Bana biraz gökyüzü getir

Elifgül

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Temmuz 2011
Mesajlar
7,319
Tepkime puanı
118
Bana biraz gökyüzü getir
Tek bir kelime bile konuşmadan
Suyun kıyısında durup
İşaret ver kalbime
Gözlerin hangi çiçekten renk almışsa
Mecaz duruşuyla o dalga
Beni de içine çağırsın

Konuştukça azalıyor güzelliğim

Dalından düşen bir yaprağın kaderini yaşıyorum
Aynalar kırılınca
Fotoğraflar da düşüyor suya
Muğlak bir cümlenin peşine düşüp
Üşüyorum
Rüzgâra açık bir yanında oluyorum hayatın

Merhametin, o ılık rüzgâr değmese yüzüme

Elbet benim de kıyametim olacak
Bedenimdeki dünya kokusu
Kendime sapladığım bu bıçak bu ağrı
Dışımdaki kalabalık içimdeki tenhalık

Ne çok şey buluyor beni sen olmayınca...


Bana kehanetler üzerine sorular sorma şimdi

Sesim ki bir gölgenin rengine bürünüp
Sana varlığını sunuyor

Manolya! Yüz yıllık adresim

Beni bana bırakma
Bak, daracık merdivenlerinden çıkıyorum sarayına
Düşebilirim sen olmasan
Derin kuyulara
Yeryüzü korkularına

Ey bir yazın rüyasında

Bir kere daha açan çiçek
Her gölge varlığının esîridir
Âşikâr kıl kendini
Demli bir çay, biraz melâl
Yetmiyor bu hayatı anlamaya

İstersen çocuk olur

Defne ağaçlarını düşünürüm
Meleklerin yaprakları altında
Gizli duruşlarıyla oldukları yerde
Beni kimseler bulamaz
Uyurum suların serin yatağında
İstersen yolcu olurum dağlarında
Kapında akşamları bürünüp sabahı beklerim

Ey ay ışığı! Gökten bana bakan sûret

Mürekkebi kurumadan şiirimin
Bana bak
Yeni açılmış bir güle benzesin yüzüm.
Mustafa özçelik.
 
Üst Alt