Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
İslam Büyükleri/Allah Dostları
Yunus Emre
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Turab" data-source="post: 46593" data-attributes="member: 2"><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"> <strong>Yunus Emre</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"></span></span> <span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Tasavvuf ehli ve halk şâiri. Hayâtı ve kimliği hakkında kesin mâlûmat yoktur. Şiirleri, asırlar boyunca zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız bizde değil, birçok ülkelerde de alâka uyandırmış bulunan müstesnâ bir şahsiyettir. 80 sene kadar yaşadığı, Eskişehir’in Mihalıçcık kazâsına bağlı Yûnus Emre köyünde, 1320 (H.720) senesinde vefât ettiği ve buraya defnedildiği kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır. Vefâtı için başka târihler ve başka yerler de bildirilmektedir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çocukluğu hakkında bilgi olmayan Yûnus Emre, bir işâret üzerine genç yaşta Tapduk Emre’nin yanına gitti. Otuz seneden fazla onun hizmetinde bulundu ve ondan feyz aldı. Hattâ bâzı kaynaklar, Tapduk Emre’nin kızını Yûnus Emre’ye verdiğini, hem talebesi, hem de dâmâdı olduğunu kaydetmektedir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre, Tapduk Emre'nin hizmetinde bulunurken, mânevî âleminde bir ilerleme olmadığını zannederek, üzüntüsünden dağlara, kırlara düştü. Yolculuğunda bir gün iki kimseye rastladı. Onlarla arkadaş oldu. Her öğün bunlardan biri duâ eder, duâlarının bereketi ile bir sofra yemek gelirdi. Duâ sırası Yûnus Emre’ye geldi. O da duâ etti. Duâda, “Yâ Rabbî benim yüzümü kara çıkarma! Arkadaşlarım kimin hürmetine duâ ettiyse, onun hürmetine duâmı kabûl et!” dedi. Duâ bitince, iki sofra yemek geldi. Arkadaşları; “Kimin yüzü suyu hürmetine duâ ettin?” diye sordular. Yûnus Emre; “Önce siz söyleyin.” dedi. Arkadaşları da; “Biz, Tapduk Emre’nin kapısında hizmet eden Yûnus’un hürmetine diye duâ ettik.” dediler. Bunun üzerine Yûnus Emre durumunu anlayıp, tekrar Tapduk Emre’nin yanına döndü ve kapısının önüne yattı. Tapduk Emre’nin gözleri görmüyordu. Kapının önüne varıp, ayağı bir şeye takılınca; “Bu bizim Yûnus değil mi?” diye sordu ve onu kabûl etti. O andan îtibâren Yûnus Emre, halkın dillerinden düşüremediği ilâhileri söylemeye başladı.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Senelerce hocasına dağdan odun taşıdı. Getirdiği odunlar ip gibi düzgün idi. Hocası; “Ey Yûnus, bu ne iştir? Hiç eğri odun getirmiyormuşsun.” buyurunca; “Efendim, bu kapıya eğri odun yakışmaz.” cevâbını verdi.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Anadolu ve diğer Türk illerinde çok sevilen Yûnus Emre’den başka bu sevgi, saygı ve hayranlık için başka bir örnek yok gibidir. Her bakımdan milletimizi birbirine bağlayan mânevî bir toplayıcılığı vardır. Onda, toplumumuzun iç yapısındaki aynı hisler, duygular ve değer yargıları bulunmaktadır. Onu unutturmayan sebep budur. Anadolu’da Yûnus Emre’nin Dîvân’ının bulunmadığı, ilâhîlerinin okunmadığı ev yok gibidir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre, şiirlerini arûzla ve daha çok hece vezniyle yazmıştır. Şiirleri açık, derin mânâlı, samîmî ve heyecanlıdır. İlâhî aşk, varlık, yokluk, hayat, ölüm meseleleri ve bunlara bağlı olarak, dünyânın fânîliği gibi meseleleri en iyi şekilde şiirle anlatmıştır.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre’yi aynı yolda tâkib eden birkaç şâir daha görülmüştür. Bunlardan bilinenlerden ikisi; “Âşık Yûnus” ve “Derviş Yûnus”tur. Yunus Emre’nin en önemli tâkipçisi olan Âşık Yûnus Bursa’lı olup, 1430 (H.843) yılında vefât etmiştir. Her iki şâirin şiirlerini birbirlerinden ayırmak zordur. Yûnus Emre, Celâleddîn-i Rûmî'nin sohbetlerinde bulunmuştur. Bu sohbetlerin, yetişmesinde büyük rolü olmuştur.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre’de günü birlik konulara rastlanmaz; geçim endişesi, âile sıkıntısı, evlât acısı, yakınlarının şahsî ve âilevî meselelerine hemen hemen hiç yer vermez. O, insanlığın umûmî kader çizgisi üzerinde durmuştur. Bunlar; kabir, ömrün geçişi, ölüm, Allahü teâlâya îmân ve yalvarma, dînî esaslar, insanın yalnızlığı, aşk, nasîhatler ve hayâtın gâyesi gibi insanlığa has meselelerdir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Her yerde, her seste, her renkte, her zaman Allahın varlığını idrâk eden Yûnus Emre, bu dilsiz varlıkların büyük tanıtışındaki gizli dilin hayrânıdır.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm ile bütün yakınlarının, dört halîfenin, hazret-i Peygamberin soyundan gelenlerin, bütün İslâm âlimlerinin ezelî âşığıdır. Hiçbir bâtıl cereyana kapılmadığı gibi, onlar karşısında ahlâkî nizâmı, din sevgisini ve gerçek tasavvufu koruyan kültür ve sanat seddi olmuştur. İhlâs ile, her şeyi Allah rızâsı için yapmayı her zaman söylemiştir. Yûnus Emre için "Dervişlik", herkese faydalı olmak ülküsüdür. Şiirlerinde tembelliği, tufeyli ve faydasız olmayı kınamıştır.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><strong>Şerîat, tarîkat yoldur varana,</strong></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><strong>Hakîkat, mârifet andan içerü.</strong></span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">diye, hakîkî tasavvufu da o târif etmişitir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">1408 yılında Osmanlı Türklerine esir düşen ve Anadolu’da 20 yıl kadar kalmış olan Mülbacher isimli bir yabancı, Yûnus Emre’ye âit şiirleri, ilâhileri duymuş, öğrenmiştir. Memleketine döndüğünde, Yûnus Emre’nin şahsiyetinde İslâmı anlatmış, kitaplar yayınlamış, yazılar yazmıştır. Büyük ün sâhibi Avusturyalı târihçi Hammer de, Yûnus Emre’ye âit şiirler ve ilâhilere yer vermiş, bundan sonra da Batı ülkelerinde Yûnus ismi çok yaygınlaşmıştır.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Eserleri: Yûnus Emre’nin bilinen iki eseri vardır: 1) Risâlet-ün-Nushiyye: Mesnevî şeklinde arûz (Fâilâtün Fâilâtün Fâilün) vezniyle yazılmış, tasavvufî, ahlâkî, dînî bir eserdir. Anadolu’da başlayan Türk Edebiyâtında görülen ilk nasihatnâmedir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">2) Dîvân: Yûnus Emre Dîvânı’nın birçok yazma nüshaları vardır. Fakat bu dîvândaki bütün şiirlerin Yûnus Emre’nin olduğu söylenemez. Yûnus tarzında, daha sonraki şâirlerin yazdığı şiirler de karışmıştır. Taş basması nüshaları da vardır. Yûnus Dîvânı yine Anadolu’da başlayan Türk edebiyâtının ilk dîvânı durumundadır.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre’nin şiirlerinden;</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">DOLAP</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Benim adım dertli dolap,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Suyum akar yalap yalap,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Böyle emreylemiş Çalap,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ben bir dağın ağacıyım,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ne tatlıyım ne acıyım,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ben Mevlâya duâcıyım,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Beni bir dağda buldular,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Kolum kanadım kırdılar,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dolaba lâyık gördüler,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dağdan kestiler bezenim,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bozuldu türlü düzenim,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ben bir usanmaz ozanım,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Şol dülgerler beni yondu,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Her âzâm yerine kondu,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bu iniltim Hak'dan geldi,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Suyum alçaktan çekerim,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dönüp yükseğe dökerim,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Görün beni neler çekerim,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus bunda gelen gülmez,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Kişi murâdına ermez,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bu fânîde kimse kalmaz,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Derdim vardır inilerim.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">MEVLÂM</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dağlar ile taşlar ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çağırayım Mevlâm seni.</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Seherlerde kuşlar ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çağırayım Mevlâm seni.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Sular dibinde mâhiyle,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Sahrâlarda âhû ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Abdal olup yâ Hû ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çağırayım mevlâm seni.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Gökyüzünde Îsâ ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Tûr Dağında Mûsâ ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Elindeki asâ ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çağırayım Mevlâm seni.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus okur diller ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ol kumru bülbüller ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Hakkı seven kullar ile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çağırayım Mevlâm seni.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">HİÇ ÇÜRÜMEMİŞTİ</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ankara-Eskişehir demiryolunun kenarında bulunan türbesi, 1948’de yolun genişletilmesi için kaldırılmak istendi. Fakat bir türlü bu işte muvaffak olunamadı. Hattâ bir defâsında, döşenen rayların sökülüp, sekiz metre geriye atıldığı görüldü. Bunun üzerine Yûnus Emre için bir türbe yapılıp, kabrinin oraya nakline karar verildi. Yûnus Emre’nin yeni kabri, eskisinden 100 m kadar ileride bir tepecikte yapıldı. Yeni kabrine taşıyacak beş kişilik heyet, kimseye haber vermeden ve hiçbir merâsim yapmadan çalışacaktı. Karar verildiği üzere hareket edildi. Yalnız ertesi gün, Yûnus Emre’nin çevresine dâvetsiz, ilânsız otuz binden fazla insan kalabalığı toplandı.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre’nin kabri îtinâ ile açıldı. Bedeni, 700 seneden beri hiç bozulmamış bir hâlde, bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üstünde, rahat bir şekilde uzanmış yatıyor görüldü. Mübârek bedeni oradan alındı, tabuta kondu ve kalabalığın elleri üzerinde, 100 metrelik mesâfe tam üç saatte katedildi. Yeni mezarına defnedildi. Yûnus Emre’nin vasıyeti şu idi:</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">“Beni hocamın türbesinde, giriş yolu üzerine gömsünler!” Bundan murâdı, şeyhini ziyârete gelenlerin, kendisini çiğneyip de geçmeleriydi. Bu, hocasına ne ölçüde bağlı olduğunu göstermektedir.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İŞ HİZMETTE</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus Emre, mânevî, bir işâret alarak,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Vardı Tapduk Emre'nin hizmetine koşarak.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Otuz yıl hizmet edip, zannetti ki, kendinde,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İlerleme olmadı, mânevî âleminde.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Üzüntüden kendini, atıverdi dağlara,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Baş açık, yalın ayak, dolaşırken bir ara,</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Bir gün iki kişiye, rastladı birden bire,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Onları çok severek, dost oldu onlar ile.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yemek vakti gelince, duâ etti birisi,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O anda indi gökten, yemek dolu bir tepsi.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Üçü de yiyip içip, şükrettiler Allah'a,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Akşam vakti öbürü, duâ etti bir daha.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yine aynı şekilde, bir tepsi indi gökten,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Öyle ki bu yemekler, nefisti ötekinden.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Üçüncüde Yûnus'a dönerek o müminler;</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">"Sıra sende, şimdi de, sen duâ et." dediler.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O zaman Yûnus Emre, kaldırdı ellerini,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dedi ki: "Yâ İlâhî, mahcup eyleme beni.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Onlar kimin ismiyle, duâ ettiler ise,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O zâtın hürmetine, bir sofra gönder bize."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Duâsı biter bitmez, baktılar biraz sonra,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">İndi gökten bu sefer, daha büyük bir sofra.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dediler: "Ey arkadaş, nasıl oldu bu öyle,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Sen kimin hürmetine, duâ ettin ki böyle?"</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dedi ki: "Siz söyleyin, siz nasıl ederdiniz?</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Siz kimin yüzü suyu, hürmetine derdiniz?"</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dediler: "Taptuk Emre, yanında hizmet yapan,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus'un hürmetine, istiyorduk her zaman."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus bunu duyunca, dergâha döndü yine,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yattı Taptuk Emre'nin, kapısının önüne.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O zaman hocasının, görmüyordu gözleri,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Evde, el yordamıyla, yürüyordu ekseri.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Çıkıyorken, ayağı, takılınca bir şeye,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dedi: "Bizim Yûnus mu, gelip yatmış eşiğe."</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Ve elinden tutarak, kaldırdı onu yerden,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus, Yûnusluğunu, kazanmıştı o günden.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Dağdan odun taşırdı, yıllarca o dergâha,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">O mânevî kapıdan, ayrılmadı bir daha.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Yûnus unutulmadı, yüzyıllar geçse bile,</span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px">Zîrâ hizmet etmişti, üstâdına zevk ile.</span></span></p><p></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>1) Şakâyik-ı Nu’mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.78</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>2) Nefehât-ül-Üns; s.691</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>3) Rehber Ansiklopedisi; c.18, s.224</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (50. Baskı) s.1163</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>5) Faruk K.Timurtaş, Yûnus Dîvânı</em></span></span></p><p><span style="font-family: 'Verdana'"><span style="font-size: 10px"><em>6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.157</em></span></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Turab, post: 46593, member: 2"] [FONT=Verdana][SIZE=2] [B]Yunus Emre[/B] [/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Tasavvuf ehli ve halk şâiri. Hayâtı ve kimliği hakkında kesin mâlûmat yoktur. Şiirleri, asırlar boyunca zevkle ve hayranlıkla okunmuş, yalnız bizde değil, birçok ülkelerde de alâka uyandırmış bulunan müstesnâ bir şahsiyettir. 80 sene kadar yaşadığı, Eskişehir’in Mihalıçcık kazâsına bağlı Yûnus Emre köyünde, 1320 (H.720) senesinde vefât ettiği ve buraya defnedildiği kaynakların tetkikinden anlaşılmaktadır. Vefâtı için başka târihler ve başka yerler de bildirilmektedir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çocukluğu hakkında bilgi olmayan Yûnus Emre, bir işâret üzerine genç yaşta Tapduk Emre’nin yanına gitti. Otuz seneden fazla onun hizmetinde bulundu ve ondan feyz aldı. Hattâ bâzı kaynaklar, Tapduk Emre’nin kızını Yûnus Emre’ye verdiğini, hem talebesi, hem de dâmâdı olduğunu kaydetmektedir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre, Tapduk Emre'nin hizmetinde bulunurken, mânevî âleminde bir ilerleme olmadığını zannederek, üzüntüsünden dağlara, kırlara düştü. Yolculuğunda bir gün iki kimseye rastladı. Onlarla arkadaş oldu. Her öğün bunlardan biri duâ eder, duâlarının bereketi ile bir sofra yemek gelirdi. Duâ sırası Yûnus Emre’ye geldi. O da duâ etti. Duâda, “Yâ Rabbî benim yüzümü kara çıkarma! Arkadaşlarım kimin hürmetine duâ ettiyse, onun hürmetine duâmı kabûl et!” dedi. Duâ bitince, iki sofra yemek geldi. Arkadaşları; “Kimin yüzü suyu hürmetine duâ ettin?” diye sordular. Yûnus Emre; “Önce siz söyleyin.” dedi. Arkadaşları da; “Biz, Tapduk Emre’nin kapısında hizmet eden Yûnus’un hürmetine diye duâ ettik.” dediler. Bunun üzerine Yûnus Emre durumunu anlayıp, tekrar Tapduk Emre’nin yanına döndü ve kapısının önüne yattı. Tapduk Emre’nin gözleri görmüyordu. Kapının önüne varıp, ayağı bir şeye takılınca; “Bu bizim Yûnus değil mi?” diye sordu ve onu kabûl etti. O andan îtibâren Yûnus Emre, halkın dillerinden düşüremediği ilâhileri söylemeye başladı.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Senelerce hocasına dağdan odun taşıdı. Getirdiği odunlar ip gibi düzgün idi. Hocası; “Ey Yûnus, bu ne iştir? Hiç eğri odun getirmiyormuşsun.” buyurunca; “Efendim, bu kapıya eğri odun yakışmaz.” cevâbını verdi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Anadolu ve diğer Türk illerinde çok sevilen Yûnus Emre’den başka bu sevgi, saygı ve hayranlık için başka bir örnek yok gibidir. Her bakımdan milletimizi birbirine bağlayan mânevî bir toplayıcılığı vardır. Onda, toplumumuzun iç yapısındaki aynı hisler, duygular ve değer yargıları bulunmaktadır. Onu unutturmayan sebep budur. Anadolu’da Yûnus Emre’nin Dîvân’ının bulunmadığı, ilâhîlerinin okunmadığı ev yok gibidir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre, şiirlerini arûzla ve daha çok hece vezniyle yazmıştır. Şiirleri açık, derin mânâlı, samîmî ve heyecanlıdır. İlâhî aşk, varlık, yokluk, hayat, ölüm meseleleri ve bunlara bağlı olarak, dünyânın fânîliği gibi meseleleri en iyi şekilde şiirle anlatmıştır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre’yi aynı yolda tâkib eden birkaç şâir daha görülmüştür. Bunlardan bilinenlerden ikisi; “Âşık Yûnus” ve “Derviş Yûnus”tur. Yunus Emre’nin en önemli tâkipçisi olan Âşık Yûnus Bursa’lı olup, 1430 (H.843) yılında vefât etmiştir. Her iki şâirin şiirlerini birbirlerinden ayırmak zordur. Yûnus Emre, Celâleddîn-i Rûmî'nin sohbetlerinde bulunmuştur. Bu sohbetlerin, yetişmesinde büyük rolü olmuştur.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre’de günü birlik konulara rastlanmaz; geçim endişesi, âile sıkıntısı, evlât acısı, yakınlarının şahsî ve âilevî meselelerine hemen hemen hiç yer vermez. O, insanlığın umûmî kader çizgisi üzerinde durmuştur. Bunlar; kabir, ömrün geçişi, ölüm, Allahü teâlâya îmân ve yalvarma, dînî esaslar, insanın yalnızlığı, aşk, nasîhatler ve hayâtın gâyesi gibi insanlığa has meselelerdir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Her yerde, her seste, her renkte, her zaman Allahın varlığını idrâk eden Yûnus Emre, bu dilsiz varlıkların büyük tanıtışındaki gizli dilin hayrânıdır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre, Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâm ile bütün yakınlarının, dört halîfenin, hazret-i Peygamberin soyundan gelenlerin, bütün İslâm âlimlerinin ezelî âşığıdır. Hiçbir bâtıl cereyana kapılmadığı gibi, onlar karşısında ahlâkî nizâmı, din sevgisini ve gerçek tasavvufu koruyan kültür ve sanat seddi olmuştur. İhlâs ile, her şeyi Allah rızâsı için yapmayı her zaman söylemiştir. Yûnus Emre için "Dervişlik", herkese faydalı olmak ülküsüdür. Şiirlerinde tembelliği, tufeyli ve faydasız olmayı kınamıştır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][B]Şerîat, tarîkat yoldur varana,[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][B]Hakîkat, mârifet andan içerü.[/B][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]diye, hakîkî tasavvufu da o târif etmişitir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]1408 yılında Osmanlı Türklerine esir düşen ve Anadolu’da 20 yıl kadar kalmış olan Mülbacher isimli bir yabancı, Yûnus Emre’ye âit şiirleri, ilâhileri duymuş, öğrenmiştir. Memleketine döndüğünde, Yûnus Emre’nin şahsiyetinde İslâmı anlatmış, kitaplar yayınlamış, yazılar yazmıştır. Büyük ün sâhibi Avusturyalı târihçi Hammer de, Yûnus Emre’ye âit şiirler ve ilâhilere yer vermiş, bundan sonra da Batı ülkelerinde Yûnus ismi çok yaygınlaşmıştır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Eserleri: Yûnus Emre’nin bilinen iki eseri vardır: 1) Risâlet-ün-Nushiyye: Mesnevî şeklinde arûz (Fâilâtün Fâilâtün Fâilün) vezniyle yazılmış, tasavvufî, ahlâkî, dînî bir eserdir. Anadolu’da başlayan Türk Edebiyâtında görülen ilk nasihatnâmedir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]2) Dîvân: Yûnus Emre Dîvânı’nın birçok yazma nüshaları vardır. Fakat bu dîvândaki bütün şiirlerin Yûnus Emre’nin olduğu söylenemez. Yûnus tarzında, daha sonraki şâirlerin yazdığı şiirler de karışmıştır. Taş basması nüshaları da vardır. Yûnus Dîvânı yine Anadolu’da başlayan Türk edebiyâtının ilk dîvânı durumundadır.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre’nin şiirlerinden;[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]DOLAP[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Benim adım dertli dolap,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Suyum akar yalap yalap,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Böyle emreylemiş Çalap,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ben bir dağın ağacıyım,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ne tatlıyım ne acıyım,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ben Mevlâya duâcıyım,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Beni bir dağda buldular,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Kolum kanadım kırdılar,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dolaba lâyık gördüler,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dağdan kestiler bezenim,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bozuldu türlü düzenim,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ben bir usanmaz ozanım,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Şol dülgerler beni yondu,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Her âzâm yerine kondu,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bu iniltim Hak'dan geldi,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Suyum alçaktan çekerim,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dönüp yükseğe dökerim,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Görün beni neler çekerim,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus bunda gelen gülmez,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Kişi murâdına ermez,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bu fânîde kimse kalmaz,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Derdim vardır inilerim.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]MEVLÂM[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dağlar ile taşlar ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çağırayım Mevlâm seni.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Seherlerde kuşlar ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çağırayım Mevlâm seni.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Sular dibinde mâhiyle,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Sahrâlarda âhû ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Abdal olup yâ Hû ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çağırayım mevlâm seni.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Gökyüzünde Îsâ ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Tûr Dağında Mûsâ ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Elindeki asâ ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çağırayım Mevlâm seni.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus okur diller ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ol kumru bülbüller ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Hakkı seven kullar ile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çağırayım Mevlâm seni.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]HİÇ ÇÜRÜMEMİŞTİ[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ankara-Eskişehir demiryolunun kenarında bulunan türbesi, 1948’de yolun genişletilmesi için kaldırılmak istendi. Fakat bir türlü bu işte muvaffak olunamadı. Hattâ bir defâsında, döşenen rayların sökülüp, sekiz metre geriye atıldığı görüldü. Bunun üzerine Yûnus Emre için bir türbe yapılıp, kabrinin oraya nakline karar verildi. Yûnus Emre’nin yeni kabri, eskisinden 100 m kadar ileride bir tepecikte yapıldı. Yeni kabrine taşıyacak beş kişilik heyet, kimseye haber vermeden ve hiçbir merâsim yapmadan çalışacaktı. Karar verildiği üzere hareket edildi. Yalnız ertesi gün, Yûnus Emre’nin çevresine dâvetsiz, ilânsız otuz binden fazla insan kalabalığı toplandı.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre’nin kabri îtinâ ile açıldı. Bedeni, 700 seneden beri hiç bozulmamış bir hâlde, bir eli yüzünde, bir eli kalbinin üstünde, rahat bir şekilde uzanmış yatıyor görüldü. Mübârek bedeni oradan alındı, tabuta kondu ve kalabalığın elleri üzerinde, 100 metrelik mesâfe tam üç saatte katedildi. Yeni mezarına defnedildi. Yûnus Emre’nin vasıyeti şu idi:[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]“Beni hocamın türbesinde, giriş yolu üzerine gömsünler!” Bundan murâdı, şeyhini ziyârete gelenlerin, kendisini çiğneyip de geçmeleriydi. Bu, hocasına ne ölçüde bağlı olduğunu göstermektedir.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İŞ HİZMETTE[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus Emre, mânevî, bir işâret alarak,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Vardı Tapduk Emre'nin hizmetine koşarak.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Otuz yıl hizmet edip, zannetti ki, kendinde,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İlerleme olmadı, mânevî âleminde.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Üzüntüden kendini, atıverdi dağlara,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Baş açık, yalın ayak, dolaşırken bir ara,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Bir gün iki kişiye, rastladı birden bire,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Onları çok severek, dost oldu onlar ile.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yemek vakti gelince, duâ etti birisi,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O anda indi gökten, yemek dolu bir tepsi.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Üçü de yiyip içip, şükrettiler Allah'a,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Akşam vakti öbürü, duâ etti bir daha.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yine aynı şekilde, bir tepsi indi gökten,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Öyle ki bu yemekler, nefisti ötekinden.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Üçüncüde Yûnus'a dönerek o müminler;[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]"Sıra sende, şimdi de, sen duâ et." dediler.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O zaman Yûnus Emre, kaldırdı ellerini,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dedi ki: "Yâ İlâhî, mahcup eyleme beni.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Onlar kimin ismiyle, duâ ettiler ise,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O zâtın hürmetine, bir sofra gönder bize."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Duâsı biter bitmez, baktılar biraz sonra,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]İndi gökten bu sefer, daha büyük bir sofra.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dediler: "Ey arkadaş, nasıl oldu bu öyle,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Sen kimin hürmetine, duâ ettin ki böyle?"[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dedi ki: "Siz söyleyin, siz nasıl ederdiniz?[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Siz kimin yüzü suyu, hürmetine derdiniz?"[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dediler: "Taptuk Emre, yanında hizmet yapan,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus'un hürmetine, istiyorduk her zaman."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus bunu duyunca, dergâha döndü yine,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yattı Taptuk Emre'nin, kapısının önüne.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O zaman hocasının, görmüyordu gözleri,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Evde, el yordamıyla, yürüyordu ekseri.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Çıkıyorken, ayağı, takılınca bir şeye,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dedi: "Bizim Yûnus mu, gelip yatmış eşiğe."[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Ve elinden tutarak, kaldırdı onu yerden,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus, Yûnusluğunu, kazanmıştı o günden.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Dağdan odun taşırdı, yıllarca o dergâha,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]O mânevî kapıdan, ayrılmadı bir daha.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Yûnus unutulmadı, yüzyıllar geçse bile,[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2]Zîrâ hizmet etmişti, üstâdına zevk ile.[/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]1) Şakâyik-ı Nu’mâniyye Tercümesi (Mecdî Efendi); s.78[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]2) Nefehât-ül-Üns; s.691[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]3) Rehber Ansiklopedisi; c.18, s.224[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]4) Tam İlmihâl Seâdet-i Ebediyye; (50. Baskı) s.1163[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]5) Faruk K.Timurtaş, Yûnus Dîvânı[/I][/SIZE][/FONT] [FONT=Verdana][SIZE=2][I]6) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.13, s.157[/I][/SIZE][/FONT] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Sahabe,Tabiin ve Evliyalar
İslam Büyükleri/Allah Dostları
Yunus Emre
Üst
Alt