kopmuş,şimdiya kadar nasıl durduğunu düşünmediğimiz aile şemsiyemiz yağmur vurdukça su geçirmeye başlamıştır.

Daha başka şeyler de olmuştur baba gidince:içimizdeki korku kaybolmuştur artık;sofranın baş köşesinde yaşlı,kocaman bir boşluk açılmıştır;akşam haberlerinde esirgenmeden savrulan bir küfür orta yerde sahipsiz kalmıştır;
dahası,babayla beraber ilgi duymadığımız pek çok memleket haberi de sınırlarımızın ötesine göçmüştür.
Baba ölürken bize bir iyilik yapmış,üzerine dertlenilen bir ülkeyi de kendi gövdesiyle beraber ölmüştür...
Artık içimizden hiç kimsenin, babanın yerine baba olamayacağını,vaktin çıkıp çıkmadığını onun sesiyle soramayacağını anladığımızda,
çaresiz bir şeyler yaparız:
Kendimizi babamızın hiç ölmediğine, şeceremizin hiç dağılmayacağına inandırmak için
onun en sevdiğimiz resmini büyülterek,annemizin ya da en büyük kardeşimizin odasındaki duvarın orta yerine konduruveririz.
Konduruveririz ve resme bakarken ilk defa babamızın yüzüyle yüzleşiriz.
Böylelikle ilk kez,babamızın gözlerinde bir göç öncesinin alınganlığını görürüz;
babamızın saçlarının fazlasıyla beyazlaşmış olduğunu görürüz,
ilk kez görürüz ki,babamızın alnı yaşadığımız coğrafyanın kaderiyle aynıdır:
Babamızın alnı,sanki savaştan hiç kurtulmamış bir cephe yerine benzetilmektedir;
babamızın alnı,bizzat hayatın alnıdır!
Onu yeniden aramıza çağırmakla,onun yüzünü her gün görebileceğimiz bir yerde ağırlamakla,
bir süreliğine de olsa,ölü babamızla ilk kez içtenlikle baba evlat haline geliriz.
Konuk ettiğimiz insanlara anlatırız onu,onun kim olduğunu soran çocuklara;
öyle ki,onun kim olduğunu sormayanlara içlendiğimiz bile olur.
Duvarda,bir yanlarını yeni yeni hatırladığımız,çerçeve içinde bir babamız vardır artık...
Ama mevsimler,gün gelir,babamızın duvardaki resmini de soldurmaya başlar.
Babamızın göz altlarını tutan o incelmiş bağcıklar,bir kere daha unutkanlığımız tarafından kopmaya terk edilir.
Aramızda heyecanla çağırdığımız sevgili ölümüzü yüzü,mahkum olduğu çerçeve içinde
tekrardan bir gölgeye,tekrardan bir alışkanlığa dönüşür.

Bir evden başka bir eve taşınırken,eşyalarımızın arasında can çekişir durur;
yeni evimize uygun olup olmadığını düşünecek kadar uzaklaşır aramızdan.
Nihayet,yeni evlerimiz,bu yakışıksız yabancının resmini duvarları için uygunsuz bulmaya başlar.
Yeni evlerimizin duvarları,su kenarlarını,tarlaları,
yorgun işçi tulumlarını,bir memurun çantasını,bir askerin kaputunu,
bir kasketin alınlığını ve bütün o eski alışkanlıkları kabul etmez olur artık.
Bir gün biz yine fark etmeden,
duvardaki yerinden de devrilir babamız.

BİR GÜN BABAMIZ İKİNCİ KEZ ÖLÜR!

cry.gif


Raci Hattatoğlu


 

hacı anne

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
984
Tepkime puanı
16
Allah Razı OlsunEmeğine Sağlık krdşmTeşekkürlerr

süperrharikaa
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Allah Razı Olsun Yazıyı baştan sona okumak lazım. Gerçekten duygusal bir yazı. Yazanın kalemine, bizimle paylaşan kardeşimizin emeğine sağlık
 

hacı anne

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
984
Tepkime puanı
16
Allah Razı Olsun Krd

sanki benim babam için yazılmış..çook hüzünlendim çook...
48449203.gif



şimdi farkettimde serdar hiç ağlayan veya hüzünlenen bir ifade yok...
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81


Allah Razı OlsunEmeğine Sağlık krdşm
48449203.gif

 
Üst Alt