bakara suresi 178 ve 179. ayetler

ipekk

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
14 Haziran 2012
Mesajlar
23
Tepkime puanı
0
kuranın türkçesini okumaya başladım.bu ayetlerde kıssas olayından bahsedilmiş benim biraz kafam karıştı birini öldürmek günah ama neden buna karşılık verilmesinde günah yok.bu olay biraz içimi sızlattı.lütfen bana bir açıklamada bulunun.kuranı kerimin her kelimsini inanıp iman ediyoruz fakat bu ayetler biraz kafamı karıştırdı.
 

Bora

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Haziran 2012
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
kuranın türkçesini okumaya başladım.bu ayetlerde kıssas olayından bahsedilmiş benim biraz kafam karıştı birini öldürmek günah ama neden buna karşılık verilmesinde günah yok.bu olay biraz içimi sızlattı.lütfen bana bir açıklamada bulunun.kuranı kerimin her kelimsini inanıp iman ediyoruz fakat bu ayetler biraz kafamı karıştırdı.

Değerli kardeşimiz;
Kısasın farz olduğu Kuranı Kerimde şu şekilde açıklanır.

“Ey iman edenler! öldürülen kimseler hakkında size kısas farz kılındı. Hür hür ile
, köle köle ile, dişi dişi ile kısas olunur. Ama kim, maktûlün velisi tarafından affedilirse kısas düşer. Bundan sonra gereken diyeti ona güzel ve makul bir şekilde ve tam olarak ödemek gerekir. Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur. Artık kim bundan sonra karşıdakinin hakkına tecavüz ederse ona son derece acı bir azap vardır.
Ey akıl sahipleri! Kısasta sizin için hayat vardır. Böylece korunmayı umabilirsiniz. Kısas hayat hakkının ve canı korumanın gereğidir. Gerçi kısasın kendisi cezayı hakketmiş bir hayatı yok etmedir, ama aynı zamanda haksız yere hayatı yok etmeye karşı, hayatın en büyük müeyyidesidir. Kısas gibi caydırıcı bir hüküm, toplum ve kişi hayatının garantisidir. Böylece dünya hayatınızı olduğu gibi ahiret hayatınızı da korursunuz.
(Bakara, Suresi, 178-179)

Bu ayetler göre Kısas farzdır. Günümüzde uygulanmasına gelince
, Allah’ın hükümleri kıyamete kadar geçerlidir. Bu nedenle kısas bu zamanda uygulanmaz diye bir şey yoktur.

Bu hüküm insanları yöneten kimseleri ilgilendirdiği için onların görevidir. Halkın bundan dolayı bir sorumluluğu yoktur.


Ayetin açıklaması:


Kısasın güzelliklerini açıklama hususunda buyuruluyor ki: Size kısas yazıldı ve sizin için kısasta büyük bir hayat vardır
, ey akıl sahipleri!. Bu bakımdan kısası, Allah'ın adaletine ve merhametine yaraşmayan kötü bir şey zannetmeyiniz de "Kısasta büyük bir hayat vardır." beliğ vecizesini aslî kanun tanıyınız.
Bunu böyle tanıdıktan sonra af ile muamele ederseniz çok büyük bir fazilet olur. Aksi halde Araplar'ın yaptığı gibi kısas hududunu aşarak öldürmekle karşılık vermek ve diğer işkence ve azaba başvurmak, nasıl bir zulüm ve cinayet ise, adam öldürmeye karşı, Allah'ın hükmü yalnız aftır, demek de insanlıktan hayat hakkını çekip alacak büyük bir cinayet olur.

Kısas
, hayat hakkının ve canı korumanın gereğidir. Kısasın meşru oluşunda akıl sahibi olan insanlar için büyük bir hayat vardır. Affın kıymeti de buna bağlıdır. Gerçi kısasın kendisi, bir hayatı yok etmektir ama, aynı zamanda haksız yere bir hayatı yok etmeye karşı, hayatın zıddı olan kısasın meşru oluşu da hayatın ve yaşama hakkının en büyük müeyyidesidir. Şöyle ki:

1- Önce bu
, hem katil olmak isteyecek kimse, hem de öldürülmesi istenen kimse hakkında kuvvetle hayatı korumaya sevketmektedir. Çünkü katil olmak isteyen kimse, öldürürse ve öldürdüğünde kendisinin de öldürülmeyi hak edeceğini bilirse akıl gereği olarak, öldürmekten vazgeçer. Böylece hem kendisi hayatta kalır, hem de karşısındaki.

2- Bunda
, ikisinden başka genel toplumun yaşama hakkını da güvenceye alma vardır. Çünkü bu şekilde öldürmenin önüne geçilmesi, bu ikisinden başka, bunlarla uzaktan yakından ilgili olması düşünülen insanların da hayatlarının devamına ve güvenliğine bir garantidir. Zira bir öldürme olayı, öldürenle öldürülenin yakınları arasında düşmanlık ve fitneye, bu da büyük çarpışmalara (kan davalarına) sebep olabilir.

Akıl sahipleri için
, bu öldürmeye engel olacak olan haklı kısasın meşruluğu, bütün bu fitnelerin ve heyecanların önüne geçeceği için, toplumun yaşamasına sebep ve yaşama hakkına garanti olur. Bu faydalar ise, haklı bir kısas şeklinde olmayan saldırgan öldürmelerde ve affın mecburiyeti takdirinde mevcud değildir.

İşte kısasın meşruluğu
, bu kadar önemli bir yaşama sebebi olduğu gibi, bu "Kısasta büyük bir hayat vardır." vecizesi de belağatın en yüksek derecesine ulaşmış, özlü bir îcâz ve îcâz kanunudur. Bunun, büyük bir mânâ topluluğunu, son derece özlü bir şekilde ifade edivermiş olduğunda Arab edebiyatçıları ve Beyan ilmi âlimleri ittifak etmişlerdir. Çünkü bundan önce Araplar'ın bu konuda bazı vecizeleri vardı. Bunlardan bazıları şunlardır:

a) "Bir kısım insanları öldürmek
, toplumu diriltmektir." Yine:

b) "Öldürmeyi çok yapınız ki
, öldürme azalsın." derlerdi. Bu gibi vecizeler arasında en güzel saydıkları da şu idi:

c) "Öldürme
, öldürmeyi yok eder. Yani öldürmeyi en çok ortadan kaldıran şey, yine öldürmedir."

Halbuki "Kısasta büyük bir hayat vardır." prensibinin bundan da birçok yönlerden daha fasih (fesâhatli) ve daha beliğ (belağatlı) olduğu açık ve üzerinde ittifak edilmiş bir husustur. Şöyle ki:


1- Önce
, hepsinden daha kısa ve özlüdür.

2- Tekrardan uzaktır.


3- Bunda Bedî' ilminde "tıbak" denen tezat sanatı
, "kısas" ve "hayat" kelimeleriyle en güzel ve makul bir tarzda tatbik edilmiş olduğu halde, diğerleri görünürde makul olmayan, imkansız bir çelişki suretindedir.

Öldürmenin yokluğu
, öldürmeye; öldürmenin çokluğunun, öldürmenin azlığına sebep gösterilmesi, görünüş itibariyle, bir şeyi kendi yokluğuna sebep göstermek demektir. Bunda ise bazı zevklere göre bir şiir havası olsa bile hiçbir hikmet yoktur.

4- Kısas
, öldürmeden bir yönüyle daha genel, diğer yönüyle daha özeldir. Geneldir; çünkü yaralamaları da içine almaktadır. Özeldir; çünkü her öldürmede kısas yapılmaz ve öldürmelerin her çeşidi, öldürmeye engel olmaz. Bilakis saldırı şeklindeki öldürmeler, fitneyi şiddetlendirerek karışıklığa sebep olur.

O halde "öldürme" kelimesi
, ahd lâmı ile öldürmenin bir çeşidine yani kısasa tahsis edilmedikçe vecize sahih olmaz. Böyle olunca da kısasın yaralar kısmı haric kalır. Bu bakımdan "Kısasta büyük bir hayat vardır." ifadesi, bu açıdan üç yönden daha beliğdir. Çünkü her yönüyle sahihtir, açıktır, daha kapsamlıdır.

5- Yokluk
, menfi bir gayedir. Hayat ise istenen müsbet bir gayedir. Öldürme işinin yokluğu, hayatın varlığını içine aldığından, tabii ki arzu edilir. Bundan dolayı âyet, asıl maksat olan müsbet gayeye delalet ettiği ve dikkati ona çevirdiği için pek yüksektir.

6- "hayat" kelimesi nekire (belirsiz isim) olarak ifade edilmiş bulunduğu için "tenvin-i tazim" ile hayatın bir nevi büyüğüne
, yani kamu hayatına, ahiret hayatına ve hayat hakkının büyüklüğüne işareti kapsamaktadır. Diğerleri ise pek ilmî olan bu hukukî ve dinî sırdan mahrumdur.

İşte bunlar gibi daha birçok yönden bu Kur'ân vecizesinin
, diğerlerine üstünlüğü, bu kadar geniş mânâsıyla i'câz haddindeki özlü ifadesiyle, Arap edebiyatçılarını büyüleyen sebeplerden biri olmuştur. Kısasın meşru oluşunun güzellikleri de Allah tarafından bu prensiple beyan buyurulmuştur.

İşte böyle içine almış olduğu hayatî güzellikler ve maksatlar itibariyle çok önemli olan kısas
, size farz kılınmıştır ki, korunabilesiniz, öldürmeden, kısası ihmal veya kötüye kullanmadan sakınıp, hayatınızı ve yaşama hakkınızı muhafaza edebilesiniz. Bu hayatta kötülükten sakınmakla ahiret hayatında kurtuluşa kavuşasınız.

Açıklama sorularlaislamiyet sitesindendir.
 

Firariyim

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Şubat 2012
Mesajlar
705
Tepkime puanı
2
Bakara 178,179 nuzül sebebi;

Bu ayetin nüzul sebebi, Katade (r.a)’nın şu rivayetidir. Cahiliyet devrinde insanlar arasında zülüm ve düşmanlık yoğundu. Birbirine düşman iki kavim arasında savaş hazırlıkları yapıldığı bir sırada, kabilelerden birisinin bir kölesi, diğer kabilenin bir kölesi tarafından öldürüldüğünde kölesi öldürülen kabile, diğerlerinden daha şerefli ve üstün olduğunu göstermek için “öldürülen kölemizin karşılığında onlardan bir hür kişi öldürürüz” veya bir kadın, diğer kabilelerden bir kadını öldürünce kat edilen kadının kabilesi “öldürülen kadınımızın karşılığında da ancak bir hür erkek öldürürüz” derlerdi. İşte bu nedenle “Hür, hür ile, köle, köle ile, dişi, dişi ile kısas olunur” ayeti nazil oldu. (Suyuti, Kurtubi Tefsiri, Taberi Tefseri Zadul Mesis)

Said b. Cübeyr (r.a)’in İslam’ı kabul etmeden kısa bir süre önce iki Arap kabilesi arasında kadın ve kölelerin dahi öldürüldüğü büyük bir savaş yapılmıştı. Aralarında öldürülen ve yaralananlar da vardı. İslam oluncaya kadar da birbirlerinden kısas ve diyet namına hiçbir şey almamışlardı. Silah ve servet bakımından diğerine göre daha zengin olan kabile, “öldürülen bir köle veya kadınımızın yerine onlardan bir hür erkek öldürünceye kadar anlaşma yapmayacağız” diyerek yemin ederlerdi. Bunun üzerine “Ey iman edenler, maktüller hakkında size kısas (misilleme) yazıldı (farz kılındı) ayeti nazil oldu, rivayetidir. (Suyutu, İbni Kesir, Taberi Tefsiri)

AYETLERDEN ALINACAK DERSLER

1) Allah (c.c.) Mü’minlerin saadet ve selameti için kısası farz kılmıştır.

2) Kısas, cinayetlerin azalmasına, insanların içerisindeki kinin yok olmasına ve neslin artmasına vesile olur.

3) Kısasta insanlar için umumi bir hayat vardır. Fert ve toplulukları korur.

4) Katillerin yakınlarına tecavüz etmek cahiliyet adetlerindendir. İslam, onu kaldırmıştır. Çünkü İslam’da kan davası yoktur.

5) Zulüm, düşmanlık ve halklar arasında tecavüz olaylarının yayılması için kısasta, misilleme farz kılınmıştır.

6) Öldürülen kişinin velisi, diyet almayı kabul ederse, katilin diyeti tehir etmeksizin vermesi farzdır.

7) Kısas hükmünün hafifletilerek diyete çevrilmesi, Allah (c.c.)’in Mü’minlere bir rahmetidir. Bu hafifletme ve rahmet karşısında kullarının şükretmesi farzdır.
 
Üst Alt