Beni Benden Kurtar Rabbim!

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
Bizi sana Bizi rasuluna bağışla ALLAH'ım.

Konuşuyordum ve okuyordum. Hayata dair hükümler veriyordum. İdeallerim vardı; özlüyordum. Geleceğe ait hayaller taşıyordum. Ümidim vardı, hayata bağlanıyordum. Sıradanlığı yeriyor, adaksız yaşamı hakir görüyordum. Sıradan gözüküyordum,

lakin kendi inşa ettiğim kalelerde sultan bulunuyordum. Kendi içimde herkesten gizli ümranlarım vardı, oyalanıyordum. Ne oldu bütün bunlar? Nereye gitti hayallerim? Ümidimi neden kaybettim? Hayat neden anlamsız bir akışa dönüştü? Artık hayatımın ideallerimdeki hayat olmadığını anladım. Yazık ki ben ideallerimin insanı değilim. Ben sözlerimin eri değilim. Hükümlerimin meğer içi kofmuş; ben sultan değilim. Neden bu kadar oyalandım? Neden kendimi kendimden bu kadar sakladım? Ne uğruna kendimi ve SEVDİKLERİMİ aldattım?!
Oysaki ne çetin bir irade ile düşmüştüm yola. Keskindim; istiyordum; seviyor ve özlüyordum; umut ediyor ve bağlanıyordum. Bunların hepsi geride kaldı; zaman hakiki tabiatımı gün yüzüne çıkardı.
Ben aslında derin bir hipokrisi çukuruna düşmüş münafıktım, kendimi aldatıyordum. Günahlarım bana gerçek beni anlattı.
Şimdi hayat heyecansız bir telaştan ibarettir. İdealerim hiç bir zaman erişemeyeceğim kuruntularımdan ibarettir. Yaşam bir hipokrit psikolojisi içinde ümitsiz bir bekleyişten ibarettir. Yaşamak için her gün ayrı bir oyun becermeliyim; maskeli yüzüm ile kendi ruhumu bile kandırıp rahat ettirmeliyim. Yoksa nefes alıp vermek kaldırılmaz bir yük olacak.
Yollar artık sarpa sardı; ümmid alacak bir tek IŞIK HÜZMESİ kalmadı; hüsnü zanlar, beni ancak buraya kadar aldattı. Yarın gelecek tükürüğü, bari mertlik edip bugünden kendime ben savurmalıyım.
Aşağılık benliğimi perdelediğim maskemin gardını ben aşağıya almalıyım. Yakın bir gelecekte yaşayacağım utancı bu günden ben haykırmalıyım: Ben güzel değilim!
Ben insan değilim! Ben doğru değilim! Ben günah işledim! Artık ezildim; samimiyetsiz tevbelerden bezdim. Yalancılıktan tiksindim.
Bu hipokrisiden kurtulmak istiyorum, lakin bilemiyorum, bulamıyorum: Geriye dönemiyorum; zira gidilecek yolda şüphe yok, istikametim doğrudur. İleri de gidemiyorum. Çünkü takatsizim, halsizim, bitkinim. Muhtacım, çaresizim, ümitsizim. Sanki çukura düşmüş karıncayı seyreden insan gibiyim; nefsim esfel-i safilin çukuruna düşmüş, çıkamıyorum. Belki çıkış çok kolay ama beceremiyorum.
Ya da üstünü başını toza çamura bulaştırmış çocuk misali; anası işlediği haltları görmeden o kendini gösteriyor, belki cezası hafifler ya da afvolur diye. Hayatımın özeti o şahsın yüzüme savurduğu sözde yatıyor: ‘E pes doğrusu!’: Bu söz şaşkınlıkla karışık bir tahkir ifadesidir.
Bu sözde bir ‘Senden beklemezdim!’ şaşkınlığı, bir de insanı bir paçavra gibi kenara savuran ‘Ben senden ve yaptıklarından beriyim!’ edası vardır. Aslında bu söz benim hesap günü duyacağım sözdür. Bu söz defterler dürülürken sayfamda okuyacağım sözdür. Bu söz kandırdığım dostlarımın yanımdan geçerlerken bir tükürük gibi yüzüme savuracakları sözdür. Bu sözü duymaya alışmalıyım. Kendimi kabullenmeye çalışmalıyım. Gerçekle yüzyüze gelmekten korkmamalıyım.
İzzetim vardı; günahlarım sebebiyle onu kaybettim. Şimdi bir çıkış yolu arıyorum. Bunu irademde bulamam. Çünkü iradem bir alkoliğin iradesi kadar mefluçtur. Yarın tekrar düşeceğinden emin olan biri nasıl yeniden doğrulabilir ki! Bu zamana kadar binlerce nakavt olmuş bir irade kendinde yeni bir hamleye nereden güç bulsun!
Hazret-i Adem’in bir ömür boyu başını semaya kaldırmadığı söyleniyor; utanmış. İşlediği zellenin hacaleti ile ruhu bir ömür baskı altında kalmış. Nice abidler gelmiş, ölüm döşeğine çakıldıklarında ağlamaya durmuşlar. Sormuşlar, ölümden mi korkuyorsun? Hayır demiş, imansız gitmekten endişe ediyorum. Endişe etmişler, korkmuşlar, utanmış ve çaresiz kalmışlar. Peki ben ne yapacağım? Bu zamana dek binlerce defa tevbesini bozmuş tevbezede olarak ben ne yapacağım? Yeni bir tevbenin ne kıymeti olabilir ki! Benim için bir ikinci günaha kadar kendini aldatmanın yoludur tevbe. Kendini rahat hissedersin; derken yeri ve zamanı gelince tekrar günah işlersin. Bir kısır döngü. Tevbe etmiş insan tekrar günah işler mi!?

Ey günah işlemek suretiyle öz nefislerine zulmetmiş kullarına Benim Kullarım diye hitap eden Benim Rabbim! Günahlarımın hacalet ve ağırlığına rağmen tekrar kapına yanaşmak istiyorum. Senin sevgin olmadan, bana kızmadığından emin olmadan yaşayamam. Günahlarımın yükü ağırdır, kadıramıyorum; lakin senin hoşnutsuzluğun daha ağırdır, onu hiç kaldıramam. Ya Rabbi! Bir mahcup derbeder olarak rahmetini bekliyorum. Ey güzel Rabbim, her şeye rağmen ben seni özlüyorum. İşlediklerimden dolayı özür diliyorum. Ne olur tut beni! Küçük bir çocuk gibi ayaklarım birbirine dolaşıyor, doğrulamıyorum; ne olur tut beni! Ben bitap düşmüşüm ne olur sen ayağa kaldır beni!

Ey benim güzel Rabbim, toy bir gençken ideallerim vardı, bağlanmıştım. Bir sultan olacağım diye kendimi aldatmıştım. Ancak yıllar sonra farkına vardım ki, tuttuğum ideallere ermem benim için hayalmiş. Şimdi sultan değil, bir kapıcı olmak istiyorum. Bütün günah ve kusurlarıma rağmen Sen’inle olmayı, Sen’den ayrı kalmamayı arzu ediyorum. Ey benim Rabbim, bende hayırla şer içiçe geçti; kimi zaman San’a yönelik beliren arzu ile Sen’i nisyan, et ile tırnak gibi birbirine girdi; Ey benim Rabbim, Sen geceden gündüzü, yaştan da kuruyu çıkarırsın; bir nazarınla kömürü elmas ve dilersen ben gibi bir rezili de vezir yaparsın. Ben kendimi San’a bırakmak istiyorum; Sen’in terbiyeni ruhumda duymak istiyorum; güzelliklerimle değil, hacaletimle, kederimle; acziyetim ve fakriyetimle Sen’in dikkatini çekmek istiyorum. Ey bilmediğim yerde, kimsenin görmediği mekanda, bilmediğimiz nice mahlukatını doyuran, ihtiyaçlarına cevap verip onları yanlız bırakmayan kimsesizlerin Rabbi, benim Rabbim! Topraktaki solucanı görüp gözettiğin gibi beni de gör ve gözet! Bir serçenin cik ciklerine cevap verdiğin gibi, bu kendini bilmezin kıymetsiz, değersiz, samimiyetsiz dönüş denemelerine de cevap ver! Ya Rabbi, ey Rabbim! Tekrar düşmekten korkuyorum; hakikat o ki, korkmalı değil titremeliyim, lakin beceremiyorum. Ya Rabbi, altında kalıp ezildiğim, bir türlü keyfiyetince eda edemediğim bu yüce duyguları eda eder hale getir. Sana karşı yaptığım bu hatalardan beni kurtar. Korktuklarımdan emin kıl. Ey Rabbim, bana kıvrım kıvrım hayat geçirtecek muhasebe duygusu, hiç bir zaman da yılmayacak bir yaşama sevinci bahşet!

Ey yağmuru yağdıran, aç toprakları suya doyuran Rabbim! Ümmet-i Muhammed içinde ben gibi düşenler, ben gibi süt dökenler ihtimal ki vardır; onların da günaharını bağışla, onları da rahmetine doyur. Ey Rabbim, her ne kadar günahım ferdi ise de, ümmet-i Muhammed’in bir ferdi olmam hasebiyle bir anlamda umumidir. Yıllardır, belki de yüzyıllardır ferd ferd işlediğimiz müterakim günahlar bugünkü derbeder halimizin gerekçesi mahiyetindedir. Lakin Ey Rabbim, Sen Kur’an’ında güzel amelleri içlerindeki en güzellerinin seviyesinden bilip, güzeli en güzel gibi kabul edeceğini vaad buyuruyorsun. Ne olur Ya Rabbi, bizi de ben gibi günahkarlar değil de, içimizdeki evvablar, gönlü yanıklar, tevbesi masivadan Sana değil, Sen’den yine San’a olanlar seviyesinden telakki buyur, öyle kabul et! Bu dağınıklığımıza, bu derbederliğimize, bir ümmet-i mükedder olan Hazret-i Muhammed ümmetine imdad et! Ya Rabbi, bizler topyekün bir ümmet olarak Rasulüne gönderdiğin ‘Rabbin seni terketmedi ve sana gönül koymadı!’ nidasına muhtacız. Ya Rabbi, göklerin kapılarını aç ve bize bu müjdeyi, yağmurunu gönderdiğin gibi gönder ve boca et! Ya Rabbi, içimizde bağrı kavruklar vardır; gözü yaşlılar vardır; suzişi niyazlılar vardır; güzel güzel kulların vardır; daha analarının göğsünde süt emen ümit tomurcukları bebeler vardır; bizi topyekün bir ümmet olarak onlar gibi kabul et ve bize rahmet et!

Ey rahmeti kendi zatına yazan ve Hazret-i Muhammed Aleyhisalatu Vesselamı alemlere rahmet diye bize yollayan Rabbim! Bizim peygamberimiz bize karşı pek rakik ve müşfiktir. Uzun zamandır yaşadığımız bu kusuf devresi ona pek ağır gelmektedir. Öyle görünüyor ki, ahirette ‘Ashabcıklarım, ashabcıklarım!’ diyerek yana yakıla ardları sıra koşup haklarında mağfiret dileneceği ümmeti ben gibi günahkarlardan çıkacaktır. Bizlerin o pek rauf Sultan-ı Kainatın huzuruna varacak yüzü yoktur; lakin bu kırık ve yıkık gönüller yine de ona salat ve selam etme heyecanı ile doludur. Ya Rabbi, Ey Rabbimiz, bizim adımıza Efendimize meltemler sesi ile, bülbüller nağmesi ile, gönüllerin ahı ile, gözlerin yaşı ile, seherlerin efsunu, Ramazanın muştusu ile salat et ve selam eyle.

Ya Rabbi, Ey Rabbimiz, biz günahkar bendelerini Habibine bağışla!

Amin... Süleyman Eriş
 
Üst Alt