Bir Beyaz gülün Hikayesi

YaRaLiyiM

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
4 Haziran 2011
Mesajlar
162
Tepkime puanı
1


Sen gülleri akıttın uğrunda yanan


Beş milyonun gönlüne Ya Resul


Ben kalbimi yardım



Damarlarımdan kanımı akıttım Ey Nebi


Güllerin solmasın tertemiz goncaların kana bulanmasın


Avuçlarında insanlığa adanmış taptaze bir bahar saklı


Selamla dönmekte yine yeryüzünde en yüce sevdalar


Nefesini duyacaktım sanki Ya Resul, bir soluk alsan


Ellerini tutacaktım sanki Ey Nebi, ellerini bir uzatsan


Selamlarını getirmiştim mazlum ve masum kardeşlerimin


Önünden geçerken üç saniye üç asır gibi geldi


Duydum aldığını getirdiğim selamları, söz yerine geldi



Nasıl dünya huşu ve edeple geçmekte önünden Ya Resul

Sen her zamanki gibi yine mütevazi, yine şefkatlisin Ey Nebi


Bir yanına almışsın dünyanın en cömert kalplisini


Mağara arkadaşın olmuştu hicret ederken şehirlerin en Medenisine


Bir damla yaş süzülmüştü yüzünden


Ayak parmağını ısıran yılanın sancısında


Mağara arkadaşınla dünyada eleleydin


Kabirde de aynı Ya Resul


Hemen yanında da yürürken yeri titreten biri vardı Ey Nebi


Önce Ömer idi adı, Seni tanımadan evvel Sana cephe almıştı


Ve bir gün Ömer müslüman oldu


Her şey meydanlarda açıkça söylendi


Artık Ömer, Faruk olmuştu hicrette kılıcına sarılmıştı


Varsa karısını dul, çocuklarını yetim bırakmayan isteyen


İşte gidiyorum, tek başıma hicret ediyorum ben


Bir gün elbet döneceğiz doğup yaşadığımız bu topraklara


Medine de büyüyüp olgunlaşacak yücelecek bu sevda diyordu


Giderken Ali'yi çağırmıştın


Bu akşam sen kalacaksın


Benim yatağımda sen yatacaksın demiştin


O çocukların ilkiydi, yüreği tertemizdi


Şimdi o peygamberler peygamberinin vekiliydi


Güzelliklerden ruhları uzak kalanlar aldanacaktı


Peygamber evine zorla girdiklerinde


Senin yerinde Ali'yi bulacaklardı


Ne büyük bir devletti Ali için


Peygamber yatağında yatmak


Ne bulunmaz bir servetti


Seni örten yorganda sabahlamak


Ve ne paha biçilmez hazineydi


Başına koyduğun yastığa baş koymak


Yerden bir avuç toprak alıp


Savurmuştun kapıdan çıkarken yeryüzüne


Dönüp de arkana bile bakmadan


Doğduğun topraklara veda ettin.


Gidişin güzelliklerle geri dönmenin


Çağlar ötesi muştusuydu sanki


Hüzünler bile giderken hüzünlendi kahrından


Ağladı günlerce arkandan, Ya Resul t


Kederler yasa boğuldu gözyaşlarını döktü


Bulutlar kahrından unuttular


Rahmet yüklü yağmurlara gebe olduğunu


Ölüm bile kendi cenazesine ağlamamıştı


Bugüne kadar


Görmemişti yeryüzü böyle bir acımasızlığı


Bugüne dek


Dayanabilir miydi buna insanlardaki bu yürek


Elbette dayanacaklardı çünkü sen farklıydın


Alemlere rahmettin dostlarına sabretmeyi öğrettin


Zulümleri güllerle yok ettin


Çileleri sabırla tükettin


Ve dönmüştün bir gün dostlarınla hep beraber


Büyük bir zaferle kan dökmeden


Şehirlerin anası olan canım Mekkeye


Bir beyaz gülle gelmiştim huzuruna


Çok uzaklardan Ya Resul


Buram buram kokun geldi kabrinin önünden geçerken


Gülün gül kokan gül kokularının üstüne Ey Nebi


Tertemiz yüreğinden güller yürüdü üzerime


Gül yağdı vadilere, gül yağdı ormanlara


Gül yağdı Mekkeye, gül yağdı Medineye


Gül yağdı Şama, gül yağdı Vatanıma


Gül yağdı İstanbula, gül yağdı Bursama


Ve güller yağdı ömrümüzün baharına ve yazına Ya Resul


Gül koktu tomurcuk tomurcuk her kelime ve her hece


Ve bundan böyle hep gül kokacak Ya Resul


Her doğan gündüz ve her gelen gece
alıntı
__________________​
 
Üst Alt