Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Beni Kurayza Gazası.
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 13586" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>(Hicret in 5. senesi. Milâdî 627)</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudilerinin Peygamber Efendimizle olan anlaşmalarına göre, Hendek Muharebesinde düşman tarafından sarılan Medine'yi Müslümanlarla el ele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu.377 Fakat, bunu yapmadılar; üstelik, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, harbin en nâzik safhasında müşriklerle iş birliğine giriştiler; Peygamber Efendimizin tahkik ve sulh için gönderdiği heyete hakarette bulundular ve, "Resûlullah da kim oluyormuş? Muhammed'le aramızda ne ahit vardır, ne de akd!.." dediler; hattâ, daha da ileri giderek, Peygamber Efendimiz için küstahça ağır sözler bile sarfettiler.378 Bununla da yetinmediler: Medine üzerine baskınlar düzenleyerek, Müslüman aile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar. Bu hareketleriyle, Müslümanları, harb endişesinden daha büyük bir telâş ve endişeye düşürdüler. Bu, Peygamber Efendimizin kendilerine lûtufkâr davranmasına karşı açık bir nankörlük ve hıyanetti.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hendek Muharebesinde 10 bini bulan düşman ordusu, büyük bir hezimete uğrayarak geri çekilmişti. Harbte müşrikler yanında yer alan Kurayza Oğulları da, hayâl kırıklığı içinde, Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan sağlam kalelerine çekilmişlerdi.Giriştikleri haince hareketin farkında idiler. Bu sebeple, Resûli Ekrem'in her an üzerlerine yürümesinden endişe duyup korkuyorlardı!</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Cebrail 'in Getirdiği Emir</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Nitekim, Müslümanlar, Medine'ye henüz yeni dönmüşlerdi ki Cebrail (a.s.), Resûli Ekrem'e şu emri getirdi:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Yâ Muhammedi.. Yüce Allah, sana, Benî Kurayza üzerine yürümeni emrediyor!"379</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, silâhını yeni çıkarmış, temizliğini henüz bitirmişti. Derhâl Hz. Bilâl'ı çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nida etmesini emretti:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>'"İşiten ve Allah'ın emrine itaat edenler, ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!"380</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bu daveti duyan Müslümanlar bir anda toplandılar.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, sancağı Hz. Ali'ye teslim ederek ordudan önce onu yola çıkardı; Abdullah b. Ümmü Mektum'u ise, Medine'de yerine imam bıraktı.181</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>İslâm Ordusu üç bin kişiden ibaretti. İçlerinde 36 süvari vardı. Ordu, Resûlullah'la olan anlaşmasını en nâzik bir zamanda bozan, vatana hıyanet eden, düşmanla iş birliğine girişen Benî Kurayza Yahudîlerine hakettikleri cezayı vermek üzere yola çıkıyordu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Ali 'nin Benî Kurayza Yurduna Varması</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Ordudan önce yola çıkarılmış olan Hz. Ali, Kurayza Oğulları kalelerine yaklaşarak, sancağı kalenin dibine bıraktı. Bu esnada Yahudilerden bazı nahoş sözler duydu. Kurayza Oğulları,Peygamber Efendimiz hakkında ağır lâflar ediyorlar, ileri geri küstahça konuşuyorlardı. Bu davranışlarıyla, giriştikleri hainlikten pişmanlık duymadıklarını açık açık belli ediyorlardı.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Ali, sancağı bir başka sahabîye teslim ederek geri döndü. Yolda Peygamber Efendimizi karşıladı. Onun bu sözleri işitip de üzülmesini istemiyordu:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Yâ Resûlallah!.." dedi, "Şu şirret adamların yakınına kadar varmasan olmaz mı?"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Resûli Ekrem, "Neden?.." diye sordu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Ali, Yahudilerden işittiği nahoş sözleri tekrarlamaktan utanıp sustu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, "Herhalde, sen onlardan, beni üzecek birtakım sözler işitmişsindir." deyince, Hz. Ali, "Evet yâ Resûlallah..." diye karşılık verdi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>O zaman Peygamber Efendimiz, şöyle buyurdu:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Musa Peygamber, bundan daha ağırıyla karşılaşmış, daha çok üzülmüştü! Git! O Allah düşmanları, beni görecek olurlarsa, söylemiş oldukları çirkin sözlerden hiçbirini söyleyemeyeceklerdir!"382</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamberimizin, Benî Kurayza Yahudîleriyle Konuşması</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, mücâhidlerle Benî Kurayza Yahudîlerinin kalelerinin dibine kadar vardı; oradan Yahudî ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara, "Ey Allah'ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri!.. Allah sizi hor, hakir kıldı mı ve belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek ki siz, bana kötü söz söylediniz! Öyle mi?" diye seslendi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Yahudî ileri gelenleri, süt dökmüş kediye dönmüşlerdi."Yâ Ebâ'lKasım! Sen, sözünü bilmezlerden değildin! Musa'ya indirilmiş olan Tevrat'a yemin ederiz ki, biz sana hiçbir kötü lâf sarfetmedik." diyerek söylediklerini inkâr ettiler.383</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>BENÎ KURAYZALARIN MUHASARAYA ALINMASI</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudileri, cürüm üzerine cürüm işlediler; Peygamber Efendimiz ve mücâhidleri iyi bir şekilde karşılamak yerine, onlar hakkında ileri geri konuştular, söylenmeyecek lâflar ettiler. Bu, onların teslim olmayıp mukavemet edeceklerinin ifadesiydi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, önce mücâhidlere onları oka tutmalarını emretti. Mücâhidler, onlara ok yağdırmaya başladılar. Kurayza Oğulları da kalelerinden Müslümanların üzerine en şiddetli bir şekilde ok yağdırıyorlardı. Böylece, Kurayza Oğulları muhasara altına alınmış oluyorlardı.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Münafıkların, Benî Kurayzalara Cesaret Vermesi</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Görünüşte Hz. Resûlullah'ın ve Müslümanların yanında bulunan, hakikatte ise dâima İslâm düşmanlarıyla gizliden gizliye iş birliği yapan münafıklar, muhasara esnasında Kurayza Oğullarına da gizlice şu haberi gönderdiler:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Sizler teslim olmayınız! 'Medine'den çıkıp gidin.' deseler de çıkıp gitmeyiniz! Onların istediklerini kabul etmeyip çarpışmayı sürdürürseniz, biz size hem canımız, hem silâhlarımızla yardıma söz veriyoruz."</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Haliyle, gizlice gelen bu haber, Kurayza Oğullarına bir cesaret verdi. Karşı koymaya devam ettiler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>MUHASARADAN SIKILIP BARIŞ İSTEMELERİ</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, her şeye rağmen muhasarayı kaldırmıyordu; Müslümanları da cihada ve sıkıntılara katlanmaya teşvik edici konuşmalar yapıyordu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayzalar, muhasaranın uzadığını görünce, sıkılmaya başladılar. Münafıklardan da herhangi bir yardım gelmeyince, bütün bütün maneviyatları sarsıldı. Büyük bir korkuya kapıldılar. Bunun üzerine, görüşme isteğinde bulundular. Resûli Ekrem Efendimiz isteklerini kabul etti.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimizle görüşmek ve konuşmak üzere içlerinden Nabbaş b. Kays'ı gönderdiler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Nabbaş, "Yâ Muhammedi.." dedi, "Benî Nadir Yahudilerinin teslim oldukları gibi kanımızı dökme; mal ve silâhlar senin olsun! Kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim. Her cins silâh hâriç olmak üzere, her aile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsaade et!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, "Hayır!.. Bu teklifi kabul edemem!" buyurdu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bunun üzerine Nabbaş, ikinci teklifi yaptı: "Öyle ise, kanımızı bize bağışla. Sâdece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim. Malları olduğu gibi bırakalım!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, "Hayır!.." dedi, "Kayıtsız şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çâreniz yoktur!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Nabbaş, me'yus ve perişan bir hâlde, kavminin yanına döndü. Olup bitenleri olduğu gibi anlattı.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Ka 'b b. Esed 'in Teklifleri</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Ka'b b. Esed, onların reislerinden biri idi. Bütün bu olup bitenlerden sonra durumu açık seçik anlamıştı:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Ey Yahudi topluluğu!.." dedi, "Görüyorsunuz ki, bir felâketle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. Size, üç ayrı teklifim olacak. Onlardan istediğinizi kabul edebilirsiniz."</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayzalar, merakla, "Nedir o tekliflerin?.." diye sordular.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Ka'b tekliflerini sıralamaya başladı:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Birinci teklifim: Şu adama tâbi olalım ve onun peygamberliğini kabul edelim!</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Vallahi, onun Allah tarafından gönderilmiş kitabımızda sıfatlarını yazılı bulduğumuz peygamber olduğu sizce de malûm olmuştur! Ona îman edecek olursanız, kanlarınız, mallarınız, çoluk çocuğunuz kurtulmuş olur!</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Ona tâbi olmayışımızın tek sebebi, Araplara karşı duyduğumuz kıskançlık ve onun İsrail Oğullarından gelen bir peygamber olmayışıdır! Hâlbuki, bu, Allah'ın bileceği bir iştir!</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"İbni Hıraş'ın yanınıza geldiği zaman size söylediği şeyleri hatırlamıyor musunuz? O, 'Ben, Şam gibi her türlü yiyeceği, içeceği bol olan bir yeri terk edip su kırbası, hurma ve arpadan başka bir şeyi bulunmayan bir yere geldim.' demişti. 'Bununla neyi kastetmek istiyorsun?' diye sorulunca da, o, 'Mekke'den bir peygamber çıkacaktır. O zaman sağ olursam ona tâbi olur ve ona yardım ederim. Eğer benden sonra gelirse, ona karşı hile ve aldatma yoluna başvurmaktan sakınınız! Ona tâbi olup dostları ve yardımcıları olunuz.' dememiş miydi?"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudileri, "Hayır..." dediler, "Biz, bizden başkasına tâbi olmayız! Biz, kitap sahibi bir cemaatiz!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Kâ'b, bu teklife kimsenin yanaşmadığını görünce, ikinci teklifini yaptı:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"O hâlde, size ikinci teklifim şudur: Geliniz, çocuklarımızı ve kadınlarımızı öldürelim! Tâ ki, arkamızda herhangi bir ağırlık kalmış olmasın. Sonra da kılıçlarımızı sıyırıp Muhammed'le ashabının üzerine yürüyelim! Allah, onunla aramızda kesin hükmünü verinceye kadar çarpışmaya devam edelim. Ölürsek, zâten arkamızda bıraktığımız bir nesil yok; şayet galib gelirsek, yeniden evlenir, evlâdlar yetiştiririz!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Kurayza Oğullan, bu teklifi de uygun görmediler. O zaman Ka'b, üçüncü teklifini arzetti.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Size üçüncü teklifim şudur: Bu gece Sebt (Cumartesi) gecesidir.Bu gece, Muhamnned ve ashabı, bizim kendilerine karşı herhangi bir harekette bulunmayacağımızdan emin ve gafil bulunabilirler. O hâlde hemen kalelerimizden aşağı inelim. Onları ansızın vurabiliriz!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Kurayza Oğullan, bu teklife de şu cevabı verdiler:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Biz, Sebt günü çalışma yasağını nasıl bozabiliriz? Bizden önce, Sebt (Cumartesi) gününe hürmetsizliklerinden dolayı maymun ve domuzlara çevrilen belli kimselerden başka, hiç kimsenin ihdas etmediği bir şeyi biz nasıl ihdas edebiliriz?"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Kâ'b'ın bütün bunlardan sonra son sözleri şunlar oldu:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"İçinizden hiç kimse, doğduğundan şu âna kadar, bir gece bile tedbirli ve doğru görüşlü olarak gününü geçirmemiştir!"384</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Aralarında bundan sonra bir kargaşalık başladı: Birbirlerine ileri geri lâflar sarfettiler. Bir taraftan da kadınlar ve çocuklar ağlaşip duruyorlardı. Buna dayanamadılar. Yaptıklarından son derece pişman oldular.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>SA'YE OĞULLARI ESİD'LE SALEBE'NİN MÜSLÜMAN OLMALARI</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bu sırada iki kardeş olan Salebe ile Esid b. Sa'ye, ortaya çıkıp, Kurayza Oğullarına nasihatte bulundular. "Ey Kurayza Oğulları!.. Vallahi, siz gayet iyi biliyorsunuz ki Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onun vasıflarını bize hem kendi âlimlerimiz, hem de Benî Nadir âlimleri söylemişlerdir. Onlardan biri, hepimizin çok sevdiği İbni Heyyiban'dı. O, öleceği sırada, bu peygamberin sıfatlarını bize haber vermişti." dediler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudileri, "Hayır!.. Bu, o gelecek peygamber değildir!" diyerek hakkı bile bile inkâr ettiler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Fakat, Sa'ye Oğulları, söylediklerinden vazgeçmediler. Bu inançlarını pervasızca tekrarladılar.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Vallahi," dediler, "bu gelecek olan o peygamberin sıfatındandır! Allah'tan korkunuz da, ona îman ediniz!'"85</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Kurayza Oğulları, kıskançlıklarının esiri olmuşlardı. Peygamber Efendimizin nübüvvetini tasdik etmeye niyetli görünmüyorlardı.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bunun üzerine, iki delikanlı olan Salebe ve Esid'le amcalarının oğlu olan Esed b. Ubeyd, kaleden inip, Müslüman oldular.386</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>İbni Heyyiban, Şamlı bir Yahudî idi. Âlimdi. İslâm'ın gelişinden iki yıl önce Benî Nadir Yahudîlerine gelip misafir olmuştu. Aralarında bir müddet yaşadıktan sonra ölüm döşeğine düşmüştü. Vefat edeceğini anlayınca, "Ey Yahudî cemaati!.. Ben, buraya ne için geldim, bilir misiniz?" diye sormuştu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Yahudiler, "Sen, daha iyi bilirsin!" demişlerdi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bunun üzerine İbni Heyyiban, geliş maksadını şöyle anlatmıştı:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Ben, bu memlekete, sâdece gelme zamanı çok yaklamış bulunan ve buraya hicret edecek olan o peygamberi görmeye geldim! Umarım ki, o çok yakında gelecek ve ben de ona tâbi olacağım. Ey Yahudî cemaati!.. Ona tâbi olmakta herkesten önce davranmalısınız."187</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Ölüm döşeğinde Peygamber Efendimizin geleceğini müjdeleyen İbni Heyyiban, umduğuna erme imkânı bulamadan orada hayata gözlerini yummuştu.388</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>HAKEM TÂYİN EDİLMESİ</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudileri, 25 gece süren muhasaradan sonra, başka çâre kalmadığını anlayarak, teslim olmayı kabul ettiler. Haklarında hüküm vermek üzere de Peygamber Efendimizden bir hakem tâyin edilmesini istediler. Resûli Ekrem, "Ashabımdan istediğinizi hakem seçiniz!" buyurdu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Kurayza Oğullan, "Biz, Sa'd b. Muaz'ın vereceği hükme göre teslim oluruz." dediler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, "Pekâlâ!.. Sa'd b. Muaz'ın hükmüne göre teslim olunuz." buyurdu.389</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hendek Muharebesinde yaralanan Hz. Sa'd b. Muaz, o sırada tedavisine bakılması için, Mescidi Nebevî'de kurulan bir çadırda bulunuyordu. Evsli Müslümanlar, onu alıp Hz. Resûlullah'ın huzuruna getirdiler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Efendimiz, "Ey Sa'd!.. Bunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla!" buyurdu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Sa'd, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Ben iyi biliyorum ki, Allah, sana, onlara yapacağın muamele hakkında bir emir vermiştir. Sen, Allah'ın sana emrettiğini yap!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, "Evet, öyledir! Fakat, sen de onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla!" dedi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Sa'd, "Yâ Resûlallah!.. Onlar hakkında, Allah'ın hükmüne uygun hüküm veremem, diye korkuyorum!" diye cevap verdi.Peygamber Efendimiz ısrar etti: "Sen, onlar hakkında hükmünü ver!"390</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudileri, eskiden beri Evslilerin müttefikleri idiler. Bu sebeple, Hz. Sa'd, onlardan söz almak istedi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Kurayza Oğulları hakkında vereceğim hükmü kabul edeceğinize dair bana Allah'ın ahd ve misakı ile söz veriyor musunuz?" diye sordu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Evsliler, "Evet, söz veriyoruz!" dediler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Sa'd'ın, hakem olması hasebiyle, Peygamber Efendimizden de bu hususu sorması gerekiyordu. O sırada Peygamber Efendimiz, bazı sahabîlerle bir tarafta oturuyordu. Hz. Sa'd, Efendimize olan derin hürmetinden dolayı, bizzat ismini zikredip sormaktan haya duydu. Yüzünü başka tarafa çevirerek, "Şurada bulunan zât da bu yolda vereceğim hükmü kabul buyuracağına dair bana, Allah'ın ahd ve misakı ile sizin gibi söz veriyor mu?" diye gaib sigasıyla sordu.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Resûli Ekrem Efendimiz, "Evet..." diye cevap verdi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bundan sonra Hz. Sa'd'ın emri üzerine, Kurayza Oğullan kalelerinden indiler, silâhlarını bırakıp teslim oldular.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>HÜKÜM</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hz. Sa'd b. Muaz, bütün bunlardan sonra hükmünü şöyle açıkladi:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Ben, onlar hakkında bulûğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına, malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim!"</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimiz, Hz. Sa'd'ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek, "Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ'nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurdu.391</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Hakikaten de, Hz. Sa'd b. Muaz'ın Kurayza Oğullan Yahudileri hakkında verdiği hüküm, Hz. Musa'nın şeriatındaki hükme uygundu. Tevrat'ta bu hüküm şöyle açıklanmıştır:</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>"Bir şehre harb için yaklaştığında, onu sulha davet edesin. Ve eğer sana sulh cevabını verip kapılarını açarsa, içinde bulunan kavmin hepsi sana haraç verip, hizmet etsinler. Lâkin, eğer, seninle musalaha etmeyip harb ederse, onu muhasara edesin. Ve, Allah'ın (Rab), onu senin eline teslim ettikte erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin! Amma, kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganîmeti, yâni o şehirde bulunanların hepsini yağma edip Allah'ın (Rabbin) sana verdiği düşmanlarının ganimetlerini yiyesin."392</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Benî Kurayza Yahudîleri, Tevrat'ın bu hükmüne uygun olarak kendilerine verilen cezaya bilmecburiye rıza gösterdiler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Peygamber Efendimizin emriyle, bulûğ çağına ermiş erkeklerin elleri bağlandı. Bütün eşyaları bir araya toplandı. Eli bağlı erkekler, mallar ve davarlar Medine'ye getirildi. Ganimetler bir eve kondu. Davarlar ise, etrafa yayılmaya bırakıldı. Daha sonra ganimetlerin beşte biri "Beytû'lMâl"e, yâni devlet hazinesine tahsis olundu. Kalanı mücâhidler arasında pay edildi.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Verilen hüküm gereği erkeklerin boyunları vuruldu. Muhasara sırasında kaleden aşağı taş bırakarak bir sahabînin şehid olmasına sebep olan Nübate adındaki bir kadına da kısas uygulandı.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Bu arada birkaç kişi de affa uğradı. Bunlar, daha önce Müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı. İyilik gören sahabîler, onların affını isteyince, Resûli Ekrem de onları affetti.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>Böylece, Medine'nin etrafı, muzır unsurlardan temizlenmiş oluyordu. Hz. Resûlullah ve Müslümanlar, bu hâdiseden sonra uzun müddet huzur ve sükûn içinde yaşadılar ve harbsiz bir devir geçirdiler.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>--------------------------------------------------------------------------------</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>377 ibni Hişam, Sîre, c. 2, s. 147148.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>378 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 233; Ibni Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 74; Müslim,</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>379 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 244.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>380İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 244245; ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 74.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>381ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 74.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>382 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 245; ibni Kesir, Sîre, c. 3, s. 228; ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 77.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>383ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 245.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>384 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 246247.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>385 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 228; İbni Hacer, elisabe, c. 1, s. 33.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>386 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 227228.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>387 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 228.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>388İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 228.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>389 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 351; İbni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 422.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>390 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 424425.</strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong>391Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 251; İbni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 426; Taberî, Tarih, c. 3, s. 56. Tevrat, Tesniye, bab 20x1015.</strong></span></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p><p><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Arial'"><strong></strong></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 13586, member: 3"] [SIZE=3][FONT=Arial][B] (Hicret in 5. senesi. Milâdî 627) Benî Kurayza Yahudilerinin Peygamber Efendimizle olan anlaşmalarına göre, Hendek Muharebesinde düşman tarafından sarılan Medine'yi Müslümanlarla el ele vererek müdafaa etmeleri gerekiyordu.377 Fakat, bunu yapmadılar; üstelik, anlaşma hükümlerini hiçe sayarak, harbin en nâzik safhasında müşriklerle iş birliğine giriştiler; Peygamber Efendimizin tahkik ve sulh için gönderdiği heyete hakarette bulundular ve, "Resûlullah da kim oluyormuş? Muhammed'le aramızda ne ahit vardır, ne de akd!.." dediler; hattâ, daha da ileri giderek, Peygamber Efendimiz için küstahça ağır sözler bile sarfettiler.378 Bununla da yetinmediler: Medine üzerine baskınlar düzenleyerek, Müslüman aile ve çocukları kılıçtan geçirme teşebbüsüne kalkıştılar. Bu hareketleriyle, Müslümanları, harb endişesinden daha büyük bir telâş ve endişeye düşürdüler. Bu, Peygamber Efendimizin kendilerine lûtufkâr davranmasına karşı açık bir nankörlük ve hıyanetti. Hendek Muharebesinde 10 bini bulan düşman ordusu, büyük bir hezimete uğrayarak geri çekilmişti. Harbte müşrikler yanında yer alan Kurayza Oğulları da, hayâl kırıklığı içinde, Medine'ye iki saatlik mesafede bulunan sağlam kalelerine çekilmişlerdi.Giriştikleri haince hareketin farkında idiler. Bu sebeple, Resûli Ekrem'in her an üzerlerine yürümesinden endişe duyup korkuyorlardı! Hz. Cebrail 'in Getirdiği Emir Nitekim, Müslümanlar, Medine'ye henüz yeni dönmüşlerdi ki Cebrail (a.s.), Resûli Ekrem'e şu emri getirdi: "Yâ Muhammedi.. Yüce Allah, sana, Benî Kurayza üzerine yürümeni emrediyor!"379 Resûli Ekrem Efendimiz, silâhını yeni çıkarmış, temizliğini henüz bitirmişti. Derhâl Hz. Bilâl'ı çağırtarak, bütün Müslümanlara şunu nida etmesini emretti: '"İşiten ve Allah'ın emrine itaat edenler, ikindi namazını Benî Kurayza yurdunda kılsın!"380 Bu daveti duyan Müslümanlar bir anda toplandılar. Peygamber Efendimiz, sancağı Hz. Ali'ye teslim ederek ordudan önce onu yola çıkardı; Abdullah b. Ümmü Mektum'u ise, Medine'de yerine imam bıraktı.181 İslâm Ordusu üç bin kişiden ibaretti. İçlerinde 36 süvari vardı. Ordu, Resûlullah'la olan anlaşmasını en nâzik bir zamanda bozan, vatana hıyanet eden, düşmanla iş birliğine girişen Benî Kurayza Yahudîlerine hakettikleri cezayı vermek üzere yola çıkıyordu. Hz. Ali 'nin Benî Kurayza Yurduna Varması Ordudan önce yola çıkarılmış olan Hz. Ali, Kurayza Oğulları kalelerine yaklaşarak, sancağı kalenin dibine bıraktı. Bu esnada Yahudilerden bazı nahoş sözler duydu. Kurayza Oğulları,Peygamber Efendimiz hakkında ağır lâflar ediyorlar, ileri geri küstahça konuşuyorlardı. Bu davranışlarıyla, giriştikleri hainlikten pişmanlık duymadıklarını açık açık belli ediyorlardı. Hz. Ali, sancağı bir başka sahabîye teslim ederek geri döndü. Yolda Peygamber Efendimizi karşıladı. Onun bu sözleri işitip de üzülmesini istemiyordu: "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Şu şirret adamların yakınına kadar varmasan olmaz mı?" Resûli Ekrem, "Neden?.." diye sordu. Hz. Ali, Yahudilerden işittiği nahoş sözleri tekrarlamaktan utanıp sustu. Peygamber Efendimiz, "Herhalde, sen onlardan, beni üzecek birtakım sözler işitmişsindir." deyince, Hz. Ali, "Evet yâ Resûlallah..." diye karşılık verdi. O zaman Peygamber Efendimiz, şöyle buyurdu: "Musa Peygamber, bundan daha ağırıyla karşılaşmış, daha çok üzülmüştü! Git! O Allah düşmanları, beni görecek olurlarsa, söylemiş oldukları çirkin sözlerden hiçbirini söyleyemeyeceklerdir!"382 Peygamberimizin, Benî Kurayza Yahudîleriyle Konuşması Resûli Ekrem Efendimiz, mücâhidlerle Benî Kurayza Yahudîlerinin kalelerinin dibine kadar vardı; oradan Yahudî ileri gelenlerinin isimlerini birer birer zikrederek onlara, "Ey Allah'ın gazabına uğrayarak maymuna çevrilmiş olanların kardeşleri!.. Allah sizi hor, hakir kıldı mı ve belâsını, cezasını üzerinize indirdi mi? Demek ki siz, bana kötü söz söylediniz! Öyle mi?" diye seslendi. Yahudî ileri gelenleri, süt dökmüş kediye dönmüşlerdi."Yâ Ebâ'lKasım! Sen, sözünü bilmezlerden değildin! Musa'ya indirilmiş olan Tevrat'a yemin ederiz ki, biz sana hiçbir kötü lâf sarfetmedik." diyerek söylediklerini inkâr ettiler.383 BENÎ KURAYZALARIN MUHASARAYA ALINMASI Benî Kurayza Yahudileri, cürüm üzerine cürüm işlediler; Peygamber Efendimiz ve mücâhidleri iyi bir şekilde karşılamak yerine, onlar hakkında ileri geri konuştular, söylenmeyecek lâflar ettiler. Bu, onların teslim olmayıp mukavemet edeceklerinin ifadesiydi. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz, önce mücâhidlere onları oka tutmalarını emretti. Mücâhidler, onlara ok yağdırmaya başladılar. Kurayza Oğulları da kalelerinden Müslümanların üzerine en şiddetli bir şekilde ok yağdırıyorlardı. Böylece, Kurayza Oğulları muhasara altına alınmış oluyorlardı. Münafıkların, Benî Kurayzalara Cesaret Vermesi Görünüşte Hz. Resûlullah'ın ve Müslümanların yanında bulunan, hakikatte ise dâima İslâm düşmanlarıyla gizliden gizliye iş birliği yapan münafıklar, muhasara esnasında Kurayza Oğullarına da gizlice şu haberi gönderdiler: "Sizler teslim olmayınız! 'Medine'den çıkıp gidin.' deseler de çıkıp gitmeyiniz! Onların istediklerini kabul etmeyip çarpışmayı sürdürürseniz, biz size hem canımız, hem silâhlarımızla yardıma söz veriyoruz." Haliyle, gizlice gelen bu haber, Kurayza Oğullarına bir cesaret verdi. Karşı koymaya devam ettiler. MUHASARADAN SIKILIP BARIŞ İSTEMELERİ Peygamber Efendimiz, her şeye rağmen muhasarayı kaldırmıyordu; Müslümanları da cihada ve sıkıntılara katlanmaya teşvik edici konuşmalar yapıyordu. Benî Kurayzalar, muhasaranın uzadığını görünce, sıkılmaya başladılar. Münafıklardan da herhangi bir yardım gelmeyince, bütün bütün maneviyatları sarsıldı. Büyük bir korkuya kapıldılar. Bunun üzerine, görüşme isteğinde bulundular. Resûli Ekrem Efendimiz isteklerini kabul etti. Peygamber Efendimizle görüşmek ve konuşmak üzere içlerinden Nabbaş b. Kays'ı gönderdiler. Nabbaş, "Yâ Muhammedi.." dedi, "Benî Nadir Yahudilerinin teslim oldukları gibi kanımızı dökme; mal ve silâhlar senin olsun! Kadınlarımız ve çocuklarımızı alıp memleketinden çıkıp gidelim. Her cins silâh hâriç olmak üzere, her aile için bir devenin taşıyabileceği gerekli eşyayı götürmemize müsaade et!" Peygamber Efendimiz, "Hayır!.. Bu teklifi kabul edemem!" buyurdu. Bunun üzerine Nabbaş, ikinci teklifi yaptı: "Öyle ise, kanımızı bize bağışla. Sâdece kadınlarımızı ve çocuklarımızı alıp gidelim. Malları olduğu gibi bırakalım!" Peygamber Efendimiz, "Hayır!.." dedi, "Kayıtsız şartsız, benim hükmüme itaat edip teslim olmaktan başka hiçbir çâreniz yoktur!" Nabbaş, me'yus ve perişan bir hâlde, kavminin yanına döndü. Olup bitenleri olduğu gibi anlattı. Ka 'b b. Esed 'in Teklifleri Ka'b b. Esed, onların reislerinden biri idi. Bütün bu olup bitenlerden sonra durumu açık seçik anlamıştı: "Ey Yahudi topluluğu!.." dedi, "Görüyorsunuz ki, bir felâketle karşı karşıya gelmiş bulunuyoruz. Size, üç ayrı teklifim olacak. Onlardan istediğinizi kabul edebilirsiniz." Benî Kurayzalar, merakla, "Nedir o tekliflerin?.." diye sordular. Ka'b tekliflerini sıralamaya başladı: "Birinci teklifim: Şu adama tâbi olalım ve onun peygamberliğini kabul edelim! "Vallahi, onun Allah tarafından gönderilmiş kitabımızda sıfatlarını yazılı bulduğumuz peygamber olduğu sizce de malûm olmuştur! Ona îman edecek olursanız, kanlarınız, mallarınız, çoluk çocuğunuz kurtulmuş olur! "Ona tâbi olmayışımızın tek sebebi, Araplara karşı duyduğumuz kıskançlık ve onun İsrail Oğullarından gelen bir peygamber olmayışıdır! Hâlbuki, bu, Allah'ın bileceği bir iştir! "İbni Hıraş'ın yanınıza geldiği zaman size söylediği şeyleri hatırlamıyor musunuz? O, 'Ben, Şam gibi her türlü yiyeceği, içeceği bol olan bir yeri terk edip su kırbası, hurma ve arpadan başka bir şeyi bulunmayan bir yere geldim.' demişti. 'Bununla neyi kastetmek istiyorsun?' diye sorulunca da, o, 'Mekke'den bir peygamber çıkacaktır. O zaman sağ olursam ona tâbi olur ve ona yardım ederim. Eğer benden sonra gelirse, ona karşı hile ve aldatma yoluna başvurmaktan sakınınız! Ona tâbi olup dostları ve yardımcıları olunuz.' dememiş miydi?" Benî Kurayza Yahudileri, "Hayır..." dediler, "Biz, bizden başkasına tâbi olmayız! Biz, kitap sahibi bir cemaatiz!" Kâ'b, bu teklife kimsenin yanaşmadığını görünce, ikinci teklifini yaptı: "O hâlde, size ikinci teklifim şudur: Geliniz, çocuklarımızı ve kadınlarımızı öldürelim! Tâ ki, arkamızda herhangi bir ağırlık kalmış olmasın. Sonra da kılıçlarımızı sıyırıp Muhammed'le ashabının üzerine yürüyelim! Allah, onunla aramızda kesin hükmünü verinceye kadar çarpışmaya devam edelim. Ölürsek, zâten arkamızda bıraktığımız bir nesil yok; şayet galib gelirsek, yeniden evlenir, evlâdlar yetiştiririz!" Kurayza Oğullan, bu teklifi de uygun görmediler. O zaman Ka'b, üçüncü teklifini arzetti. "Size üçüncü teklifim şudur: Bu gece Sebt (Cumartesi) gecesidir.Bu gece, Muhamnned ve ashabı, bizim kendilerine karşı herhangi bir harekette bulunmayacağımızdan emin ve gafil bulunabilirler. O hâlde hemen kalelerimizden aşağı inelim. Onları ansızın vurabiliriz!" Kurayza Oğullan, bu teklife de şu cevabı verdiler: "Biz, Sebt günü çalışma yasağını nasıl bozabiliriz? Bizden önce, Sebt (Cumartesi) gününe hürmetsizliklerinden dolayı maymun ve domuzlara çevrilen belli kimselerden başka, hiç kimsenin ihdas etmediği bir şeyi biz nasıl ihdas edebiliriz?" Kâ'b'ın bütün bunlardan sonra son sözleri şunlar oldu: "İçinizden hiç kimse, doğduğundan şu âna kadar, bir gece bile tedbirli ve doğru görüşlü olarak gününü geçirmemiştir!"384 Aralarında bundan sonra bir kargaşalık başladı: Birbirlerine ileri geri lâflar sarfettiler. Bir taraftan da kadınlar ve çocuklar ağlaşip duruyorlardı. Buna dayanamadılar. Yaptıklarından son derece pişman oldular. SA'YE OĞULLARI ESİD'LE SALEBE'NİN MÜSLÜMAN OLMALARI Bu sırada iki kardeş olan Salebe ile Esid b. Sa'ye, ortaya çıkıp, Kurayza Oğullarına nasihatte bulundular. "Ey Kurayza Oğulları!.. Vallahi, siz gayet iyi biliyorsunuz ki Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Onun vasıflarını bize hem kendi âlimlerimiz, hem de Benî Nadir âlimleri söylemişlerdir. Onlardan biri, hepimizin çok sevdiği İbni Heyyiban'dı. O, öleceği sırada, bu peygamberin sıfatlarını bize haber vermişti." dediler. Benî Kurayza Yahudileri, "Hayır!.. Bu, o gelecek peygamber değildir!" diyerek hakkı bile bile inkâr ettiler. Fakat, Sa'ye Oğulları, söylediklerinden vazgeçmediler. Bu inançlarını pervasızca tekrarladılar. "Vallahi," dediler, "bu gelecek olan o peygamberin sıfatındandır! Allah'tan korkunuz da, ona îman ediniz!'"85 Kurayza Oğulları, kıskançlıklarının esiri olmuşlardı. Peygamber Efendimizin nübüvvetini tasdik etmeye niyetli görünmüyorlardı. Bunun üzerine, iki delikanlı olan Salebe ve Esid'le amcalarının oğlu olan Esed b. Ubeyd, kaleden inip, Müslüman oldular.386 İbni Heyyiban, Şamlı bir Yahudî idi. Âlimdi. İslâm'ın gelişinden iki yıl önce Benî Nadir Yahudîlerine gelip misafir olmuştu. Aralarında bir müddet yaşadıktan sonra ölüm döşeğine düşmüştü. Vefat edeceğini anlayınca, "Ey Yahudî cemaati!.. Ben, buraya ne için geldim, bilir misiniz?" diye sormuştu. Yahudiler, "Sen, daha iyi bilirsin!" demişlerdi. Bunun üzerine İbni Heyyiban, geliş maksadını şöyle anlatmıştı: "Ben, bu memlekete, sâdece gelme zamanı çok yaklamış bulunan ve buraya hicret edecek olan o peygamberi görmeye geldim! Umarım ki, o çok yakında gelecek ve ben de ona tâbi olacağım. Ey Yahudî cemaati!.. Ona tâbi olmakta herkesten önce davranmalısınız."187 Ölüm döşeğinde Peygamber Efendimizin geleceğini müjdeleyen İbni Heyyiban, umduğuna erme imkânı bulamadan orada hayata gözlerini yummuştu.388 HAKEM TÂYİN EDİLMESİ Benî Kurayza Yahudileri, 25 gece süren muhasaradan sonra, başka çâre kalmadığını anlayarak, teslim olmayı kabul ettiler. Haklarında hüküm vermek üzere de Peygamber Efendimizden bir hakem tâyin edilmesini istediler. Resûli Ekrem, "Ashabımdan istediğinizi hakem seçiniz!" buyurdu. Kurayza Oğullan, "Biz, Sa'd b. Muaz'ın vereceği hükme göre teslim oluruz." dediler. Peygamber Efendimiz, "Pekâlâ!.. Sa'd b. Muaz'ın hükmüne göre teslim olunuz." buyurdu.389 Hendek Muharebesinde yaralanan Hz. Sa'd b. Muaz, o sırada tedavisine bakılması için, Mescidi Nebevî'de kurulan bir çadırda bulunuyordu. Evsli Müslümanlar, onu alıp Hz. Resûlullah'ın huzuruna getirdiler. Efendimiz, "Ey Sa'd!.. Bunlar, senin hükmüne göre teslim olmayı kabul ettiler. Haydi, onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla!" buyurdu. Hz. Sa'd, "Yâ Resûlallah!.." dedi, "Ben iyi biliyorum ki, Allah, sana, onlara yapacağın muamele hakkında bir emir vermiştir. Sen, Allah'ın sana emrettiğini yap!" Peygamber Efendimiz, "Evet, öyledir! Fakat, sen de onlar hakkındaki hükmünü bana açıkla!" dedi. Hz. Sa'd, "Yâ Resûlallah!.. Onlar hakkında, Allah'ın hükmüne uygun hüküm veremem, diye korkuyorum!" diye cevap verdi.Peygamber Efendimiz ısrar etti: "Sen, onlar hakkında hükmünü ver!"390 Benî Kurayza Yahudileri, eskiden beri Evslilerin müttefikleri idiler. Bu sebeple, Hz. Sa'd, onlardan söz almak istedi. "Kurayza Oğulları hakkında vereceğim hükmü kabul edeceğinize dair bana Allah'ın ahd ve misakı ile söz veriyor musunuz?" diye sordu. Evsliler, "Evet, söz veriyoruz!" dediler. Hz. Sa'd'ın, hakem olması hasebiyle, Peygamber Efendimizden de bu hususu sorması gerekiyordu. O sırada Peygamber Efendimiz, bazı sahabîlerle bir tarafta oturuyordu. Hz. Sa'd, Efendimize olan derin hürmetinden dolayı, bizzat ismini zikredip sormaktan haya duydu. Yüzünü başka tarafa çevirerek, "Şurada bulunan zât da bu yolda vereceğim hükmü kabul buyuracağına dair bana, Allah'ın ahd ve misakı ile sizin gibi söz veriyor mu?" diye gaib sigasıyla sordu. Resûli Ekrem Efendimiz, "Evet..." diye cevap verdi. Bundan sonra Hz. Sa'd'ın emri üzerine, Kurayza Oğullan kalelerinden indiler, silâhlarını bırakıp teslim oldular. HÜKÜM Hz. Sa'd b. Muaz, bütün bunlardan sonra hükmünü şöyle açıkladi: "Ben, onlar hakkında bulûğ çağına eren erkeklerin boyunlarının vurulmasına, malların Müslümanlar arasında taksim edilmesine, çocuklarla kadınların ise esir alınmasına hükmettim!" Peygamber Efendimiz, Hz. Sa'd'ı bu hükmünden dolayı tebrik ve takdir ederek, "Sen, onlar hakkında, Allah Teâlâ'nın yedi kat gökler üzerinde verdiği hükmüne uygun hüküm verdin!" buyurdu.391 Hakikaten de, Hz. Sa'd b. Muaz'ın Kurayza Oğullan Yahudileri hakkında verdiği hüküm, Hz. Musa'nın şeriatındaki hükme uygundu. Tevrat'ta bu hüküm şöyle açıklanmıştır: "Bir şehre harb için yaklaştığında, onu sulha davet edesin. Ve eğer sana sulh cevabını verip kapılarını açarsa, içinde bulunan kavmin hepsi sana haraç verip, hizmet etsinler. Lâkin, eğer, seninle musalaha etmeyip harb ederse, onu muhasara edesin. Ve, Allah'ın (Rab), onu senin eline teslim ettikte erkeklerin hepsini kılıçtan geçiresin! Amma, kadınlar ile çocukları ve hayvanları ve bütün ganîmeti, yâni o şehirde bulunanların hepsini yağma edip Allah'ın (Rabbin) sana verdiği düşmanlarının ganimetlerini yiyesin."392 Benî Kurayza Yahudîleri, Tevrat'ın bu hükmüne uygun olarak kendilerine verilen cezaya bilmecburiye rıza gösterdiler. Peygamber Efendimizin emriyle, bulûğ çağına ermiş erkeklerin elleri bağlandı. Bütün eşyaları bir araya toplandı. Eli bağlı erkekler, mallar ve davarlar Medine'ye getirildi. Ganimetler bir eve kondu. Davarlar ise, etrafa yayılmaya bırakıldı. Daha sonra ganimetlerin beşte biri "Beytû'lMâl"e, yâni devlet hazinesine tahsis olundu. Kalanı mücâhidler arasında pay edildi. Verilen hüküm gereği erkeklerin boyunları vuruldu. Muhasara sırasında kaleden aşağı taş bırakarak bir sahabînin şehid olmasına sebep olan Nübate adındaki bir kadına da kısas uygulandı. Bu arada birkaç kişi de affa uğradı. Bunlar, daha önce Müslümanlara bazı iyiliklerde bulunmuşlardı. İyilik gören sahabîler, onların affını isteyince, Resûli Ekrem de onları affetti. Böylece, Medine'nin etrafı, muzır unsurlardan temizlenmiş oluyordu. Hz. Resûlullah ve Müslümanlar, bu hâdiseden sonra uzun müddet huzur ve sükûn içinde yaşadılar ve harbsiz bir devir geçirdiler. -------------------------------------------------------------------------------- 377 ibni Hişam, Sîre, c. 2, s. 147148. 378 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 233; Ibni Sa'd, Tabakat, c. 2, s. 74; Müslim, 379 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 244. 380İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 244245; ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 74. 381ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 74. 382 ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 245; ibni Kesir, Sîre, c. 3, s. 228; ibni Sa'd, A.g.e., c. 2, s. 77. 383ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 245. 384 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 246247. 385 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 228; İbni Hacer, elisabe, c. 1, s. 33. 386 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 227228. 387 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 228. 388İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 228. 389 İbni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 351; İbni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 422. 390 Ibni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 424425. 391Ibni Hişam, A.g.e., c. 3, s. 251; İbni Sa'd, A.g.e., c. 3, s. 426; Taberî, Tarih, c. 3, s. 56. Tevrat, Tesniye, bab 20x1015. [/B][/FONT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Hz. Muhammed (s.a.v)
Efendimiz (s.a.v)'i Tanıyalım
Beni Kurayza Gazası.
Üst
Alt