- Katılım
- 23 Nisan 2011
- Mesajlar
- 3,344
- Tepkime puanı
- 25
Hakkı bilip, hissedip de ondan uzak duruş, ona sırt çeviriş, ona karşı duruş Allah'ın gazabı çeken bir tavırdır. Bu gün bir çok yolunu şaşırmışların yakın ilgisini çekse de, uzattıkları yağlı dilimlerin peşinden sürüklenir hale gelseler de yer yüzünü ifsad emek için çalışan Yahudîler, yer yüzünde harp ateşinin fitilleyicisi, fesad yayıcılar ve Allah'ın gazabını, zilleti, meskeneti hak edenler olarak vasıflanmışlardır. (1)
Bu gün yeryüzünün hangi alanlarda nasıl ifsad edildiği, bunda kimlerin daha çok parmağının olduğu konusunda yapılacak araştırmalar, gözler önüne dehşetli manzaralar, ibretli sahneler serecektir.
Süslü kelimelerle dile getirilen hak, hukuk, hürriyet ve adalet sözlerinin gerisinde dünyada nelerin yaşandığı, nelerin cereyan ettiği artık saklanamaz hale gelmiştir. Kelimeler, vahşetleri örtmeye şimdiden yetmiyor…
Rabbimizin sayısız nimetlerle donatıp hizmetimize sunduğu dünyanın kendisinin bile nasıl bir çılgınlığa, zulme kurban gitmenin eşiğine geldiği de gözler önündedir. Geline nokta bu gün zalimleri bile korkutur, ürkütür hale gelmiştir.
Çevre kirliliğinin dillerde dolaşır hale geldiğini bir gerçektir. Ancak ondan daha tehlikeli noktalara yükselen bilgi, duygu, ölçü kirliliği üzerinde fazla durulmadığı, düşünülmediği, dillendirilmediği de bir başka gerçektir…
Konuya bu kadar geniş bir açıdan girmeyi tercih edişim kısa bir hatırlatışla da olsa zihinlerimizin bu alanda tefekkür ufuklarında dolaşması arzusudur.
Bizim bu satırlarda asıl söylemek istediğimiz ise yuvalarımızla ilgili birkaç kelime, üç nasihattir:
1 - Anne ve babalar evinizin, kendinizin ve çocuklarınızın maddî, manevî temizliğine dikkat edininiz.
Rabbimizin, Rasûlü'ne ilk emirlerinden olan şu emirleri ibret ve tefekkürle değerlendiriniz:
"Ey örtüsüne bürünen!
Kalk ve insanları hakka uyandır.
Sadece Rabbini yüce tanı.
Temiz tut elbiselerini.
Yüz çevir, uzak dur, terk et putları, bütün kötülükleri ve bâtıl zihniyetleri.
Çok görüp başa kakma yaptığın iyilikleri!
Ve Rabb'in için sabret, göster sebatını …" (Müddesir 74/ 1-7)
Bu âyetlerde tebliğ emri var, tevhid vurgusu var, dış temizlik var, iç temizlik var, güzel ahlâka irşad var ve inanılıp gönül verilen davada sabr ve sebat var…
Hıra Dağı'nda nazil olan âyet-i kerîmeler "Yaratan Rabb'inin adıyla oku!" emriyle başlıyordu. Bunu "İslâm' ın ilk emri Oku! emridir," diye biraz eksiğiyle sık sık tekrarlıyoruz.
Ancak bilmemiz gereken bir gerçek daha vardır. Hıra'da nazil olan bu ilk âyet-i kerimelerden sonra bir süre vahyin gelişi durmuş, daha sonra yukarıda zikredilen Müddesir Sûresinin ilk âyetleri nazil olmuştur. Yeni emirler ve irşad gelmiştir. Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse "Yaratan Rabb'inin adıyla oku!" emrinden sonra hak davayı tebliğ ve maddî-manevî temizlik emirleri nazil olmuştur. Dolayısıyla iç ve dış temizlik İslâm'ın ilk emirlerindendir.
Tevhid inancının safiyet ve berraklığının, ona zarar verecek kirlerden, bulanıklıklardan uzak olmasının son derece mühim olduğunda şüphe yoktur. İki cihan saadeti temelde buna bağlıdır.
Onunla iç içe zikredilen dış temizliğin ehemmiyeti de gözlerden ve gönüllerden kaçamamalı, ihmale uğramamalıdır.
Bedenimizin, elbiselerimizin, evimizin, eşyamızın temizliği de bu temizlik çerçevesindedir. Bu âile fertlerimizin sağlık ve sıhhati, huzur ve saadetimiz için de son derece lüzumludur.
Kısaca mü'minin bedeni, elbisesi, evi, iş yeri, bulunduğu ortam temiz olmalıdır. Görenin gönlüne ferahlık verecek derecede temiz…
Elbise veya ev temizliği denilince de lüks ve pahalılık anlaşılmamalıdır. Sadeliğin kendine ait bir güzelliği ve olgunluğu vardır. Temizlik, pahalılık ve lüksten çok farklı bir şeydir. Temizlik mü'minin şi'ârı olmalıdır. İslâm’ın emri budur.
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin çevresinde bulunan ashabına söylediği şu sözler bizleri dış görünüşe dikkat, tertip, düzen ve temizlik konusunda irşad edicidir:
"Siz kardeşlerinizin yanına geliyorsunuz. Güzel elbiseler giyin. Binekleriniz, üzerlerindeki eğerleriniz, semerleriniz, yükleriniz de düzgün olsun. Kendinize öyle dikkat edin ki, diğer insanların içinde vücuttaki güzel ben gibi göze çarpıcı ve güzel olun. Şüphesiz Allah çirkinliği, kötülüğü sevmez; çirkinleşmeyi de sevmez." (2)
Bir mü'min her zaman ve her yerde, giyiminin düzgünlüğü, endamının uyumluluğu ve davranışlarının olgunluğu takdir toplamalıdır.
Esasen mü'min her şeyiyle güzel olmalıdır. Davranışlarıyla, cana yakınlığıyla, kullandığı kelimelerle, ifade gücüyle, taşıdığı niyetle, güler yüzüyle, güzel giyimiyle… Sadelikte güzelliği yakalayışıyla, zevk anlayışıyla, fıtrata güzel gelen şeyleri seçiciliğiyle, yakalayışları ve vurgularıyla takdir edilir, dostluğu istenilir ve arzu edilir bir insan olmalıdır.
Aynı şey evi için de geçerlidir. Evler düzenli, temiz ve hijyenik olmalıdır. Elbette çocukların hali ve çocuklu evlerin durumu bilinir. Ancak bu ihmale sebep gösterilmemeli, evde sıhhatli bir ortamın daima varlığı korunmaya çalışılmalıdır. Bu, kendimiz ve çocuklarımız için son derece lüzumludur.
*
"Temizlik İslâm’ın şi'ârıdır," dedik. Abdesti düşününüz, değişik vesilelerle emredilen guslü, diğer taharet emirlerini, hele de dişlerin temizlenmesini, yani misvağı ve misvak ile ilgili teşvik edici hadisleri, Efendimizin dişlerini misvak kullanmadaki devamlılık ve dikkatini, ümmetini bu yönde ısrarlı teşvikini düşününüz.
Bir şeyi daha düşününüz. Daha dün temizlik nedir bilmeyen, taharet nedir anlamayan, halen de asıl ruhunu yakalayamayan batılılardan temizlik ve düzenlilik dersi alır, onlara imrenir hale geldiğimizi… Daha doğrusu neler kaybettiğimizi ve ne hale geldiğimizi…
Evlerimiz bizim ve çocuklarımızın en çok vakit geçirdiği, oturduğu, yattığı, kalktığı, gülüp oynadığı, yuvarlandığı, namaz kıldığı, yemek yediği yerdir. Yuva bizim yuvamızdır. O, bizlere yakışır şekilde olmalıdır. Bu eşyanın varlığıyla değil bizim duygu ve hassasiyetimizle ilgili bir konudur.
*
2 - Babalar, âilenizin nafakasını helal yoldan temin ediniz ve bunun da bir ibadet, bir ecir ve mükafat yolu olduğunu biliniz.
Allah Rasûlü'nün hizmetinde bulunan Sevbân (r.a.) rivâyet ediyor: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"En fazîletli dinar, bir insanın kendi âilesinin nafakası için sarf ettiği dinardır. Allah yolunda cihad için bineğine sarf ettiği dinardır. Allah yolunda cihad eden arkadaşlarına sunduğu dinardır." (3)
Bir insanın helalinden rızk kazanarak evine getirmesi, hanımının ve çocuklarının nafakasını Allah rızasına uygun bir şekilde temin etmesi, onlara izzetli ve şerefli bir hayat sunması elbette ecri hak eden bir davranıştır. Bu asil ve nezih davranış asla hafife alınmamalı, küçümsenmemelidir.
Nitekim hadisin rivâyet zincirinde yer alan Ebu Kılâbe (rh.a.) şöyle der: "Küçük çocukların nafakasını temin eden, onları başkalarına muhtaç olmaktan, başkalarının mallarına göz dikmekten kurtaran, onları koruyan, onların yetişip faydalı insanlar olmaları için Allah'ın vesile kıldığı, çocuklarının ihtiyacını gideren bir insanın ecrinden daha büyük bir ecir nasıl olur ki?" (4)
İnsan yavrusu diğer canlıların yavrularından farklıdır. Onun anne ve babaya diğer canlıların anne ve baba ihtiyacından daha fazladır. Belli bir çağa erinceye kadar anne ve babasının nafaka teminine, sevgi ve sıcaklığına ihtiyacı vardır. Onlar olmadan hayat basamaklarını tırmanamaz.
Bir geyik yavrusu doğduğundan birkaç dakika sonra ayağa kalkar, yürümeye, çok geçmeden de koşmaya başlar. Bir ördek yavrusu doğuştan yüzmeyi bilir. Onların anneye ihtiyacı olsa bile bu ihtiyaç fazla değildir. Babaya ise hiç ihtiyaç duymazlar. Kuş yavrularının çoğu gıda ve korunma için anne ve babaya muhtaçtırlar. Balık yavruları çok defa anne, babasını görmezler. Hayatını devam ettirmek için onlara ihtiyaçları yoktur. Fakat insan yavrusunun anne ve baba ihtiyacı gerçekten büyüktür. Yaratılışları da buna uygundur...
Ayrıca evin hanımının da erkeğinin sunacağı nafakaya ihtiyacı vardır. O, bu sayede üzerine düşen annelik ve hanımlık görevlerini tam yapabilir. Elbette ki ona gönül huzuru ve sevgiyle sunulacak nafaka kişiye ecir kazandırır.
Allah Rasûlü (s.a.v.); "Bir Müslüman âilesi için nafaka temin eder ve Allah katında sevab ümid ederek bunu âilesine sunarsa, sunduğu nafaka sadakadır, onun gibi ecir alır," (5) buyurur.
Sa'd İbn Ebî Vakkas'tan (r.a.) gelen bir rivâyet daha geniş mânâlıdır ve hanımların nafakasıyla ilgili daha net vurgu taşır:
"Bir mü'min Allah rızasını arzulayarak sarf ettiği her nafakadan ecir alır. Hatta hanımının ağzına koyduğu lokmadan bile ecir alırsın." (6)
Bu gün yeryüzünün hangi alanlarda nasıl ifsad edildiği, bunda kimlerin daha çok parmağının olduğu konusunda yapılacak araştırmalar, gözler önüne dehşetli manzaralar, ibretli sahneler serecektir.
Süslü kelimelerle dile getirilen hak, hukuk, hürriyet ve adalet sözlerinin gerisinde dünyada nelerin yaşandığı, nelerin cereyan ettiği artık saklanamaz hale gelmiştir. Kelimeler, vahşetleri örtmeye şimdiden yetmiyor…
Rabbimizin sayısız nimetlerle donatıp hizmetimize sunduğu dünyanın kendisinin bile nasıl bir çılgınlığa, zulme kurban gitmenin eşiğine geldiği de gözler önündedir. Geline nokta bu gün zalimleri bile korkutur, ürkütür hale gelmiştir.
Çevre kirliliğinin dillerde dolaşır hale geldiğini bir gerçektir. Ancak ondan daha tehlikeli noktalara yükselen bilgi, duygu, ölçü kirliliği üzerinde fazla durulmadığı, düşünülmediği, dillendirilmediği de bir başka gerçektir…
Konuya bu kadar geniş bir açıdan girmeyi tercih edişim kısa bir hatırlatışla da olsa zihinlerimizin bu alanda tefekkür ufuklarında dolaşması arzusudur.
Bizim bu satırlarda asıl söylemek istediğimiz ise yuvalarımızla ilgili birkaç kelime, üç nasihattir:
1 - Anne ve babalar evinizin, kendinizin ve çocuklarınızın maddî, manevî temizliğine dikkat edininiz.
Rabbimizin, Rasûlü'ne ilk emirlerinden olan şu emirleri ibret ve tefekkürle değerlendiriniz:
"Ey örtüsüne bürünen!
Kalk ve insanları hakka uyandır.
Sadece Rabbini yüce tanı.
Temiz tut elbiselerini.
Yüz çevir, uzak dur, terk et putları, bütün kötülükleri ve bâtıl zihniyetleri.
Çok görüp başa kakma yaptığın iyilikleri!
Ve Rabb'in için sabret, göster sebatını …" (Müddesir 74/ 1-7)
Bu âyetlerde tebliğ emri var, tevhid vurgusu var, dış temizlik var, iç temizlik var, güzel ahlâka irşad var ve inanılıp gönül verilen davada sabr ve sebat var…
Hıra Dağı'nda nazil olan âyet-i kerîmeler "Yaratan Rabb'inin adıyla oku!" emriyle başlıyordu. Bunu "İslâm' ın ilk emri Oku! emridir," diye biraz eksiğiyle sık sık tekrarlıyoruz.
Ancak bilmemiz gereken bir gerçek daha vardır. Hıra'da nazil olan bu ilk âyet-i kerimelerden sonra bir süre vahyin gelişi durmuş, daha sonra yukarıda zikredilen Müddesir Sûresinin ilk âyetleri nazil olmuştur. Yeni emirler ve irşad gelmiştir. Bir başka ifadeyle söylemek gerekirse "Yaratan Rabb'inin adıyla oku!" emrinden sonra hak davayı tebliğ ve maddî-manevî temizlik emirleri nazil olmuştur. Dolayısıyla iç ve dış temizlik İslâm'ın ilk emirlerindendir.
Tevhid inancının safiyet ve berraklığının, ona zarar verecek kirlerden, bulanıklıklardan uzak olmasının son derece mühim olduğunda şüphe yoktur. İki cihan saadeti temelde buna bağlıdır.
Onunla iç içe zikredilen dış temizliğin ehemmiyeti de gözlerden ve gönüllerden kaçamamalı, ihmale uğramamalıdır.
Bedenimizin, elbiselerimizin, evimizin, eşyamızın temizliği de bu temizlik çerçevesindedir. Bu âile fertlerimizin sağlık ve sıhhati, huzur ve saadetimiz için de son derece lüzumludur.
Kısaca mü'minin bedeni, elbisesi, evi, iş yeri, bulunduğu ortam temiz olmalıdır. Görenin gönlüne ferahlık verecek derecede temiz…
Elbise veya ev temizliği denilince de lüks ve pahalılık anlaşılmamalıdır. Sadeliğin kendine ait bir güzelliği ve olgunluğu vardır. Temizlik, pahalılık ve lüksten çok farklı bir şeydir. Temizlik mü'minin şi'ârı olmalıdır. İslâm’ın emri budur.
Rasûlullah (s.a.v.) Efendimizin çevresinde bulunan ashabına söylediği şu sözler bizleri dış görünüşe dikkat, tertip, düzen ve temizlik konusunda irşad edicidir:
"Siz kardeşlerinizin yanına geliyorsunuz. Güzel elbiseler giyin. Binekleriniz, üzerlerindeki eğerleriniz, semerleriniz, yükleriniz de düzgün olsun. Kendinize öyle dikkat edin ki, diğer insanların içinde vücuttaki güzel ben gibi göze çarpıcı ve güzel olun. Şüphesiz Allah çirkinliği, kötülüğü sevmez; çirkinleşmeyi de sevmez." (2)
Bir mü'min her zaman ve her yerde, giyiminin düzgünlüğü, endamının uyumluluğu ve davranışlarının olgunluğu takdir toplamalıdır.
Esasen mü'min her şeyiyle güzel olmalıdır. Davranışlarıyla, cana yakınlığıyla, kullandığı kelimelerle, ifade gücüyle, taşıdığı niyetle, güler yüzüyle, güzel giyimiyle… Sadelikte güzelliği yakalayışıyla, zevk anlayışıyla, fıtrata güzel gelen şeyleri seçiciliğiyle, yakalayışları ve vurgularıyla takdir edilir, dostluğu istenilir ve arzu edilir bir insan olmalıdır.
Aynı şey evi için de geçerlidir. Evler düzenli, temiz ve hijyenik olmalıdır. Elbette çocukların hali ve çocuklu evlerin durumu bilinir. Ancak bu ihmale sebep gösterilmemeli, evde sıhhatli bir ortamın daima varlığı korunmaya çalışılmalıdır. Bu, kendimiz ve çocuklarımız için son derece lüzumludur.
*
"Temizlik İslâm’ın şi'ârıdır," dedik. Abdesti düşününüz, değişik vesilelerle emredilen guslü, diğer taharet emirlerini, hele de dişlerin temizlenmesini, yani misvağı ve misvak ile ilgili teşvik edici hadisleri, Efendimizin dişlerini misvak kullanmadaki devamlılık ve dikkatini, ümmetini bu yönde ısrarlı teşvikini düşününüz.
Bir şeyi daha düşününüz. Daha dün temizlik nedir bilmeyen, taharet nedir anlamayan, halen de asıl ruhunu yakalayamayan batılılardan temizlik ve düzenlilik dersi alır, onlara imrenir hale geldiğimizi… Daha doğrusu neler kaybettiğimizi ve ne hale geldiğimizi…
Evlerimiz bizim ve çocuklarımızın en çok vakit geçirdiği, oturduğu, yattığı, kalktığı, gülüp oynadığı, yuvarlandığı, namaz kıldığı, yemek yediği yerdir. Yuva bizim yuvamızdır. O, bizlere yakışır şekilde olmalıdır. Bu eşyanın varlığıyla değil bizim duygu ve hassasiyetimizle ilgili bir konudur.
*
2 - Babalar, âilenizin nafakasını helal yoldan temin ediniz ve bunun da bir ibadet, bir ecir ve mükafat yolu olduğunu biliniz.
Allah Rasûlü'nün hizmetinde bulunan Sevbân (r.a.) rivâyet ediyor: Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
"En fazîletli dinar, bir insanın kendi âilesinin nafakası için sarf ettiği dinardır. Allah yolunda cihad için bineğine sarf ettiği dinardır. Allah yolunda cihad eden arkadaşlarına sunduğu dinardır." (3)
Bir insanın helalinden rızk kazanarak evine getirmesi, hanımının ve çocuklarının nafakasını Allah rızasına uygun bir şekilde temin etmesi, onlara izzetli ve şerefli bir hayat sunması elbette ecri hak eden bir davranıştır. Bu asil ve nezih davranış asla hafife alınmamalı, küçümsenmemelidir.
Nitekim hadisin rivâyet zincirinde yer alan Ebu Kılâbe (rh.a.) şöyle der: "Küçük çocukların nafakasını temin eden, onları başkalarına muhtaç olmaktan, başkalarının mallarına göz dikmekten kurtaran, onları koruyan, onların yetişip faydalı insanlar olmaları için Allah'ın vesile kıldığı, çocuklarının ihtiyacını gideren bir insanın ecrinden daha büyük bir ecir nasıl olur ki?" (4)
İnsan yavrusu diğer canlıların yavrularından farklıdır. Onun anne ve babaya diğer canlıların anne ve baba ihtiyacından daha fazladır. Belli bir çağa erinceye kadar anne ve babasının nafaka teminine, sevgi ve sıcaklığına ihtiyacı vardır. Onlar olmadan hayat basamaklarını tırmanamaz.
Bir geyik yavrusu doğduğundan birkaç dakika sonra ayağa kalkar, yürümeye, çok geçmeden de koşmaya başlar. Bir ördek yavrusu doğuştan yüzmeyi bilir. Onların anneye ihtiyacı olsa bile bu ihtiyaç fazla değildir. Babaya ise hiç ihtiyaç duymazlar. Kuş yavrularının çoğu gıda ve korunma için anne ve babaya muhtaçtırlar. Balık yavruları çok defa anne, babasını görmezler. Hayatını devam ettirmek için onlara ihtiyaçları yoktur. Fakat insan yavrusunun anne ve baba ihtiyacı gerçekten büyüktür. Yaratılışları da buna uygundur...
Ayrıca evin hanımının da erkeğinin sunacağı nafakaya ihtiyacı vardır. O, bu sayede üzerine düşen annelik ve hanımlık görevlerini tam yapabilir. Elbette ki ona gönül huzuru ve sevgiyle sunulacak nafaka kişiye ecir kazandırır.
Allah Rasûlü (s.a.v.); "Bir Müslüman âilesi için nafaka temin eder ve Allah katında sevab ümid ederek bunu âilesine sunarsa, sunduğu nafaka sadakadır, onun gibi ecir alır," (5) buyurur.
Sa'd İbn Ebî Vakkas'tan (r.a.) gelen bir rivâyet daha geniş mânâlıdır ve hanımların nafakasıyla ilgili daha net vurgu taşır:
"Bir mü'min Allah rızasını arzulayarak sarf ettiği her nafakadan ecir alır. Hatta hanımının ağzına koyduğu lokmadan bile ecir alırsın." (6)