- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
BİR BİZ OLSA BİZDE, BİZLERDEN İÇERÜ.
Bir Allah’ın kulları, yine o Bir olanın has kulları olan müminler, bir vücudun azaları gibi ümmet olan Müslümanlar…
Ümmet olmak ne demektir?
Ümmet olmak, birbirini gözetmek, bir anneden doğmuşçasına birbirini kollamak, birbirinin hayrını düşünmek değil midir?
“Bir milletin efendisi, onlara hizmet edendir.” Buyuran kutlu Nebi (s.a.v.)’in yolundan gitmek demek değil midir?
Ümmete hizmet nasıl olur? Hizmeti eden kişi ne düşüncelerle ve nasıl bir hizmette bulunabilir?
Hizmet etmek; hayırda bulunmak, hüsn-ü niyetle yola koyulmak, bir başkasının daha hayrını istemek değil midir?
Yerden eziyet vereni kaldırarak da olsa, ümmetine hizmet eden ve böylelikle hayrını isteyen ve yine böylelikle Hakka yakın olmak isteyen bir Peygamberin ümmetiyiz biz. Bize nasıl davranmak düşer? Bize nasıl davranmak ‘yakışır’ o hâlde…
Ümmete, her ne olursa olsun, mutlaka bir şekilde hizmet etme düşüncesi, sadaka-ı cariyelerin en büyüğüdür. Çünkü temelinde, özünde Hakk’a hizmet etmek yatar.
Peki, bunu nasıl ölçüp, biçeceğiz, nasıl şekillendireceğiz, nereden, nasıl başlayacağız?
Çok kolay bir yol şudur; bu ümmete en büyük hizmetleri kimler yapmış, nasıl yapmış, ne yapmış ise, onların yolundan giderek taklit etmek; amma samimi olarak.
En büyük hizmet, herkesin yapabileceklerine göre değişir, her bir şahsın yaptığı iş ise, kendi ellerinin ulaşabileceği yerlere göre karşılık bulur pekâlâ…
Yani birileri gelir, gencecik yaşında İstanbul’u fetheder, dünyayı değiştirir; onun ellerinin kolaycacık ulaştığı yerlere, ötekilerin hayalleri dahi ulaşamaz hâldedir.
Birileri ise yoldan bir eza vereni kaldırarak, ümmete hizmet etmeye adar kendini…
Hakk (cc), en büyük mükâfatı kime vereceğini ancak Kendi Zatında gizli tutar. Bize ise sadece hizmet etmek alışkanlığı, hayra çıkaran olarak kalmalıdır.
Hakk Sübhan’ın (cc), kulları bir hayrı yapmaya niyetlendiklerinde, O da (cc) o kullarına vereceği mükâfatları hazırlar. O merhametliler merhametlisi olan Biricik Rahman (cc), dememiş midir ki,
“Artık kim zerre ağırlığınca hayır işlerse, onu görür.” diye…
Daima açık olan bir hizmet kapısı nasıl olur? Kıyamete kadar açık olan ve hayırları toparlayan bir hizmet, bir hayır kapısı? Sadaka-ı cariyelerin en güzeli…
Ümmetin manevi liderleri olanlar, Efendimiz Aleyhisselamın izinden giderek, hâl ve sözleriyle bizlere hayra yönelik tesir ederler. Bu yüzden herkes kendi gönlünün istidadınca ve nasibince bir yere intisab etmeli.
Ve bu intisabın hak çizgide, Kur’an ve sünnet çerçevesinde, akaidi sağlamlığını da düşünerek, bütün yolların Efendimiz (s.a.v.)’e ve mutlak olarak Hakk’a (cc) çıktığını, çıkacağını bilmesi, samimi olarak kabul etmesi gerekir. Burada şahıslar önemini yitirir, benliklerden çıkılır; amaç, Hakk’a (cc) ulaşmanın yolunu, bir güzel gönüllüden bellemekten ibarettir.
Hakk dostlarını aramak, bulmak, onların yolundan dikkatlice ve samimice giderek, Hakk’a varmak…
Hayırda yarışmak, hayırları yakalamak, nefisleri ıslah etmek, bir başkasına daha faydada bulunmak…
En büyük hizmet, bir gönüle daha girmek…
Bir muharrem ayını daha geride bırakıyoruz. Gönüllerimizin bir yanı aşûre gününün feyziyle sevinç dolarken, öte yanı kerbela ile hüzne boğuluyor…
Peki, bizler bunu nasıl anlamalıyız?
Sultan Baba Hazretleri, yaşamında âdet haline getirdiği, aşura günlerinde Eyyüb Sultan avlusunda dağıttırdığı aşureleri, gönüldaşı olan Mehmet Zahid Kotku Hazretleri anısına, hayrına diye niyetlenir, bunu da etrafındakilere bildirirdi.
İşte bu tam da sevginin göstergesi, bu birlik olmanın, bir olmanın, ümmet olmanın, kardeş olmanın, yoldaş olmanın, tek vücudun azaları olmanın göstergesidir. Bir olarak, büyük olmanın, bir olarak, gönülce, akılca hür olmanın, özgür olmanın, başka bir Müslüman kardeşini yermenin verdiği dayanılmaz ağırlıklardan kurtulmanın göstergesidir.
Ve işte bizler de, bu gönlü büyük, bu hizmet aşığı Hakk dostları nasıl yapmış ise, nasıl bu ümmetin evlatlarına hizmet etmişse, elimizden geldiğince o şekilde hareket etmeliyiz ki; Hakk’a (cc) ulaşma konusunda yardımsız kalmamış, Hakk’ın dostlarının sevgisinden gayrıda durmamış olalım; tek olmayalım, yalnız olmayalım, kimsesiz, sahipsiz, sevgisiz kalmayalım vesselam…
ESMA BETÜL BUHARİ