Akıl hastalığı

(((__meftun__)))

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
8 Ağustos 2011
Mesajlar
457
Tepkime puanı
5
AKIL HASTALIĞI

Düşünme, anlama, idrak etme; karar verme ve tedbir alma yeteneklerindeki eksiklik.

İslâm'da kişinin yaptığından sorumlu tutulması, akıllı olmasına bağlanmıştır. Çünkü emir ve yasakların muhâtabı akıl sahibi kişilerdir. Kur'an-ı Kerîm'de akıldan söz eden pek çok ayet vardır. Meselâ:

"Ey akıl sahipleri, kısasta sizin için hayat vardır, böylece korunursunuz" (el-Bakara, 2/179).

"Siz kitabı okuduğunuz halde, insanlara iyiliği emredip kendinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" (el-Bakara, 2/44).

"Ey kitap ehli, neden İbrahim hakkında tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat'da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Düşünmüyor musunuz?" (Âlu İmrân, 3/65).

Akıl ve temyiz kabiliyeti arızalanınca, kişinin dinî yükümlülükleri kalkar. Burada dikkat edilecek husus, tasarruf sırasında, iyi ile kötüyü ayırdetme kabiliyetinin mevcut olup olmadığıdır. Çünkü bazı akıl hastalıkları temyiz kudretini devamlı sûrette kaldırırken, bazı hastalıkların temyiz gücünü kaldırması sürekli değildir. Hasta aklı başında iken yaptığı iş ve tasarruflardan sorumludur. Meselâ, sar'alıların iki sar'a nöbeti arasındaki zamanda aklı başındadır. Yahut uykuda gezenler, diğer zamanlarda temyiz kudretine sahiptirler.

Akıl hastalığı yirmidört saatten fazla sürerse namaz; ramazan ayı süresinde devam ederse oruç; bir yıl geçerse hac ibâdetlerinden sorumluluk kalkar. İyileşince bunları kaza etmek gerekmez. Zengin olarak bir yıl geçince de o yılın zekâtı düşer. Ancak Hanefiler dışındaki fâkihlere göre ise zekât, mâlî bir vergi sayılır ve velîsi bunu akıl hastasının malından verir (el-Kâsânî, Bedâyetu's-Sanâyi', V/155).

Akıl hastaları mal telefinden şahsen değilse de mâlen sorumludurlar. Meydana getirdikleri zarar, mallarından tazmin edilir. Suç işlemeleri halinde bedenî ceza uygulanmaz.

Hamdi DÖNDÜREN


NOT: Mevla Teala Kur'an'in emir ve yasaklariyla akilli olanlari mükellef tutmus, akilli olmayanlari mükellef tutmamistir. Akli olan her bir insan Vahiy ekseninde iyiyi kabüllenme ve iyi üzerine düsünme ve iyi üzerine yorum yapma melekelerine de haizdir. Dolayisiyla her bir müslüman Vahiy penceresinden aklini zaman zaman kullanabilmeli aklini yüzde yüz kullanilmasi acisindan kiraya vermemelidir. Vahiy penceresinden aklini kullanan müslüman erkek ve kadinlar bazi hususlarda da sorgulayici olmak durumundadirlar. Aksi halde, Batil olan görüslerle Hakk olan görüsleri ayirmak mümkün olmaz. Aklini ve iradesini Vahiy penceresinden kullananlara selam olsun. (meftun)
 
Üst Alt