- Katılım
- 25 Temmuz 2011
- Mesajlar
- 7,319
- Tepkime puanı
- 118
SORU- “Ve hüve maaküm eynema küntüm” şeklindeki ayet-i kerime nasıl yorumlanmış ıslâm bilginlerince? Siz nasıl bakıyorsunuz? ınsan nasıl hisseder böyle bir beraber oluşu? Ya da meselâ “Allah’ın bize şah damarımızdan yakın olduğunu bilmek” nasıl bir bilgidir. ınsan bu bilgiye nasıl ulaşır, nasıl hisseder kendisini bu hisse ulaştığında?
CEVAP- Bu ayetlerde anlatılanlar, his değil inançtır. Her müslüman için olmazsa olmaz bir inancı ortaya koyar. Ayetleri doğru anlamak için yukarısı ve aşağısı ile birlikte okumak gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ın kusursuzluğunu gösterir. O, güçlüdür, doğru karar verir.
Yerlerin, göklerin hakanlığı onundur. Diriltir de, öldürür de. Onun her şeye gücü yeter.
ılk odur; son da o. Görünen odur; görünmeyen de o. O her şeyi bilir.
Odur, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra yönetimin başına geçmiş olan. Yere ne girer, ondan ne çıkarsa, gökten ne iner, orada ne yükselirse onu bilir. Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir. Yapmakta olduğunuz ne varsa Allah onu görür.
Yerlerin, göklerin hakanlığı onundur. Her işin sonu Allah’a varır. (Hadîd 57/1-5)
Diğer ayetin tamamı da şöyledir:
“ınsanı kuşkusuz biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıl*da*dığını biliriz. Biz ona şah dama*rından daha yakınız.” (Kaf 50/16)
Müşrik Allah’ı, yer yüzü krallarına benzeterek kendinden uzak sayar. Çünkü krallar, halkı kendilerine yaklaştırmazlar. Krala ulaşmak isteyenler, ona yakınlığı olan birini bulmak zorunda kalırlar. Onlar da Allah’a yakın olduğuna inandıkları biri ile ilişki içinde olmak isterler. Onun kendilerini, Allah’a yaklaştırmasını, arka çıkıp şefaatçi olmasını beklerler. Hıristiyanların Hz. ısa’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Allah’ın kızları saymaları bundandır. Hıristiyanlar bu durumu şu şekilde resimlendirmişlerdir:
Bu resmin altında şu yazı yer alır:
Yukarıdaki çizim kutsal olan Tanrı ile günahlı insanın konumunu göstermektedir. Arada büyük bir boşluk göze çarpmaktadır. Oklar ise günahlı insanın Tanrı’ya ve O’nun bize sunduğu bol yaşama ulaşmak için gösterdiği çabayı simgelemektedir.
Bu çaba, Tanrı’dan karşılık beklenerek yapılan iyilikler, arayış içinde felsefeden felsefeye koşmak ya da dinsel inanç biçiminde kendini gösterir.
Aşağıdaki resim bize aradaki ayrılığı kapatacak tek yolu açıklamaktadır.
Allah ile insan arasındaki kuzu Hz. ısa’dır. Aradaki boşluğu onun doldurduğu iddia edilir. Hıristiyanlara göre de “Tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek bir Aracı vardır. Bu da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih ısa’dır.”
Hz. ısa’nın kuzu şeklinde gösterilmesi, onun kendini insanlığın kurtuluşu için kurban ettiği inancından kaynaklanır.
Pavlus’un Romalılara mektubunda şu söz yer alır: “Tüm insanların, özellikle de günahkarların lehine Babanın yanında tek Arabulucu ısa’dır. ısa’nın kendisi aracılığı ile Tanrı’ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır.
Allah’ın dununda, yani onun yakınında başka tanrılar edinme inancı bu şekilde oluşur. Halbuki yukarıdaki ayetler, Allah’ın bize uzak olmadığını, Allah’ın yeryüzü kralları gibi değil, bize bizden daha yakın olduğunu dolayısıyla aracıya gerek olmadığını bildirmektedir.
CEVAP- Bu ayetlerde anlatılanlar, his değil inançtır. Her müslüman için olmazsa olmaz bir inancı ortaya koyar. Ayetleri doğru anlamak için yukarısı ve aşağısı ile birlikte okumak gerekir. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah’ın kusursuzluğunu gösterir. O, güçlüdür, doğru karar verir.
Yerlerin, göklerin hakanlığı onundur. Diriltir de, öldürür de. Onun her şeye gücü yeter.
ılk odur; son da o. Görünen odur; görünmeyen de o. O her şeyi bilir.
Odur, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra yönetimin başına geçmiş olan. Yere ne girer, ondan ne çıkarsa, gökten ne iner, orada ne yükselirse onu bilir. Nerede olursanız olun, o sizinle beraberdir. Yapmakta olduğunuz ne varsa Allah onu görür.
Yerlerin, göklerin hakanlığı onundur. Her işin sonu Allah’a varır. (Hadîd 57/1-5)
Diğer ayetin tamamı da şöyledir:
“ınsanı kuşkusuz biz yarattık ve nefsinin ona ne fısıl*da*dığını biliriz. Biz ona şah dama*rından daha yakınız.” (Kaf 50/16)
Müşrik Allah’ı, yer yüzü krallarına benzeterek kendinden uzak sayar. Çünkü krallar, halkı kendilerine yaklaştırmazlar. Krala ulaşmak isteyenler, ona yakınlığı olan birini bulmak zorunda kalırlar. Onlar da Allah’a yakın olduğuna inandıkları biri ile ilişki içinde olmak isterler. Onun kendilerini, Allah’a yaklaştırmasını, arka çıkıp şefaatçi olmasını beklerler. Hıristiyanların Hz. ısa’yı Allah’ın oğlu, Mekkeli müşriklerin putlarını Allah’ın kızları saymaları bundandır. Hıristiyanlar bu durumu şu şekilde resimlendirmişlerdir:
Bu resmin altında şu yazı yer alır:
Yukarıdaki çizim kutsal olan Tanrı ile günahlı insanın konumunu göstermektedir. Arada büyük bir boşluk göze çarpmaktadır. Oklar ise günahlı insanın Tanrı’ya ve O’nun bize sunduğu bol yaşama ulaşmak için gösterdiği çabayı simgelemektedir.
Bu çaba, Tanrı’dan karşılık beklenerek yapılan iyilikler, arayış içinde felsefeden felsefeye koşmak ya da dinsel inanç biçiminde kendini gösterir.
Aşağıdaki resim bize aradaki ayrılığı kapatacak tek yolu açıklamaktadır.
Allah ile insan arasındaki kuzu Hz. ısa’dır. Aradaki boşluğu onun doldurduğu iddia edilir. Hıristiyanlara göre de “Tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek bir Aracı vardır. Bu da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih ısa’dır.”
Hz. ısa’nın kuzu şeklinde gösterilmesi, onun kendini insanlığın kurtuluşu için kurban ettiği inancından kaynaklanır.
Pavlus’un Romalılara mektubunda şu söz yer alır: “Tüm insanların, özellikle de günahkarların lehine Babanın yanında tek Arabulucu ısa’dır. ısa’nın kendisi aracılığı ile Tanrı’ya yaklaşanları tamamen kurtarmaya gücü yeter. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır.
Allah’ın dununda, yani onun yakınında başka tanrılar edinme inancı bu şekilde oluşur. Halbuki yukarıdaki ayetler, Allah’ın bize uzak olmadığını, Allah’ın yeryüzü kralları gibi değil, bize bizden daha yakın olduğunu dolayısıyla aracıya gerek olmadığını bildirmektedir.