Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Anlamak veya Anlamamak
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="ceylannur" data-source="post: 22197" data-attributes="member: 1208"><p><span style="color: teal"><strong><span style="color: red">Anlamak veya Anlamamak </span></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong><img src="https://www.sizinti.com.tr/images/konular/202/442.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Yazılan ve konuşulanların anlayaamamasında pek çok sebepler olabilir. “Kavrama”yı inceleyen (kognitif) psikolojide yapılan araştırmaalara göre idrak; metnin yapısının, sosyal bağlamın ve özellikle muhatabın bilgi, uzmanlık, tecrübe, merak, motivasyon gibi özelliklerinin bir fonksiyonudur. Meselâ, Sızıntı okurlaarından gelen tepkilere göre teorik fizik, tıp, zooloji, genetik gibi uzmanlık gerektiren sahalarda, “anlama” nisbetinde bir düşüş tesbit etmek mümkündür. Hâlbuki aynı şey içtimaî ve edebî yazılar için geçerli değildir. Sızıntı okurlarının ortaokul öğrencilerinden profesörlere kadar geniş bir yelpazeyi kapladığı göz önünde tutulursa, bu farklılığın gayet normal olduğu görülecektir, zira muhatap kitlenin büyük bir kısmının genel dünya bilgisi, uzmanlık gerektiren sahaların terminolojisini kolaylıkla anlayabilecek seviyede değildir. Bu kitlenin çoğunluğu, ancak “somut” beyanları, yani benzetmeler, mecazlar, anekdotlar ve müşahhas misallerle süslü metinleri kolayca idrak edebilir. O hâlde uzman müellifler, ihtisas sahalarının soyutluğunu somutlaştırıp, ünsiyet peyda edilen örneklerle meseleleri tasvir edip, ağır terimleri izahlarla hafifleştirip teliflerini genel okuyucu seviyesine indirmelidirler ki, genele, en azından geniş kitlelere hitap edebilsinler. Tabiî bu da onların ilmî donanımlarına, vukufiyetlerine, pedagojik istidatlarına, maksatlarına, üslûp ve beyan kabiliyetlerine bağlıdır. Buna bağlı olarak, zooloji ve genetikte bile açık ve akıcı, edebiyat ve tarihte bile muğlâk ve yorucu yazılar yazılabilmektedir. </strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Tecrübeli öğretmenler, öğrencilerinin bir metni anlayıp anlamadıklarını hemen fark ederler, zira metni idrak eden öğrencilerin, genellikle, muhtevayla ilgili soruları cevaplandırabildiklerini, kendi ifadeleriyle metni yeniden telif edip özetleyebildiklerini bilmektedirler. Ezoterik (kişinin iç dünyasına yönelik, enfüsî) metinleri, açık bir üslûp ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış ve müşahhas mevzuları işleyen yazılardan ayıran en önemli özellik, bu metinlerin rahatlıkla, tekrar ifade edilip özetlenememesidir. Yani bu metinlerde geçen olaylar, şahıslar, durumlar ve nesnelere ait zihinde oluşan temsilin, “ne hakkında” olduğuna kolay kolay karar verilememektedir. Buna karşılık, metinle ilgili açık bir zihnî model inşa edildikten sonra, mânâ ve mesajları, şahsî tabirlerle beyan ve hülasa etmek hiç de zor olmamaktadır. </strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Bunun dışında, piyasada, binlerce kişiye ulaşan menkîbevâri eserler olduğu gibi, birkaç yüz entelektüelin birbirleriyle mektuplaşır gibi neşrettikleri yayınlarda mevcuttur. Asıl mesele, “anlaşılmazcılık” temsilcisi olup küçük bir kliğe hitap etmek değil, muhtevadan taviz vermeden olabildiğince geniş bir kitleyle sohbet etmektir. Tabiî bu hiç de kolay değildir. ‘Felsefe’ yapmadan, meseleleri özet hâlinde damıtarak sunmak, vukuf gerektirir. Sahasına vâkıf müelliflerin eserleri anlaşılamama talihsizliğine uğruyorsa, bu daha çok muhatapların performanslarından kaynaklanmaktadır. Yazarın “tenezzül” etmesi gerekliyse, okurun da en az o kadar “terakki” etmesi gereklidir. </strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Her bir ihtisas ehli, kendi sahasında, hür düşünce, başarılı bir sentez kabiliyeti ve engin bir kritik anlayışıyla, malumu îlam (bilineni tekrar belirtmek) etme sıkıntısı çekmeden, derin eserler verme imkânını elde edinceye ve okuyucu da seviyesini yükseltinceye dek “anlaşılmazlık” problemi, gündemde kalacağa benzemektedir. </strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong></strong></span></p><p><span style="color: teal"><strong>Yakup Velioğlu </strong></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="ceylannur, post: 22197, member: 1208"] [COLOR=teal][B][COLOR=red]Anlamak veya Anlamamak [/COLOR] [IMG]https://www.sizinti.com.tr/images/konular/202/442.jpg[/IMG] Yazılan ve konuşulanların anlayaamamasında pek çok sebepler olabilir. “Kavrama”yı inceleyen (kognitif) psikolojide yapılan araştırmaalara göre idrak; metnin yapısının, sosyal bağlamın ve özellikle muhatabın bilgi, uzmanlık, tecrübe, merak, motivasyon gibi özelliklerinin bir fonksiyonudur. Meselâ, Sızıntı okurlaarından gelen tepkilere göre teorik fizik, tıp, zooloji, genetik gibi uzmanlık gerektiren sahalarda, “anlama” nisbetinde bir düşüş tesbit etmek mümkündür. Hâlbuki aynı şey içtimaî ve edebî yazılar için geçerli değildir. Sızıntı okurlarının ortaokul öğrencilerinden profesörlere kadar geniş bir yelpazeyi kapladığı göz önünde tutulursa, bu farklılığın gayet normal olduğu görülecektir, zira muhatap kitlenin büyük bir kısmının genel dünya bilgisi, uzmanlık gerektiren sahaların terminolojisini kolaylıkla anlayabilecek seviyede değildir. Bu kitlenin çoğunluğu, ancak “somut” beyanları, yani benzetmeler, mecazlar, anekdotlar ve müşahhas misallerle süslü metinleri kolayca idrak edebilir. O hâlde uzman müellifler, ihtisas sahalarının soyutluğunu somutlaştırıp, ünsiyet peyda edilen örneklerle meseleleri tasvir edip, ağır terimleri izahlarla hafifleştirip teliflerini genel okuyucu seviyesine indirmelidirler ki, genele, en azından geniş kitlelere hitap edebilsinler. Tabiî bu da onların ilmî donanımlarına, vukufiyetlerine, pedagojik istidatlarına, maksatlarına, üslûp ve beyan kabiliyetlerine bağlıdır. Buna bağlı olarak, zooloji ve genetikte bile açık ve akıcı, edebiyat ve tarihte bile muğlâk ve yorucu yazılar yazılabilmektedir. Tecrübeli öğretmenler, öğrencilerinin bir metni anlayıp anlamadıklarını hemen fark ederler, zira metni idrak eden öğrencilerin, genellikle, muhtevayla ilgili soruları cevaplandırabildiklerini, kendi ifadeleriyle metni yeniden telif edip özetleyebildiklerini bilmektedirler. Ezoterik (kişinin iç dünyasına yönelik, enfüsî) metinleri, açık bir üslûp ve anlaşılır bir dille kaleme alınmış ve müşahhas mevzuları işleyen yazılardan ayıran en önemli özellik, bu metinlerin rahatlıkla, tekrar ifade edilip özetlenememesidir. Yani bu metinlerde geçen olaylar, şahıslar, durumlar ve nesnelere ait zihinde oluşan temsilin, “ne hakkında” olduğuna kolay kolay karar verilememektedir. Buna karşılık, metinle ilgili açık bir zihnî model inşa edildikten sonra, mânâ ve mesajları, şahsî tabirlerle beyan ve hülasa etmek hiç de zor olmamaktadır. Bunun dışında, piyasada, binlerce kişiye ulaşan menkîbevâri eserler olduğu gibi, birkaç yüz entelektüelin birbirleriyle mektuplaşır gibi neşrettikleri yayınlarda mevcuttur. Asıl mesele, “anlaşılmazcılık” temsilcisi olup küçük bir kliğe hitap etmek değil, muhtevadan taviz vermeden olabildiğince geniş bir kitleyle sohbet etmektir. Tabiî bu hiç de kolay değildir. ‘Felsefe’ yapmadan, meseleleri özet hâlinde damıtarak sunmak, vukuf gerektirir. Sahasına vâkıf müelliflerin eserleri anlaşılamama talihsizliğine uğruyorsa, bu daha çok muhatapların performanslarından kaynaklanmaktadır. Yazarın “tenezzül” etmesi gerekliyse, okurun da en az o kadar “terakki” etmesi gereklidir. Her bir ihtisas ehli, kendi sahasında, hür düşünce, başarılı bir sentez kabiliyeti ve engin bir kritik anlayışıyla, malumu îlam (bilineni tekrar belirtmek) etme sıkıntısı çekmeden, derin eserler verme imkânını elde edinceye ve okuyucu da seviyesini yükseltinceye dek “anlaşılmazlık” problemi, gündemde kalacağa benzemektedir. Yakup Velioğlu [/B][/COLOR] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
KÜLTÜR,EDEBİYAT MİZAH
Sağlıklı yaşam
Psikoloji
Anlamak veya Anlamamak
Üst
Alt