Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
Akşemseddin hazretleri hayatı
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Kendinibulanadam" data-source="post: 106668"><p>Sıddık-ı Ekber’in güzide torunlarından biri olan Akşemseddin(k.s) Hz’nin asıl adı, Şemseddin Muhammed Bin Hamza’dır. Yedi yaşında babasıyla Amasya’ya gelerek Kur’an hıfzını küçük yaşta tamamladı. Sonrasında Çorum- Osmancık medresesinde tahsile başladı ve müderris olarak devam etti. Dini ilimlerde oldukça ileride olmasına rağmen kendinde derin bir eksiklik hissetmeye başladı. Bir şeyler eksikti ama neydi o? Akşemseddin Hz. Dini ilimlerin yanında tıbbî sahada da oldukça başarılıydı. Yazdığı Maddetül Hayat isimli eserinde mikrop teorisini sanıldığının aksine Pasteur’dan uzun zaman önce bulmuştur. Hem de mikroskop dahi icat edilmeden önce. Akşemseddin Hz. ilminin kaynağını Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinden alıyordu. Din ve fen ilimlerinde medresenin gözdesi olmasına rağmen o büyük boşluk hiç dolmuyordu.</p><p></p><p>Gönlündeki bu boşluğun bir mürşide intisab etmesi gerektiğini anlayan Akşemseddin hz. yola koyulur. Henüz gideceği bir Şeyh yoktur. Yolda aynı dertten muzdarip bir derviş ile karşılaşır. Beraberce Zeynüddin El Hafi Hz ne gitmek için yola revan olurlar. Bir gece rüyasında Hacı Bayramı Veli Hz’ni görürler. Boğazında bir zincir geçirilmiş halde görür. Halep’e giden yolunu Ankara’ya çevirir. Gönlündeki boşluğu o Sultan’a mürid olarak doldurur. Akşemseddin hazretleri, şeyhi Hacı Bayramı Veli hazretlerinin yanında kemalat sahibi bir veli olur. Kısa zamanda hilafet alırlar. Hatta diğer müridleri bu durumdan rahatsız da olurlar. Kırk yıllık dervişleri dururken, neden bu köse(!)ye kısa zamanda hilafet verildiğini sorarlar. Cevap Akşemseddin hazretlerinin dedesi gibi sıddık olmasıydı. Sadakatı ile gönle girmeyi başarmıştı. Beypazarı’na, sonra Çorum Evlek köyüne son olarak da Göynük’e yerleşti. Bu arada hacca gitti. Şeyhi vefat edince irşad postuna oturdu. Şeyhi vasiyetinde cenazesini Akşemseddin’in yıkamasını ve namazını da O’nun kıldırmasını istedi. Etrafındaki müridleri Akşemseddin çok uzakta olduğu için Şeylerinin bu isteğinin sağlıklı bir karar olmadığını sandılar. Ve kapı açılıp Akşemseddin hazretleri huzura girip namazını kıldırdı ve defnettiler. Bu hal dahi neden diğer müridlerin hilafet alamayışının ispatıdır.</p><p></p><p>Akşemseddin hz. fetihten önce iki defa Edirne’ye gitti. Bu zamanda Fatih’in kızını tedavi etti. Kazasker Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi de tedavi ettiler. Şeyhi’nin 2. Murad ile münasbetleri esnasında oğlu 2. Mehmet ile tanışan Akşemseddin, tahta geçtikten sonra da bu muhabbetini devam ettirdi. 2. Murad’ın fethi Hacı Bayramı Veli hazretlerine sorup “ Bize değil ama Köse ile 2. Mehmet’e nasip olacak “ cevabı bu tanışıklığı daha da önemli bir hale getirmişti. İstanbul mutlaka fethedilecekti.</p><p></p><p>Onu fethedecek komutanı da Akşemseddin hz. gibi büyük bir zat fethetmişti. 1453 yılında fetih için yola çıkılmıştı. Akşemseddin hz. bir an Fatih’i yalnız bırakmıyordu. Sabretmesini devam etmesini fethin mutlaka gerçekleşeceğini söyleyerek Fatih’i bu fethe hazırlayanda O’dur. Kendisine nasıl dua edelim diye soran Fatih, “Himmet Ya Fakih Ahmed” diyerek dua etmesini tavsiye ettiler. Sultan kendisini gizleyerek mütevazılığını gösteriyordu. Fakih Ahmed’de kendisiydi. Nihayetinde fetih gerçekleştiğinde Akşemseddin Sultan at sırtında şehre girdi. Yanında Fatih ve komutanlar olduğu halde. Herkes Akşemseddin Sultana çiçekler atıyordu. Akşemseddin hz. , Fatih’i göstererek Sultan O’dur diyordu. Fatih ise, “Hayır çiçekleri O’na atınız manevi fatih O’dur” diyerek hem mütevazılığını gösteriyor, hem de işin maneviyatını anlatıyordu. Osmanlı padişahları sultanlığı hep bir mürşide bende olmakla bulmuştu. Fatih hz. de dedeleri gibi asıl sultanlığın ne olduğunu iyi biliyordu.</p><p></p><p>Fetihten sonra Cuma namazı Ayasofya Camii’nde kılındı. Hutbeyi Akşemseddin hz. irad etti. Fatih’e verdiği sözü de gerçekleştirerek Mihmandar-ı Rasullullah (sav)’in kabri şeriflerini buldular. Akşemseddin Sultan manevi işaretle kabri bulup iki dal parçası koydular. Ertesi gün kazılacaktı. Fatih dalların yerini değiştirdiği halde ertesi gün Sultan yine aynı yeri işaret ettiler. Kazı yapıldı ve “Bu Halid Bin Zeyd”in kabridir yazılı mezar taşına ulaştılar. Eyüp Sultan’ın kabri de Akşemseddin Sultan’ın himmetiyle bulunmuş oldu.</p><p></p><p>Manevi iklimde belli bir seviye ve kıvama gelen Fatih’in pasifize olmaması, devlet işlerini ihmal etmemesi, Haçlı ittifakları karşısında zafiyete düşülmemesi, kendisi ile daha fazla meşgul olmaması, devlet işlerine daha fazla zaman ayırabilmesi için Akşemseddin hz. ; Sultanın bütün ısrarlarına rağmen, İstanbul’u terk edip Göynük beldesine gidip yerleşti.</p><p></p><p>Akşemseddin hz. Göynük’te 1459 (H. 863) yılına kadar yaşadı. Bir gün küçük oğlu Hamdi Çelebi ile meşgûl olurken, “Bu küçük oğlum yetim, zelîl kalır; yoksa bu zahmeti, mihneti çok dünyadan göçerdim.” deyince, hanımı, “A efendi! Göçerdim dersin yine göçmezsin.” diye latife yaptı. Bunun üzerine şeyh hemen, “Göçeyim.” deyip, mescide girdi. Evlâdını topladı. Vasiyetnâmesini yazdı. Helâllaştı, vedâ etti. Yâsîn Sûresi okunurken sünnet üzere yatıp rûhunu teslim eyledi. Göynük’teki târihî Süleymân Paşa Câmii’nin bahçesine defnedildi.</p><p></p><p><strong>Akşemseddin’in Türbe kitabesinde şunlar yazılıdır:</strong></p><p><strong></strong></p><p><strong><em>“Kara gün dostu imiş Fâtih’inAkşemseddin.</em></strong></p><p><strong><em>Ki; yüzünden lemeân etti Feth-i Mübîn</em></strong></p><p><strong><em>Nusratı</em></strong> <strong><em>çeşm-i hakikisiyle görüp verdi haber.</em></strong></p><p><strong><em>Böyle her şeyi uzaktan görür erbab-ı yakîn. ”</em></strong></p><p></p><p>“Akşemseddin hz. Fâtih’in kara gün dostu imiş. Peygamber a.s tarafından müjdelenen İstanbul’un Fethi O’nun sayesinde gerçekleşmiş. Allah’ın bildirmesi ile, Fethin müyesser olacağını haber verip, askeri cesaretlendirmiştir.”</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Kendinibulanadam, post: 106668"] Sıddık-ı Ekber’in güzide torunlarından biri olan Akşemseddin(k.s) Hz’nin asıl adı, Şemseddin Muhammed Bin Hamza’dır. Yedi yaşında babasıyla Amasya’ya gelerek Kur’an hıfzını küçük yaşta tamamladı. Sonrasında Çorum- Osmancık medresesinde tahsile başladı ve müderris olarak devam etti. Dini ilimlerde oldukça ileride olmasına rağmen kendinde derin bir eksiklik hissetmeye başladı. Bir şeyler eksikti ama neydi o? Akşemseddin Hz. Dini ilimlerin yanında tıbbî sahada da oldukça başarılıydı. Yazdığı Maddetül Hayat isimli eserinde mikrop teorisini sanıldığının aksine Pasteur’dan uzun zaman önce bulmuştur. Hem de mikroskop dahi icat edilmeden önce. Akşemseddin Hz. ilminin kaynağını Peygamber Efendimiz (sav)’in hadislerinden alıyordu. Din ve fen ilimlerinde medresenin gözdesi olmasına rağmen o büyük boşluk hiç dolmuyordu. Gönlündeki bu boşluğun bir mürşide intisab etmesi gerektiğini anlayan Akşemseddin hz. yola koyulur. Henüz gideceği bir Şeyh yoktur. Yolda aynı dertten muzdarip bir derviş ile karşılaşır. Beraberce Zeynüddin El Hafi Hz ne gitmek için yola revan olurlar. Bir gece rüyasında Hacı Bayramı Veli Hz’ni görürler. Boğazında bir zincir geçirilmiş halde görür. Halep’e giden yolunu Ankara’ya çevirir. Gönlündeki boşluğu o Sultan’a mürid olarak doldurur. Akşemseddin hazretleri, şeyhi Hacı Bayramı Veli hazretlerinin yanında kemalat sahibi bir veli olur. Kısa zamanda hilafet alırlar. Hatta diğer müridleri bu durumdan rahatsız da olurlar. Kırk yıllık dervişleri dururken, neden bu köse(!)ye kısa zamanda hilafet verildiğini sorarlar. Cevap Akşemseddin hazretlerinin dedesi gibi sıddık olmasıydı. Sadakatı ile gönle girmeyi başarmıştı. Beypazarı’na, sonra Çorum Evlek köyüne son olarak da Göynük’e yerleşti. Bu arada hacca gitti. Şeyhi vefat edince irşad postuna oturdu. Şeyhi vasiyetinde cenazesini Akşemseddin’in yıkamasını ve namazını da O’nun kıldırmasını istedi. Etrafındaki müridleri Akşemseddin çok uzakta olduğu için Şeylerinin bu isteğinin sağlıklı bir karar olmadığını sandılar. Ve kapı açılıp Akşemseddin hazretleri huzura girip namazını kıldırdı ve defnettiler. Bu hal dahi neden diğer müridlerin hilafet alamayışının ispatıdır. Akşemseddin hz. fetihten önce iki defa Edirne’ye gitti. Bu zamanda Fatih’in kızını tedavi etti. Kazasker Çandarlıoğlu Süleyman Çelebi’yi de tedavi ettiler. Şeyhi’nin 2. Murad ile münasbetleri esnasında oğlu 2. Mehmet ile tanışan Akşemseddin, tahta geçtikten sonra da bu muhabbetini devam ettirdi. 2. Murad’ın fethi Hacı Bayramı Veli hazretlerine sorup “ Bize değil ama Köse ile 2. Mehmet’e nasip olacak “ cevabı bu tanışıklığı daha da önemli bir hale getirmişti. İstanbul mutlaka fethedilecekti. Onu fethedecek komutanı da Akşemseddin hz. gibi büyük bir zat fethetmişti. 1453 yılında fetih için yola çıkılmıştı. Akşemseddin hz. bir an Fatih’i yalnız bırakmıyordu. Sabretmesini devam etmesini fethin mutlaka gerçekleşeceğini söyleyerek Fatih’i bu fethe hazırlayanda O’dur. Kendisine nasıl dua edelim diye soran Fatih, “Himmet Ya Fakih Ahmed” diyerek dua etmesini tavsiye ettiler. Sultan kendisini gizleyerek mütevazılığını gösteriyordu. Fakih Ahmed’de kendisiydi. Nihayetinde fetih gerçekleştiğinde Akşemseddin Sultan at sırtında şehre girdi. Yanında Fatih ve komutanlar olduğu halde. Herkes Akşemseddin Sultana çiçekler atıyordu. Akşemseddin hz. , Fatih’i göstererek Sultan O’dur diyordu. Fatih ise, “Hayır çiçekleri O’na atınız manevi fatih O’dur” diyerek hem mütevazılığını gösteriyor, hem de işin maneviyatını anlatıyordu. Osmanlı padişahları sultanlığı hep bir mürşide bende olmakla bulmuştu. Fatih hz. de dedeleri gibi asıl sultanlığın ne olduğunu iyi biliyordu. Fetihten sonra Cuma namazı Ayasofya Camii’nde kılındı. Hutbeyi Akşemseddin hz. irad etti. Fatih’e verdiği sözü de gerçekleştirerek Mihmandar-ı Rasullullah (sav)’in kabri şeriflerini buldular. Akşemseddin Sultan manevi işaretle kabri bulup iki dal parçası koydular. Ertesi gün kazılacaktı. Fatih dalların yerini değiştirdiği halde ertesi gün Sultan yine aynı yeri işaret ettiler. Kazı yapıldı ve “Bu Halid Bin Zeyd”in kabridir yazılı mezar taşına ulaştılar. Eyüp Sultan’ın kabri de Akşemseddin Sultan’ın himmetiyle bulunmuş oldu. Manevi iklimde belli bir seviye ve kıvama gelen Fatih’in pasifize olmaması, devlet işlerini ihmal etmemesi, Haçlı ittifakları karşısında zafiyete düşülmemesi, kendisi ile daha fazla meşgul olmaması, devlet işlerine daha fazla zaman ayırabilmesi için Akşemseddin hz. ; Sultanın bütün ısrarlarına rağmen, İstanbul’u terk edip Göynük beldesine gidip yerleşti. Akşemseddin hz. Göynük’te 1459 (H. 863) yılına kadar yaşadı. Bir gün küçük oğlu Hamdi Çelebi ile meşgûl olurken, “Bu küçük oğlum yetim, zelîl kalır; yoksa bu zahmeti, mihneti çok dünyadan göçerdim.” deyince, hanımı, “A efendi! Göçerdim dersin yine göçmezsin.” diye latife yaptı. Bunun üzerine şeyh hemen, “Göçeyim.” deyip, mescide girdi. Evlâdını topladı. Vasiyetnâmesini yazdı. Helâllaştı, vedâ etti. Yâsîn Sûresi okunurken sünnet üzere yatıp rûhunu teslim eyledi. Göynük’teki târihî Süleymân Paşa Câmii’nin bahçesine defnedildi. [B]Akşemseddin’in Türbe kitabesinde şunlar yazılıdır: [I]“Kara gün dostu imiş Fâtih’inAkşemseddin. Ki; yüzünden lemeân etti Feth-i Mübîn Nusratı[/I][/B] [B][I]çeşm-i hakikisiyle görüp verdi haber. Böyle her şeyi uzaktan görür erbab-ı yakîn. ”[/I][/B] “Akşemseddin hz. Fâtih’in kara gün dostu imiş. Peygamber a.s tarafından müjdelenen İstanbul’un Fethi O’nun sayesinde gerçekleşmiş. Allah’ın bildirmesi ile, Fethin müyesser olacağını haber verip, askeri cesaretlendirmiştir.” [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
Akşemseddin hazretleri hayatı
Üst
Alt