- Katılım
- 22 Şubat 2011
- Mesajlar
- 9,107
- Tepkime puanı
- 81
ADANA İLİ KARATAŞ İLÇESİ
KARATAŞ İLÇE TANITIM
KARATAŞ ADANA İLİNE BAĞLI BİR İLÇEDİR...
ADANA KARATAŞ
KARATAŞ İLÇESİNİN TARİHÇESİ
Karataş, topraklarını tarih öncesi dönemlerde Seyhan nehrinin getirdiği alüvyonlu topraklarla dolarak oluşmuştur.
Bu bölge tarih öncesi zaman dilimlerinde Arabistan kütlesi su yüzüne çıkarken meydana gelmiş, kıvrımlarının etkisi ile deniz sularının İstilasına uğramıştır.
Maraş’tan Başlayıp Kızıldeniz'e dek uzanan çöküntü meydana gelirken İskenderun Körfezi’ne doğru Lübnan Dağları yükselmiş, dağların yükselmesi İskenderun Körfezi'ni oluşturan bir çöküntü meydana getirmiştir.
Böylelikle körfezi batıdan çeviren ve yüksekliği 25.30 metreyi bulan tepeler meydana getirmiştir.
Tarih dönemlerinde Karataş tepelerinin doğudan batıya kadar değişik toplumlara ve milletlere mekân olma özelliği göstermiştir.
Karataş, doğal kaynaklan, stratejik ve jeopolik konumu, morfolojik yapısı itibariyle binlerce yıldan bu yana insanların dikkatini çekmiştir.
Buraların, deniz kenarında bulunması. İlkçağlardan Yakınçağa kadar tepelerin tamamen ormanlarla kaplı oluşu (Palamut ve ladin) yazın sıcak, kışın ılıman bir iklime sahip bulunması, her şeyden öte İskenderun Körfezi'ni kontrol eden etkin bir mekan oluşturması insanlar İçin daima cazip bir ortam yaratmıştır.
Varılan bulgular bizleri; Hititler, Luvi krallığı (m ö.1900), Kizavatna krallığı (m.ö.1500). Makedonya krallığı Pers Satraplığı (m.ö 6 yy-m.ö.331). Selevokid kırallığı (m.ö.3 yy-m.ö.1 yy) Grek yunan site devletleri dönemine, Roma'dan Bizans imparatorluğuna, buradan Kilikya krallığına, sonra İslamiyet’le Abbasiler’e Hamedan Krallığına, sonra Memlüklüler'e ve Osmanlı çizgisiyle zaman tünelinde yaşatır.
Karataş tarihinin (m.ö.4000) li yıllara kadar dayandığı söylenebileceği tarafımızdan tahmin edilmekledir.
Bilinen en eski uygarlığın Hititlerin izlerini taşıdığı görülebilir.
Denizden çıkarılan Fenike tipi amforalar bizlere m ö.2000’li yılların nostaljisini yaşatır
Ayrıca Luvi Krallığı ve Kizuvatna (m.ö.2000-m.ö.1500) Krallığı dönemlerine ait bölgede bulunmuş sikkelerden söz edilmekledir.
Kronolojik tarihin akışı içinde halklar, bu bölgede birbirine yakın yerlerde değişik zamanlarda değişik uygarlıklara bağlı kentler oluşturmuşlardır.
Buna kanıt aranacak olursa; Karataş tepelerinde Kabaktepe’den Yedikardeş'e oradan Mandal'ın üst kesimlerine ve oradan Karataş Feneri’ne kadar davam eden geniş alanda bulunan değişik tip ve biçimdeki mağaralar, kale kalıntıları tiyatro su sarıncı ve hamam gibi tarihsel eserler örnek gösterilebilir.
Karataş’ın konumsal tarihi (m.ö. 2000)’li yılların ötesine, özellikle Yedikardeş ile Mandal bölgelerindeki mağaralar incelendiğinde açıkça görülecektir.
Planlı İlk yerleşim yerlerinden biri olan antik Magarsus'un m.ö.1400 ile m.ö.1200 lü yıllar arasında kurulduğu Alman Prof.Th. Bossert tarafından yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur.
Bu antik kent, Karataş’ın 5 km batısında yer alır. Antik Magarsus, m.ö 7 yy. da koloni kenti olarak parlak bir dönem başlatır.
Grek, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim kenti özelliğini gösterir.
Didimae adaları, Antiocheia ve Yunanlıların lanuarium adını verdikleri Karataş koyu, Pyramus (Ceyhan) nehrinin ağzından giren ve Mopsuhestia (Misis)e kadar ulaşabilen ticaret ve savaş gemileri için bir sığınaktır.
Prof.Dr.Th.Bossert, bir yazıtta kült hakkında Athena Tapınağından ve Ptholemaios'lar devrinde "Pyramus kıyısındaki Antiocheia"adı verilen Magarsus'tan bahsedildiğinden söz etmektedir.
Yine aynı makalede bu antik kentin önünde yer alan ve "Dydimae” adı verilen her İki adanın üzerindeki kalelerin mimari kalıntıları Karataş ve civarındaki köylere buradan (18 ve 19 yy) larda yapılan Menzil Han İle İskele’nin imarında kullanılmıştır.
Magarsus ilkçağ’dan ortaçağa kadar Akdeniz ticaretini ellerinde bulunduran Fenika, Rodos, Girit, Venedik, Ceneviz hatta Portekizli deniz ticaret filolarının uğradıkları gelişmiş bir ticaret kentiydi.
Bu ticaret devletleri ve kolonileri.
İskenderun-Kıbrıs-Antalya üçgeninde doğudaki Akdenlze uzanan en uçtaki kent olma özelliği ve kontrol ettiği deniz alanlarından dolayı Magarsus valilerine vergiler ve hediyeler verirlerdi.
Magarsus Antik kenti, dönemin en bayındır kentlerinden biri olma özelliğine sahipti.
Öncelikle büyük ve geniş bir kalesi vardı. Kale muhkem ve sağlamdı
Yine Magarsus'ta tarihi bir hamam yapılmış olduğu ve bu su dağılım sistemine bağlı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır
Magarsus'un güneyimde denize ait Kalepınarı ile antik tiyatro arasında kent valisinin sarayı yer almaktadır. Saray pınarın hemen yanındadır.
Denizin hemen yakın kıyıları iyice İncelendiğinde bu sarayın sütunlarının dipte parçalanmış bulunacağı ve Karataş evlerinin imarında kullanılmış olduğu görülecektir.
Karataş'ın sualtı arkeolojisi de karadaki kadar zengindi.
Didim adalarının etrafında yapı yıkıntılarının varlığı hala su dibinde yer alırken doğudan batıya Magarsus'a.doğru bir su yolu yıkıntı ve izlerine yer yer hala rastlanmak mümkündür
Büyük savaşların muhtemelen yaşanmış olduğu bu bölgede batık gemilerin bulunabileceği üzerinde durmamız gerekirken.
Seyhan ve Ceyhan Nehirlerinin binlerce yıldır taşıdıkları alüvyonlarla kıyılardaki yakın yerlerdeki doğal mekân ve yapıyı zamanla örttüğü de aşikârdır.
M.Ö.547'de 2.Kuruluş döneminde Bütün Çukurova ve Magarsus'un Persler'in eline geçtiği belirtilmektedir.
Çalışkan, görgülü kültürlü Çukurova halkı, Pers İdarecilerini yıldırıyorlar.
Bu durum Pers imparatoru 2 Kuraş'a bildiriliyor. 2. Kuraş, bölge İleri gelenlerini toplayarak içişlerinde serbest, dış işlerinde imparatorluğa bağlıyor.
Vergi olarak ta Çukurova'dan yılda 360 tane beyaz at ile 500 talent (1300 kg) gümüş almayı kabul ettiriyor.
KARATAŞ İLÇE TANITIM
KARATAŞ ADANA İLİNE BAĞLI BİR İLÇEDİR...

ADANA KARATAŞ
KARATAŞ İLÇESİNİN TARİHÇESİ
Karataş, topraklarını tarih öncesi dönemlerde Seyhan nehrinin getirdiği alüvyonlu topraklarla dolarak oluşmuştur.

Bu bölge tarih öncesi zaman dilimlerinde Arabistan kütlesi su yüzüne çıkarken meydana gelmiş, kıvrımlarının etkisi ile deniz sularının İstilasına uğramıştır.

Maraş’tan Başlayıp Kızıldeniz'e dek uzanan çöküntü meydana gelirken İskenderun Körfezi’ne doğru Lübnan Dağları yükselmiş, dağların yükselmesi İskenderun Körfezi'ni oluşturan bir çöküntü meydana getirmiştir.

Böylelikle körfezi batıdan çeviren ve yüksekliği 25.30 metreyi bulan tepeler meydana getirmiştir.
Tarih dönemlerinde Karataş tepelerinin doğudan batıya kadar değişik toplumlara ve milletlere mekân olma özelliği göstermiştir.
Karataş, doğal kaynaklan, stratejik ve jeopolik konumu, morfolojik yapısı itibariyle binlerce yıldan bu yana insanların dikkatini çekmiştir.

Buraların, deniz kenarında bulunması. İlkçağlardan Yakınçağa kadar tepelerin tamamen ormanlarla kaplı oluşu (Palamut ve ladin) yazın sıcak, kışın ılıman bir iklime sahip bulunması, her şeyden öte İskenderun Körfezi'ni kontrol eden etkin bir mekan oluşturması insanlar İçin daima cazip bir ortam yaratmıştır.

Varılan bulgular bizleri; Hititler, Luvi krallığı (m ö.1900), Kizavatna krallığı (m.ö.1500). Makedonya krallığı Pers Satraplığı (m.ö 6 yy-m.ö.331). Selevokid kırallığı (m.ö.3 yy-m.ö.1 yy) Grek yunan site devletleri dönemine, Roma'dan Bizans imparatorluğuna, buradan Kilikya krallığına, sonra İslamiyet’le Abbasiler’e Hamedan Krallığına, sonra Memlüklüler'e ve Osmanlı çizgisiyle zaman tünelinde yaşatır.

Karataş tarihinin (m.ö.4000) li yıllara kadar dayandığı söylenebileceği tarafımızdan tahmin edilmekledir.
Bilinen en eski uygarlığın Hititlerin izlerini taşıdığı görülebilir.
Denizden çıkarılan Fenike tipi amforalar bizlere m ö.2000’li yılların nostaljisini yaşatır

Ayrıca Luvi Krallığı ve Kizuvatna (m.ö.2000-m.ö.1500) Krallığı dönemlerine ait bölgede bulunmuş sikkelerden söz edilmekledir.

Kronolojik tarihin akışı içinde halklar, bu bölgede birbirine yakın yerlerde değişik zamanlarda değişik uygarlıklara bağlı kentler oluşturmuşlardır.
Buna kanıt aranacak olursa; Karataş tepelerinde Kabaktepe’den Yedikardeş'e oradan Mandal'ın üst kesimlerine ve oradan Karataş Feneri’ne kadar davam eden geniş alanda bulunan değişik tip ve biçimdeki mağaralar, kale kalıntıları tiyatro su sarıncı ve hamam gibi tarihsel eserler örnek gösterilebilir.
Karataş’ın konumsal tarihi (m.ö. 2000)’li yılların ötesine, özellikle Yedikardeş ile Mandal bölgelerindeki mağaralar incelendiğinde açıkça görülecektir.
Planlı İlk yerleşim yerlerinden biri olan antik Magarsus'un m.ö.1400 ile m.ö.1200 lü yıllar arasında kurulduğu Alman Prof.Th. Bossert tarafından yapılan araştırmalarla ortaya konulmuştur.

Bu antik kent, Karataş’ın 5 km batısında yer alır. Antik Magarsus, m.ö 7 yy. da koloni kenti olarak parlak bir dönem başlatır.
Grek, Roma ve Bizans dönemlerinde önemli bir yerleşim kenti özelliğini gösterir.
Didimae adaları, Antiocheia ve Yunanlıların lanuarium adını verdikleri Karataş koyu, Pyramus (Ceyhan) nehrinin ağzından giren ve Mopsuhestia (Misis)e kadar ulaşabilen ticaret ve savaş gemileri için bir sığınaktır.
Prof.Dr.Th.Bossert, bir yazıtta kült hakkında Athena Tapınağından ve Ptholemaios'lar devrinde "Pyramus kıyısındaki Antiocheia"adı verilen Magarsus'tan bahsedildiğinden söz etmektedir.
Yine aynı makalede bu antik kentin önünde yer alan ve "Dydimae” adı verilen her İki adanın üzerindeki kalelerin mimari kalıntıları Karataş ve civarındaki köylere buradan (18 ve 19 yy) larda yapılan Menzil Han İle İskele’nin imarında kullanılmıştır.
Magarsus ilkçağ’dan ortaçağa kadar Akdeniz ticaretini ellerinde bulunduran Fenika, Rodos, Girit, Venedik, Ceneviz hatta Portekizli deniz ticaret filolarının uğradıkları gelişmiş bir ticaret kentiydi.

Bu ticaret devletleri ve kolonileri.
İskenderun-Kıbrıs-Antalya üçgeninde doğudaki Akdenlze uzanan en uçtaki kent olma özelliği ve kontrol ettiği deniz alanlarından dolayı Magarsus valilerine vergiler ve hediyeler verirlerdi.
Magarsus Antik kenti, dönemin en bayındır kentlerinden biri olma özelliğine sahipti.
Öncelikle büyük ve geniş bir kalesi vardı. Kale muhkem ve sağlamdı
Yine Magarsus'ta tarihi bir hamam yapılmış olduğu ve bu su dağılım sistemine bağlı olarak çalıştığı anlaşılmaktadır

Magarsus'un güneyimde denize ait Kalepınarı ile antik tiyatro arasında kent valisinin sarayı yer almaktadır. Saray pınarın hemen yanındadır.
Denizin hemen yakın kıyıları iyice İncelendiğinde bu sarayın sütunlarının dipte parçalanmış bulunacağı ve Karataş evlerinin imarında kullanılmış olduğu görülecektir.
Karataş'ın sualtı arkeolojisi de karadaki kadar zengindi.
Didim adalarının etrafında yapı yıkıntılarının varlığı hala su dibinde yer alırken doğudan batıya Magarsus'a.doğru bir su yolu yıkıntı ve izlerine yer yer hala rastlanmak mümkündür

Büyük savaşların muhtemelen yaşanmış olduğu bu bölgede batık gemilerin bulunabileceği üzerinde durmamız gerekirken.
Seyhan ve Ceyhan Nehirlerinin binlerce yıldır taşıdıkları alüvyonlarla kıyılardaki yakın yerlerdeki doğal mekân ve yapıyı zamanla örttüğü de aşikârdır.
M.Ö.547'de 2.Kuruluş döneminde Bütün Çukurova ve Magarsus'un Persler'in eline geçtiği belirtilmektedir.
Çalışkan, görgülü kültürlü Çukurova halkı, Pers İdarecilerini yıldırıyorlar.
Bu durum Pers imparatoru 2 Kuraş'a bildiriliyor. 2. Kuraş, bölge İleri gelenlerini toplayarak içişlerinde serbest, dış işlerinde imparatorluğa bağlıyor.
Vergi olarak ta Çukurova'dan yılda 360 tane beyaz at ile 500 talent (1300 kg) gümüş almayı kabul ettiriyor.