- Katılım
- 23 Nisan 2011
- Mesajlar
- 3,344
- Tepkime puanı
- 25
Aynı ortamda bulunan iki kişiden, allerjik olanının çevredeki allerjene anormal bir yanıt verirken diğerinin vermemesi allerjik kişinin genetik yapısıyla açıklanabilir.
Genetik yatkınlık taşıyanlarda, bebeklik döneminden itibaren çevredeki allerjenlere karşı vücut duyarlı ve tepki verir hale gelmekte, daha sonra yineleyen karşılaşmalar nedeniyle allerjik hastalık gelişimini tamamlamaktadır. Hastalık gelişiminin tamamlanmasında yaşanılan çevrede yeterli allerjen konsantrasyonu varlığının olması önemli bir diğer faktördür. Dolayısıyla allerjik hastalıklar, genetik yatkınlık ve çevresel etkenlerin bir arada bulunması ile gelişen ve yaşam boyu belli zamanlarda nüks eden ataklarla seyreden hastalıklardır. Bu nedenle, örneğin grip ve soğuk algınlığından farklı olarak insandan insana bulaşmazlar.
Ailesel yatkınlık için en önemli gösterge, allerjik hastalığa sahip olan anne babanın çocuklarında allerjik hastalığın normal toplumdaki çocuklara göre daha yüksek sıklıkta görülmesidir. Örneğin, genel olarak bir toplumdaki allerjik hastalık sıklığı %20 olarak gözlenirken, allerjik bir ebeveyne sahip olan çocuğun riski %45e, eğer hem anne hem de baba allerjik hastalığa sahip ise bu risk %70e çıkmaktadır. (Ayrıca, bir kişi ev tozu akarına karşı allerjik iken, diğer bir kişinin niçin sadece polene karşı allerjik olduğu da genetik yatkınlıkla açıklanmaktadır.)
Genetik yatkınlık ve çevredeki allerjenin bir araya gelmesi ile bebeklik döneminden itibaren bir duyarlılaşma oluşur. Bu duyarlılık sonucu bağışıklık sistemi, normalde bu maddeye karşı salgılamaması gereken IgE adında bir antikor salgılar. Bu antikor, kan dolaşımı ile vücudun her tarafına dağılarak bağışıklık sistemi hücrelerine yapışır. Eğer allerjenle bir kez daha temas edilirse, vücut onu hemen tanır ve çok şiddetli bir yanıt verir. Bu reaksiyon esnasında bağışıklık sisteminden salgılanan binlerce madde, allerjenle karşılaşılan organda anormal şiddette bir allerjik cevap oluşturur ve hastalığa ait bulgu/belirtilerin çıkmasına neden olur.
Allerjik cevap;
burunda ise; hapşırma, burun akıntısı, burun kaşıntısı, gözlerde yanma sulanma ile seyreden saman nezlesi veya yıl boyu süren allerjik nezleye
akciğerde bronşlarda ise; hırıltılı nefes alıp verme, nefes darlığı, öksürük ve göğüste baskı hissi ile seyreden allerjik astıma
deride ise; kaşıntı, kızarıklık ve kuruluk gibi belirtiler veren allerjik egzemaya, kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık ve yaygın döküntüler gibi belirtiler veren ürtikere veya ürtiker belirtilerinin derinin derin katmanlarına inmesi ile özellikle yüzde ve dilde ağrılı şişkinlik ile belirti veren anjiyoödeme
barsaklarda ise; karın ağrısı, ishal, kusma ve barsaklar dışında birçok bulguya neden olan besin alerjisine neden olur.
Allerjiye neden olan bağışıklık sistemi hücreleri kan dolaşımıyla vücudumuzda her yere ulaşabildiği için, allerji belirtileri yalnızca o organda değil, aynı anda birçok farklı organda görülebilmektedir.
Genetik yatkınlık taşıyanlarda, bebeklik döneminden itibaren çevredeki allerjenlere karşı vücut duyarlı ve tepki verir hale gelmekte, daha sonra yineleyen karşılaşmalar nedeniyle allerjik hastalık gelişimini tamamlamaktadır. Hastalık gelişiminin tamamlanmasında yaşanılan çevrede yeterli allerjen konsantrasyonu varlığının olması önemli bir diğer faktördür. Dolayısıyla allerjik hastalıklar, genetik yatkınlık ve çevresel etkenlerin bir arada bulunması ile gelişen ve yaşam boyu belli zamanlarda nüks eden ataklarla seyreden hastalıklardır. Bu nedenle, örneğin grip ve soğuk algınlığından farklı olarak insandan insana bulaşmazlar.
Ailesel yatkınlık için en önemli gösterge, allerjik hastalığa sahip olan anne babanın çocuklarında allerjik hastalığın normal toplumdaki çocuklara göre daha yüksek sıklıkta görülmesidir. Örneğin, genel olarak bir toplumdaki allerjik hastalık sıklığı %20 olarak gözlenirken, allerjik bir ebeveyne sahip olan çocuğun riski %45e, eğer hem anne hem de baba allerjik hastalığa sahip ise bu risk %70e çıkmaktadır. (Ayrıca, bir kişi ev tozu akarına karşı allerjik iken, diğer bir kişinin niçin sadece polene karşı allerjik olduğu da genetik yatkınlıkla açıklanmaktadır.)
Genetik yatkınlık ve çevredeki allerjenin bir araya gelmesi ile bebeklik döneminden itibaren bir duyarlılaşma oluşur. Bu duyarlılık sonucu bağışıklık sistemi, normalde bu maddeye karşı salgılamaması gereken IgE adında bir antikor salgılar. Bu antikor, kan dolaşımı ile vücudun her tarafına dağılarak bağışıklık sistemi hücrelerine yapışır. Eğer allerjenle bir kez daha temas edilirse, vücut onu hemen tanır ve çok şiddetli bir yanıt verir. Bu reaksiyon esnasında bağışıklık sisteminden salgılanan binlerce madde, allerjenle karşılaşılan organda anormal şiddette bir allerjik cevap oluşturur ve hastalığa ait bulgu/belirtilerin çıkmasına neden olur.
Allerjik cevap;
burunda ise; hapşırma, burun akıntısı, burun kaşıntısı, gözlerde yanma sulanma ile seyreden saman nezlesi veya yıl boyu süren allerjik nezleye
akciğerde bronşlarda ise; hırıltılı nefes alıp verme, nefes darlığı, öksürük ve göğüste baskı hissi ile seyreden allerjik astıma
deride ise; kaşıntı, kızarıklık ve kuruluk gibi belirtiler veren allerjik egzemaya, kaşıntı, kızarıklık, kabarıklık ve yaygın döküntüler gibi belirtiler veren ürtikere veya ürtiker belirtilerinin derinin derin katmanlarına inmesi ile özellikle yüzde ve dilde ağrılı şişkinlik ile belirti veren anjiyoödeme
barsaklarda ise; karın ağrısı, ishal, kusma ve barsaklar dışında birçok bulguya neden olan besin alerjisine neden olur.
Allerjiye neden olan bağışıklık sistemi hücreleri kan dolaşımıyla vücudumuzda her yere ulaşabildiği için, allerji belirtileri yalnızca o organda değil, aynı anda birçok farklı organda görülebilmektedir.