Antalya Kalesi:

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
A n t a l y a Kalesi:

M.S. 4. yüzyıla kadar uzanan Helenistik devirden sonra Antalya, on asır Bizans Selçuklu dönemini yaşamış. 14-15. yüzyıllarda Hamitoğulları ve Tekeloğulları Beylikleri’nden sonra Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı egemenliğine girmiş. 1670 yıllarında kenti gezen Evliya Çelebi, üç tarafı bahçelerle çevrili şehrin kale içinde dar sokaklı 3 bin ev ve dört mahalleden meydana geldiğini, limanın 200 parça gemi alacak genişlikte olduğunu ve çarşının surlar dışında yer aldığını ünlü Seyahatnamesi’nde yazmış. Bugün Kale içi olarak anılan 42 hektarlık bölgede sokak ve evlerin orjinalliği korunmuş. Eğlence merkezi, restoranlar, konaklama tesisleri, çarşılar, ve marina yaşantısıyla Antalya kale içi yabancı turistlerin olduğu kadar yerli halkın da en önemli uğrak yerlerinden biri olarak hizmet veriyor. Bundan 20 yıl öncesine kadar kayıkhane görevi gören eski püskü evlerin bulunduğu kale içi, ödül kazanan büyük projesi ile adeta para basan bir darphane konumuna, dolaysıyla diğer kaleler için örnek alınacak duruma gelmiş.

Alanya Kalesi:

Surlarının uzunluğu 6.5 kilometreyi bulan Alanya Kalesi, denizden 250 metreye kadar yükselen yarımada üzerindedir... Kandeleri adıyla da bilinen Alanya yarımadasındaki yerleşim, Helenistik döneme kadar inmekle birlikte günümüze kalan tarihi dokusu 13. yüzyıl Selçuklu eseridir.

Kale, 1221 yılında kenti alıp yeniden inşa ettiren Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. Kalenin 83 kulesi ve 140 burcu vardır. Ortaçağda surların içine yerleşmiş kentin su gereksinimi sağlamak üzere 400e yakın sarnıç yapılmıştır. Sarnıçların bir kısmı günümüzde de kullanılmaktadır. Surlar, planlı bir şekilde Ehmedek, İçkale, Adam Atacağı, Cilvarda burnu üstü, Arap Evliyası Burcu ve Esat Burcunu inerek Tophane ve Tersaneyi geçip Kızılkulede son bulacak şekilde inşa edilmiştir. Yarımadanın zirvesinde açık alan müzesi olarak değerlendirilen içkale bulunmaktadır. Sultan Alaaddin Keykubat sarayını burada yaptırmıştır.

Kalede yerleşim günümüzde de sürmektedir. Ahşap ve kagir tarihi evlerin önünde tahta tezgahlarda ipek ve pamuklu dokuma yapılmakta, değişik figürlerde su kabakları boyanmakta, küçük bahçelerde otantik yemek servisi verilmektedir. Ayrıca kaleye çıkan yol üzerinde ve limana egemen yamaçlarında restoran ve kafeteryalar vardır. Kale taşıt trafiğine açıktır. Yürüyerek ise yaklaşık 1 saatte çıkılabilir.

Alara Kalesi: (Alanya)

Alara Kalesi, Alanya’nın 37 kilometre batısında, denizden 9 kilometre içeride Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat tarafından 1232 yılında yaptırılmıştır. İpekyolu üzerindeki kalenin işlevi, Alara Çayı kenarındaki handa mola veren kervanların güvenliğini sağlamaktır. Kale 200 metreden 500 metreye kadar çıkan sarp bir tepe üzerinde kurulmuştur. Görkemli bir görüntüsü vardır. Dış ve iç kale olarak iki kısımdır. 120 basamaklı karanlık bir dehlizden kalenin içine girilir. Ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açılmadığı için yaban otları ve yıkıntılara dikkat etmek gerekir. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller yapılmıştır. Kalıntılar arasında küçük bir saray, kale görevlilerinin odaları, cami ve hamam vardır.

Şehir Surları(Alanya)

Yüksek yamaçlardan Akdeniz’e doğru dimdik inerek şehri üç kısma bölen surlar günümüze iyi bir durumda ulaşmıştır. Yapımında Helenistik ve Roma dönemine ait yapı malzemeleri kullanılmıştır. Bunun yanı sıra Alanya’nın ele geçirilişinden sonra Alaeddin Keykubat surları onarmıştır. Bu, kitabelerle süslü, saray kapısı izlenimi veren sur kapılarında kendisini göstermektedir. En yüksek noktasında iç kalenin bulunduğu surları beş bölümde incelemek yerinde olacaktır.

Birinci Bölüm: Kızıl Kule ile tersaneyi birbirine bağlayan yay şeklindeki kısımdır. Rıhtımı çökmüş olmasına rağmen surların ortasında yer alan depolar, Selçuklulara ait küçük bir çeşme buradaki belli başlı eserleri meydana getirmektedir.

İkinci Bölüm: Limana hakim tepenin sağ tarafında yapılan bu bölüm Selçuklular döneminde yeniden yapılmışsa da esas temeller Helenistik döneme kadar inmektedir. Oldukça iri taş bloklardan meydana gelen bu bölüm, kuzey-batıdaki Ehmedek burcunda sonlanmaktadır. Ayrıca buradaki Esat Burcu ile limandan ayrılan gemileri uğurlayan Uğur Kapısı önemle üzerinde durulması gereken kuleler arasında isimleri geçmektedir.

Üçüncü Bölüm:Alanya’nın kuzeyindeki bu bölüm belki de Selçuklular döneminde yaşamış bir mimara mal ederek Ehmedek diye isimlendirilmiştir. Burası üçer kuleli, iki ayrı bölümden meydana gelmiş olup, tamamen Helenistik devir kalıntıları üzerine inşa edilmiştir.

Dördüncü Bölüm: Ehmedek ile İç kale arasındaki yamaç üzerindedir. Bu bölüm Selçuklular ve Osmanlılar tarafından da önemli bir yerleşme yeri olmuş, bunun sonucu olarak da Akşebe Türbesi, Sultan Süleyman Camisi (Kale Camisi), çarşı, kervansaray, Mecdüddin Sarnıcı gibi yapılar birbirini izlemiştir. Ayrıca surların bu bölümü içerisinde yer alan iç kale de kayalığın en yüksek yerindedir. İçindeki iki büyük su sarnıcından günümüzde de yararlanılmaktadır. Bunların yanı sıra küçük bir kilise Bizanslıların buraya yerleştiğine işaret etmektedir.

Beşinci Bölüm: Alanya, bu surların kuzeydoğusunda kalmakta, arada da çalılıklarla kaplı büyük bir yamaç bulunmaktadır. Bu bölümdeki belli başlı eserler, Selçuklu hamamı ile Arap Evliyası olarak isimlendirilen küçük bir Bizans kilisesidir.
 
Üst Alt