Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
BAKARA SURESİ - (Türkçe Açıklamalı..)
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 9924" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">103. Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunları anlasalardı! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">104. Ey iman edenler! «Râinâ» demeyin, «unzurnâ» deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px"> <strong><span style="font-family: 'Verdana'"><img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></strong></span><span style="font-size: 15px"> Resûlullah (s.a.) müslümanlara bir şey öğretirken, bizi biraz bekle, acele etme manasına «Râinâ» derlerdi. Yahudilerin de sövmek manasına gelen «Râinâ» kelimeleri vardı. Müslümanların bu sözünü işitince, Efendimize kötü maksatla öyle hitap etmeye başladılar. Bunun üzerine «Râinâ» demeyin, o manaya gelen «unzurnâ» deyin denildi ki, bizi bekle demektir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">105. (Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Sonra gelen bir âyetin, daha önceki âyetin hükmünü yürürlükten kaldırmasına «nesh» denir. Allah Teâlâ, insanlığın medenî ve kültürel gelişmesine ve bu gelişmenin doğurduğu ihtiyaçlara uygun olarak, gerektikçe yeni peygamber ve kitaplar göndermiş, öncekilere ait bazı hükümleri yürürlükten kaldırmıştır. Naslarının hükmü ebedi olan Kur’an-ı Kerim nâzil olurken, bu döneme mahsus olmak üzere bazı âyetler, diğerlerini neshetmiştir; ancak bunların sayısı oldukça azdır ve ilk İslâm neslinin terbiye ve intibakını temin maksadına yöneliktir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">107. (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">108. Yoksa siz de (ey müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Peygambere çok soru sorulması, hükümlerin çoğalmasını ve daralmasını gerektirir. Onun için Medine devrinde bir ara soru sormak yasak edilmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">109. Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">110. Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">111. (Ehl-i kitap) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">112. Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Bu âyette Allah’a kulluk etmek ihsan vasfına bağlanmıştır. Yani bir kimse ibadet etmekle kendisini kurtaramaz. Kendini kurtarması için muhsinlerden olması gerekir. Muhsin: Yaptığı işi Allah için yapan, sadece O’ndan korkan, o sebeple işini noksansız bitiren ve her işin hakkını veren kimse demektir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-size: 15px">Hıristiyan Araplardan oluşan Necran heyeti Resûlullah’ın huzuruna çıkınca yahudiler onların yanlarına geldiler. Aralarında münakaşa yaptılar. Birbirlerini itham ettiler. Bunun üzerine 113. âyet geldi.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">113. Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">114. Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">115. Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Allah her yerde hâzır ve nâzır olmakla birlikte, namazda kıbleye dönmek ibadetlerde nizam ve intizamı sağlamak gayesine matuftur.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">116. «Allah çocuk edindi» dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Yahudiler «Uzeyr Allah’ın oğludur» derken hıristiyanlar «İsa Allah’ın oğludur» dediler. Müşrik araplar ise «Melekler Allah’ın kızlarıdır» demişlerdi. Bu âyette, Allah Teâlâ’nın bunlardan münezzeh olduğu hususu vurgulanmıştır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">117. (O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da hemen oluverir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Allah Teâlâ’nın bir şeyi murat etmesi, onun hakkında «Ol!» emridir. Allah’ın dilediği her şey vakti saati gelince mutlaka olur.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">118. Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">119. Doğrusu biz seni Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">120. Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Bu âyet, yahudi âlimlerinden Abdullah ibni Selâm ve arkadaşları hakkında inmiştir. Bunlar Kur’an’a inandılar ve ondaki ahkâmı tasdik ettiler. Bir başka rivayete göre de bu âyet Cafer b. Ebî Talip’le beraber Habeşistan’dan gelen kırk kişilik cemaat hakkındadır ki, bunlar ehl-i kitaptan İslâm’ı kabul edenlerdir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">123. Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Şefaat, bazı şartlara bağlıdır. En önemlisi ise imandır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">124. Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. «Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!) » dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">125. Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">126. İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Allah, inkâr edenleri de dünyada rızıklandırmakta, dünya nimetlerinden diledikleri gibi istifade etmelerine imkân vermektedir. Şu halde dünya nimeti, dindarlığa bağlı değildir. Dünya nimeti mümine de kâfire de verilir. Bunlar birer imtihan vesilesidir; hayırlı olup olmadıkları neticeye bağlıdır. Servet ve iktidar, eğer kulluğa vesile olmuş ise o zaman bu, iki cihan saadetidir. Azgınlık ve sapıklığa sebep olmuş ise ebedî hayatı mahvetmiş, saadet yerine felâket getirmiş olur.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">127. Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Âdem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler, Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şît zamanında kaybolur, yerinde siyah bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şît, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Hacer-i Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bu bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır. Hz. İbrahim Allah’ın emriyle Kâbe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail’i annesiyle birlikte orada iskân eder. Sonra İsmail ile beraber Kâbe’nin bulunduğu yeri kazar. Hz. Şît tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa eder. Âyette «Beytullah’ın temellerini yükseltiyor» cümlesi bunu ifade eder.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">128. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">129. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">130. İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">131. Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">132. Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da, "Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz" (dediler). </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">133. Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">135. (Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Hanîf, her türlü batıl dinden uzak durup, yalnızca hak dine yönelen kişi demektir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">136. «Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk» deyin. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Esbât, torunlar demektir. Burada Hz. Ya’kub’un on iki evlâdından torunları kasdedilmiştir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">137. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">138. Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin).</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Zemahşerî’nin açıklamalarına göre hıristiyanlar, yeni doğan çocukları, bir su ile boyarlar ve «İşte şimdi hıristiyan oldu» derlerdi ve bunu o çocuk için bir temizlik sayarlardı. Âyette müslümanların buna karşılık «Allah’ın boyası ile boyandık» demeleri emredildi. Allah’ın boyası İslâm fıtratı, İslâm ve iman temizliğidir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">139. De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">140. Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">141. Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Resûlullah (s.a.) Medine’ye geldikten sonra müslümanlar on altı on yedi ay kadar Kudüs’e yönelerek namaz kıldılar. Bu durum yahudilerin şımarmalarına, «Muhammed ve ashâbı kıblelerinin neresi olduğunu bilmiyorlardı, biz onlara yol gösterdik» gibi laflar etmelerine ve bunu etrafa yaymalarına sebep olmuştu. Resûlullah, Allah’tan İslâm’a kendi kıblesinin verilmesini niyaz etti. İşte bundan sonra Kudüs’ten Kâbe’ye dönülmesi emri geldi. Bunun üzerine yahudiler ve münafıklar tekrar ileri geri konuşmaya başladılar. İşte kıble ile ilgili 142 ve devamındaki âyetler bu olayı anlatır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">142. İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">143. İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin yöneldiğin yeri (Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Rivayete göre kıyamette milletler peygamberlerinin tebliğatını inkâr ederler. Allah peygamberlerden tebliğ ettiklerine dair delil ister. Bunun üzerine ümmet-i Muhammed getirilir ve onlar buna şehadet ederler. Onlara «Siz bunu nereden öğrendiniz?» diye sorulur. Onlar da «Kur’an’dan ve Resûlullah’tan öğrendik» derler. Nihayet Resûlullah getirilir ve o da buna şahitlik eder.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">144. (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">145. Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">146. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Yahudiler Tevrat’ta, hıristiyanlar da İncil’de âhir zaman peygamberinin vasıflarını gördüler, onun gelmesini beklediler; her nesil bunu kendinden sonra geleceklere anlattı ve inanmalarını tavsiye etti. Bunun için her iki zümre de bu peygamberin gelmesini dört gözle bekliyorlardı. Ancak onun Araplar arasından ve bir yetim kimse olarak gönderildiğini görünce sırf ırkçılık gayret ve düşüncesiyle inkâr ettiler. Halbuki onun hak peygamber olduğunu, kendi oğullarını bilip tanıdıkları gibi biliyorlardı.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">147. Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">148. Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">149. Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">150. (Evet Resûlüm!) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">151. Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">152. Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">153. Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.</span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px">Sabır ile namaz, nefsin kötü arzularına karşı en büyük silahtır.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">154. Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">156. O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px">157. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır. </span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Verdana'"> <img src="https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /> </span></strong></span> <span style="font-size: 15px"> Bedir’de şehit düşen 14 kişi hakkında nâzil olduğu rivayet edilen bu âyet, kabir azabına yahut safasına da delildir. Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, fakirlik, hastalık; bunların hepsi birer imtihandır. Bunlar dünya hayatının ayrılmaz parçalarıdır, hiç kimse bunlardan birisine yakalanmaktan kurtulamaz. En sonunda herkes ölecektir. İnanan akıllı kişi, bunları Kur’an’a göre anlayıp değerlendirendir.</span></p><p><span style="font-size: 15px"></span> <span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'time'"><span style="font-size: 15px"></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 9924, member: 3"] [FONT=time][SIZE=4]103. Eğer iman edip kendilerini kötülükten korusalardı, şüphesiz, Allah tarafından verilecek sevap daha hayırlı olacaktı. Keşke bunları anlasalardı! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]104. Ey iman edenler! «Râinâ» demeyin, «unzurnâ» deyin. (Söylenenleri) dinleyin. Kâfirler için elem verici bir azap vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [SIZE=4] [B][FONT=Verdana][IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG][/FONT][/B][/SIZE][SIZE=4] Resûlullah (s.a.) müslümanlara bir şey öğretirken, bizi biraz bekle, acele etme manasına «Râinâ» derlerdi. Yahudilerin de sövmek manasına gelen «Râinâ» kelimeleri vardı. Müslümanların bu sözünü işitince, Efendimize kötü maksatla öyle hitap etmeye başladılar. Bunun üzerine «Râinâ» demeyin, o manaya gelen «unzurnâ» deyin denildi ki, bizi bekle demektir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]105. (Ey müminler!) Ehl-i Kitaptan kâfirler ve putperestler de Rabbinizden size bir hayır indirilmesini istemezler. Halbuki Allah rahmetini dilediğine verir. Allah büyük lütuf sahibidir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]106. Biz, bir âyetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturursak (ertelersek) mutlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez misin ki Allah her şeye kadirdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Sonra gelen bir âyetin, daha önceki âyetin hükmünü yürürlükten kaldırmasına «nesh» denir. Allah Teâlâ, insanlığın medenî ve kültürel gelişmesine ve bu gelişmenin doğurduğu ihtiyaçlara uygun olarak, gerektikçe yeni peygamber ve kitaplar göndermiş, öncekilere ait bazı hükümleri yürürlükten kaldırmıştır. Naslarının hükmü ebedi olan Kur’an-ı Kerim nâzil olurken, bu döneme mahsus olmak üzere bazı âyetler, diğerlerini neshetmiştir; ancak bunların sayısı oldukça azdır ve ilk İslâm neslinin terbiye ve intibakını temin maksadına yöneliktir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]107. (Yine) bilmez misin, göklerin ve yerin mülkiyet ve hükümranlığı yalnızca Allah'ındır? Sizin için Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]108. Yoksa siz de (ey müslümanlar), daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapmış olur. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Peygambere çok soru sorulması, hükümlerin çoğalmasını ve daralmasını gerektirir. Onun için Medine devrinde bir ara soru sormak yasak edilmiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]109. Ehl-i kitaptan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan sonra, sırf içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi imanınızdan vazgeçirip küfre döndürmek istediler. Yine de siz, Allah onlar hakkındaki emrini getirinceye kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]110. Namazı kılın, zekâtı verin, önceden kendiniz için yaptığınız her iyiliği Allah'ın katında bulacaksınız. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızı noksansız görür. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]111. (Ehl-i kitap) Yahudiler yahut hıristiyanlar hariç hiç kimse cennete giremeyecek, dediler. Bu onların kuruntusudur. Sen de onlara: Eğer sahiden doğru söylüyorsanız delilinizi getirin, de. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]112. Bilâkis, kim muhsin olarak yüzünü Allah'a döndürürse (Allah'a hakkıyla kulluk ederse) onun ecri Rabbi katındadır. Öyleleri için ne bir korku vardır, ne de üzüntü çekerler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Bu âyette Allah’a kulluk etmek ihsan vasfına bağlanmıştır. Yani bir kimse ibadet etmekle kendisini kurtaramaz. Kendini kurtarması için muhsinlerden olması gerekir. Muhsin: Yaptığı işi Allah için yapan, sadece O’ndan korkan, o sebeple işini noksansız bitiren ve her işin hakkını veren kimse demektir. [/SIZE] [SIZE=4]Hıristiyan Araplardan oluşan Necran heyeti Resûlullah’ın huzuruna çıkınca yahudiler onların yanlarına geldiler. Aralarında münakaşa yaptılar. Birbirlerini itham ettiler. Bunun üzerine 113. âyet geldi. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]113. Hepsi de kitabı (Tevrat ve İncil'i) okumakta oldukları halde Yahudiler: Hıristiyanlar doğru yolda değillerdir, dediler. Hıristiyanlar da: Yahudiler doğru yolda değillerdir, dediler. (Kitabı) bilmeyenler de birbirleri hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilâfa düştükleri hususlarda kıyamet günü onlar hakkında hükmünü verecektir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]114. Allah'ın mescidlerinde O'nun adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır! Aslında bunların oralara ancak korkarak girmeleri gerekir. (Başka türlü girmeye hakları yoktur.) Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]115. Doğu da Allah'ındır batı da. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) oradadır. Şüphesiz Allah'(ın rahmeti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Allah her yerde hâzır ve nâzır olmakla birlikte, namazda kıbleye dönmek ibadetlerde nizam ve intizamı sağlamak gayesine matuftur. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]116. «Allah çocuk edindi» dediler. Hâşâ! O, bundan münezzehtir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur, hepsi O'na boyun eğmiştir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Yahudiler «Uzeyr Allah’ın oğludur» derken hıristiyanlar «İsa Allah’ın oğludur» dediler. Müşrik araplar ise «Melekler Allah’ın kızlarıdır» demişlerdi. Bu âyette, Allah Teâlâ’nın bunlardan münezzeh olduğu hususu vurgulanmıştır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]117. (O), göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır. Bir şeyi dilediğinde ona sadece «Ol!» der, o da hemen oluverir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Allah Teâlâ’nın bir şeyi murat etmesi, onun hakkında «Ol!» emridir. Allah’ın dilediği her şey vakti saati gelince mutlaka olur. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]118. Bilmeyenler dediler ki: Allah bizimle konuşmalı ya da bize bir âyet (mucize) gelmeli değil miydi? Onlardan öncekiler de işte tıpkı onların dediklerini demişlerdi. Kalpleri (akılları) nasıl da birbirine benzedi? Gerçekleri iyice bilmek isteyenlere âyetleri apaçık gösterdik. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]119. Doğrusu biz seni Hak (Kur'an) ile müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Sen cehennemliklerden sorumlu değilsin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]120. Dinlerine uymadıkça yahudiler de hıristiyanlar da asla senden razı olmayacaklardır. De ki: Doğru yol, ancak Allah'ın yoludur. Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olursan, andolsun ki, Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardımcı vardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]121. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler (den bazısı) onu, hakkını gözeterek okurlar. Çünkü onlar, ona iman ederler. Ama her kim onu inkâr ederse, işte gerçekten zarara uğrayanlar onlardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Bu âyet, yahudi âlimlerinden Abdullah ibni Selâm ve arkadaşları hakkında inmiştir. Bunlar Kur’an’a inandılar ve ondaki ahkâmı tasdik ettiler. Bir başka rivayete göre de bu âyet Cafer b. Ebî Talip’le beraber Habeşistan’dan gelen kırk kişilik cemaat hakkındadır ki, bunlar ehl-i kitaptan İslâm’ı kabul edenlerdir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimetimi ve sizi (bir zamanlar) cümle âleme üstün kılmış olduğumu hatırlayın. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]123. Ve bir günden sakının ki, o günde hiç kimse başkası namına bir şey ödeyemez, kimseden fidye kabul edilmez, hiç kimseye şefaat fayda vermez. Onlar hiçbir yardım da görmezler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Şefaat, bazı şartlara bağlıdır. En önemlisi ise imandır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]124. Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. «Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!) » dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]125. Biz, Beyt'i (Kâbe'yi) insanlara toplanma mahalli ve güvenli bir yer kıldık. Siz de İbrahim'in makamından bir namaz yeri edinin (orada namaz kılın). İbrahim ve İsmail'e: Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde edenler için Evim'i temiz tutun, diye emretmiştik. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]126. İbrahim de demişti ki: Ey Rabbim! Burayı emin bir şehir yap, halkından Allah'a ve ahiret gününe inananları çeşitli meyvelerle besle. Allah buyurdu ki: Kim inkâr ederse onu az bir süre faydalandırır, sonra onu cehennem azabına sürüklerim. Ne kötü varılacak yerdir orası! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Allah, inkâr edenleri de dünyada rızıklandırmakta, dünya nimetlerinden diledikleri gibi istifade etmelerine imkân vermektedir. Şu halde dünya nimeti, dindarlığa bağlı değildir. Dünya nimeti mümine de kâfire de verilir. Bunlar birer imtihan vesilesidir; hayırlı olup olmadıkları neticeye bağlıdır. Servet ve iktidar, eğer kulluğa vesile olmuş ise o zaman bu, iki cihan saadetidir. Azgınlık ve sapıklığa sebep olmuş ise ebedî hayatı mahvetmiş, saadet yerine felâket getirmiş olur. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]127. Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah'ın temellerini yükseltiyor, (şöyle diyorlardı) Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Kâbe’nin yapılışı hakkındaki rivayetlere göre, Hz. Âdem ile Havva cennetten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar, beraberce batıya doğru yürürler, Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve cennette iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler. İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şît zamanında kaybolur, yerinde siyah bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şît, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bina yapar ve o siyah taşı binanın bir köşesine yerleştirir. İşte bugün Hacer-i Esved diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh tufanında bu bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır. Hz. İbrahim Allah’ın emriyle Kâbe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail’i annesiyle birlikte orada iskân eder. Sonra İsmail ile beraber Kâbe’nin bulunduğu yeri kazar. Hz. Şît tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa eder. Âyette «Beytullah’ın temellerini yükseltiyor» cümlesi bunu ifade eder. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]128. Ey Rabbimiz! Bizi sana boyun eğenlerden kıl, neslimizden de sana itaat eden bir ümmet çıkar, bize ibadet usullerimizi göster, tevbemizi kabul et; zira, tevbeleri çokça kabul eden, çok merhametli olan ancak sensin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]129. Ey Rabbimiz! Onlara, içlerinden senin âyetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öğretecek, onları temizleyecek bir peygamber gönder. Çünkü üstün gelen, her şeyi yerli yerince yapan yalnız sensin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]130. İbrahim'in dininden kendini bilmezlerden başka kim yüz çevirir? Andolsun ki, biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyilerdendir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]131. Çünkü Rabbi ona: Müslüman ol, demiş, o da: Âlemlerin Rabbine boyun eğdim, demişti. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]132. Bunu İbrahim de kendi oğullarına vasiyet etti, Ya'kub da, "Oğullarım! Allah sizin için bu dini (İslâm'ı) seçti. O halde sadece müslümanlar olarak ölünüz" (dediler). [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]133. Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]134. Onlar bir ümmetti, gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerinin, sizin kazandıklarınız sizindir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]135. (Yahudiler ve hıristiyanlar müslümanlara) Yahudi ya da hıristiyan olun ki, doğru yolu bulasınız, dediler. De ki: Hayır! Biz, hanîf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, müşriklerden değildi. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Hanîf, her türlü batıl dinden uzak durup, yalnızca hak dine yönelen kişi demektir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]136. «Biz, Allah'a ve bize indirilene; İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâta indirilene, Musa ve İsa'ya verilenlerle Rableri tarafından diğer peygamberlere verilenlere, onlardan hiçbiri arasında fark gözetmeksizin inandık ve biz sadece Allah'a teslim olduk» deyin. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Esbât, torunlar demektir. Burada Hz. Ya’kub’un on iki evlâdından torunları kasdedilmiştir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]137. Eğer onlar da sizin inandığınız gibi inanırlarsa doğru yolu bulmuş olurlar; dönerlerse mutlaka anlaşmazlık içine düşmüş olurlar. Onlara karşı Allah sana yeter. O işitendir, bilendir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]138. Allah'ın (verdiği) rengiyle boyandık. Allah'tan daha güzel rengi kim verebilir? Biz ancak O'na kulluk ederiz (deyin).[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Zemahşerî’nin açıklamalarına göre hıristiyanlar, yeni doğan çocukları, bir su ile boyarlar ve «İşte şimdi hıristiyan oldu» derlerdi ve bunu o çocuk için bir temizlik sayarlardı. Âyette müslümanların buna karşılık «Allah’ın boyası ile boyandık» demeleri emredildi. Allah’ın boyası İslâm fıtratı, İslâm ve iman temizliğidir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]139. De ki: Allah bizim de Rabbimiz, sizin de Rabbiniz olduğu halde, O'nun hakkında bizimle tartışmaya mı girişiyorsunuz? Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız da size aittir. Biz O'na gönülden bağlananlarız. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]140. Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın yahudi, yahut hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? De ki: Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı? Allah tarafından kendisine (bildirilmiş) bir şahitliği gizleyenden daha zalim kim olabilir? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]141. Onlar bir ümmetti; gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız da size aittir. Siz onların yaptıklarından sorguya çekilmezsiniz. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Resûlullah (s.a.) Medine’ye geldikten sonra müslümanlar on altı on yedi ay kadar Kudüs’e yönelerek namaz kıldılar. Bu durum yahudilerin şımarmalarına, «Muhammed ve ashâbı kıblelerinin neresi olduğunu bilmiyorlardı, biz onlara yol gösterdik» gibi laflar etmelerine ve bunu etrafa yaymalarına sebep olmuştu. Resûlullah, Allah’tan İslâm’a kendi kıblesinin verilmesini niyaz etti. İşte bundan sonra Kudüs’ten Kâbe’ye dönülmesi emri geldi. Bunun üzerine yahudiler ve münafıklar tekrar ileri geri konuşmaya başladılar. İşte kıble ile ilgili 142 ve devamındaki âyetler bu olayı anlatır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]142. İnsanlardan bir kısım beyinsizler: Yönelmekte oldukları kıblelerinden onları çeviren nedir? diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ındır. O dilediğini doğru yola iletir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]143. İşte böylece sizin insanlığa şahitler olmanız, Resûl'ün de size şahit olması için sizi mutedil bir millet kıldık. Senin yöneldiğin yeri (Kâbe'yi) biz ancak Peygamber'e uyanı, ökçeleri üzerinde geri dönenden ayırdetmemiz için kıble yaptık. Bu, Allah'ın hidayet verdiği kimselerden başkasına elbette ağır gelir. Allah sizin imanınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara karşı şefkatli ve merhametlidir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Rivayete göre kıyamette milletler peygamberlerinin tebliğatını inkâr ederler. Allah peygamberlerden tebliğ ettiklerine dair delil ister. Bunun üzerine ümmet-i Muhammed getirilir ve onlar buna şehadet ederler. Onlara «Siz bunu nereden öğrendiniz?» diye sorulur. Onlar da «Kur’an’dan ve Resûlullah’tan öğrendik» derler. Nihayet Resûlullah getirilir ve o da buna şahitlik eder. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]144. (Ey Muhammed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilmekte olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. Artık yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. (Ey müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi o tarafa çevirin. Şüphe yok ki, ehl-i kitap, onun Rablerinden gelen gerçek olduğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapmakta olduklarından habersiz değildir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]145. Yemin olsun ki (habibim!) sen ehl-i kitaba her türlü âyeti (mucizeyi) getirsen yine de onlar senin kıblene dönmezler. Sen de onların kıblesine dönecek değilsin. Onlar da birbirlerinin kıblesine dönmezler. Sana gelen ilimden sonra eğer onların arzularına uyacak olursan, işte o zaman sen hakkı çiğneyenlerden olursun. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]146. Kendilerine kitap verdiklerimiz onu (o kitaptaki peygamberi), öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Buna rağmen onlardan bir gurup bile bile gerçeği gizler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Yahudiler Tevrat’ta, hıristiyanlar da İncil’de âhir zaman peygamberinin vasıflarını gördüler, onun gelmesini beklediler; her nesil bunu kendinden sonra geleceklere anlattı ve inanmalarını tavsiye etti. Bunun için her iki zümre de bu peygamberin gelmesini dört gözle bekliyorlardı. Ancak onun Araplar arasından ve bir yetim kimse olarak gönderildiğini görünce sırf ırkçılık gayret ve düşüncesiyle inkâr ettiler. Halbuki onun hak peygamber olduğunu, kendi oğullarını bilip tanıdıkları gibi biliyorlardı. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]147. Gerçek olan, Rabbinden gelendir. O halde kuşkulananlardan olma! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]148. Herkesin yöneldiği bir kıblesi vardır. (Ey müminler!) Siz hayır işlerinde yarışın. Nerede olursanız olun sonunda Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]149. Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram tarafına çevir. Bu emir Rabbinden sana gelen gerçektir. (Biliniz ki) Allah yaptıklarınızdan habersiz değildir. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]150. (Evet Resûlüm!) Nereden yola çıkarsan çık (namazda) yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. Nerede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunmasın. Sakın onlardan korkmayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım da doğru yolu bulasınız. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]151. Nitekim kendi içinizden size âyetlerimizi okuyan, sizi kötülüklerden arındıran, size Kitab'ı ve hikmeti talim edip bilmediklerinizi size öğreten bir Resûl gönderdik. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]152. Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]153. Ey iman edenler! Sabır ve namaz ile Allah'tan yardım isteyin. Çünkü Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.[/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4]Sabır ile namaz, nefsin kötü arzularına karşı en büyük silahtır. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]154. Allah yolunda öldürülenlere «ölüler» demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayamazsınız. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]155. Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele! [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]156. O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4]157. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır. [/SIZE][/FONT][SIZE=4] [B][FONT=Verdana] [IMG]https://www.diyanetvakfi.org.tr/meal/meal%20images/ok.gif[/IMG] [/FONT][/B][/SIZE] [SIZE=4] Bedir’de şehit düşen 14 kişi hakkında nâzil olduğu rivayet edilen bu âyet, kabir azabına yahut safasına da delildir. Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, fakirlik, hastalık; bunların hepsi birer imtihandır. Bunlar dünya hayatının ayrılmaz parçalarıdır, hiç kimse bunlardan birisine yakalanmaktan kurtulamaz. En sonunda herkes ölecektir. İnanan akıllı kişi, bunları Kur’an’a göre anlayıp değerlendirendir. [/SIZE] [FONT=time][SIZE=4] [/SIZE][/FONT][SIZE=4][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Kuran-ı Kerim
BAKARA SURESİ - (Türkçe Açıklamalı..)
Üst
Alt