Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
BAKARA SURESİ - (Türkçe Açıklamalı..)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 9926" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">199. Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah'tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">200. Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">201. Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">202. İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">203. Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> 204, 205, 206. âyetler Ahnes b. Şurayk hakkında inmiştir. Güzel konuşan ve yakışıklı bir kimse olan Ahnes, münafık idi. Resûlullah’ın yanına gelir, güzel sözlerle müslümanlık taslardı. Halbuki içi fenalık dolu idi. İşi gücü müslümanlara zarar vermekti. İşte âyetlerde böyle güzel konuşan, hoş görünen kimselere hemen kanmamak, iyice emin olmadan kimseye güvenmemek gerektiği anlatılmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">204. İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">205. O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">206. Böylesine «Allah'tan kork!» denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder. (Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter. O ne kötü yerdir! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">207. İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> İbn Abbas’tan gelen rivayete göre bu âyet Suheyb b. Sinan er-Rumî hakkında inmiştir. Mekke müşrikleri bu zatı yakalamış, dininden döndürmek için işkence etmişlerdi. Suheyb, Mekkelilere «Ben ihtiyar bir adamım. Malım da var. Sizden veya düşmanlarınızdan olmamın size bir zararı olmaz, ben bir söz söyledim ondan caymayı iyi görmem, malımı ve eşyamı size verir, dinimi sizden satın alırım» demişti. Onlar buna razı olmuşlar, Suheyb’i salıvermişlerdi. Oradan kalkıp Medine’ye gelirken bu âyet nazil oldu. Şehre girerken kendisine rastlayan Hz. Ebubekir, «Alışverişin kârlı olsun yâ Suheyb» demiş, o da «Senin alışverişin de zarar etmesin» cevabını vermiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">208. Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">209. Size apaçık deliller geldikten sonra, yine de kayarsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">210. Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler? Halbuki iş bitirilmiştir. (Allah nizamı artık değişmez.) Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">211. İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">212. Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız lutufta bulunur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Ebu Cehil ve arkadaşları, fakir müminler ile alay ettiler, bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Hayat gerçeğini sadece dünya malı ile değerlendiren kâfirler için dünya malı câzip hale getirilmiştir. Onun için bunlar, üstün değerlere değil, geçici dünya malına kıymet vermişler, sonunda dünya malı onlara hiçbir fayda sağlamamıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">213. İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Bütün insanlık başlangıç itibariyle bir tek ümmet idi. Hz. Âdem’den çoğalmıştı. Zamanla ihtilafa düştüler. Peygamberler insanlar arasında beliren anlaşmazlıkları gidermek için gönderildi.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">214. (Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Bu âyet, bir rivayete göre, Hendek savaşında müslümanların çektiği sıkıntıları dile getirir. Diğer rivayete göre, Uhud savaşı ile ilgilidir. Bir başka rivayete göre ise evlerini, mallarını ve yakınlarını Mekke’de bırakıp çeşitli sıkıntılara katlanarak Medine’ye göç eden müslümanları teselli için inmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">215. Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">216. Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Savaş insanların severek, zevk alarak yaptıkları bir şey değildir. Fıtratı ve ruh sağlığı bozulmamış kimseleri öldürmek, yakıp yıkmak, acılar vermekten zevk almaz, bunlardan hoşlanmaz. Ancak vücudu kurtarmak için kangren olmuş elin kesilmesi, içeride kalmış çocuğu kurtarmak için kapının kırılması nasıl zaruri ise savaş da toplumların hayatında böyle zaruret haline gelebilir. Din ve vicdan hürriyetini sağlamanın, zulmü ve fitneyi önlemenin, tecavüzlere son vermenin yolu savaştan geçebilir. İşte bu durumlarda savaşmak şüphesiz insanlık için daha hayırlı ve daha şerefli bir davranıştır. Cihad ise hiçbir zaman bir saldırı değildir. Çünkü önce İslâm’a davet yapılır, kabul eden müslümandır. İslâm’ı kabul etmeyenden tabi olması istenir. Bunu da kabul etmezse, ancak o zaman savaşılır. Savaştaki sırrı biz bilemeyiz ama onu Allah bilir. Bazı milletler cezaya müstahak olunca, Allah onları çeşitli belâlarla cezalandırır. İşte onlardan birisi de savaştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">Resûlullah Efendimiz, Abdullah b. Cahş kumandasında bir müfrezeyi, Kureyş kervanından haber getirmeleri için Mekke’ye göndermişti. Kureyş kervanını görünce, dayanamayarak hücum ettiler. Kervandan bir kişiyi öldürdüler, iki kişiyi de esir aldılar. Kervanı sürüp Peygamberimize getirdiler. O gün receb ayının ilk günüydü. Müşrikler: Muhammed, haram aylarında savaşıyor, diye yaygara kopardılar. Bunun üzerine 217. âyet indi.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">217. Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">«Fitne» savaş, anarşi; din ve vicdan hürriyetine karşı baskı demektir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">218. İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, gafûr ve rahîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">219. Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. «İhtiyaç fazlasını» de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Şarap haramdır. Şarabın haram olması onun hiçbir faydasının olmamasını gerektirmez. Zararı faydasından çok olduğu için haram kılınmıştır. Kumarda da kazanan taraf için zahirî bir fayda görülür, ama kaybeden taraf için büyük bir zarar vardır. Onun için kumar oynamak haram kılınmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">Bu âyetin başı, bundan önceki âyetin son cümlesi olan «ki düşünesiniz» ile bağlantılıdır. Dünya ve ahiretle ilgili işlerinizi iyi düşünüp gereğine göre hareket ederseniz, hem dünyada hem de ahirette saadete nâil olursunuz, demektedir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">220. Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Yetimlere iyi muamele edilmeli, yetim oldukları hissettirilmemelidir. Yetimin velisi durumunda olan kimsenin, onu ifsat mı ettiğini, yoksa ıslah mı ettiğini Allah bilir. O yetimdir diye ona iyi davranmayanlar, Allah’ın murakabesi altında olduklarını unutmamalıdırlar.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">221. İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> İslâm’a göre insanın değeri imanına bağlıdır. Allah katında köle ve câriye bile olsa imanlı kimse daha üstündür ve daha temizdir. Onun için bir müslümanın dinsiz ve putperestlerle evlenmesi kesin olarak haram kılınmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">222. Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">223. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele!</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Cinsî temasın şekli sınırlı değildir. Yasak olan sapık ilişkidir. Temastan önce hazırlık hem maddî ve cinsî hem de besmele vb. gibi manevî olarak anlaşılmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">224. Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Allah işitir ve bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">225. Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Lâkin kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar. Allah gafûrdur, halîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">226. Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eğer (bu müddet içinde) kadınlarına dönerlerse, şüphesiz Allah çokça bağışlayan ve esirgeyendir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">227. Eğer (müddeti içinde dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah işitir ve bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">«Îlâ» yemin manasınadır. Kişinin eşine yaklaşmamak için yaptığı yemin karşılığında kullanılmıştır. Câhiliye devri Arapları, kadınlar üzerinde bir baskı olmak üzere, onlara darıldıkları vakit kadınlardan uzak dururlar, hiç yanlarına varmazlar, cinsî temas yapmazlar ve onlara yaklaşmamak hususunda yemin ederlerdi. İşte İslâm bu şekilde yapılan haksız davranışları önlemiş, doğru yolu göstermiştir. Belli müddet içinde yeminini bozan keffâret verir. Müddet tamamlanırsa evlilik sona erer.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">228. Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Bu üstünlük aile reisliğinden ibarettir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">229. Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">230. Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Câhiliye devrinde erkekler eşlerini defalarca boşar, sonra geri alırlardı. İslâm dini, kadına, hakime ve hakemlere başvurarak kocasını boşamak hakkını elde etme imkânı tanıdığı gibi, erkeğin boşama hakkını da üç talâk ile sınırlamıştır. Bundan sonra erkeğin aynı kadınla tekrar evlenebilmesi hem kadının iradesine hem de ciddi olarak başka bir erkekle evlenip boşanmış olmasına bağlıdır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">231. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">232. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Bu öğüdü tutmanız kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Bu âyetin iniş sebebi, rivayete göre, Ma’kıl b. Yesar’dır. Bu zat, kızkardeşini boşayan kocası onu tekrar almak isteyince buna karşı çıkmış ve mâni olmak istemişti. O esnada bu âyet inmiş, Resûlullah (s.a.) , Ma’kıl’ı çağırmış ve bu âyeti okumuştu. Ma’kıl, «Rabbimin emri benim arzuma uymadı. O’nun emrine rıza gösteriyorum» demiş ve kızkardeşini eski kocasıyla evlendirmiştir. Câbir b. Abdullah hakkında da buna benzer bir olay nakledilir. Ancak her ne kadar nüzul sebebi bunlar ise de âyetin hükmü umumîdir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">233. Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">234. Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> İddetin hikmeti, rahimin temiz olduğunun tesbitidir. Bunda vasıta, hayızdır. Dört ay içinde üç veya dört hayız vaki olur ki bu, kadının hamile olmadığını gösterir. Ölüm sebebiyle ayrılmada ayrıca matem durumu da vardır. Mühim olan, bu dört aylık müddet dolmadan kadının başkasıyla evlenmemesidir. Bu müddet içinde evlenme ile ilgili açık konuşmalar yapılmaması da tavsiye edilmiştir. Gerek boşanma, gerekse ölüm sebebiyle ayrılmadan sonra tekrar evlenme için iddet bekleme zorunluluğu hem kadın hem de onun yakınları için bir teselli ve alıştırma devresi olması sebebiyle psikolojik bakımdan faydalı bir uygulamadır. Bilhassa kadının yakınlarından meydana gelecek hoşnutsuzluklar belli ölçüde azaltılmış olur.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">235. (İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">236. Nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size mehir zorunluğu yoktur. Bu durumda onlara müt'a (hediye cinsinden bir şeyler) verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Münasip bir müt'a vermek iyiler için bir borçtur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">237. Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">«Namaz dinin direğidir» hadisinde belirtildiği üzere en büyük ibadet Allah rızası için kılınan namazdır. Âyette geçen «orta namaz»dan maksat, ikindi namazıdır. Resûlullah (s.a.) Hendek savaşında şöyle buyurmuştur: «Orta namazdan yani ikindi namazından bizi alıkoydular. Allah onların evine ateş doldursun!» Orta namazın hangi vakit olduğu hususunda farklı rivayetler de vardır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">239. Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın). Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah'ın size öğrettiği şekilde O'nu anın (namaz kılın). </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">240. Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur. Allah azîzdir, hakîmdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">241. Boşanmış kadınların, hakkaniyet ölçülerinde (kocalarından) menfaat sağlamak haklarıdır; bu, Allah korkusu taşıyanlar üzerine bir borçtur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">242. Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">243. Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara «Ölün!» dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu şükretmez. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Rivayetlere göre Vâsıt yakınlarındaki Daverdan’da bulaşıcı bir hastalık zuhur etmiş, kasaba halkı oradan kaçmışlar, Allah onları öldürmüş, sonra da ibret için diriltmişti. Bu kıssa Peygamberimize «Görmedin mi?» şeklinde ifade edilmiştir, halbuki Peygamberimiz onları görmemiş yani o devirde yaşamamıştır. Gerek diğer semâvî kitaplarla, gerekse Kur’an-ı Kerim’le bu nevi haberler Hz. Peygamber’e bildirilmiş olduğundan, Kur’an-ı Kerim bu bilgiye, Arapların ifade üslubuna uygun olarak «Görmedin mi?» şeklinde dikkat çekmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">244. Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">245. Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç (isteyene faizsiz ödünç) verecek yok mu? Darlık veren de bolluk veren de Allah'tır. Sadece O'na döndürüleceksiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">246. Musa'dan sonra, Benî İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: «Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. «Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?» dedi. «Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?» dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Mısır’la Filistin arasında yaşayan Amalika, o devirdeki kralları Câlût’un kumandasında İsrailoğullarına saldırdı ve onları perişan edip yurtlarından çıkardı. Bunun üzerine İsrailoğulları, o anda aralarında bulunan peygamberlerinden kendilerine bir kumandan tayin etmesini istediler. Devrin peygamberi, Tâlût adında halktan birini hükümdar ve kumandan tayin etti. İşte ileride 247-252. âyetlerde kıssa tafsilâtıyla anlatılmaktadır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">247. Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi, dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? dediler. «Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir» dedi. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">İsrailoğullarının ileri gelenlerine göre iktidar, servet ve sermaye sahiplerinin olmalıdır. Halbuki bu fikir, toplum menfaatine ve adalete aykırıdır. Doğru olan iktidara zenginlerin değil, ehil olan kimselerin gelmesidir. Kişinin ehliyetini, onun manevi gücü, bilgisi ve görgüsü ile beden kuvveti ve cesareti temsil eder.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">248. Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Rivayete göre «Tabut» sandıktır. Hz. Musa onu savaşlarda ordunun önünde bulundurur, bu sayede askerleri güç ve moral kazanırlardı. Zamanla yahudiler zayıflayınca Tabut’u Câlût ellerinden almıştı. Tâlût’un hükümdarlığına itiraz ettiler ve «eğer sahiden hükümdarsa delil getirsin» dediler. Onlara «onun hükümdar olduğuna hüccet Tabut’un geri gelmesidir» denildi ve Tabut geri geldi.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 9926, member: 3"] [FONT=time][SIZE=4]199. Sonra insanların (sel gibi) aktığı yerden siz de akın. Allah'tan mağfiret isteyin. Çünkü Allah affedici ve esirgeyicidir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]200. Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın. İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]201. Onlardan bir kısmı da: Ey Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver. Bizi cehennem azabından koru! derler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]202. İşte onlar için, kazandıklarından büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]203. Sayılı günlerde (eyyam-ı teşrikte telbiye ve tekbir getirerek) Allah'ı anın. Kim iki gün içinde acele edip (Mina'dan Mekke'ye) dönmek isterse, ona günah yoktur. Kim geri kalırsa ona da günah yoktur. Bunlar günahtan sakınanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki hepiniz O'nun huzurunda toplanacaksınız. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] 204, 205, 206. âyetler Ahnes b. Şurayk hakkında inmiştir. Güzel konuşan ve yakışıklı bir kimse olan Ahnes, münafık idi. Resûlullah’ın yanına gelir, güzel sözlerle müslümanlık taslardı. Halbuki içi fenalık dolu idi. İşi gücü müslümanlara zarar vermekti. İşte âyetlerde böyle güzel konuşan, hoş görünen kimselere hemen kanmamak, iyice emin olmadan kimseye güvenmemek gerektiği anlatılmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]204. İnsanlardan öyleleri vardır ki, dünya hayatı hakkında söyledikleri senin hoşuna gider. Hatta böylesi kalbinde olana (samimi olduğuna) Allah'ı şahit tutar. Halbuki o, hasımların en yamanıdır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]205. O, dönüp gitti mi (yahut bir iş başına geçti mi) yeryüzünde ortalığı fesada vermek, ekinleri tahrip edip nesilleri bozmak için çalışır. Allah bozgunculuğu sevmez. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]206. Böylesine «Allah'tan kork!» denilince benlik ve gurur kendisini günaha sevkeder. (Ceza ve azap olarak) ona cehennem yeter. O ne kötü yerdir! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]207. İnsanlardan öyleleri de var ki, Allah'ın rızasını almak için kendini feda eder. Allah da kullarına şefkatlidir.[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] İbn Abbas’tan gelen rivayete göre bu âyet Suheyb b. Sinan er-Rumî hakkında inmiştir. Mekke müşrikleri bu zatı yakalamış, dininden döndürmek için işkence etmişlerdi. Suheyb, Mekkelilere «Ben ihtiyar bir adamım. Malım da var. Sizden veya düşmanlarınızdan olmamın size bir zararı olmaz, ben bir söz söyledim ondan caymayı iyi görmem, malımı ve eşyamı size verir, dinimi sizden satın alırım» demişti. Onlar buna razı olmuşlar, Suheyb’i salıvermişlerdi. Oradan kalkıp Medine’ye gelirken bu âyet nazil oldu. Şehre girerken kendisine rastlayan Hz. Ebubekir, «Alışverişin kârlı olsun yâ Suheyb» demiş, o da «Senin alışverişin de zarar etmesin» cevabını vermiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]208. Ey iman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitmeyin. Çünkü o, apaçık düşmanınızdır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]209. Size apaçık deliller geldikten sonra, yine de kayarsanız, şunu iyi bilin ki Allah azîzdir, hakîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]210. Onlar, ille de buluttan gölgeler içinde Allah'ın ve meleklerinin gelmesini mi beklerler? Halbuki iş bitirilmiştir. (Allah nizamı artık değişmez.) Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülür. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]211. İsrailoğullarına sor ki kendilerine nice apaçık mucizeler verdik. Kim mucizeler kendisine geldikten sonra Allah'ın nimetini (âyetlerini) değiştirirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetlidir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]212. Kâfir olanlar için dünya hayatı câzip kılındı. (Bu yüzden) onlar, iman edenler ile alay ederler. Oysa ki, (iman edip) inkârdan sakınanlar kıyamet gününde onların üstündedir. Allah dilediğine hesapsız lutufta bulunur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Ebu Cehil ve arkadaşları, fakir müminler ile alay ettiler, bunun üzerine bu âyet nazil oldu. Hayat gerçeğini sadece dünya malı ile değerlendiren kâfirler için dünya malı câzip hale getirilmiştir. Onun için bunlar, üstün değerlere değil, geçici dünya malına kıymet vermişler, sonunda dünya malı onlara hiçbir fayda sağlamamıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]213. İnsanlar bir tek ümmet idi. Sonra Allah, müjdeleyici ve uyarıcı olarak peygamberleri gönderdi. İnsanlar arasında, anlaşmazlığa düştükleri hususlarda hüküm vermeleri için, onlarla beraber hak yolu gösteren kitapları da gönderdi. Ancak kendilerine kitap verilenler, apaçık deliller geldikten sonra, aralarındaki kıskançlıktan ötürü dinde anlaşmazlığa düştüler. Bunun üzerine Allah iman edenlere, üzerinde ihtilafa düştükleri gerçeği izniyle gösterdi. Allah dilediğini doğru yola iletir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Bütün insanlık başlangıç itibariyle bir tek ümmet idi. Hz. Âdem’den çoğalmıştı. Zamanla ihtilafa düştüler. Peygamberler insanlar arasında beliren anlaşmazlıkları gidermek için gönderildi. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]214. (Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenler size de gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız? Yoksulluk ve sıkıntı onlara öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet Peygamber ve beraberindeki müminler: Allah'ın yardımı ne zaman! dediler. Bilesiniz ki Allah'ın yardımı yakındır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Bu âyet, bir rivayete göre, Hendek savaşında müslümanların çektiği sıkıntıları dile getirir. Diğer rivayete göre, Uhud savaşı ile ilgilidir. Bir başka rivayete göre ise evlerini, mallarını ve yakınlarını Mekke’de bırakıp çeşitli sıkıntılara katlanarak Medine’ye göç eden müslümanları teselli için inmiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]215. Sana (Allah yolunda) ne harcayacaklarını soruyorlar. De ki: Maldan harcadığınız şey, ebeveyn, yakınlar, yetimler, fakirler ve yolcular için olmalıdır. Şüphesiz Allah yapacağınız her hayrı bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]216. Hoşunuza gitmediği halde savaş size farz kılındı. Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Savaş insanların severek, zevk alarak yaptıkları bir şey değildir. Fıtratı ve ruh sağlığı bozulmamış kimseleri öldürmek, yakıp yıkmak, acılar vermekten zevk almaz, bunlardan hoşlanmaz. Ancak vücudu kurtarmak için kangren olmuş elin kesilmesi, içeride kalmış çocuğu kurtarmak için kapının kırılması nasıl zaruri ise savaş da toplumların hayatında böyle zaruret haline gelebilir. Din ve vicdan hürriyetini sağlamanın, zulmü ve fitneyi önlemenin, tecavüzlere son vermenin yolu savaştan geçebilir. İşte bu durumlarda savaşmak şüphesiz insanlık için daha hayırlı ve daha şerefli bir davranıştır. Cihad ise hiçbir zaman bir saldırı değildir. Çünkü önce İslâm’a davet yapılır, kabul eden müslümandır. İslâm’ı kabul etmeyenden tabi olması istenir. Bunu da kabul etmezse, ancak o zaman savaşılır. Savaştaki sırrı biz bilemeyiz ama onu Allah bilir. Bazı milletler cezaya müstahak olunca, Allah onları çeşitli belâlarla cezalandırır. İşte onlardan birisi de savaştır. [/SIZE] [SIZE=4]Resûlullah Efendimiz, Abdullah b. Cahş kumandasında bir müfrezeyi, Kureyş kervanından haber getirmeleri için Mekke’ye göndermişti. Kureyş kervanını görünce, dayanamayarak hücum ettiler. Kervandan bir kişiyi öldürdüler, iki kişiyi de esir aldılar. Kervanı sürüp Peygamberimize getirdiler. O gün receb ayının ilk günüydü. Müşrikler: Muhammed, haram aylarında savaşıyor, diye yaygara kopardılar. Bunun üzerine 217. âyet indi. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]217. Sana haram ayı, yani onda savaşmayı soruyorlar. De ki: O ayda savaşmak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirmek, Allah'ı inkâr etmek, Mescid-i Haram'ın ziyaretine mâni olmak ve halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürmekten daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndürünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, dininden döner ve kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider. Onlar cehennemliktirler ve orada devamlı kalırlar. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]«Fitne» savaş, anarşi; din ve vicdan hürriyetine karşı baskı demektir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]218. İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahmetini umabilirler. Allah, gafûr ve rahîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]219. Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük bir günah ve insanlar için bir takım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını sorarlar. «İhtiyaç fazlasını» de. Allah size âyetleri böyle açıklar ki düşünesiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Şarap haramdır. Şarabın haram olması onun hiçbir faydasının olmamasını gerektirmez. Zararı faydasından çok olduğu için haram kılınmıştır. Kumarda da kazanan taraf için zahirî bir fayda görülür, ama kaybeden taraf için büyük bir zarar vardır. Onun için kumar oynamak haram kılınmıştır. [/SIZE] [SIZE=4]Bu âyetin başı, bundan önceki âyetin son cümlesi olan «ki düşünesiniz» ile bağlantılıdır. Dünya ve ahiretle ilgili işlerinizi iyi düşünüp gereğine göre hareket ederseniz, hem dünyada hem de ahirette saadete nâil olursunuz, demektedir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]220. Dünya ve ahiret hakkında (lehinize olan davranışları düşünün ve ona göre hareket edin). Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki: Onları iyi yetiştirmek (yüz üstü bırakmaktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri bozanla düzelteni bilir. Eğer Allah dileseydi, sizi de zahmet ve meşakkate sokardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Yetimlere iyi muamele edilmeli, yetim oldukları hissettirilmemelidir. Yetimin velisi durumunda olan kimsenin, onu ifsat mı ettiğini, yoksa ıslah mı ettiğini Allah bilir. O yetimdir diye ona iyi davranmayanlar, Allah’ın murakabesi altında olduklarını unutmamalıdırlar. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]221. İman etmedikçe putperest kadınlarla evlenmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman etmedikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirmeyin. Beğenseniz bile, putperest bir kişiden inanmış bir köle kesinlikle daha iyidir. Onlar (müşrikler) cehenneme çağırır. Allah ise, izni (ve yardımı) ile cennete ve mağfirete çağırır. Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] İslâm’a göre insanın değeri imanına bağlıdır. Allah katında köle ve câriye bile olsa imanlı kimse daha üstündür ve daha temizdir. Onun için bir müslümanın dinsiz ve putperestlerle evlenmesi kesin olarak haram kılınmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]222. Sana kadınların ay halini sorarlar. De ki: O, bir rahatsızlıktır. Bu sebeple ay halinde olan kadınlardan uzak durun. Temizleninceye kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri vakit, Allah'ın size emrettiği yerden onlara yaklaşın. Şunu iyi bilin ki, Allah tevbe edenleri de sever, temizlenenleri de sever. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]223. Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. Allah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ Muhammed!) müminleri müjdele![/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Cinsî temasın şekli sınırlı değildir. Yasak olan sapık ilişkidir. Temastan önce hazırlık hem maddî ve cinsî hem de besmele vb. gibi manevî olarak anlaşılmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]224. Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etmenize, O'ndan sakınmanıza ve insanların arasını düzeltmenize engel kılmayın. Allah işitir ve bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]225. Allah sizi kasıtsız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Lâkin kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden dolayı sizi sorumlu tutar. Allah gafûrdur, halîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]226. Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler dört ay beklerler. Eğer (bu müddet içinde) kadınlarına dönerlerse, şüphesiz Allah çokça bağışlayan ve esirgeyendir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]227. Eğer (müddeti içinde dönmeyip kadınlarını) boşamaya karar verirlerse (ayrılırlar). Biliniz ki, Allah işitir ve bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]«Îlâ» yemin manasınadır. Kişinin eşine yaklaşmamak için yaptığı yemin karşılığında kullanılmıştır. Câhiliye devri Arapları, kadınlar üzerinde bir baskı olmak üzere, onlara darıldıkları vakit kadınlardan uzak dururlar, hiç yanlarına varmazlar, cinsî temas yapmazlar ve onlara yaklaşmamak hususunda yemin ederlerdi. İşte İslâm bu şekilde yapılan haksız davranışları önlemiş, doğru yolu göstermiştir. Belli müddet içinde yeminini bozan keffâret verir. Müddet tamamlanırsa evlilik sona erer. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]228. Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler. Eğer onlar Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl olmaz. Eğer kocalar barışmak isterlerse, bu durumda boşadıkları kadınları geri almaya daha fazla hak sahibidirler. Kadınların da ödevlerine denk belli hakları vardır. Ancak erkekler, kadınlara göre bir derece üstünlüğe sahiptirler. Allah azîzdir, hakîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Bu üstünlük aile reisliğinden ibarettir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]229. Boşama iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutmak ya da güzellikle salıvermektir. Kadınlara verdiklerinizden (boşanma esnasında) bir şey almanız size helâl olmaz. Ancak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp evlilik haklarını tam tatbik edememekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey müminler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla muhafaza etmelerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fidye vermesinde her iki taraf için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]230. Eğer erkek kadını (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın bir başka erkekle evlenmedikçe onu alması kendisine helâl olmaz. Eğer bu kişi de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını muhafaza edeceklerine inandıkları takdirde, yeniden evlenmelerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Allah bunları bilmek, öğrenmek isteyenler için açıklar. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Câhiliye devrinde erkekler eşlerini defalarca boşar, sonra geri alırlardı. İslâm dini, kadına, hakime ve hakemlere başvurarak kocasını boşamak hakkını elde etme imkânı tanıdığı gibi, erkeğin boşama hakkını da üç talâk ile sınırlamıştır. Bundan sonra erkeğin aynı kadınla tekrar evlenebilmesi hem kadının iradesine hem de ciddi olarak başka bir erkekle evlenip boşanmış olmasına bağlıdır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]231. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit ya onları iyilikle tutun yahut iyilikle bırakın. Fakat haksızlık ederek ve zarar vermek için onları nikâh altında tutmayın. Kim bunu yaparsa muhakkak kendine kötülük etmiş olur. Allah'ın âyetlerini eğlenceye almayın. Allah'ın sizin üzerinizdeki nimetini, (size verdiği hidayeti), size öğüt vermek üzere indirdiği Kitab'ı ve hikmeti hatırlayın. Allah'tan korkun. Bilesiniz ki Allah, her şeyi bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]232. Kadınları boşadığınız ve onlar da bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların (eski) kocalarıyla evlenmelerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimselere öğüt verilmektedir. Bu öğüdü tutmanız kendiniz için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilmezsiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Bu âyetin iniş sebebi, rivayete göre, Ma’kıl b. Yesar’dır. Bu zat, kızkardeşini boşayan kocası onu tekrar almak isteyince buna karşı çıkmış ve mâni olmak istemişti. O esnada bu âyet inmiş, Resûlullah (s.a.) , Ma’kıl’ı çağırmış ve bu âyeti okumuştu. Ma’kıl, «Rabbimin emri benim arzuma uymadı. O’nun emrine rıza gösteriyorum» demiş ve kızkardeşini eski kocasıyla evlendirmiştir. Câbir b. Abdullah hakkında da buna benzer bir olay nakledilir. Ancak her ne kadar nüzul sebebi bunlar ise de âyetin hükmü umumîdir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]233. Emzirmeyi tamamlatmak isteyen (baba) için, anneler çocuklarını iki tam yıl emzirirler. Onların örfe uygun olarak beslenmesi ve giyimi baba tarafına aittir. Bir insan ancak gücü yettiğinden sorumlu tutulur. Hiçbir anne, çocuğu sebebiyle, hiçbir baba da çocuğu yüzünden zarara uğratılmamalıdır. Onun benzeri (nafaka temini) vâris üzerine de gerekir. Eğer ana ve baba birbiriyle görüşerek ve karşılıklı anlaşarak çocuğu memeden kesmek isterlerse, kendilerine günah yoktur. Çocuklarınızı (süt anne tutup) emzirtmek istediğiniz takdirde, süt anneye vermekte olduğunuzu iyilikle teslim etmeniz şartıyla, üzerinize günah yoktur. Allah'tan korkun. Bilin ki Allah, yapmakta olduklarınızı görür. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]234. Sizden ölenlerin, geride bıraktıkları eşleri, kendi başlarına (evlenmeden) dört ay on gün beklerler. Bekleme müddetlerini bitirdikleri vakit, kendileri hakkında yaptıkları meşru işlerde size bir günah yoktur. Allah yapmakta olduklarınızı bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] İddetin hikmeti, rahimin temiz olduğunun tesbitidir. Bunda vasıta, hayızdır. Dört ay içinde üç veya dört hayız vaki olur ki bu, kadının hamile olmadığını gösterir. Ölüm sebebiyle ayrılmada ayrıca matem durumu da vardır. Mühim olan, bu dört aylık müddet dolmadan kadının başkasıyla evlenmemesidir. Bu müddet içinde evlenme ile ilgili açık konuşmalar yapılmaması da tavsiye edilmiştir. Gerek boşanma, gerekse ölüm sebebiyle ayrılmadan sonra tekrar evlenme için iddet bekleme zorunluluğu hem kadın hem de onun yakınları için bir teselli ve alıştırma devresi olması sebebiyle psikolojik bakımdan faydalı bir uygulamadır. Bilhassa kadının yakınlarından meydana gelecek hoşnutsuzluklar belli ölçüde azaltılmış olur. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]235. (İddet beklemekte olan) kadınlarla evlenme hususundaki düşüncelerinizi üstü kapalı biçimde anlatmanızda veya onu içinizde gizli tutmanızda size günah yoktur. Allah bilir ki siz onları anacaksınız. Lâkin, meşru sözler söylemeniz müstesna, sakın onlara gizlice buluşma sözü vermeyin. Farz olan bekleme müddeti dolmadan, nikâh kıymaya kalkışmayın. Bilin ki Allah, gönlünüzdekileri bilir. Bu sebeple Allah'tan sakının. Şunu iyi bilin ki Allah gafûrdur, halîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]236. Nikâhtan sonra henüz dokunmadan veya onlar için belli bir mehir tayin etmeden kadınları boşarsanız bunda size mehir zorunluğu yoktur. Bu durumda onlara müt'a (hediye cinsinden bir şeyler) verin. Zengin olan durumuna göre, fakir de durumuna göre vermelidir. Münasip bir müt'a vermek iyiler için bir borçtur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]237. Kendilerine mehir tayin ederek evlendiğiniz kadınları, temas etmeden boşarsanız, tayin ettiğiniz mehrin yarısı onların hakkıdır. Ancak kadınların vazgeçmesi veya nikâh bağı elinde bulunanın (velinin) vazgeçmesi hali müstesna, affetmeniz (mehirden vazgeçmeniz), takvâya daha uygundur. Aranızda iyilik ve ihsanı unutmayın. Şüphesiz Allah yapmakta olduklarınızı hakkıyla görür. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]238. Namazlara ve orta namaza devam edin. Allah'a saygı ve bağlılık içinde namaz kılın.[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]«Namaz dinin direğidir» hadisinde belirtildiği üzere en büyük ibadet Allah rızası için kılınan namazdır. Âyette geçen «orta namaz»dan maksat, ikindi namazıdır. Resûlullah (s.a.) Hendek savaşında şöyle buyurmuştur: «Orta namazdan yani ikindi namazından bizi alıkoydular. Allah onların evine ateş doldursun!» Orta namazın hangi vakit olduğu hususunda farklı rivayetler de vardır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]239. Eğer (herhangi bir şeyden) korkarsanız (namazlarınızı) yürüyerek yahut binmiş olarak (kılın). Güvene kavuştuğunuz zaman, siz bilmezken Allah'ın size öğrettiği şekilde O'nu anın (namaz kılın). [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]240. Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kimseler, zevcelerinin, evlerinden çıkarılmadan, bir yıla kadar bıraktıkları maldan faydalanmaları hususunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden) çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah yoktur. Allah azîzdir, hakîmdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]241. Boşanmış kadınların, hakkaniyet ölçülerinde (kocalarından) menfaat sağlamak haklarıdır; bu, Allah korkusu taşıyanlar üzerine bir borçtur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]242. Allah size işte böylece âyetlerini açıklar ki düşünüp hakikati anlayasınız. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]243. Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi? Allah onlara «Ölün!» dedi (öldüler). Sonra onları diriltti. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Lâkin insanların çoğu şükretmez. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Rivayetlere göre Vâsıt yakınlarındaki Daverdan’da bulaşıcı bir hastalık zuhur etmiş, kasaba halkı oradan kaçmışlar, Allah onları öldürmüş, sonra da ibret için diriltmişti. Bu kıssa Peygamberimize «Görmedin mi?» şeklinde ifade edilmiştir, halbuki Peygamberimiz onları görmemiş yani o devirde yaşamamıştır. Gerek diğer semâvî kitaplarla, gerekse Kur’an-ı Kerim’le bu nevi haberler Hz. Peygamber’e bildirilmiş olduğundan, Kur’an-ı Kerim bu bilgiye, Arapların ifade üslubuna uygun olarak «Görmedin mi?» şeklinde dikkat çekmiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]244. Allah yolunda savaşın ve bilin ki Allah, her şeyi işitir ve bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]245. Verdiğinin kat kat fazlasını kendisine ödemesi için Allah'a güzel bir borç (isteyene faizsiz ödünç) verecek yok mu? Darlık veren de bolluk veren de Allah'tır. Sadece O'na döndürüleceksiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]246. Musa'dan sonra, Benî İsrail'den ileri gelen kimseleri görmedin mi? Kendilerine gönderilmiş bir peygambere: «Bize bir hükümdar gönder ki (onun komutasında) Allah yolunda savaşalım» demişlerdi. «Ya size savaş yazılır da savaşmazsanız?» dedi. «Yurtlarımızdan çıkarılmış, çocuklarımızdan uzaklaştırılmış olduğumuz halde Allah yolunda neden savaşmayalım?» dediler. Kendilerine savaş yazılınca, içlerinden pek azı hariç, geri dönüp kaçtılar. Allah zalimleri iyi bilir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Mısır’la Filistin arasında yaşayan Amalika, o devirdeki kralları Câlût’un kumandasında İsrailoğullarına saldırdı ve onları perişan edip yurtlarından çıkardı. Bunun üzerine İsrailoğulları, o anda aralarında bulunan peygamberlerinden kendilerine bir kumandan tayin etmesini istediler. Devrin peygamberi, Tâlût adında halktan birini hükümdar ve kumandan tayin etti. İşte ileride 247-252. âyetlerde kıssa tafsilâtıyla anlatılmaktadır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]247. Peygamberleri onlara: Bilin ki Allah, Tâlût'u size hükümdar olarak gönderdi, dedi. Bunun üzerine: Biz, hükümdarlığa daha lâyık olduğumuz halde, kendisine servet ve zenginlik yönünden geniş imkânlar verilmemişken o bize nasıl hükümdar olur? dediler. «Allah sizin üzerinize onu seçti, ilimde ve bedende ona üstünlük verdi. Allah mülkünü dilediğine verir. Allah her şeyi ihata eden ve her şeyi bilendir» dedi. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]İsrailoğullarının ileri gelenlerine göre iktidar, servet ve sermaye sahiplerinin olmalıdır. Halbuki bu fikir, toplum menfaatine ve adalete aykırıdır. Doğru olan iktidara zenginlerin değil, ehil olan kimselerin gelmesidir. Kişinin ehliyetini, onun manevi gücü, bilgisi ve görgüsü ile beden kuvveti ve cesareti temsil eder. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]248. Peygamberleri onlara: Onun hükümdarlığının alâmeti, Tabut'un size gelmesidir. Meleklerin taşıdığı o Tabut'un içinde Rabbinizden size bir ferahlık ve sükûnet, Musa ve Harun hanedanlarının bıraktıklarından bir kalıntı vardır. Eğer inanmış kimseler iseniz sizin için bunda şüphesiz bir alâmet vardır, dedi. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Rivayete göre «Tabut» sandıktır. Hz. Musa onu savaşlarda ordunun önünde bulundurur, bu sayede askerleri güç ve moral kazanırlardı. Zamanla yahudiler zayıflayınca Tabut’u Câlût ellerinden almıştı. Tâlût’un hükümdarlığına itiraz ettiler ve «eğer sahiden hükümdarsa delil getirsin» dediler. Onlara «onun hükümdar olduğuna hüccet Tabut’un geri gelmesidir» denildi ve Tabut geri geldi. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4] [/SIZE][/FONT][SIZE=4][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
BAKARA SURESİ - (Türkçe Açıklamalı..)
Üst
Alt