34 - İstanbul ilindeki camiler - 3

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Rüstem Paşa Camii (Tahtakale)


450px-Rustem_Pasha_Mosque.JPG

Temel bilgiler
Yer İstanbul, Türkiye
Coğrafi koordinatlar 41°01′03″N 28°58′07″E / 41.0175°N 28.96861°E / 41.0175; 28.96861
İnanç İslam
Durum Etkin
Mimari
Mimar(lar) Mimar Sinan
İnşaat başlangıç yılı 1561
Tamamlanma yılı 1563
Özellikler
Minare sayısı 1


Rüstem Paşa Cami, İstanbul, Tahtakale semtinde Hasırcılar Çarşısı içinde yer alan camii.

Tarihçe

Kanuni Sultan Süleyman'ın vezirlerinden ve aynı zamanda damadı olan Rüstem Paşa için Mimar Sinan'a yaptırıldı (1561). Caminin yerinde önce Halil Efendi Mescidi vardı. Bu mescidin yeri çukurda kaldığı için Mimar Sinan, mescidin altına dükkânlar yaparak bir subasman meydana getirdi. Rüstem Paşa Camii, mescidin yerinde kuruldu.

Mimari

Camiye iki yandan merdivenle çıkılır. Planı dikdörtgendir, merkezi kubbe kemerlerle dört fil ayağına ve sütunlara oturur. Son cemaat yeri altı sütunlu ve beş kubbelidir. Önüne sonradan kemerler, sütunlar ve ahşap çatılı, saçaklı bir kısım eklendi. Rüstem Paşa Camii'nin kubbe eteklerine kadar her tarafı çinilerle kaplıdır. Özellikle lale motifli çiniler, Osmanlı çini sanatının en başarılı örneklerinden sayılır. Caminin şadırvanı sol taraftadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Zal Mahmud Paşa Camisi

Zal Mahmud Paşa Camisi

Zal Mahmud Paşa Camisi

Zal Mahmud Paşa Camii İstanbul'un Eyüp ilçesinde Kanuni Sultan Süleyman'ın veziri Zal Mahmut'un Mimar Sinan'a yaptırdığı cami medrese, türbe, çeşmeden meydana gelen bir külliyedir. Zal Paşa caddesindeki caminin inşa tarihi 1577'dir. Bir medrese şadırvan avlusu çevresinde, ve buna bağlı ikinci medrese düşük bir platformda türbe etrafında avlu ve Defterdar caddesi tarafında kapısında bir çeşmesi vardır. Sekizgen, tek kubbeli, girişi 6 sütunlu bir revaktan olan türbede Zal Mahmut Paşa yatmaktadır. Türbe pencereleri klasik karınca gözlüdür.

Caminin içinde üç yanda dörder sütunlu düz tavanlı revaklar vardır. Mermer minber ve mihrap mükemmeldir. Mihrap etrafında çini bordür bulunmaktadır. Son cemaat yeri beş açıklı bir revaktır ve yanlar kubbelidir. Duvarlar taş ve tuğladır. Dış görünümü camiye kırmızı beyaz bir hava kazandırmıştır. Minare sağda yapıya bitişiktir. Duvar pencereleri iki sıradır.

Eyüp İlçesi’nde, Defterdar Caddesi ile Zal Paşa Caddesi arasında yer alır. Külliye bir cami, medrese, türbe ve çeşmeden oluşmaktadır. 1570’li yıllarda Sadrazam Zal Mahmud Paşa ile eşi Şah Sultan tarafından yaptırılmıştır. Mimar Sinan’ın eseridir. Külliyenin merkezini cami oluşturmaktadır. Daha önceleri de birçok tamirat geçiren cami son olarak 1955-63 yılları arasında restore edilmiştir. İç avlu, son cemaat yeriyle birlikte 17 sütun ve 15 kubbe ile çevrilidir. Ortada 8 sütunlu şadırvanı vardır. Minaresi tek şerefelidir. Caminin duvarları taş ve tuğla karışımıdır. Cami büyük bir kubbe ile örtülüdür. Çini mihrabı ve minberi kalem işleriyle süslüdür.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Zeynep Sultan Camisi

Zeynep Sultan Camisi


800px-Zeynep_Sultan_Camii.jpg


Zeynep Sultan Camisi

Zeynep Sultan Camii 1769 yılında III. Ahmed'in kızı Zeynep Âsime Sultan tarafından Ayazma Camii'nin de mîmarı olan Mehmed Tahir Ağa'ya yaptırılmış barok tarzındaki câmidir. Mîmârî tarzına bulunduğu mekan göz önüne alınarak karar verilmiştir. Bu özel tarzı ve yapımında kullanılan malzemeler nedeniyle Bizans kiliselerini anımsatır.

Gülhâne'nin karşısında bulunan câminin arka tarafında bugün de ilkokul olarak kullanılan mektep vardır. Eskiden sebil olarak kullanılan kısmı ise şu anda vakıflar tarafından kiraya verilmiş, büfe olarak işletilmektedir. Câminin hemen önünde I. Abdülhamit'in külliyesinden, 1920'lerde Eminönü'den 4. Vakıf Han'ın yapımı nedeniyle buraya taşınmış olan çeşme artık istimlak çalışmaları sırasında Taya Hatun Sokak'taki bugünkü yerine taşınmıştır. Hemen üst tarafında ise Osmanlı Araştırmaları Vakfı bulunmaktadır.

Hazîresinde Alemdar Mustafa Paşa'nın mezarı bulunmaktadır. Yeniçeri isyânını bastırmak için İstanbul'a gelen Alemdar Mustafa Paşa tahta II. Mahmut'u çıkarmış, kendisi de sadrâzamı olmuştur. Ancak bir süre sonra yeniçeriler tekrar ayaklanıp Alemdar Mustafa Paşa'nın evini kuşatmış, paşa da kendisiyle birlikte evini havaya uçurmuştur. Cesedi yeniçeriler tarafından Yedikule Zindanları'na atılmıştır. 1900 yılında İstanbul'da ilk istimlâk çalışması sırasında naaşı bir tören düzenlenerek Zeynep Sultan Camii'nin avlusuna defnedilmiştir. Câminin bahçesine bir sıbyan mektebi yapılmış ve Alemdar Mustafa Paşa'nın ismi verilmiştir.

Ayrıca 1912 yılında yapılan istimlâk çalışmaları neticesinde türbesi yıkılan Zeynep Sultan'ın naaşı, câminin bodrumunda 1950 yılına kadar kalmıştır. 1950'de dönemin vakıflar idâresi tarafından Zeynep Sultan'ın naaşı bugünkü yerine defnedilmiştir. Câminin bodrumu ise 1983 yılında restore edilmiş, şu an hâlen ibâdete açık durumdadır. III. Selim'in sadrâzamlarından Zeynep Sultan ile evli olan Melek Mehmet Paşa'nın kabri de câminin hazîresinde yer almaktadır.

Zeynep Sultan Camii 1958 yılında Vakıflar İdâresi tarafından, 1983 yılındaysa câmii cemaati tarafından restore edilmiştir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Zeyrek Camisi

Zeyrek Camisi


800px-Image-ZeyrekCamii20061230_02.jpg

Zeyrek Camisi

Zeyrek Camii (Pantokrator Manastırı Kilisesi) İstanbul'un Zeyrek semtinde Doğu Roma döneminden kalma dinî yapıdır. Kilise üç ayrı şapelin bir araya gelmesinde oluşur. Ayasofya'dan sonra İstanbul'da ayakta kalan en büyük kilisedir.

Güneydeki ilk kilise II. Komnenos'un karısı Eirene tarafından 12. yüzyılın ilk çeyreğinde yaptırıldı. Karısının ölümünün ardından imparator kilisenin kuzeyinde, az ilerisine ikinci bir kilise yaptırdı ve en sonunda bunları birleştirmek için üçüncü bir kilise daha yaptırdı.

İstanbul'un fethinden sonra ilk medrese burada açıldı. Müderrisi Zeyrek Mehmed Efendi'ydi. Fatih Külliyesiyle birlikte yeni medreselerin yapımı tamamlanınca buradaki medrese kapandı ve bina cami oldu. Şu anda yalnızca güney kısmı cami olarak kullanılmaktadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Zihgiri Kemal Mescidi

Zihgiri Kemal Mescidi


Zihgiri Kemal Mescidi, İstanbul'un Fatih ilçesine bağlı Çapa semtinde bulunan tarihi Osmanlı camilerinden birisidir. Zihgir; "ok atanların yay kirişlerine taktıkları halkalar" anlamına gelir; zihgiri kelimesi de bu kelime kökünden türemiştir.

Tarihçe

Zihgiri Mehmed Kemaleddin tarafından yaptırılan mescidin 16. yüzyıla ait bir vakıf kaydından bu tarihlerde inşa edildiği anlaşılmaktadır . Zamanla yenilenen eser 1839 yılından itibaren rıfai tekkesi olarak kullanılmıştır. Tekkelerin kapatılmasıyla birlikte mescid-tevhidhane dışındaki bölümler yok olmuştur. 1967-70 yıllarında restore edilen mescidin ahşap duvarları ve çatısı yenilenmiştir.

Mimari

Eserin duvarları ve minaresi ahşap olup haziresinde Osmanlı Dönemine ait mezarlık bulunmaktadır. İç kısmı iki katlı olup Halen Camii olarak kullanılmaya devam edilmektedir .
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Çivizade Camisi

Çivizade Camisi

Çivizade Camisi

İstanbul Fatih ilçesi Şehremini'de Kalburcu Mehmed Çeşmesi sokağındadır. Dikdörtgen planlı kargirdir. Minaresi tuğladır. Avluya iki kapıdan girilir. Caminin sağında Kalburcu Mehmed Efendi'nin kabri vardır. Kıbledeki kapıdan avluya girilince bir sundurma ve bitişinde bir çeşme, çeşmeden sonra alt katta tuvalet bulunmaktadır.

Caminin son cemaat yeri kapalı, camekanlıdır. İç kapıdan girdikten sonra klasik olarak kürsü sol köşededir. Sağ ve solda müezzin mahfili parmaklıklı bir setle ayrılmıştır.

Kurban kesim yerlerinden biri olan caminin son cemaat yeri kapısının karşısında Kuran Kursu binası vardır. Cami duvarı alçak ve üzeri parmaklıklıdır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Üçmihraplı Camisi

Üçmihraplı Camisi


Üçmihraplı Camii

Üçmihraplı Cami veya Üç Mihraplı Hoca Hayreddin Camii, İstanbul Unkapanı Küçükpazar semtindedir. 15. yy.da yapıldı. İstanbul'da üç tane mihrabı olan tek camidir. İmamı her vakti ayrı mihrapta kıldırabilmektedir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
İskender Paşa Camisi

İskender Paşa Camisi


iskender12.jpg

İskender Paşa Camii, İstanbul


İskender Paşa Camii, Külliye, Beykoz ilçesi’ nde, Kanlıca İskelesi’ nin önündeki küçük meydanda bulunmaktadır. I. Süleyman ( Kanuni) ve II. Selim dönemlerinin devletin ileri gelenlerinden, “Magosa Fatihi” olarak tanınan Gazi İskender Paşa (ö. 1570) tarafından yaptırılmıştır.
Kanlıca Camii olarak da bilinir. İskender Paşa’ nın 967/ 1559 tarihli vakfiyesi ile belirtilen bu mescidi, Mimar Sinan’ ın tezkirelerinde “Kanlıca’ da merhum İskender Paşa” ve “Camii İskender Paşa der Kanlıca” şeklinde kayıtlıdır.
Caminin harim kapısı üzerindeki kitabede görülen 967/ 1559-60 tarihi külliyenin tamamlanma tarihi olarak kabul edilebilir.
Yapıların tasarımı Mimar Sinan’a aittir.


Tarihçesi

Zaman içinde çeşitli onarımlar geçiren bu yapı topluluğu 19. yy’ da birtakım ek binalarla donatılmış, Tanzimat dönemi ileri gelenlerinden M. Sadık Rıfat Paşa (ö. 1857 ) türbeye bitişik bir muvakkithane inşa ettirmiş, aşağı yukarı aynı yıllarda caminin doğu yönüne, zemin katı kahvehane olarak kullanılan fevkani bir mektep yaptırılmıştır.
1925’te Üsküdar’ı Beykoz’a bağlayan yolun genişletilmesi amacıyla, Kanlıca’ nın çekirdeğini teşkil eden bu küçük külliye önemli ölçüde tahrip edilmiş, 1916’da bir yangın geçirerek harap düşmüş olan hamam, ayrıca camiyi üç yönden kuşatan hazire, çevre duvarları, üç adet avlu kapısı, fevkani mektep, caminin mihrap duvarının arkasında yer alan ahşap imam meşrutası ile yanındaki aşhane (imaret) ortadan kaldırılmış, bu arada, camiyi kuşatan ve hazireleri gölgelendiren asırlık ağaçların da bir kısmı kesilmiştir.
1930’ dan önce caminin sağ ve kıble tarafının kabristan ve hatta mihrap önünde Nevres Paşa’ nın kabri, tabutluk ve sonradan bekar odası ve kahvehane haline getirilen aşhane, iki oda, imam meşrutası, iki katlı ev olduğu ve bahsi geçen caddenin genişletilmesi sırasında bütün bunların da yok edildiği anlaşılıyor.
Cabir Vada’ ya göre cami ve diğer bölümler 1895, 1910, 1926 ve 1942’ de çeşitli tamirler görmüştür. 1944’ de de bir ihata duvarı ve üç kapısı olan bir avlu içinde olduğu o tarihte yapılan rölövelerinde görülmektedir.

Mimarisi

Cami, Mimar Sinan ’ ın çatılı camiler grubuna girmektedir. Her ikisi de enine dikdörtgen planlı, bir harim ile ahşap duvarlarla kuşatılmış bir son cemaat yerinden meydana gelir. İki sıra tuğla hatıllı moloz taşla örülmüş duvarları ile kargir bir yapıdır.
Batı cephesinde üst katta iki, alt katta iki pencere açıklığı yer almaktadır. Güney cephesinde üst katta üç pencere açıklığı, alt katta iki pencere açıklığı yer alır. Doğu cephesinde üst katta iki alt katta iki olmak üzere toplam dört pencere açıklığı yer almaktadır. Kuzey cephesinde üst katta yedi, alt katta altı adet pencere açıklığı vardır. Kuzey cephesindeki pencereler hariç tüm pencerelerde, alt sıradaki pencerelerin dikdörtgen açıklıkları kesme küfeki taşından sövelerle çevrelenmiş, lokma demir parmaklıklarla donatılmış, tuğla örgülü sivri hafifletme kemerleri ile taçlandırılmıştır. Üst kat pencereleri sivri kemerli olup alçı revzenlerle kaplıdır.
Oranları ve ayrıntıları ile klasik üslubu sergileyen, kesme küfeki taşı örgülü minare harimin kuzeybatı köşesinde yer alır. Çokgen kesitli gövdesi, batı cephesinde taşkınlık yapan, kare tabanlı kaideye oturmakta, şerefenin altındaki mukarnasların ince işçiliği dikkati çekmektedir. Sağır olan korkuluğu geometrik taksimatlıdır. 1895 depreminden sonra yenilendiği bilinen petek kısmı, koni biçiminde, kurşun kaplı bir külahla son bulur.
Kuzey cephesinin önünde, tek katlı üstü kırma çatı ile örtülü bir çıkma bölümü yer alır. Bu çıkmanın önünde üç bölüme ayrılmış bir pencere açıklığı vardır. Sağında ve solunda son cemaat yerine girişi sağlayan birer kapı bulunmaktadır.
Son cemaat yerinin aslında, ahşap direklerle taşınan bir revak şeklinde tasarlandığı, bu niteliğe sahip yapıların büyük çoğunluğunda olduğu gibi, sonradan ahşap duvarlarla kapatıldığı ve içine bir kat ilave edildiği anlaşılmaktadır. Sonuçta iki katlı bir ahşap mesken görünümü kazanmış olan son cemaat yerinin yan cepheleri sağır bırakılmış, kuzey cephesinin eksenine caminin girişi yerleştirilmiştir. Tüm dış cephesi ahşap ile kaplanmıştır. Derinliği 4.50 metredir. Son cemaat yerinin sağında ve solunda kadınlar mahfiline çıkan merdivenler yer alır. Soldaki merdivenin altı oda haline getirilmiştir.
Caminin cümle kapısı iki kanatlıdır. Kapının sağında ve solunda dikdörtgen açıklıklı, lokma demir parmaklıklı birer pencere yer almaktadır. Cümle kapısının basık kemeri üzerinde üç satırlık ve üç beyitlik Arapça ve sülüs celisiyle yazılmış kitabesi yer alır. Tarih rakamla ve ebcedle 967/ 1560 olarak verilmiştir.

Kitabe şu şekildedir:


“Sadr- ı al- i İskender Paşa kerim
Seyakdirullahü zü’ l- kadri’ l- a’ zim
Kad bena haze’ l- binae li’ l- a’ bidin
Hasenete’ l- vahide’ l- ferdi’ l- kadim
Kale rıdvanü’ l- u’ la tarihehu
Kulna Bismillahirrahmanirrahim”


Cümle kapısından caminin dikdörtgen planlı harim bölümüne girilir. Caminin harimi günümüzde, çıtalarla “çubuklu” denilen türde taksim edilmiş bir ahşap tavanla kaplıdır. Evliya Çelebi, halen kiremitle kaplı olan çatının kurşunla örtülü olduğunu, çatının altında da Topkapısı’ndaki Takkeci Camii gibi ahşap bir kubbenin yer aldığını nakletmektedir.
Moloz küfeki taşı ile örülmüş olan duvarlarda, klasik Osmanlı üslubundaki düzene uygun olarak iki sıra halinde pencereler açılmıştır. Üst sıra pencereler dışarıdan sivri kemerli olmasına rağmen içeriden dikdörtgen biçiminde ve renkli cam ve alçı ile süslenmiştir. Alt sıradaki pencereler klasik üslupta kalem işi alınlıklarla taçlandırılmış, tepe pencereleri de aynı türde şeritlerle kuşatılmıştır.
Duvarlarda ALLAH, Muhammet, Ebubekir, Ömer, Osman, Ali, Hasan,Hüseyin isimlerinin yazılı olduğu levhalar asılıdır.
Güney duvarının sağında ve solunda ayaklı birer saat bulunur.
Klasik üslûbu yansıtan mihrabın yarım sekizgen plânlı nişi, köşe sütunçeleri ile kuşatılmış ve mukarnaslı bir yaşmakla donatılmıştır. Minber ve vaaz kürsüsü ahşap ve yenidir.

İskender Paşa’nın türbesi

Türbe Kanlıca Camii’nin kuzeyindedir. Bir zamanlar ihata duvarı var iken orta avlu kapısı solunda bulunuyordu. Caminin kuzey tarafında bulunması, bani türbelerinin yerleşiminde gözlenen geleneğe aykırıdır.
Türbe, 1267/ 1850 yılında tamir görmüştür.
Dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve düz ahşap çatılı bir yapıdır. İçeriye kuzey duvarından birkaç basamakla girilebilmektedir. Buradaki basık kemerli kapı aslına uygundur. Türbenin ön cephesinde dört pencere, arka cephesinde beş pencere, yan cephelerinde ise üçer pencere yer almaktadır. Pencerelerin köşelerinde iri taş ayaklar ve aralarında yine taş söveler vardır. Pencerelerin dikdörtgen açıklıkları topuzlu demir parmaklıklarla donatılmıştır.
Osmanlı mimarisinin klasik üslup döneminde alışılmadık bir görünüm arz eden bu türbenin başlangıçta üzeri açık olarak tasarlandığı sonradan üzerine, bugünkü kurşun kaplı ahşap çatının konduğu tahmin edilebilir. Türbede bulunan, İskender Paşa ile oğlu Ahmed Paşa’ ya ait kabirlerin üzerine ahşap sandukalar yerine mermer lahitler konmuş olması da bu ihtimali desteklemektedir. Lahitlerin ayak ve baş uçlarında silindir biçiminde mermer şahideler yükselmekte, başucu şahidelerinde, ölüm tarihlerini vermeyen kitabeler bulunmaktadır. Bu iki mermer lahidden sağdakinin yuvarlak baş taşında “Merhum ve mağfur oğlu Ahmed Paşanın ruhuna fatiha” yazılıdır. İskender Paşa’ ya ait olanda ise Merhum/ Gazi İskender/ Paşa ruhuna/ Fatiha yazılıdır.


Muvakkithane

Muvakkithane, camiden dört yüz yıl sonra inşa edilmesine ve ampir üslubunu yansıtmasına rağmen, mütevazı boyutları ve sade cepheleri ve köşesine iliştirilmiş olduğu türbe ile uyum içindedir.
Sekizgen planlı yapının kagir duvarları sıva ile kaplanmış, üzeri basık sekizgen prizma biçiminde bir ahşap çatı ile örtülmüştür. Dikdörtgen açıklıklı kapısı ile Boğaz tarafına (batıya) açılan üç adet yuvarlak kemerli penceresi mermer sövelerle kuşatılmıştır.
Kapının üzerindeki kitabe levhasına ta’lik hatla “Eser- i Rıfat Paşa 1266” ibaresi yazılmıştır. Günümüzde kitaplık olarak kullanılan muvakkithanenin bu yeni fonksiyonu da Osmanlıca kitabenin altına yerleştirilmiş olan Latin harfli küçük bir kitabe ile belirtilmiştir. Demir parmaklıklarla donatılmış olan pencerelerin kemerleri, üzengi hizasında yer alan silmelerle birbirine bağlanmış, kemerlerin kilit taşları çıkıntılı olarak tasarlanmıştır. Orta kapının bulunduğu yere ve türbeye yapışık olarak 1266/ 1850 tarihinde Rifat Paşa sekiz kenarlı bir muvakkithane yaptırmıştır. Kapısı üzerinde “Eser- i Rifat Paşa 1266” ibaresi mevcuttur.
Vakfiyelerinde görülmeyen bu medreseden sadece Mimar Sinan “Kanlıca’da merhum İskender Paşa Medresesi” ve “Medrese- i İskender Paşa- Bab 1” şeklinde zikreder. Ne gariptir ki böyle bir medresenin varlığına tarih içinde de rastlanmamaktadır. Nitekim Evliya Çelebi bir asır sonra, Kanlıca’ da “iki muallimhane- i sıbyan” dan bahseder ve medrese ve darülhadis gibi eserlerin olmadığını yazar. Konyalı medresenin mektebin altında olduğunu söyler. B. Tanman da bu yapının medrese adı altında zikredilen mektep olması ihtimali üzerinde durur. C. Baltacı malum eserinde bu medreseye ait hiçbir tevcihattan bahsetmemektedir. Bu hale göre medrese, Tanman’ ın ileri sürdüğü gibi sadece mektepti veya en azından yapıldıktan kısa bir süre sonra daha faaliyete geçmeden herhangi bir şekilde ortadan kalkmıştı. Nitekim daha yakın kaynaklarda da böyle bir medresenin varlığına rastlanmıyor.
Cami ile birlikte inşa edildiği anlaşılan, Evliya Çelebi’ nin “muallimhane- i sıbyan” adı ile zikrettiği mektebin dikdörtgen planlı, kagir duvarlı ve ahşap çatılı bir yapı olduğu, iki sıralı pencerelerin bulunduğu, duvarların moloz taşla örüldüğü, köşelerde, ayrıca kapı ve pencere sövelerinde kesme küfeki taşının kullanıldığı, çatısının kurşunla kaplandığı bilinmektedir. C. Vada’ nın naklettiğine göre 19. yy sonlarında metruk ve harap durumda olan mektep 1897’de iptidai mektep olarak kullanılmak üzere tadil edilmiş, bu arada pencere sıralarının arasına ahşap bir kat döşemesi yerleştirilmiş, çatı kaldırılarak bunlara bir kat daha ilave edilmiş, her üç kat da kendi içlerinde ahşap duvarlara bölünerek sınıflar ve öğretmen odaları meydana getirilmiştir. Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun yürürlüğe girdiği 1924’e kadar bu şekli ile faaliyet gösteren mektep bu tarihte terk edilmiş, 1938’den sonra karakola dönüştürülmüştür. Bu arada, 1897’de eklenen ahşap döşeme, üst kat ve iç duvarlar iptal edilmiş, cephelerde de değişiklik yapılarak, yapı asıl şeklinden iyice uzaklaştırılmıştır.
Zemin katındaki kahvehanenin üzerine oturan ve 1874- 1880 arasında ortaokul olarak kullanıldığı bilinen fevkani mektebin ise ahşap bir mesken görünümü arz ettiği tahmin edilebilir. İskender Paşa’ nın daha Bostancıbaşı iken tanzim ettirdiği 951/ 1544 tarihli ilk vakfiyesinde görülen mektebin caminin avlu duvarının sol köşesinde ve 1944’e kadar mevcut olduğu anlaşılıyor. Diğer vakfiyelerinde de aynen zikredilmiştir. Bu bina, Evliya Çelebi’nin bahsettiği iki muallimhane- i sıbyandan biri olmalıdır. A. S. Ülgen’ in 1944’ de çizdiği rölöveye göre bina kare planlı, kargir, çatılı tek bir hacim olarak görülüyor. Her duvarda ikişer alt pencere ( ve belki de ikinci sıra penceresi vardı) ve bir ocak bulunmaktadır. Kapısı caminin avlusu dışındadır. Evliya’nın bahsettiği diğer sıbyan mektebi ise muvakkıthaneye bitişik olan avlu kapısından şoseye kadar devam eden fevkani ahşap bina olmalıdır. A. Cabir Vada’ya göre burada 1874 ila 1880 yılları içinde rüşdiye tahsili yapılmakta imiş ve kendisi de ilk tahsilini burada yapmış. Yukarıda anlatılan kargir bina ihya edilince bu ahşap bina terk edilmiş. Buranın zemin katı caminin kahvehanesi ve abdest alma yeri olarak kullanılmakta imiş ve bütün bu yapılar yol yapımı bahanesi ile yıktırılmış.


Hamam

Tamamen tarihe karışmış olan hamam hakkında C. Vada’ nın verdiği bilgilerden, soğukluk bölümünün ahşap çatılı olduğu, çepeçevre, soyunma mahallerini barındıran iki asma katla kuşatıldığı, 1916’da hamamın yakınındaki Ata Molla Yalısı’ndan sirayet eden yangında bütün bu ahşap aksamın yandığı öğrenilmektedir.
Bu bilgilerin ışığında hamamın planı tam olarak çizmek etmek mümkün değildir. Ancak ılıklık kısmından iki hela birimine geçildiği, sıcaklığın kare planlı olduğu, bunun solunda dikdörtgen planlı bir halvetin yer aldığı anlaşılmaktadır. Bu halvetteki kurnalardan birisinde yer alan, Evliya Çelebi’ nin de sözünü ettiği, fil kabartması ile bezeli aynataşı 1914’te Evkaf-ı İslamiye Müzesi’ne (bugün Türk ve İslam Eserleri Müzesi) taşınmıştır. Söz konusu hamamın, Mimar Sinan’ın mührünü taşıyan inşaat defteri Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi’nde bulunmaktadır.
Mimar Sinan, İskender Paşa Hamamı’ ndan “İskender Paşa Hamamı bina olunmuştur” demekte ve fakat yer belirtmemektedir. Ancak hamam hiçbir vakfıyede geçmemektedir. Evliya Çelebi ise kime ait olduğunu açıklamadan Kanlıca’ da bir küçük hamam olduğunu söyler ve hamamın kurnasındaki bir fil suretini tasvir eder.
Kanlıca’ daki caminin köşesinde bulunan ve takribi 1925’ lerde yine yol genişletilmesi bahanesiyle yıkılan hamamın, İskender Paşa’ya ait olduğunu ve Mimar Sinan tarafından yapıldığını söyleyen Konyalı bir de vesika vermektedir. Topkapı Sarayı arşivinde 14/1461 numarada kayıtlı olan bir muhasebe defterinde bulunan 972/1564 tarihli bu vesika Mimar Sinan tarafından mühürlenip imzalanmıştır. Defterin başında bulunan ifade, hamamın Kanlıca’da olduğunu ve Mimar Sinan tarafından yapıldığını açıkça belirtir. Bu ibareyi Konyalı şöyle vermektedir:
“Muhasebe- i ihracat- ı binakerden- i hamam- ı cedid be ferman- ı Hazret- i Padişah- ı alempenah hullidet bi ma’ rifet- i Sinan Ağa ser mi’ maran- ı dergah- ı ali el vakıı fi 10 şabanü’ l- muazzam sene dokuz yüz yetmiş iki der kasaba- i Kanlıca tabi- i kaza- i Üsküdar”.
Ancak yine de hamamı bu kayıttan üç yıl sonra hazırlanan 975/ 1567 tarihli üçüncü vakfiyede göremiyoruz. Konyalı’ nın izahatından hamamın inşaatı için 64 bin akça harcanmış olduğunu ve ne kadar ve ne çeşit malzeme kullanıldığını tafsilatıyla görmekteyiz.
Ayvansarayi İskender Paşa’ ya ait bir başka hamamın Yeniköy’ de olduğunu söyler. Mehmed Arif de hamamın yerini Yeniköy’de Molla Çelebi Camii kurbinde çifte hamam olarak tarif etmektedir.
Cabir Vada, hamamın cümle kapısının güneye caddeye açıldığını yazar. Hamam bir soyunmalık ve iki hela ve tek kurnalı bir yıkanma yeri olan dar bir ılıklık ve daha sonra dört kurnalı sıcaklık ve buna bağlı 5 metre, uzunluğunda ve 2 metre genişliğinde üç kurnalı bir halvetten ibaret imiş ve Evliya Çelebi’ nin bahsettiği fil kabartması bu kurnalardan birinde imiş.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
İskenderpaşa Camisi, İstanbul-Fatih

İskenderpaşa Camisi, İstanbul-Fatih

İskenderpaşa Camisi, İstanbul-Fatih

Başlığın diğer anlamları için, İskender Paşa Camii sayfasına bakınız.

İstanbul Fatih'te, Sarıgüzel caddesindedir.Daha sonra bu cadde'ye, bu camii'de ve bölge'de gerçekleştirdiği hizmetlerden dolayı Mehmed Zahid Kotku'nun adı verilerek Mehmed Zahid Kotku Caddesi olarak değiştirilmiştir. Banisi, II. Beyazıt vezirlerinden İskender Paşa'dır. 1505'de inşa edilen cami çeşitli tarihlerde tamir görmüş ve en son 1999 depreminde kubbe ve minaresinde hasar meydana gelmiş ve yeniden tamir edilmiştir.

Kare planlı, tek kubbe ve tek minareli olup kesmetaştır. İçi 10.90x10.95 metrekaredir. Kıble pencereleri renklidir ve kürsüsü mermerdir. Kubbede Nur suresi 35. ayeti yazılıdır. Son cemaat yeri, şadırvanı, tuvaleti, derslikleri, aşevi bulunan camide her sabah namazı öncesi mukabele yapılır. 360 metrekarelik geniş bir avlu yeni yapılmıştır.

İskenderpaşa camiinin asıl önemi, 1958'de burada imamlığa başlayan M. Zahid Kotku'nun burada geniş bir Halidiye cemaati oluşturmasıyla başlar. Türk kültürü ve siyasetindeki birçok kişi bu cami çevresine mensuptur. Necmeddin Erbakan, Turgut Özal, Korkut Özal, Nevzat Yalçıntaş, [Recai Kutan] , [Temel Karamollaoğlu], [Muhsin Yazıcıoğlu], [R.Tayyip Erdoğan] bu ekoldendir. Cami çevresindeki bu kültürel ve siyasal harekete İskenderpaşa Cemaati denilir. 1980'de M. Zahid Kotku'nun vefatından sonra Esad Coşan hareketin başına geçmiştir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
İstanbul Ahmediye Camisi

İstanbul Ahmediye Camisi


İstanbul Ahmediye Camisi

Ahmediye semtinde eski Ahmediye Caddesi'nde Yeni Gündoğumu Caddesi ile Esvapçı Sokağın birleştiği köşededir. Her iki yola açılan avlu kapıları vardır. Arazinin meylinden dolayı sokak tarafındaki kesmetaş ve kitâbesiz kapısından merdivenle avluya çıkılır. Üsküdar'ı süsleyen 18. yy. Türk yapı sanatının en güzel örneklerinden sayılan bu külliye bir cami, bir medrese, bir kütüphane, bir sebil ve iki çeşmeden oluşmaktadır. Gündoğumu Caddesi'ne açılan istalaktitli, enlice bir korniş altında büyük bir kitâbe taşı vardır. Onun altında, etrafı kabartma çiçek nakışlı ve kenarı dantelâlı kemerli mermer kapı, kendi başına bir sanat eseridir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
İstanbul Murat Paşa Camisi

İstanbul Murat Paşa Camisi

mrtp.jpg




İstanbul Murat Paşa Camisi


İstanbul Murat Paşa Camii, İstanbul'un Fatih ilçesinin Yusufpaşa semtinde Millet Caddesi ile Vatan Caddesi'nin kesiştiği noktada Aksaray Meydanı'ndaki camidir.

Has Murat Paşa 1465-1471 arasında yaptırdı. İki fonksiyonlu Bursa Okulu üslubundadır. Duvarlar kesme taş ve tuğladır.

Aslında külliyedir. Ancak günümüze sadece cami ve hazinesinin bir kısmı gelebilmiştir. Erken Osmanlı plan tipini gösterir. Bursada gelişmiş bir plan tipidir. Ters T Plan şemalı bir yapıdır.

Önü revaklı, son cemaat yeri olan, arka arkaya iki kubbesi bulunan, 2 hücreyle konumlandırılmış bir külliyedir.

Almaşık bir yapıdır, taştan yapılmıştır. 2 sıra tuğla, bir sıra kesme taş tekniği kullanılmış.

Bir sağda, bir solda mihrap var. Kubbeye pandantiflerle geçilmiş. Cephede iki kat pencere var. Üstteki pencereler yuvarlak ve dışarı açılmaz. Alt pencereler dikdörtgendir ve dışa açılır.

Sütunlar farklı yükseklikte ve farklı malzemelerle yapılmış.

Son cemaat yerinin önünde 2 küçük mihrap var.

Portalı mermerden yapılmış. Sade ve yüksek.

Pencerelerde vitray kullanılmamıştır.

Mukarnaslı pandantifler görülür.

...

Büyük tarihçi Halil İnalcık bir konuşmasında, çocukluk yıllarında bu camide zaman geçirdiğini belirtmiştir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Şah Sultan Camisi

Şah Sultan Camisi


37_482.jpg

Şah Sultan Camisi

Şah Sultan Camii İstanbul'un Eyüp ilçesinde merkez mahallesinde, Silahtar Ağa caddesinde bir camidir. Bu cami ve çevresi Sünbüli tekkesi idi. 1533'de Yavuz Sultan Selim kızı Şah Sultan Mimar Sinan'a yaptırdı. Cami türbesinde şeyh merkezzade Ahmet Efendi yatmaktadır.

Dikdörtgen planlı, taş-tuğla karışımlı duvarlı, kırma çatılı, üçer pencerelidir. Son cemaat yeri ahşap sütunludur. Harime tek kapıdan girilir, kıblenin karşısı mahfillidir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Şehzade Camisi

Şehzade Camisi


azehzade_camii.jpg


Şehzade Camisi

Şehzade Camii (Şehzade Mehmet Camii ya da Şehzadebaşı Camii olarak da bilinir), İstanbul'un Şehzadebaşı semtinde Mimar Sinan tarafından yapılmış olan cami. Kanuni Sultan Süleyman tarafından Saruhan valisi iken 1543'de 22 yaşında ölen oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırılmıştır. Camiyi 1543-1548 yılları arasında Mimar Sinan'a yaptırttı. Mimar Sinan'ın çıraklık eserimdir dediği camidir.

18,42 metrelik kubbesi 4 büyük yarım kubbeye yaslanır. Şadırvan avlusu 12 sütunda 16 kubbelidir. İkişer şerefeli çift minaresi vardır. İmaret ve medrese, tabhane, türbeler cami bahçesinde ve arka sokaktadır.

Şehzade türbesinin içi rengarenk çinilerle doludur. Ortadaki sandukada Şehzade Mehmed, sağında Şehzade Cihangir yatar, solunda Hümaşah Sultan. Şehzade türbesinin sol tarafında Rüstem Paşa'nın türbesi bulunur. Diğer şehzade türbeleri Vefa tarafındadır. Dış avluda İbrahim Paşa ile Destari Mustafa Paşa'nın türbeleri vardır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Şehzade Cihangir Camisi

Şehzade Cihangir Camisi

Şehzade Cihangir Camii

Beyoğlu, Pürtelaş mahallesinde, Cihangir yokuşundadır. İlk cami Kanuni Sultan Süleyman tarafından Şehzade Cihangir için Mimar Sinan'a yaptırılmıştı (1559). Sonra cami deprem ve yangınlarda defalarca yıkılıp yapılmış, en son 1889'da II. Abdülhamid yenilemiştir.

Bugünkü cami dikdörtgen planda, eğimli arazide kurulmuştur. İstinat duvarlı avlunun iki kapısı vardır. 14 m çaplı kubbenin 4 kemerinin köşeleri kulelidir. Kemer duvarları geniş yelpaze pencerelerle kaplıdır ve üst taraflar süslemelidir. Kubbe ve pandantifler kurşun kaplıdır.

Caminin çeşmesi duvara bitişiktir. Hazirede tekke şeyhi Hasan Cihangiri yatmaktadır. Doğu duvarında bir sarnıç ve kuzey duvarında bir mermer levha üzerinde kabartma işi bulunmaktadır.

Son cemaat yeri kapalı olup iki yanı kubbe, ortası çapraz tonozdur. Caminin iki köşesinde tek şerefeli ikiz minareleri vardır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Şişli Camisi

Şişli Camisi


Şişli Camii

İstanbul’un Şişli ilçesinde, Halaskargazi Caddesi ile Abidei Hürriyet Caddesi arasındaki adacıktadır. 1945’de yapımına başlanmış, 1949’da ibadete açılmıştır. Başmimarı Vasfi Egeli ve yardımcıları Fikri Santur, Nazimi Yanal, Vahan Kantarcı’dır (1).

Bir anakubbe ve etrafındaki üç yarım kubbesi, revaklı bir son cemaat yeri, anabinaya bitişik mukarnaslı bir şerefesi olan bir taş minaresi vardır. Caminin avlusunun etrafı duvarlarla çevrilidir ve üç kapıdan girilir. Geniş avlunun ortasında üzeri açık onikigen mermer bir şadırvan bulunmakta, caminin giriş kapısına merdivenlerden çıkılmaktadır. Avlunun içinde imam, müezzin, cami görevlileri odaları ve kütüphane, mihrap yönünde anayapının sol tarafındadır.

Caminin kabaralı giriş kapısı üzerindeki hat Hamid Aytaç’a (1891-1982) aittir. Caminin bütün hatları Hamid Aytaç, Macid Ayral, Halim Özyazıcı tarafından yazılmıştır.

Cami küfeki taşından yığma tekniğiyle yapılmıştır. İçeri girince orta yerde bir fıskiye ve yanlardaki mahfiller, ana ve alt tavanlardaki süslemeler dikkati çeker. Zemin gülpembe halıyla kaplıdır ve alttan ısıtılmaktadır. Mermer mihrap üzerinde vitraylı pencereler vardır.

Cami içinde sol tarafta tarihi bir Kabe örtüsü bulunmaktadır.Camide müezzin mahfeli,kadınlar ve erkekler mahfeli bulunuyor.



 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Rasim Paşa Camisi

Rasim Paşa Camisi


Rasim Paşa Camisi

Rasim Paşa Camii, Yeldeğirmeni Polis Karakolu yanındaki camii, Sultan Hamit’in Bahriye Nazırı Rasim Paşa tarafından 1902 yılında yaptırılmıştır. Duvarları kagir, çatısı ahşap, minaresi kagirdendir.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Kethuda Camisi

Kethuda Camisi

Kethuda Camisi

Kadıköy’ün en eski camii olarak düşünülen Kethuda Camii yaklaşık 450 yıl önce muhtemelen Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılmıştır. Üzerinde tarih yoktur. Fakat camiin yerinde bir tekke ve bir mescid olduğu Beyazıt Kethudası Mustafa Ağa tarafından tahminen 1550 yılında yapıldığı bilinemktedir. Kahya anlamına gelen kethuda bu yapının padişahın kahyasına ait olduğunu kanıtlar. 1952 yılında tamir edilip, 1989’da restorasyondan sonra minare yapılmıştır. Kadıköy Çarşısı’ndadır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Söğütlüçeşme Camisi

Söğütlüçeşme Camisi

Genel bilgiler

CAMİİ: SÖGÜTLÜ ÇEŞME CAMİİ
İLİ-İLÇESİ: İSTANBUL/KADIKÖY
MÜLKİYET DURUMU: TÜRKİYE ANITLAR DERNEGİ
CEMAAT KAPASİTESİ: 5000 KİŞİ
YAPTIRAN: TÜRKİYE ANITLAR DERNEGİ
YAPILIŞ TARİHİ: 1960
MİMARI: YÜK.MİM.İSTAPAN ARATAN-MİM.FEVZİ HASCAN
ADRESİ: SÖGÜTLÜÇEŞME CAD.NO 133 KADIKÖY İSTANBUL

Söğütlüçeşme Camisi

Kuşdili Camii de denir. İki minareli camiinin temeli 27 Temmuz 1963’te atılmıştır.

Tarihi

Türkiye anıtlar dernegi tarafından büyük şehir belediye başkanlıgından 1959 yılında satın alınan arsa üzerinde çevre halkının yardımları ile inşasına başlanılan cami 1963 yılında ibadete açılmıştır.

Mimari yapısı

Cami arası 2.388 m² büyüklügünde olup, caminin oturduğu alan 1.500 m² dir. Caminin altında pasaj vardır. Cami,Selçuklu-Osmanlı mimari tarzında inşa edilmiş ve fakat kubbe dayanakları kare şeklinde yapılmıştır. Yan mahfelerin üstü yay şeklinde ki kemerlere geçilmiş ve köşelere dört adet ufak kubbe yerleştirilmiştir. Son cemaat mahallinde de iki sıra bulunan caminin minare ve dış cephesi küfeki taşı ile kaplanmıştır. Minaredeki taşlar zamanla bozulmaları nedeniyle sökülmüş, kuvvetlendirme yapılarak tek şerefeye dönüştürülmüştür. Camide yan ve arkada bayanlar mahfeli vardır. Caminin iç tezyinatı ve çini döşemesi yapılmıştır. Kalorifer sistemi mevcuttur.

Müştemilatı

Caminin bahçesinde kubbeli şadırvan ve cenaze namazına gelen cemaat için bekleme salonu, konferans salonu ile din görevlileri için mekanlar vardır. Şadırvan ve tuvalet alt katta bulunmaktadır. Din görevlileri ve dernek yönetimi için iki ayrı bina bulunur.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Emir Buhari Camisi

Emir Buhari Camisi

Emir Buhari Camisi

Emir Buhari Camii, İstanbul'da Edirnekapı'daki cami. Cami ve tekkenin vakfiyesi 1530'dur. Emir Buhari adına Kanuni Süleyman inşa ettirmiştir. Halveti tekkesi idi. Kagir yapının mimarı Mimar Sinan'dır. 1853'de cami yenilenmiş, 1942'de yıkılmıştı. Tuğla minaresi, ahşap iki katlı harimi ve mezarlığı vardır.
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,869
Tepkime puanı
37
Şakirin Camisi

Şakirin Camisi



Şakirin Camisi


Şakirin Camii, İstanbul’un Üsküdar semtinde, Karacaahmet Mezarlığı girişinde yer alan; 7 Mayıs 2009 gününde hizmete açılmış camidir.

Türkiye’nin en modern camisi olarak kabul edilmektedir. Şakirin ailesi tarafından inşa ettirilmiştir. Mimari proje tasarımını Hüsrev Tayla’nın yaptığı yapı, iç dekorasyonunu mimar Zeynep Fadıllıoğlu ‘nun yapması nedeniyle “bir kadın tarafından tasarlanmış ilk cami” olarak tanınır .

Caminin adı, Arapça “müteşekkir” anlamına gelir. 3 tarafı camla çevrili cami, 3000 metrekeare zemine kurulu, toplam alan büyüklüğü 10bin metrekare, kapasitesi 500 kişi. Her biri 35 m yüksekliğinde iki minaresi vardır.

İstanbul şehrinin Anadolu yakasındaki protokol camisi olma işlevi kazanacağı düşünülmektedir.

Yapımında emeği geçen sanatçılar



Nakkaş-mimar Semih İrteş, hat sanatçısı Hüseyin Kutlu, ressam Tayfun Erdoğmuş, cam-vitray sanatçısı Orhan Koçan, mimar-ressam Kadir Akorak, su heykeltraşı William Pye, ışıklandırma Arnold Chan (isometrix), cam sanatçısı Nahide Büyükkaymakçı, metal-demir-gümüş sanatçısı Kaya Kalaycı

Yapılış öyküsü


Semiha Şakir'in vefat edip Karacaahmet Mezarlığı'na gömülmesinin ardından Karacaahmet Camisi'nin yetersiz olduğunu düşünen çocukları, anne-babaları İbrahim ve Semiha Şakir anısına Karacahmet’e yeni bir cami yaptırma kararı aldılar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin sağladığı arazi üstünde, Semiha Şakir Vakfı aracılığıyla 2005-2009 yılları arasında Şakirin Camisi’ni inşa ettirdiler.
 
Üst Alt