Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Hac
Arafat Mahşeri
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="elifgibi" data-source="post: 3529" data-attributes="member: 149"><p><span style="font-size: 12px"><em>El Hak; gelecek olan gün gelecek…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Kıyamet kopup diriliş için sûra üfürüldükten sonra bütün insanların hesap vermek üzere toplanacak…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bu büyük mahşerin dünyadaki küçük misali ise Arafat Mahşeri’dir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Arafât, kabirden kıyâmet sabâhına kalkışı ve fevc fevc mahşer meydanında toplanışı hatırlatır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bütün kullar, Allâh’ın huzûrunda âciz ve muhtaç bir halde af beklerler.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Aynı zamanda bu af, Hazret-i Âdem ile Havvâ vâlidemizin Arafât Vâdisi’nde buluşup ağlaşarak istiğfâr etmelerinin bir sembolüdür.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Öyle ki, ihsân ve keremi sonsuz olan Cenâb-ı Hakk, onların duâlarını kabûl etmenin yanında, bir de onların neslinden olup kıyâmete kadar her sene aynı gün ve saatte oraya gelip af taleb edecek olanların cümlesini de affetmek vaad ve lütfunda bulunmuştur.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Sanki mahşerdeki gibi bir şefaatçi arayışı…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Gözyaşı ve ter…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Şahsi günahlarımızdan, ümmet olarak zalim güçlerin, baskı ve sömürüsünden kurtulma arayışı…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Canı ve alemi zilletten tekrar eski izzet günlerine döndürme umudu…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Çaresizlik ve ümidin yan yana olduğu, duygu ve heyecanların doruğa çıktığı anlar bunlar…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Mahşerdeki bekleyişin Şefaat-i Muhammedi ile neticeleneceği gibi, Arafat’taki yalvarış, yakarış ve arayışın da dünyevi ve uhrevî bir kurtuluşla neticeleneceği umudu…</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>…Hac esnasında kadına yaklaşmak(rafes), günah sayılan davranışlara yönelmek(füsuk), kavga etmek(cidal) yoktur…</em></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><em>[Bakara, 197]</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hac, fiziki coğrafyada kâinatın kalbine, Mekke-i Mükerreme’ye bir yolculuk olduğu kadar, zaman tünelinden hem geçmişe hem de geleceğe bir yolculuktur.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Geçmişe yolculuktur; çünkü hac mekânları ilk insan Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın cennetten yeryüzüne indirildikten sonraki buluşma alanlarıdır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Kâbe, ilk defa Hz. Âdem tarafından inşâ edilmiştir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hacda “rafes yasağı” ile âdetâ cennetteki Âdem ile Havvâ’nın yaşadığı hayata bir dönüş ve ilk varoluş sürecini idrak vardır.</em></span></p><p> <span style="font-size: 12px"><em>“Füsûk yasağı” ise cennette Âdem ile Havvâ’nın şeytan tarafından günaha düşürülmesi gibi insanların hacda şeytanın tuzağına düşmemeye direnmesidir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>“Cidâl yasağı” ile şeytanın, kendisi yüzünden taşlanıp kovulduğu Âdem ve evlâdı ile mücâdelesi hatıra gelmektedir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>İnsan hacda başkalarıyla tartışıp kavga ederek böyle bir akıbete düşmekten sakındırılmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Dolayısıyla insan hacda, ihram yasaklarının câri olduğu süre içinde ilk insanın yaşadığı tecrübeleri yaşamakta ve ilk devirlere seyahat etmektedir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Nihayet insan, ALLAH Rasûlü’nün Arafat’ta toplanan 124 000 sahabeye Cebel-i Rahme’den irâd buyurduğu insan hakları evrensel beyannamesi niteliğindeki hutbeyi dinler gibi olmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Orada insanlığa ilân edilen gerçekler yüreklere nakşolunmakta, Arafat’tan ayrılırken ALLAH Rasûlü’nün ashâbına söylediği şu sözler gönüllere düşmektedir:</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>“Burada beni dinleyenler sözlerimi burada bulunmayanlara ulaştırsınlar. Umulur ki burada bulunup da dinleyenlerden bulunmayıp da duyanlar sözlerimi daha iyi anlarlar” hacda bulunanlar bu sözü kendisine verilmiş bir emanet gibi düşünüp hac dönüşü çevrelerine ve ulaşabildikleri herkese taşımalıdır. Çünkü 124 000 kişilik sahâbe ordusu öyle yapmış ve bu sözleri yeni yüreklere ve yeni ufuklara taşımak için Orta Asya içlerine, Afrika’ya, Endülüs’e ve İstanbul’a kadar koşmuşlardı.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hacceden insan zaman tünelindeki yolculuğunu geçmişten geleceğe de çevirerek âhiret yurduna doğru kanat açmakta ve ölmeden evvel ölmenin sırrına ermeye çalışarak bir âhiret provası yapmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Arafat meydanını Arasât meydanı gibi düşünüp dîvân-ı ilâhide hesap vereceğini düşünmeli beyaz kefeniyle âdeta ba’sü bâde’l-mevti; öldükten sonra dirilmeyi yaşamalıdır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Ölüm terbiyesi insana Müslüman olarak ölmeye hazırlık sağlar. Çünkü insan nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse de öyle haşrolunur. Bu dünyada nihâi gaye Hazret-i insan olup Müslüman olarak ölmektir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Ey iman edenler!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>ALLAH’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının! Ona lâyık olduğu tazimi gösterin ve ancak O’na teslim olan Müslüman olarak can verin!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>[Âli-imrân, 102]</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hac mektebinde ihram ile kendisine meşrû ve helâl olan şeyleri süreli olarak yasaklayan insanoğlu aslında irâde eğitiminin en yükseğine talib olmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Helâl ve meşru şeylere bile ALLAH için tenezzül etmediğini;</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>tercihini kendi nefsani arzularından yana değil ALLAH’ın rızasından yana koyduğunu; dünya ve mâsivânın kendisini ilgilendirmediğini ifâde etmiş olmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hem nice işaretler mahfuzdur bünyesinde; özellikle şeytan taşlama, nefsi taşlamayı, traş olma dünya ile kalbi bağı kesmeyi, kurban nefsi, dünyayı ve masivayı kurban etmeyi sembolize etmektedir.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Kâbe’nin etrafında tavâf, sevgilinin yüzünü görmek isteyen âşıkın sevgilisinin evinin etrafında dolaşmasını andırmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Emirlerin her birinde bir derinlik ve ince mânâ vardır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bu emir ve hükümler hacc boyunca insanı eğitmeye yönelik duygular aşılamaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hayvana ve yeşile zarar vermeyi yasaklayan ihram yasağı ise ziraata elverişli olmayan o vâdide çevre bilincini aşılayan ve ekolojik dengeyi ilâhî bir emirle muhafaza etmeyi emreden bir hükümdür.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Tâbiîn büyüklerinden Mutarrif ibni Abdullah’ın hassasiyeti ile niyaza duruyoruz:</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>O ki Bir hac mevsiminde Arafat’ta,</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>“ALLAHım! Bu kadar güzel insanın duasını ne olur benim yüzümden reddetme!”</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>diye yalvardı</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Duanın en makbulü Arefe günü (Arafatta yapılan) duadır</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>[Tirmizî, Duavât 122]</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Vedâ haccı esnasında, Arafatta Sevgili Resülüne ;</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>“Bu gün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” âyetini indirip Müslümanlara müjdelerin en büyüğünü verdin.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bu mükemmel ve seçilmiş dine sahip olmak, bu tamamlanmış ilâhî nimeti tam da yerinde solumak, bizim burada bulunuşumuzun ve şu anda yüce huzurunda duruşumuzun gerçek manasını oluşturmaktadır.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bizleri bu oluşa, bu duruşa ve bu dine lâyık olanlardan eyle ya Rab!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>“…Âdem Rabbine karşı geldi de yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.” buyurdun.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>İnsanlık tarihinin ta başlangıç noktasında olan biteni bizlere duyurdun.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Biz de Hz. Âdem’in çocuklarıyız.</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bizi de bağışla ya Rab!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bu yerde, şu Arafât vadisinde sevgili Peygamberimizin ifadesiyle</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>“Babamız İbrahim’in miras bıraktığı bu yerler” de vakfede bulunan bizler, senin sınırsız rahmetini diliyoruz, mahrum eyleme ya Rabb!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Bize müstehak olduğumuz hal ile değil de şanına lâyık bir surette, cemal tecellileriyle muamele eyle ya Rabb!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Rabbimiz, bizlere tevekkül ve teslîmiyyet içinde bir ömür bahşeylesin!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Sığınağımız ve barınağımız yalnız kendisi olsun!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Hisseden bir gönül ile haccetmeyi müyesser kılsın!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>Rabbimiz bizlere Harameyn’in rûhâniyetinden istifâde ederek yanık bir gönülle müslümanca bir ömür nasîb buyursun!</em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em></em></span></p><p><span style="font-size: 12px"><em>-umutrehberi-</em></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="elifgibi, post: 3529, member: 149"] [SIZE=3][I]El Hak; gelecek olan gün gelecek… Kıyamet kopup diriliş için sûra üfürüldükten sonra bütün insanların hesap vermek üzere toplanacak… Bu büyük mahşerin dünyadaki küçük misali ise Arafat Mahşeri’dir. Arafât, kabirden kıyâmet sabâhına kalkışı ve fevc fevc mahşer meydanında toplanışı hatırlatır. Bütün kullar, Allâh’ın huzûrunda âciz ve muhtaç bir halde af beklerler. Aynı zamanda bu af, Hazret-i Âdem ile Havvâ vâlidemizin Arafât Vâdisi’nde buluşup ağlaşarak istiğfâr etmelerinin bir sembolüdür. Öyle ki, ihsân ve keremi sonsuz olan Cenâb-ı Hakk, onların duâlarını kabûl etmenin yanında, bir de onların neslinden olup kıyâmete kadar her sene aynı gün ve saatte oraya gelip af taleb edecek olanların cümlesini de affetmek vaad ve lütfunda bulunmuştur. Sanki mahşerdeki gibi bir şefaatçi arayışı… Gözyaşı ve ter… Şahsi günahlarımızdan, ümmet olarak zalim güçlerin, baskı ve sömürüsünden kurtulma arayışı… Canı ve alemi zilletten tekrar eski izzet günlerine döndürme umudu… Çaresizlik ve ümidin yan yana olduğu, duygu ve heyecanların doruğa çıktığı anlar bunlar… Mahşerdeki bekleyişin Şefaat-i Muhammedi ile neticeleneceği gibi, Arafat’taki yalvarış, yakarış ve arayışın da dünyevi ve uhrevî bir kurtuluşla neticeleneceği umudu… …Hac esnasında kadına yaklaşmak(rafes), günah sayılan davranışlara yönelmek(füsuk), kavga etmek(cidal) yoktur… [Bakara, 197] Hac, fiziki coğrafyada kâinatın kalbine, Mekke-i Mükerreme’ye bir yolculuk olduğu kadar, zaman tünelinden hem geçmişe hem de geleceğe bir yolculuktur. Geçmişe yolculuktur; çünkü hac mekânları ilk insan Hz. Âdem ile Hz. Havva’nın cennetten yeryüzüne indirildikten sonraki buluşma alanlarıdır. Kâbe, ilk defa Hz. Âdem tarafından inşâ edilmiştir. Hacda “rafes yasağı” ile âdetâ cennetteki Âdem ile Havvâ’nın yaşadığı hayata bir dönüş ve ilk varoluş sürecini idrak vardır. “Füsûk yasağı” ise cennette Âdem ile Havvâ’nın şeytan tarafından günaha düşürülmesi gibi insanların hacda şeytanın tuzağına düşmemeye direnmesidir. “Cidâl yasağı” ile şeytanın, kendisi yüzünden taşlanıp kovulduğu Âdem ve evlâdı ile mücâdelesi hatıra gelmektedir. İnsan hacda başkalarıyla tartışıp kavga ederek böyle bir akıbete düşmekten sakındırılmaktadır. Dolayısıyla insan hacda, ihram yasaklarının câri olduğu süre içinde ilk insanın yaşadığı tecrübeleri yaşamakta ve ilk devirlere seyahat etmektedir. Nihayet insan, ALLAH Rasûlü’nün Arafat’ta toplanan 124 000 sahabeye Cebel-i Rahme’den irâd buyurduğu insan hakları evrensel beyannamesi niteliğindeki hutbeyi dinler gibi olmaktadır. Orada insanlığa ilân edilen gerçekler yüreklere nakşolunmakta, Arafat’tan ayrılırken ALLAH Rasûlü’nün ashâbına söylediği şu sözler gönüllere düşmektedir: “Burada beni dinleyenler sözlerimi burada bulunmayanlara ulaştırsınlar. Umulur ki burada bulunup da dinleyenlerden bulunmayıp da duyanlar sözlerimi daha iyi anlarlar” hacda bulunanlar bu sözü kendisine verilmiş bir emanet gibi düşünüp hac dönüşü çevrelerine ve ulaşabildikleri herkese taşımalıdır. Çünkü 124 000 kişilik sahâbe ordusu öyle yapmış ve bu sözleri yeni yüreklere ve yeni ufuklara taşımak için Orta Asya içlerine, Afrika’ya, Endülüs’e ve İstanbul’a kadar koşmuşlardı. Hacceden insan zaman tünelindeki yolculuğunu geçmişten geleceğe de çevirerek âhiret yurduna doğru kanat açmakta ve ölmeden evvel ölmenin sırrına ermeye çalışarak bir âhiret provası yapmaktadır. Arafat meydanını Arasât meydanı gibi düşünüp dîvân-ı ilâhide hesap vereceğini düşünmeli beyaz kefeniyle âdeta ba’sü bâde’l-mevti; öldükten sonra dirilmeyi yaşamalıdır. Ölüm terbiyesi insana Müslüman olarak ölmeye hazırlık sağlar. Çünkü insan nasıl yaşarsa öyle ölür. Nasıl ölürse de öyle haşrolunur. Bu dünyada nihâi gaye Hazret-i insan olup Müslüman olarak ölmektir. Ey iman edenler! ALLAH’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekirse öylece sakının! Ona lâyık olduğu tazimi gösterin ve ancak O’na teslim olan Müslüman olarak can verin! [Âli-imrân, 102] Hac mektebinde ihram ile kendisine meşrû ve helâl olan şeyleri süreli olarak yasaklayan insanoğlu aslında irâde eğitiminin en yükseğine talib olmaktadır. Helâl ve meşru şeylere bile ALLAH için tenezzül etmediğini; tercihini kendi nefsani arzularından yana değil ALLAH’ın rızasından yana koyduğunu; dünya ve mâsivânın kendisini ilgilendirmediğini ifâde etmiş olmaktadır. Hem nice işaretler mahfuzdur bünyesinde; özellikle şeytan taşlama, nefsi taşlamayı, traş olma dünya ile kalbi bağı kesmeyi, kurban nefsi, dünyayı ve masivayı kurban etmeyi sembolize etmektedir. Kâbe’nin etrafında tavâf, sevgilinin yüzünü görmek isteyen âşıkın sevgilisinin evinin etrafında dolaşmasını andırmaktadır. Emirlerin her birinde bir derinlik ve ince mânâ vardır. Bu emir ve hükümler hacc boyunca insanı eğitmeye yönelik duygular aşılamaktadır. Hayvana ve yeşile zarar vermeyi yasaklayan ihram yasağı ise ziraata elverişli olmayan o vâdide çevre bilincini aşılayan ve ekolojik dengeyi ilâhî bir emirle muhafaza etmeyi emreden bir hükümdür. Tâbiîn büyüklerinden Mutarrif ibni Abdullah’ın hassasiyeti ile niyaza duruyoruz: O ki Bir hac mevsiminde Arafat’ta, “ALLAHım! Bu kadar güzel insanın duasını ne olur benim yüzümden reddetme!” diye yalvardı Duanın en makbulü Arefe günü (Arafatta yapılan) duadır [Tirmizî, Duavât 122] Vedâ haccı esnasında, Arafatta Sevgili Resülüne ; “Bu gün dininizi kemâle erdirdim, size olan nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim.” âyetini indirip Müslümanlara müjdelerin en büyüğünü verdin. Bu mükemmel ve seçilmiş dine sahip olmak, bu tamamlanmış ilâhî nimeti tam da yerinde solumak, bizim burada bulunuşumuzun ve şu anda yüce huzurunda duruşumuzun gerçek manasını oluşturmaktadır. Bizleri bu oluşa, bu duruşa ve bu dine lâyık olanlardan eyle ya Rab! “…Âdem Rabbine karşı geldi de yolunu şaşırdı. Sonra Rabbi, onu seçti de tevbesini kabul buyurdu ve ona doğru yolu gösterdi.” buyurdun. İnsanlık tarihinin ta başlangıç noktasında olan biteni bizlere duyurdun. Biz de Hz. Âdem’in çocuklarıyız. Bizi de bağışla ya Rab! Bu yerde, şu Arafât vadisinde sevgili Peygamberimizin ifadesiyle “Babamız İbrahim’in miras bıraktığı bu yerler” de vakfede bulunan bizler, senin sınırsız rahmetini diliyoruz, mahrum eyleme ya Rabb! Bize müstehak olduğumuz hal ile değil de şanına lâyık bir surette, cemal tecellileriyle muamele eyle ya Rabb! Rabbimiz, bizlere tevekkül ve teslîmiyyet içinde bir ömür bahşeylesin! Sığınağımız ve barınağımız yalnız kendisi olsun! Hisseden bir gönül ile haccetmeyi müyesser kılsın! Rabbimiz bizlere Harameyn’in rûhâniyetinden istifâde ederek yanık bir gönülle müslümanca bir ömür nasîb buyursun! -umutrehberi-[/I][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Hac
Arafat Mahşeri
Üst
Alt