anne ve bebek ilk arkadas

NiDa

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Eylül 2011
Mesajlar
281
Tepkime puanı
7
Anne karnındaki bebek koku alabilir, çevreden gelen sesleri duyabilir, çeşitli tatlara tepki verebilir hatta ikizse birbirlerini görebilir.

Gebeliğin ilk aylarında anne adayı, bebeğiyle ilgili pek çok şeyi merak eder. Anne adaylarını bebeğin boyu, kilosu, duruş şekliyle birlikte bebeğinin kendisini duyup duymadığını, canının acıyıp acımadığını da merak eder. VKV Amerikan Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Alper Mumcu, duyuların anne karnındaki gelişimi hakkında gözleme ve hücresel incelemeye dayalı çalışmalarla bunların gelişimi hakkında fikir edinilebildiğini belirterek şu ilginç bilgileri veriyor.
Anne karnında gelişen ilk duyu; dokunma:

Anne karnındaki yaşamda gelişen ilk duyunun dokunma olduğu düşünülmektedir. Bebekte dokunma hissinin 8. gebelik haftası gibi çok erken bir dönemde başladığı düşünülmektedir.
İlk dokunma hissi genelde ağız çevresinde ve yanaklarda ortaya çıkar. Onuncu haftada genital bölgede, 11. haftada avuç içlerinde ve 12. haftada ayak tabanlarında dokunma hissi ortaya çıkar. 17. haftaya gelindiğinde karnın ve kalçaların tamamı dokunmaya karşı hassastır.
Tat alma duyusu ne zaman gelişir?


Tat almadan sorumlu olan algılayıcılar gebeliğin 13. - 15. haftasında mevcuttur ve bunların yapısı erişkinlerinkiyle hemen hemen aynıdır. Amniyon sıvısı sürekli yapım ve emilim halinde olan dinamik bir sıvıdır ve bebek sürekli olarak bu sıvıyı yutmaktadır. Son dönemlere ulaşıldığında bebeğin 24 saat içinde yuttuğu amniyon sıvısı miktarı neredeyse 1 litreye yaklaşmaktadır. Amniyon sıvısının içeriği tıpkı anne sütünde olduğu gibi annenin yediği besin maddelerinin tat ve aromalarını da taşır. İncelemelerde anne adayı tatlı besinler tükettikten sonra bebeğin yutma hareketlerinde artış, acı ve ekşi besinler tükettiğinde bu hareketlerde bir miktar azalma olduğu görülmüştür.
Anne karnındaki bebek koku alabilir mi?

Bebeğin burnu, gebeliğin 11. - 15. haftaları arasında oluşumunu tamamlar. Bu sırada amniyon sıvısı bebeğin tüm ağız, burun, geniz ve akciğer yapısı içinde dolaşır ve bebeğe değişik tat ve kokuya sahip maddeleri taşır. Bu maddeler tat ve koku almadan sorumlu algılayıcı hücrelerle temasta bulunarak onları uyarırlar. Bu nedenle bebekler daha anne karnındayken değişlik kokuları tanıyıp ayırt edebilirler.
Yapılan araştırmalarda anne adayı kafeinsiz ya da normal kahve içtiğinde bebeklerin kalp atım hızı ve soluk alıp verme şekillerinde değişimler gözlenmiştir. Bunda kahvenin keskin kokusunun rolü olabileceği ileri sürülmektedir.
Anne karnındaki bebeğin işitme duyusu nasıldır?

Annenin damarlarından geçen kan, bağırsak ve mide sesleri rahim içindeki bebeğin karşılaştığı temel seslerdir.
Bebeğin kulağı 8. haftada oluşmaya başlar. Duyma yeteneğinden sorumlu olan kemikler ve ses iletisini beyine taşıyan sinirlerin gelişimi 24. haftada tamamlanır. 25. haftadan itibaren bebek annesinin sesini duyabilmektedir. 27. haftada ise annesinin sesi dışında dışarıdan gelen seslere tepki verebilir.
Anne karnındaki bebeğin görme duyusu:

En son gelişen duyu sistemi görmedir. Bebeğin göz kapakları 26. haftaya kadar kapalıdır. 26. hafta civarında bebek gözlerini açmaya başlar ve göz kırpabilir. Bebeğin gözleri 26. haftaya kadar kapalı olmakla birlikte anne adayının karnı üzerine uygulanan güçlü bir ışık kaynağına yanıt verir. Gerçekte rahim içi mutlak karanlık değildir. Tıpkı sesleri geçirdiği gibi ışığı da geçirmektedir. Bu nedenle bebek gündüzle geceyi rahatlıkla ayırt edebilir. Tek yumurta ikizleri 26. - 27. haftadan itibaren anne karnında birbirlerini görebilirler, birbirlerine dokunabilirler ve hatta el ele tutuşabilirler.
 

NiDa

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Eylül 2011
Mesajlar
281
Tepkime puanı
7
Hazımsızlık deyip geçmeyin

1 aydan fazla sürüyorsa ciddiye alın

Sık görülen bir sağlık sorunu olan hazımsızlığın çok iyi araştırılması gerekiyor. Psikolojik nedenlerin ya da yanlış beslenme alışkanlıklarının sonucu olarak gelişebilen hazımsızlık diyabet, tiroid hastalığı, safra kesesi taşı, bağırsak hastalıkları ve kanserlerinin de habercisi olabiliyor.


Modern yaşam biçiminin getirdiği aşırı stres, düzensiz yemek yeme alışkanlığı, çay, kahve ve asitli içeceklerin fazla tüketilmesi hazımsızlık ya da tıbbi adıyla dispepsi sorununun görülme sıklığını artırıyor. Genellikle basit bir sorun olarak görülen hazımsızlık sorunu diyabet, ülser, yemek borusu iltihabı, gastrit, safra kesesi taşı, bağırsak hastalıkları ve kanserlerinin de belirtisi olabileceğini unutmamak gerekiyor.
Acıbadem Hastanesi Bakırköy Gastroenteroloji ve Hepatoloji uzmanı Prof. Dr. Nadir Kaya, hazımsızlığın genellikle iyi tarif edilemeyen karında rahatsızlık hissi, hazımsızlık, şişkinlik, gaz, karın ağrısı, erken doyma, bulantı, kusma ve göğüs kemiği arkasında yanma gibi yakınmalar biçiminde ortaya çıktığını belirtiyor..

[FONT=Times New Roman,Times]BİRÇOK HASTALIĞIN HABERCİSİ [/FONT]
Hazımsızlık nedeni ile başvuran hastaların yaklaşık yarısında herhangi bir organik veya sistemik neden bulunamadığına dikkat çeken Prof. Dr. Nadir Kaya, “Bu durum ise fonksiyonel hazımsızlık olarak adlandırılır” diyor ve ekliyor:
“Fonksiyonel hazımsızlıkta, en az bir aydan daha uzun süreli tekrarlayan karın ağrısı ve karnın üst kısmında rahatsızlık hissi söz konusudur.Bu belirtileri açıklayacak hiçbir klinik, laboratuvar, endoskopik veya ultrasonografik bulgu yoktur. Fonksiyonel hazımsızlıkta düşünülen hastadan ayrıntılı bir hikaye alınmalı, organik ve sistemik hastalıklar araştırılmalıdır. Hazımsızlığa neden olabilecek sistemik hastalıklar diyabet, tiroid, paratiroid hastalıkları, kronik böbrek yetmezliği ve kollagen doku hastalığıdır. Gebelikte de hazımsızlık görülebilir. Sindirim sistemini ilgilendiren organik hastalıklar ise ülser, yemek borusu iltihabı, ilaca bağlı gastrit, safra kesesi taşı, pankreas iltihapları, parazitler, kötü emilim durumları, iltihabı, bağırsak hastalıkları ve kanserler sayılabilir.”

[FONT=Times New Roman,Times]DİKKATLİ İNCELEME GEREKİYOR[/FONT]
Hazımsızlık problemi olan hastalarda sorunun kaynağının kesin olarak ortaya konması için ayrıntılı olarak inceleme yapılması büyük önem taşıyor. Kilo kaybı, yutma güçlüğü, kansızlık, kanama, sarılık, kusma, ailede kanser öyküsü bulunması gibi belirtilerin alarm belirtileri olarak görüldüğünü belirten Prof. Dr. Nadir Kaya, “Bu belirtileri olan hastalarda mutlaka endoskopik inceleme yapılmalıdır” diyor. Fonksiyonel dispepsili hastalarda, hastalığa neden olabilecek psikolojik bozukluklar olabileceğine de işaret eden Prof. Dr. Nadir Kaya, şunları öneriyor:
dotBlack.gif
“Gastroenterologun yanında psikiyatrik yaklaşım da gerekebilir. Tetiği çeken olay ya da olaylar, sorunlar çözülmeden bu tür hastalıklarda sadece sindirim sistemini yönelik tedavi yetersiz kalabilir.
Dispeptik hastalarda tedavi nedene yönelik olmalıdır. Asit giderici ilaçlar, bağırsak hareketlerini düzenleyen ilaçları kullanılabilir.
Sigara, alkol, aspirin ve benzeri ağrı kesicilerden kaçınılmalıdır. Kahve, çikolata, asidik meyve suları, biber tüketilmemelidir.
Sık ve az yenilmeli, yemekten hemen sonra yatılmamalı, en az 2-3 saat sonra yatılmalıdır.
Dar, kan basıncını artıran giysilerden kaçınılmalıdır.
Özel bir diyet olmamakla birlikte hastayı rahatsız eden, dokunan yiyecek ve içecekleri almaması
 
Üst Alt