Aksaray denildiğinde,

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Aksaray denildiğinde, hani, belki de: “İstanbul-Aksaray” aklınıza gelecek veya İstanbul-Aksaray’ı ararken, ülkemizin tam ortasında bulunan “Aksaray” şehrini, şu an, karşınızda göreceksiniz. Evet, her ne kadar gayet meşhur olsa da, şu anda ben sizlere İstanbul’un Aksaray semtini değil, biraz önce sözünü ettiğim gibi, ülkemizin şirin “Aksaray” kentini anlatacağım. Burada: üç gün yaşadım. İlk aklımda kalanlar: şehir merkezinde güzel bir restoranda yenilen güzel bir yemek, sonra anayol üzerindeki birçok insanımız tarafından bilinen otobüs mola yerleri ( Ağaçlı Tesisleri ) ve modern bir şehir ve tüm bunların yanında: şehir yakınlarında, göl kıyısındaki piknik yeri ve elbette: Ihlara vadisi.
aksaray.genel_.1.jpg

ULAŞIM:
Aksaray: E-90 karayolu üzerindedir. Şehre her giriş noktasında “Welcomme to 68 Aksaray” yazmaktadır.
Aksaray-Niğde[/URL] arasındaki uzaklık; 121 km. Aksaray-Ankara arasındaki uzaklık: 225 km. Aksaray-İstanbul arasındaki uzaklık: 674 km. Aksaray-Nevşehir arasındaki uzaklık: 75 km. Aksaray-Konya arasındaki uzaklık: 148 km. Aksaray-İzmir arasındaki uzaklık: 688 km. Aksaray-Antalya arasındaki uzaklık: 465 km.
Aksaray ilinin, yakın yerleşim yerlerine olan uzaklıkları ise şöyledir: Aksaray-Ihlara arasındaki uzaklık: 45 km. Aksaray-Sultanhanı arasındaki uzaklık: 40 km. Aksaray-Helvadere arasındaki uzaklık: 28 km. Aksaray-Selime arasındaki uzaklık: 28 km. Aksaray-Akhisar arasındaki uzaklık: 11 km. dir.
aksaray.tarih.1-150x150.jpg

TARİHİ:
Aksaray ve çevresindeki ilk yerleşimcilerin, Neolitik çağda ortaya çıktıkları bilinmektedir. Bölgede bulunan “Acemhöyük” kazılarında: Asurlu tüccarların bölgeye gelerek ticaret yaptığına dair buluntular ele geçirilmiştir. Acemhöyük’ün en parlak dönemleri ise, MÖ.2000 yıllarında yaşanır. Hitit medeniyetinde “kurşaura”, Roma döneminde “Archelais garsaura” olarak geçer. MS.6.yüzyılda ele geçen bir sikkede “aqsara” ismiyle anılır. Yani, bugünkü şehir isminin, Türklerin egemenliğinden önce de, yörede kullanıldığı sanılıyor.
Aksaray: 1142 yılında, Selçuklular tarafından ele geçirilir. 1470 yıllarında ise, Osmanlılar bölgede görülür. Bu ara dönemde ise: İlhanlılar, Danışmentler ve Karamanoğlu Beyliği var. 1470 yılında, İshak Paşa, bölgeyi ele geçirir ve Osmanlı hakimiyetine sokar. Bunun üzerine, İstanbul’un Türkleşmesi için, Aksaray halkının büyük bölümü: İstanbul’a nakledilirler. İstanbul’daki: Aksaray, Laleli, Kurtuluş ve Ortaköy semtlerinin, bu sırada Aksaraylılar tarafından kurulduğu söylenmektedir.
1920 yılına gelindiğinde, Aksaray’ın il olduğu görülür. 1933 yılında ise, vilayet statüsü biter ve Niğde iline bağlı bir ilçe olur. 1989 yılında ise, yine il olur.
Bu arada: şehre “Aksaray” isminin verilmesinin nedeni hakkında: “Bir zamanlar, Selçuklu Sultanının çok sevdiği kızı hastalanır. Ülkenin tüm hekimleri, saraya çağırılır ama kızın hastalığı anlaşılamaz. Kız “ah saray” diye inlemektedir. O sırada, saraya, derviş kılığında bir adam gelir. Sultandan izin alır ve hasta kızı görür, konuşturur. Sevda kelimeleri geldikçe, kızın nabzının hızla arttığını hisseder. Bunun üzerine, kızın sevdalı olduğunu anlar. Kız: saraydan kurtulup sevdiğine kavuşamayacağını düşündükçe, “Ah Saray” diye inlemektedir. Derviş, kızın babası Sultan’ın huzuruna çıkar ve durumu anlatır. Bunun üzerine, Sultan, kızının sevdalısı genci bulur, saraya getirttirir ve bunları evlendirir. Böylece: genç kızın “Ah Saray” iniltileri “ Aksaray” a dönüşür.
aksaray.genel_.4.jpg

GENEL:
Coğrafi bölge olarak, İç Anadolu’nun, Kızılırmak kesimindedir. Bölgede: Hasandağı, Melendiz ve Ekecik gibi, volkanik dağların oluşturduğu platolar yoğunluktadır. Batıda ise, Konya ovasının bir bölümü, Aksaray sınırları içine girer.
İl merkezinin, denizden yüksekliği: 980 metredir.
Bitki örtüsü: yarı kurakçıl bitkiler şeklinde gelişmiştir. İklim durumu ise: yazları sıcak ve kurak, kışları ise, yağışlı bir iklim bölgede hakimdir.
Yörede, düzenlenen etkinlikler şunlardır: Temmuz ayı içinde: Ihlara Kültür ve Turizm Festivali, Eylül ayı başında: Yunus Emre Anma Günleri, Temmuz ayının sonlarında: Saratlı Kültür ve Sanat Etkinlikleri Festivali düzenlenmektedir.
Aksaray ilinin en büyük özelliklerinden birisi: burada yaşayan insanların büyük bölümünün, bir zamanlar yurt dışına gitmiş olmalarıdır. Özellikle:İngiltere. Evet, burada yaşayanların ailesinden, en az iki kişi, yurt dışındadır. Yani, halkının % 70’i Avrupa görmüştür. Yazın, bu gurbetçilerin şehre gelmesiyle, şehirde kışın yaşayan nüfus birden artar. Kışın: akşam saat: 07.00 gibi boşalan sokaklar, yazın akşam saat: 02-03.00’e kadar kalabalıktır.
Şehirde, 1980’li yıllarda kurulmuş olan “Mercedes Benz” fabrikası, kamyon üretimiyle, öne çıkmaktadır. Bu kamyon fabrikasının şehirde kurulmuş olması, şehrin öne çıkmasını sağlamıştır.

Xxxxxxxxx
AĞAÇLI TESİSLERİ:
Burası, Kapadokya’ya açılan bir kapı konumundadır. Ihlara vadisine 35 km. uzaklıktadır. Tesislerde: Türk mutfağı, fast-food bölümü ve alışveriş için bir çarşı bulunuyor. Ayrıca: burada 92 oda ve 225 kişi kapasiteli bir de toplantı salonu bulunan konaklama tesisi var. İlginç ve güzel bir yer. Buradan söz etmemin nedeni: ülkemizde yaşayan birçok insanın, mutlaka bir şekilde buraya uğramış olmasıdır. Ben birkaç kez uğradım, güzel, temiz bir tesis.
aksaray.tuz-g%C3%B6l%C3%BC.2-150x132.jpg

TUZ GÖLÜ:
Türkiye’nin en büyük ikinci gölüdür. Koçhisar gölü olarak da bilinir.
Uzunluğu: 400 km.dir. Göl çevresi: bataklıklarla çevrilidir. Bataklık dışında kalan araziler ise, çoraklaşmıştır. Gölün en derin yeri: 1 metredir ki çoğu yerde 0.5 metre bile değildir. Yani, büyüklüğüne karşı, ülkemizin en sığ göllerinden biridir.
Deniz seviyesinden yüksekliği: 899 metredir.
Ülkemizin en az yağış alan yöresinde bulunduğu için, akarsu bakımından çok fakirdir. Aşırı buharlaşma nedeniyle de, gölün tamamına yakın kısmı, yazın kurur. Kuruyan bu bölgelerde: 30 cm. kadar ulaşan, tuz tabakası oluşuyor. Dolayısıyla, ülkemizin tuz ihtiyacının büyük bölümü (% 64 lük bölümü) buradan karşılanmaktadır.
Göl: aynı zamanda, kuş varlığı bakımından, ülkemizin en zengin göllerinden biridir. Kışın, birçok kuş için, kışlama alanıdır. İlkbaharda, göl içinde oluşan adalar ve bataklıklarda, birçok kuş türü kuluçka yapmaktadırlar. Özellikle: flamingo türü kuşların, en önemli kuluçka alanıdır. Gölün orta kesimlerinde, 5-6 bin yuvadan oluşan, dev kuluçka kolonileri bulunmaktadır.
Tuz gölü: kıyısından geçerken, mutlaka küçük bir mola verin. Hatta, ayakkabılarınızı çıkarıp, tuz gölünün kıyısında, küçük bir gezinti yapın. Hatta, göl kıyısında, uzun bir yürüyüşe bile çıkabilirsiniz. Burada ilginç bir konudan daha söz etmek istiyorum. Göl kıyısındaki köylerde: kavun ve karpuz tarlaları göreceksiniz. Tuz yoğunluğunun bu kadar fazla olduğu göl kıyısında yetiştirilen: bu kavun ve karpuzları tadarsanız, ne kadar tatlı olduklarını görüp şaşıracaksınız. Ayrıca: göl kıyısındaki bu köylerde: pek çok çömlekçi bulunuyor ve buralardaki ustalar: su kavanozları üretiyorlar ki, bunları, dünyanın başka herhangi bir yerinde bulmak mümkün değil.
Evet, Tuz gölü: yapılan araştırmalara göre, 1915 yılından bu yana % 85 oranında küçülmüştür. Bu şekilde küçülme devam ederse, 2015 yılında, göl tamamen yok olacaktır.
aksaray.hasan-da%C4%9F%C4%B1.1.gif

HASAN DAĞI:
Aksaray il merkezine, 28 km. ve Ihlara’ya 15 km. uzaklıktadır.
Orta Anadolu bölgesinin, en yüksek ikinci dağıdır. Yüksekliği: 3268 metredir. 1750 metrelik yüksekliğe kadar, meşe ormanlarıyla kaplıdır. Anadolu’da, silüeti en güzel dağ olarak bilinir. Ulaşım ise, rahattır. Çünkü: E-90 karayolunun hemen kenarında bulunmaktadır.
Turizm Bakanlığı tarafından, Turizm merkezi olarak ilan edilen Hasan Dağında, dağcılık ve yürüyüş yapmak mümkün. Zirvede bulunan Helvadere köyüne, 2 km. uzaklığında bulunan dağ evinden, muhtemelen 9 saatlik bir yürüyüş ile çıkabilirsiniz. Burada: muhteşem güzellikteki göleti görebilir, dağdan çıkan kaynak suyundan içebilirsiniz. Bu arada, Helvadere köyünde, antik Nora şehrini görebilirsiniz.
aksaray.%C3%BCniversite-logosu.1.jpg

AKSARAY ÜNİVERSİTESİ;
2006 yılında açılmıştır. Üniversite bünyesinde: 4 fakülte, 2 yüksekokul, 5 meslek yüksek okulu bulunmaktadır. Bu eğitim kurumlarında: 6930 öğrenci bulunmaktadır. Akademik kadrolarda ise: 434 öğretim elemanı görev yapmaktadır.

xxxxxxxxx
NE YENİR. NE İÇİLİR:
Aksaray yöresinde: yerel tatlardan denemek isterseniz: bamya çorbası ve un-su ve kaymaktan yapılan çiğleme yiyebilirsiniz. Ayrıca: çılbır (kırılmış yumurta, sarımsaklı yoğurt ve su içinde haşlanıyor), mıhlama ve Aksaray tava yiyebilirsiniz.

xxxxxxxx
NE SATIN ALINIR:
Aksaray Taşpınar yöresinden: halı satın alabilirsiniz.
aksaray.genel_.6.jpg

GEZİLECEK YERLER:
aksaray.k%C3%BClt%C3%BCr-evi.2-150x150.jpg

AKSARAY KÜLTÜR EVİ:
Şehirde, ilginç bir yapı var. Kısaca bilgi vereceğim, ilginizi çekerse, ziyaret edebilirsiniz. Burası: 1930 yılında yapılan, Vali konağı. Tamamı kesme taştan yapılmış, 2 katlı ve 5 odalı, 2 salonlu. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılmış, ender güzellikteki yapılardan biri. Son yıllarda, yeni Vali konağı yapılınca, burası, valilik tarafından terk edilmiş. 2007 yılında ise, Aksaray kültürünü, geleneklerini, göreneklerini, yaşam tarzını, sosyal hayatını yansıtan, bir müze haline getirilmiş. Ama, geleneksel müzecilik anlayışı dışına çıkılarak, her odada, ayrı bir kültür yansıtılmış ve bu durum heykellerle desteklenmiştir. Kültürevinde, yaklaşık 31 heykel bulunuyor. Kullanılan eşyaların tümü ise, vatandaşlardan hibe olarak alınmış.
aksaray.zinciriye-medresesi.2-150x150.jpg

AKSARAY MÜZESİ- ZİNCİRİYE MEDRESESİ:
İl merkezinde, Zincirli Mahallesindedir. Karamanoğlu Yahşi Bey tarafından, 1336-1338 yılları arasında yaptırılmıştır.
Anadolu’nun ilk üniversitelerindendir. Somuncu Baba, Yusuf Hakiki Baba, Ak Şemseddin gibi, büyük İslam alimleri, burada dersler vermişlerdir.
Plan olarak: kesme taş ve tuğla kullanılarak inşa edilmiş, dört eyvanlı, üzeri kubbe ile örtülü, 8 bölmeli ve üstü açık avluludur. Ortadaki büyük revağın, tam ortasında, medresenin su ihtiyacının karşılandığı büyük bir kuyu bulunmaktadır. Bu kuyuda bulunan zincirden dolayı, buraya “Zinciriye Medresesi” ismi verilmiştir.
Giriş: doğu bölümündeki taç kapıdandır. Bu kapı: basık kemerlidir. Yapı: 15.yüzyıl ortalarında yapılmış ve 20.yüzyıl başlarına kadar, medrese olarak işlevini sürdürmüştür. 1940 yılından sonra ise, 1955 yılına kadar cezaevi olarak kullanılmıştır. Çakırcalı Mehmet Efe: bu cezaevinde yatmış ve tünel kazarak firar etmiştir. Bu tarihi bina, bir süre sonra terk edilmiştir.
1969 yılından sonra ise, müze olarak faaliyete geçmiştir. Müzede: 1997 yılı sonu itibarıyla: satın alma, bağış ve Aksaray ili sınırları içinde yapılan arkeolojik kazılar sonucu elde edilmiş, toplam: 6134 eser bulunmaktadır. Bunlardan: 2022 tanesi arkeolojik eserdir.
Müze: birbiriyle, koridorlarla bağlanan 4 teşhir salonundan oluşuyor. Bu salonlar: Etnoğrafya, Arkeoloji, Mumyalar ve Üzerinden çıkan eserlerin sergilendiği salonlardır. Bahçede ise, küpler sergileniyor.
Müzede: Güvercinkaya yerleşkesinden getirilen 24 parça eser bulunmaktadır. Kalkolitik dönemden kalma bu eserler arasında: obsidiyenden kesici aletler, çanak-çömlek, sürtme ve öğütme taşları, kemikten bız ve süs eşyaları, pişmiş topraktan hayvan ve insan figürleri bulunmaktadır.
Acemhöyük kazısında ise, ortaya çıkarılan 819 eser, yine müzede sergileniyor. Bunlar: pişmiş topraktan riton, testi, kapaklı vazo, ağırşak, damga, mühür ve bullaları, kemikten alet, mühür ve aplikleri, taştan el baltası, fayanstan ve pişmiş topraktan hayvan figürleri, kaya kristalinden objeler var. Ayrıca: altın ve gümüz küçük buluntular ile bronz iğneler müzede müzede sergilenmektedir.
Evet, bunların dışında, Müzede: Darphane (Melik Mahmut Gazi Hangahı) kazısında bulunan: 11 Selçuklu dönemi eseri ve başkaca, yörede bulunan arkeolojik eserler sergileniyor.
ETNOĞRAFYA SALONU: Aksaray çevresinden toparlanmış: etek, bindallı, cepken ve kaftan gibi giyim eşyaları, süs eşyaları, halılar, çorap, para kesesi, kılıç ve silahlardan oluşan, 584 eser sergileniyor.
Sikke Bölümünde: Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait: altın, gümüş, bronz ve bakır madenlerinden yapılmış,. Toplam 3528 sikke sergileniyor.
aksaray.a%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1-h%C3%B6y%C3%BCk.1-150x150.jpg

Evet, müze gezisinde: mutlaka görmenizi önereceğim obje: Aşıklı Höyükte bulunun ve dünyanın en eski kafatası ameliyat izlerini taşıyan, genç bir kadına ait kafatasıdır. Ayrıca: müzede, Mumyalar Bölümünde bulunan mumyalar: 10. ve 13.yüzyıllardan kalma, Çanlı Kilisenin içinden ve çevresinden çıkarılmışlardır. Bunların içinde : çocuk ve yetişkin mumyaları yanında bir de kedi mumyası bulunuyor. Mumyaların üzerinden çıkarılanların sergilendiği bölümde ise: mumyalarla birlikte bulunan: cam bilezik, boncuk, metal yüzük, kolye, giysi, kefen parçaları, tarak, patik ve fes gibi kişisel eşyalar ve elle yazılmış İncil ve çeşitli yazma eserler de görülebilir.
aksaray.ulu-cami.3-150x150.jpg

ULU CAMİ:
Şehir merkezinde, yığma bir tepe üzerinde: 1408-1409 yılları arasında, Kılıçaslan’ın oğlu Rükneddin Mesut tarafından yaptırılmıştır. Sultan Mesut’tan sonra hükümdar olan oğlu II.Kılıçaslan, babası tarafından yaptırılan camiyi genişlettirmiş, abanoz ağacından yapılan muhteşem minberine, babasının adı yanına kendi adını da yazdırmıştır. Özellikle, bu minber: yazının, sedef kakmacılığının, ince ağaç işçiliğinin ve süslemenin her çeşit inceliğinin bir arada kullanıldığı bir sanat eseridir. Bu minber: Hoca Anüştekin tarafından, Sultan I.Mesut zamanında yapılmıştır.
Minaresi: 1925 yılında yapılmıştır.
aksaray.e%C4%9Fri-k%C4%B1z%C4%B1l-minare.2.jpg

KIZIL (EĞRİ) MİNARE:
Şehir merkezindedir. 1221 yılında; Selçuklular döneminde; Sultan I.Gıyasettin Keyhüsrev tarafından yaptırılmıştır.
Kırmızı tuğladan yapılmış olduğu için, Kızıl Minare olarak da isimlendirilmektedir. Yanında göreceğiniz cami, sonradan yapılmıştır.
Minare: dört köşe bir kaide üzerindedir. Silindirik gövdeli, ince bir silme ile, iki kısma bölünmüştür. Alt kısım: zikzak, üst kısım ise: mavi ve yeşil, çini mozaiklerle süslenmiştir. Ancak, bu tarih hazinesi yapı: yıkılma tehlikesine karşı, çelik halatlarla bağlanmış. Çünkü: yer çekimine meydan okurcasına yaptırılan bu Selçuklu eseri: ekseninden 27 derece eğiktir. Yüksekliği ise: 35-36 metre civarındadır.
Minare, yıkılma tehlikesine karşı: 1973 yılında, çelik halatlarla bağlanmıştır.
aksaray.somuncu-baba-t%C3%BCrbesi.1-150x150.jpg

SOMUNCU BABA TÜRBESİ:
Şehir merkezinde, II.Kılıçaslan Tepesi eteğinde, Ervah mezarlığı içindedir. Bu açık türbe, Şeyh Hamid-i Veli’ye aittir. Türbe: 1412 yılında yapılmıştır. Yapıdan günümüze ulaşan, 2 tane mezar taşı vakfiyesi bulunmaktadır.
Türbenin girişinde ise bir yazı var: “ Ne kahrı düşman elinden, ne lütfu tanıdıktan bil. İşlerini Hak’ka havale et, onları Allah’tan bil”
Somuncu Baba: Hacı Bayram-ı Veli’yi: Aksaray’a çağırtır ve geldiğinde, ona “vefat zamanının geldiğini” söyler. Hacı Bayram-ı Veli: 18 yıl, burada, Şeyhinin hizmetinde bulunarak eğitim alır. Daha sonra, Fatih Sultan Mehmet’in hocalığını yapar.

YEŞİLOVA (ACEM HÖYÜK) :
İl merkezinin, 13 km. kuzeyinde, Yeşilova kasabasındadır. Höyük: 700×600 metre ölçülerindedir. Anadolu’nun en büyük höyüklerinin başında gelir. Höyük “Acemhöyük” ismini: Yavuz Sultan Selim’in, Çaldıran seferinden sonra, Azerbeycan’dan getirdiği aileleri burada iskan etmesinden sonra, halkına “Acem” denilmesi nedeniyle almıştır.
Yapılan araştırmalarda: höyüğün, MÖ.3000 yıllarından itibaren, yerleşime açıldığı ve en parlak döneminin ise, Asur ticaret kolonilerinin bölgede bulunduğu sıralarda yaşandığı anlaşılmıştır. Bu dönem: MÖ.1800 yıllarına denk gelmektedir.
Höyükteki şehrin, o zamanki isminin “Puruşhanda” olduğu sanılmaktadır. Takip eden tarihi süreçte, höyük dışında “Aşağı şehir” olarak belirlenen yerde de, yerleşim bulunduğu anlaşılmıştır. Daha sonra ise, gerek höyük ve gerekse Aşağı şehir yerleşimleri terk edilmiştir. Ancak: Roma döneminde, höyük yerleşiminde yeniden yaşam görülüyor. MS.3.yüzyılda ise, höyük, tamamen terk edilmiştir.
Acemhöyük içinde, günümüzde neler görebilirsiniz: 2 saray yapısı var, bunlar Anadolu mimari tarihi açısından çok önemli. Bu saraylardan: Sarıkaya sarayı olarak isimlendirilen, höyüğün güneyindedir. Kuzeybatıda ise Hatipler Sarayı bulunuyor. Höyükten çıkarılan eserlerin bir kısmı: Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesinde, Aksaray ve Niğde Müzelerinde sergilenmektedir.

ÖRESİN HAN (TEPESİ DELİK HAN):
Aksaray-Nevşehir karayolu üzerinde ve il merkezine 21 km. uzaklıktadır. Anadolu’da sadece iki örneği bulunmakta olan bu yapı: hükümdarlara misafirhane, sığınak, borsa, ticaret işlerinin görüşüldüğü bir merkez olarak öne çıkmaktadır.
Dikdörtgen bir plana sahiptir. Duvarları: yığma olarak inşa edilmiştir. Kesme taş ile kaplıdır. Taç kapısı ve ön cephesi yıkık, kitabesi yoktur. Bu yüzden: 1264-1283 yılları arasında yapıldığı düşünülmektedir.
Buranın, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restorasyonu yapılmış ve bir ihale ile, restoran olarak kullanılmak üzere özel sektöre kiraya verilmiştir. Kervansaray restoran adıyla, burada hizmet veren bir işletme var.

ALAYHAN:
Aksaray-Nevşehir-Kayseri karayolu üzerinde, 22’nci km.de, Alayhan köyünün, 3 km.doğusundadır. Kapı üzerinde bulunan “çift gövdeli ve tek başlı aslan figürü” mutlaka görülmelidir.
Han yapısı: sağ ve solda, yedişer bölümden oluşmaktadır. Ancak: bütün kubbeler, tonozlar ve hanın üzerinde bulunan gözetleme kulesi yıkılmıştır. Ayakta kalan kısımlardan anlaşıldığına göre: yapı girişten itibaren, 6 sıra halinde, 24 ayaktan oluşmaktadır.
Moloz taşlarla, yığma olarak inşa edilmiştir. Düzgün kesme taşla kaplanmıştır. Taç kapı, sadedir. Mimari ve süsleme şekillerinden, yapının: 12.yüzyıl sonları veya 13.yüzyıl başlarında yapıldığı sanılmaktadır.
Evet, günümüzde tam ortasından karayolu geçirilmiş ve han, tam bir harabe durumundadır.
aksaray.a%C5%9F%C4%B1kl%C4%B1-h%C3%B6y%C3%BCk.2-150x150.jpg

AŞIKLI HÖYÜK:
İl merkezinin 25 km. güneyinde, Kızılkaya köyündedir. Ihlara vadisinin, 4.5 km. kuzeydoğusundadır. Orta büyüklükte bir höyüktür.
Höyük: tarıma elverişli bir ova yanında ve Melendiz ırmağının kenarında kurulmuştur. Doğal oluşum sonucu, çevrede çok sayıda “doğal cam-volkanik cam” denilen “obsidiyen” yatakları var. Bu höyükte yaşayan insanlar: binlerce yıl önce, alet ve silahlarını yapmak için, bu obsidiyen kaynakları kullanmışlar, bu hammaddeyi, çevredeki diğer yerleşim insanlarına satarak ve değiş-tokuş yaparak ticaretin başlamasına neden olmuşlardır. Çünkü: Kıbrıs, Suriye, Irak ve Filistin bölgelerinde, obsidiyen aletler bulunmuştur.
Burada: 1989 yılından bu yana arkeolojik kazılar yapılıyor. Çünkü: Mamasın Baraj gölünün su seviyesi yükseldiğinde, Aşıklı Höyüğün, kısmen batı ve kuzey yamaçları, su altında kalacaktır.
Burada: Anadolu’daki ilk köy yerleşimi, yani günümüzden onbin yıl öncesine ait köy yerleşimi bulunmuş olup, bu özelliği ile ön plana çıkmaktadır. Burada bulunan kültürün benzeri: henüz bulunamamıştır. Burada: 10.000 yıllık, damından girilen neolitik bir ev tipi kullanıldığı anlaşılmıştır.
Aşıklı insanları: günümüzden binlerce yıl önce, ölülerini, konutlarının altına açtıkları çukurlara gömmüşlerdir. Aşıklı’da yaşayan insanlar, ilk kez, burada: buğday, arpa ve mercimek tarımı yapmışlardır. Ancak, yoğun olarak avcılık ile uğraşmışlardır. O dönemlerde, Melendiz vadisinde bulunan: yabani koyun, domuz, keçi, sığır, geyik, tavşan ve kuş gibi hayvanları, yoğun olarak avlamışlardır.
aksaray.sultanhan%C4%B1.1-150x150.jpg

SULTANHANI:
Şehrin, 42 km. batısında, Sultanhanı kasabasındadır. Anadolu’da bulunan ilk sultan hanıdır.
Kervansaray yapısı: 1229 yılında, Sultan I.Alaaddin Keykubat tarafından yaptırılmıştır. 1278 yılında ise, Sultan Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, genişletilmiştir.
Yapı özellikleri itibarıyla, Sivas’ta bulunan “Gök Medrese”ye benzemektedir. Uzun bir dehlizden geçildikten sonra: avluya varılır. Burada: sol tarafta, kemerli ve yolculara ait odalar, salonlar, 2 hamam ve ambarlar var. Avlunun ortasında ise: dört kemer üzerine dayanmış bir mescit görülüyor. Bu mescit: Selçuklu süsleme sanatının en güzel örneklerini sergiliyor.
Yapı: yazlık ve kışlık kısımlar olmak üzere, iki bölüme ayrılır.
Yazlık kısmında: geometrik şekillerle süslenmiş, güzel bir portal bulunuyor. Basık kemerli bir kapıdan girilince, kışlık kısmına geçiliyor. Buranın üstü, tonozla örtülü. Üstü kapalı avlu bölümünü: kubbe feneri ile duvarın kenarlarına açılmış mazgal biçimindeki pencereler aydınlatıyor.
aksaray.%C4%B1hlara-vadisi.1-150x150.jpg

IHLARA BÖLGESİ :
Ihlara vadisi bölgesi, Aksaray şehir merkezine 45 km. uzaklıktadır. Yol: düz ve asfalttır.
Öncelikle, Ihlara vadisinin nasıl oluştuğu hakkında kısa bilgi vermek istiyorum: Vadiye yakın Hasan dağı yükseltisi oluştuğunda, havzalar oldukça alçakta kalmıştır. Daha sonra, Hasan dağı, volkan püskürttüğünde, tektonik hareketler sonucu, çevre yüzeyinde büyük bir volkan tabakası oluşur. Bu volkan tabakası: rüzgar, erozyon ve diğer doğal etkenler sonucu aşınır ve Selime ile Yaprakhisar bölgelerindeki, değişik görünüm ve renklerdeki “Peri bacaları” ortaya çıkar. Ihlara Vadisi boyunca ilerleyen “Melendiz Çayı” da, kanyon vadisinin tabanını oyarak, büyük bir derinlik kazandırır. Yer yer; 100 ve hatta 120 metrelere kadar ulaşan bu derinlik; vadiye farklı bir görüntü veriyor.
aksaray.%C4%B1hlara-vadisi.3-150x150.jpg

Evet: Ihlara vadisi içinde, 5000 yerleşim yeri ve 105 kilise bulunmaktadır. Bugün görülebilen 14 kilise mevcuttur. Bunlardan, 10 kadarı, canlılığını ve renk uyumunu korumaktadır.
Bölgenin eski adı: “Peristremma”dır. Bu kadar yoğun kilise yapılaşmasının nedeni hakkında; aşağıda yine kısa kısa bilgiler vereceğim.
aksaray.%C4%B1hlara-vadisi.6-150x150.jpg

Bölge: Hıristiyanlığın ilk yıllarında, önemli bir dini merkez olmuştur. Kayserili Basilus ve Nazianzoslu Gregorius gibi mezhep kurucuları, 4.yüzyılda, burada yetişmişlerdir. Bu şahıslar: Mısır ve Suriye sisteminden ayrı bir manastır hayatı geliştirmişler ve böylece: Yunan ve Slav sistemleri ortaya çıkmıştır. Gregorius’un yetiştiği kayalık bölge: Manastır ruhuna uygun, kayalara oyulan kiliseler şeklinde yoğunlaştı. Ihlara vadisinde, kayalara oyulmuş bu freskli kiliseler: günümüze kadar korunarak gelmiş ve dünyada eşine rastlanmayan bir tarihi hazine olarak ziyaret edilmektedir.
aksaray.%C4%B1hlara-vadisi.10-150x150.jpg

Hıristiyanlığın ilk yıllarından itibaren, kayalara oyularak oluşturulan bu kiliseler: 14 km. uzunluğunda, Ihlara’dan Selimiye’ye kadar devam eden “Ihlara Vadisi” nin içindedirler.
Burada bulunan kiliselerden, sadece 2 tanesinin yapılış tarihleri belirlenebilmiştir. Bunlar: Direkli Kilise (976-1025) ve Saint Georges Kilisesi (1283-1295) dir. Özellikle: Saint Georges kilisesi: yapıldığı dönemin sanatsal özelliklerini taşımaktadır. Hatta, bir Selçuklu Sultanının elbisesini gösteren resim bulunması: buranın yani kilisenin, Türk hükümdarının himaye ve yardımları ile yapıldığının kanıtıdır.
10.yüzyılda, Bizanslılar: Toroslar ve Kilikya bölgelerinde, yeniden hakim olmaya başlayınca: Ihlara bölgesinde, yeni yeni kiliseler de yapılır. Özellikle: Bahaeddin Samanlığı, Sümbüllü ve Direkli Kiliselerin resimleri, bu dönemde işlenmiştir. 11.yüzyılda inşa edilen kiliseler ise: Ala kilise, Akhisar’daki Çanlı kilise ve Karagedik kilisesidir. Eski kiliselere, bu dönemde, yani 11.yüzyılda, yeni resimlerin ilave edildiği de görülmektedir.
11.yüzyılda, Selçuklular bölgeye gelince, kilise kültürü son bulur. Fakat, bölgedeki dini hayat devam eder. Bölgedeki dini kilise hayatı, ancak, mübadele sonrasında, 1924 yılında tamamen biter.
Vadi içinde: Melendiz çayı akıyor.
aksaray.%C4%B1hlara-vadisi.8-150x150.jpg

Ihlara bölgesine geldiğinizde: özel aracınız ile geldiyseniz, aracınızı bırakabileceğiniz otopark var, burada aracınızı bırakın ve müze gişesinden, giriş biletinizi alın. Vadiyi gezmek için size ayrılan zaman: 08.30 ile 19.30 arasındadır. Önce: seyir terasından çevreyi inceleyin ve sonra kanyonun içine inin. Birçok basamaklı merdiveni inip, Melendiz çayının kıyısına geldiğinizde, patika yol kıyısındaki tabelalar, hangi kiliseye gitmek istiyorsanız, sizi yönlendiriyor. Burada gezebileceğiniz birçok kilise: patika ve kayalar üzerinde olduğundan, rahat kıyafet ve özellikle ayaklarınızda spor/lastik tabanlı ayakkabı bulunması çok önemli. Ayrıca: gerek merdivenler ve gerekse kilise yapılarına inip-çıkarken mutlaka terleyeceksiniz, buna göre tedbirli olmanızda yarar var. Vadinin tamamını yürüyerek dolaşmanız, yaklaşık 5 saat sürmektedir.
aksaray.%C4%B1hlara.gezi-plan%C4%B1.1-150x150.jpg

IHLARA VADİSİ GEZİSİ PLANI:
Gezerken bir ipucu: Ihlara köyünden itibaren, Melendiz ırmağının sol tarafını takip ederek ilerleyin. Belisırma köyünden itibaren ise, ırmağın sağ tarafını izleyin. Vadinin çıkışında: Yaprakhisar köyüne ulaşın, köyde çok sayıda Bizans Manastırı görebilirsiniz. Yaprakhisar köyünün devamında ise, Peri bacalarıyla çevrili, Selime var.
aksaray.%C4%B1hlara.e%C4%9Frita%C5%9F-kilisesi.1-150x150.jpg

EĞRİTAŞ KİLİSESİ:
9.yüzyılda yapılmıştır. Vadinin en eski yapılarındandır. Çok büyük bir tapınak şeklinde inşa edilmiştir. Batı yönündeki bir bölümü, yıkılarak yok olmuştur. 2 katlı olarak yapılan yapıda, ana yapının altında cenaze törenlerinin yapıldığı bölüm ve bu bölüme açılan mezar odaları bulunmaktadır. Bu odalarda mezarları görebiliyorsunuz. Ancak, 2 katlı olarak yapılmış olsa da, iki katı birbirinden ayıran ahşap zemin, sonradan çökmüştür.
Doğu duvarındaki bir kitabeden: kilisenin “Meryem” e ithaf edildiği anlaşılmıştır.
Bunun dışında, yapıda bulunan freskolarda işlenen konular: iki melek arasında oturan İsa, iki melek ve 6 piskopos arasındaki Meryem, Hz.Yusuf’un rüyası, Mısır’a kaçış, vaftiz, Küdus’e giriş. Bunlar, oldukça yıpranmış olmalarına rağmen, boyalarının çok renkli ve canlı oluşları dikkat çekiyor.
aksaray.%C4%B1hlara.kokar-kilise.1-150x150.jpg

KOKAR KİLİSE:
10.yüzyılda yapılmıştır. Haç planlı ve tek katlıdır. Yapıya giriş: yıkılmış olan apsisinden sağlanmaktadır. Tek katlıdır ve kayanın içine, uzunlamasına oyulmuştur. Sonradan, kaya içine oyulan, 2 cenaze salonu ile, kilise,batıya doğru uzatılmıştır. Bu bölümde, zeminde mezarlıklar görülmektedir.
Freskolarında işlenen konular oldukça zengindir. Bunlar: son yemek, çarmıha gerilme, mesih’in defnedilişi, göğe çekilme, havarilerin görevleri. Bu resimlerde: gri ton hakimdir. İyi korunmuş olan kubbenin tam ortasında, İsa’yı sembolize eden büyük bir haç motifi bulunmaktadır. Çevresinde ise, havariler bulunmaktadır.
Kilisede, 2 mezar odası var. Bu odalardaki süslemeler, kırmızı boya ile yapılmış ilk örnekler olarak öne çıkıyorlar.

PÜRENLİ SEKİ KİLİSESİ:
Ağaçlı kilisesi ile aynı istikamettedir. Ihlaraya doğru, yaklaşık 300 metre uzaklıktadır. Irmak seviyesinden ise, 30 metre yukarıdadır. Çevresinde yetişen “püren” isimli ot nedeniyle, yöre halkı tarafından, bu isim verilmiştir.
10.yüzyılda yapılmıştır. Kayaya oyulmuş 4 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünden sonra, büyük salona ve buradan da, diğer salonlara geçilmektedir. Salonlardan biri, cenaze tören salonu olarak da kullanılmıştır ve bu salonun zemininde, mezarlar bulunmaktadır.
Zeminde: mezarlar var. Freskolarda: Peygamberlerin kehaneti, Meryem ve piskoposlar, müjde, ziyaret, çobanların tapınması, İsa’nın çocukluğu ve İncil’den çeşitli sahneler işlenmiştir.
aksaray.%C4%B1hlara.a%C4%9Fa%C3%A7alt%C4%B1-kilisesi.3-150x150.jpg

DANİEL KİLİSESİ- AĞAÇALTI KİLİSESİ:
Vadi içinde, vadiye giriş merdivenlerinin güney kısmındadır. Kiliseye: yıkık olan ana apsisten girilebilmektedir.
Burası, son dönem Roma ve Sasani etkisindedir. Yani, buradaki resimler, daha yoğun doğu havası taşımaktadır. Danyal Peygamberi: aslanlar arasında gösteren ve oldukça tahrip olmuş fresklere dayanılarak: Daniel kilisesi olarak da isimlendirilmektedir.
Aziz tasvirleri: Kapadokya ve Bizans tipinden çok ayrıdır. Kilisenin planı gereği: 5. veya 6.yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Haç planlıdır. Kubbeli bir yapıya sahiptir. Büyük kubbede, iyi korunmuş durumda çeşitli dini tasvirler var.
Diğer bölümlerdeki freskolarda: vahiy, ziyaret ve doğum, Mısır’a kaçış, Hz.İsa’nın vaftizi ve Hz.Meryem’in ölümü işlenmiştir. Kubbedeki freskolarda ise, göğe çekilme sahnesi işlenmiştir. Kilisenin içinde, Batı kolunda: geometrik ve bitkisel süslemeler ile yukarıda sözünü ettiğim, Danyal Peygamberi, aslanlar arasında gösteren bir sahne var.
Ayrıca: bu kilisede “Göklerin Dürülüşü Sahnesi” betimlenen bir fresk var. Bu resimde: ortadaki İsa, baş aşağı görülmektedir. Bu sahne: İsa’nın Yüceleştirilmesi yani Apoheosis olarak adlandırılıyor. Tanım olarak: madalyonun içindeki bir İsa figürünün, melekler tarafından, göğe yükseltilmesi anlatılıyor.
aksaray.%C4%B1hlara.s%C3%BCmb%C3%BCll%C3%BC-kilise.3-150x150.jpg

SÜMBÜLLÜ KİLİSE:
Vadinin sol tarafındadır. Yapıya bu isim, çevresinde yetişen “sümbül çiçekleri”nden dolayı, yöre halkı tarafından verilmiştir. Irmak seviyesinden, 20 metre yüksektedir.
10.yüzyılda yapılmıştır. Mekanlar: kaya kütlesine, 2 kat halinde oyulmuştur. Dış yüzü düzeltilerek, dekoratif bir görünüm kazandırılmıştır. Giriş kapısı: doğal etkenler ile doldurulmuş olan kiliseye, günümüzde, dar bir pencereden girilebilmektedir. Orta kubbe, oldukça tahrip olmuştur.
Bu yapıdaki freskolarda işlenen konular: Mikail ile Cebrail arasında Meryem, İsa ve fırında 3 İbrani genci ile azizlerin tasvirleri. Ancak: bu aziz tasvirleri: Kapadokya ve Bizans tiplerinden farklıdır. Göreme ve diğer kiliselerde rastlanmayan özellikler ve ifadeler vardır. Bütün resimlerde, İncil sahnelerinin sembolik bir üslupla gösterildiği dikkat çekmektedir.

YILANLI KİLİSE:
9.yüzyılda yapılmıştır. Kilisenin ana girişi yıkılmıştır. Günümüzde, kiliseye yıkılın giriş koridorunun sonundaki bir bölümden girilmektedir. Bu kilise: gerek planı ve gerekse fresklerinin konusu bakımından, vadideki diğer kiliselerden farklılık gösterir.
Yapının: kuzeyinde ve güneyinde: dar haç kolları var. Tavanı: kabartma bir haçla bezenmiş.
Yapıdaki freskolarda işlenen figürler: çarmıhta İsa, Kudüs’e giriş, Mısırlı Meryem’in gömülmesi, ziyaret. Bu fresklerde: İncil’de yer alan konular yanında, diğer kiliselerdekinden farklı olarak, öteki dünya ile ilgili konulara yer verilmiştir.
Kuzey duvarındaki şapelin içinde: keşiş mezarları var.
Batı duvarında: yılanların saldırısına uğramış, 4, çıplak ve günahkar kadınla ilgili sahneler nedeniyle, kiliseye “yılanlı kilise” adı verilmiştir. Sekiz yılanın saldırısına uğrayan birinci kadına ait kitabe tahrip olduğundan suçu anlaşılmamaktadır. Yılanlar: ikinci kadını, çocuğunu emzirmediği için göğsünden, üçüncü kadını yalan söylediği için ağzından, dördüncü kadını, itaat etmediği ve söz dinlemediği için, kulaklarından ısırmaktadırlar. Aynı duvar üzerinde bulunan “Son Yargı” sahnesi de dikkat çekicidir. Burada: 24 din görevlisi ve Sivas’lı yani Sebaste’li 40 şehidin portreleri bulunmaktadır.
Bu sahneler değerlendirildiğinde, buranın “Kadınlar Manastırı” olduğu sanılıyor. Kilisedeki son akşam yemeği sahnesinde “Şeytan” ın da yer alması, ressamın doğruluğu kabul edilmeyen İncillerin etkisinde kalmasına bağlanıyor. Yani, bir anlamda, ressamlar “Şeytan”a uymuşlardır.

Kilisede, bir de “Müjde” sahnesi var. Burada: din adamı kıyafetli bir baş melek görülüyor. Ancak, müjde sahnesi olabilmesi için: karşısında, kompozisyonu tamamlayacak bir “Meryem” figürü bulunması gerekiyor. Çünkü: ülkemizdeki kilise yapılarında, müjde sahnelerinde “Melek ve Meryem” hep aynı kare içinde görülmektedir. Ancak, böyle iki figürün, karşılıklı olabileceği kompozisyonlar, sadece “Sicilya” adası kiliselerinde görülüyor.
aksaray.yaprakhisar-k%C3%B6y%C3%BC.2-150x150.jpg

YAPRAKHİSAR BÖLGESİ:
Güzelyurt ilçesine bağlı olan Yaprakhisar köyü: Ihlara vadisinin bitimindedir. Sarp kayalıklar üzerinde kurulmuştur. Burada: mağaralar, mabetler ve barınaklar bulunmaktadır.
aksaray.yaprakhisar-k%C3%B6y%C3%BC.1-150x150.jpg

YAPRAKHİSAR KÖPRÜSÜ:
Yaprakhisar köyündedir. Üç gözlü ve kemerli olarak, kesme taştan yapılmıştır. Melendiz çayı üzerindedir. Köprünün kitabesi bulunmadığından: kim tarafından ve ne zaman yapıldığı belli değildir. Günümüzde, kullanılmaktadır.

KAL’E YAPISI:
Burada, bir yamaçta, 200 metre kadar yükselen, eski dönemlerden kalma mağaraların bulunduğu bir yapı var. Yapının: doğu ve kuzeydoğusu, 100-150 metre yüksekliktedir. Dik kayalar: ırmak vadisiyle çevrilmiştir. Batı bölümü, yine dik kayalarla çevrilidir. Burada: en üstte, o dönem insanlar kayayı burgu ile delerek, içine tırhazlı sığınaklar yapmışlardır. Bu bölümde: yörenin kaya içine oyularak yapılan en büyük mağarası bulunmaktadır. Bu mağaranın mazgal delikleri de var. İnsanlar: kayaya oyulmuş küçük basamaklara ayaklarını koyup, elleriyle tırmanarak çıkıyorlarmış. Bir savaş veya tehlike anında ise, yapının kapısı, tırhaz taşı konularak kapatılıyormuş. Ayrıca, mazgallardan atılan taşlarla, düşmanlarını uzaklaştırıyorlarmış. Bu yapı içinde: birbirine geçen 12 oda ve geniş bir salon var. Büyük salonda, bir kuyu var. Bu kuyudan su çekildiği, ip ve halat yerlerinin kuyu ağzındaki izlerinden anlaşılıyor.
aksaray.koyuna%C4%9F%C4%B1l%C4%B1-kilisesi.-150x150.jpg

KOYUNAĞUL KİLİSE:
Köyün karşısındaki vadinin, doğu yakasındadır. Köyden vadiye doğru giren yol üzerindeki köprünün solundadır.
11.yüzyılda yapılmıştır.

GÜVERCİNLİK (DAVULLU) KİLİSE:
Köyün karşısındaki vadinin, doğu yakasındadır. Köyden vadiye doğru giren yol üzerindeki köprünün sağındadır.

Bunların dışında: Yaprakhisar bölgesinde görebileceğiniz kiliseler şunlardır:

ÇOHUM KİLİSE:
9 ve 11.yüzyılda yapılmıştır.

YAZILI KİLİSE:
1024 yılında yapılmıştır.

ALAYGEDİĞİ KİLİSE:
1023.yılında yapılmıştır.

PANAGA KİLİSESİ:
10.yüzyılda yapılmıştır.

SELİME BÖLGESİ:
Burası, il merkezine, 28 km. uzaklıktadır. Ihlara vadisinin bitiminde kurulu bir kasabadır. Burası: düz masa şeklindeki devasa bir tepenin eteğinde kurulmuştur.
Burada: kayadan oyma kiliseler bulunmaktadır. En önemlileri ise: Selima Katedrali olarak bilinen yapıdır. Bu yapı: kayalara oyulmuş, yüksekçe bir yerde bulunmaktadır. Ayrıca, burada: 13.yüzyıldan kalma mimari görünümüyle öne çıkan: Selime Sultan Türbesi, görülmeye değerdir.

SELİMİYE KATEDRALİ:
Kayalara oyulmuş, yüksek bir yerdedir. Buraya: 365 basamaklı bir merdivenden çıkılıyor.
Yapı içinde, iki sıra halinde sütunlar var. Bu sütunlar, katedral yapısını, üç bölüme ayırmıştır. Üç nefli bazilika tipi kilise yapısı, bu planı nedeniyle, bölgede tektir. Yapı içindeki fresklerde: İsa’nın göğe çıkışı, müjde, doğum, üç müneccimin tapınması, çocukların öldürülmesi, Mısırdan kaçış, Elizabeth’in takip edilmesi, vaftiz, Meryem’in ilk yedi adımı, Meryem’in Mabede Takdimi, Koimesis, Piskopos tasvirleri.
Kapadokya bölgesindeki en büyük dini kuruluş olarak önem kazanıyor.


KALE KİLİSESİ:
10.yüzyılda yapılmıştır.

DOĞANYUVASI KİLİSESİ:
10.yüzyılda yapılmıştır.

SELİME HATUN TÜRBESİ:
13.yüzyıldan, Selçuklu döneminden kalmadır. Görülmeye değerdir, mutlaka görün.
 
Üst Alt