Bahs

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
Bir şey hakkında etraflıca söz söyleyip gerçeği araştırma; bir konu hakkındaki ayrıntılar; münakaşa, mübahasa, münazara, cedel. Bir iddia üzerine sözü doğru çıkan tarafından kazanılmak üzere, ortaya bir şey koyma.

Dinimize göre karşılıklı iki kişi veya tarafın bir konu üzerinde "Senin dediğin çıkarsa sen bana şu kadar para vereceksin" diye bahse girmeleri caiz değildir. Bu, kumar hükmünde olup haramdır. Bu İslâm'ın ilk yıllarında câiz idi, daha sonra haram kılınmıştır.

İslâmî tebliğin ilk yıllarında İranlılarla Doğu Romalılar savaş halinde idiler. Putlara tapan Mekke müşrikleri kendileri gibi çok tanrıcı olan İranlıları tutuyorlardı. Müslümanlar ise kitap ehli olan Doğu Romalılar'ın galip gelmesini istiyorlardı. Neticede İranlılar galip geldi. Bu durum müşrikleri şımarttı. Müslümanlara: "İranlılar nasıl ehl-i kitap olan Rumları yendiyse biz de sizi yeneceğiz" demeğe başladılar. Bunun üzerine Rum suresinin ilk ayetleri indi: "Elif, Lâm, Mîm. (Bulunduğunuz bölgeye) en yakın bir yerde Rumlar yenildi. Onlar bu yenilgilerinden sonra birkaç yıl içinde yeneceklerdir. Eninde sonunda emir Allah'ındır. O gün müminler sevinirler: Allah'ın yardımıyla. Allah dilediğine yardım eder. O galiptir, merhamet sahibidir. (Bu), Allah'ın vaadidir. Allah vaadinden caymaz; fakat insanların çoğu bilmezler. " (er-Rûm, 30/1-6).

Bu ayetler inince Ebû Bekir es-Sıddîk (r.a.) müşriklere: "Sevinmeyin vallahi Rumlar birkaç yıl içinde İranlılara galip geleceklerdir" dedi. Bunun üzerine müşriklerden Übey b. Halef:

"Yalan söylüyorsun, haydi aramızda bir müddet tayin et seninle bahse girelim" dedi. Üç yıl içerisinde Rumların galip gelip gelmeyeceği hususunda on deve üzerine bahisleştiler. Hz. Ebû Bekir (r.a.) olup bitenleri Hz. Peygamber (s.a.s.)'e anlatınca Efendimiz (s.a.s.) ayette geçen "birkaç sene sözünün üç ile dokuz sene arasında bir zamanı ifade ettiğini, bu yüzden seneyi uzatmasını, develerin sayısını da artırmasını istedi. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir ile Übey b. Halef anlaşarak seneyi dokuza, develerin sayısını da yüze çıkardılar. Kur'an'ın vaadi gerçekleşti. 624 yılında Rumlar İranlılar'ı yendiler. Aynı yıl müslümanlar da Bedir muharebesinde müşrikleri mağlûp ettiler. Bu arada Übey b. Halef ölmüş olduğu için Hz. Ebû Bekir yüz deveyi onun varislerinden aldı. Hz. Peygamber (s.a.s.) ona: "Bunu tasadduk et" buyurdu. (Tirmizî, Tefsir, 30, V/342-345; Nesefî, Medârik, III, 265). Bu, kumar haram kılınmadan önceydi. (Nesefî, aynı eser, III/226; İbn Cüzey, Kitabü't-Teshîl, III, 261).

Ancak tek taraflı olarak taraflardan biri diğerine "sen kazanırsan veya senin dediğin çıkarsa sana şu kadar para vereceğim; ben kazanırsam veya benim dediğim olursa senden bir şey almayacağım" dese bu caiz olur, kumar hükmüne girmez. Bir de üçüncü bir kişi veya kuruluş ortaya bir ödül kor, meselâ koşuda, güreşle veya ilmi münazarada kazanan tarafa şu kadar ödül vereceğim"' derse bu caizdir. Nitekim güreş müsabakalarında müsabakayı tertipleyen komitenin galip gelenlere ödül vermesi bu türden olup caizdir. (bk. el-İhtiyar, III,169).

Hanefî fakihlerinden Şemsü'l-Eimme el-Hulvânî şöyle demiştir:

"Talebelerden biri arkadaşına: "Gel seninle ilmi meselelerde münazara edelim, şayet sen beni yenersen şu kadar para vereceğim, ama ben seni yenersem bir şey istemem" dese bu, caiz olup alınan para helâldır." (bk. el-Fetâvâ el-Hindiyye, V, 324).

Durak PUSMAZ
 
Üst Alt