Vesveseden kurtuluş çaresi

  • Konuyu başlatan arzuuu
  • Başlangıç tarihi
A

arzuuu

Kayıtsız
Misafir
Vesveseden kurtuluş çaresi nedir? Vesveseden nasıl kurtulacağız?
Selamün aleyküm benim vesvese sorunum var dini konularda. Allahla ilgili konularda oluyor, kendimi çok kötü hissediyorum.

Cevap: Birinde vesvese olması o kişinin imanlı olduğuna işarettir. Çünkü Boş eve hırsız girmez. Şeytan sizde bir iman hazinesi görmüş ki kapınızı çalıyor sizi huzursuz etmek istiyor.

Vesvese yolunuzdaki ufak tefek zararsız engellere benzer.
Yolunuzdan dönmenize deyecek şeyler değildir ve kesinlikle geçicidir. Ufak şeylere kafa yorarak onları büyütmek yanlıştır. Vesveseye ehemmiyet vererek onları kafamızda büyütürsek şeytana yardımcı olmuş oluruz. Vesveseye ehemmiyet vermezsek bir süre sonra kaybolacağını görürüz.

Vesveseyi hem şeytan hem de insanın kendi nefsi verebilir. Ama unutmayın ki bunları siz söylemiyorsunuz ve herşeyi hakkıyla bilen Allah elbette bunu çok iyi biliyor. Kaf Suresi 16. Ayette mealen şöyle buyuruluyor: "Ve hiç şüphesiz, insanı (biz) yarattık ve nefsinin/duygusunun ona ne vesvese ver(ip düşündür)düğünü biliriz. (Çünkü ilmimizle) biz ona şahdamarından (kendisinden) daha yakınız."
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
Selamun Aleykum Hosgeldiniz Kardesim...
Öyle anlar olur ki, insanın içinden, imanı sarsmaya, kutsal değerleri gözden düşürmeye çalışan rahatsız edici düşünceler geçer.
Bazen de yapılan bir ibadetin, hayırlı bir işin gereğince yapılmadığına, kabul görmeyeceğine dair kuruntular oluşur. Şeytan tarafından kalbe atılan bütün bu şüphe ve kuruntulara vesvese denir.
Hiçbir değeri olmayan, üzerinde durulması gereksiz, boş ve geçici düşüncelerdir bunlar.

Vesvese vermekten başka bir gücü olmayan şeytan, daima müminlerle uğraşır.
Eğer inanmayanlar ve münafıklar, 'bizde vesvese yoktur' diyorlarsa, bu doğru. Çünkü onlarda ahiret, tevbe, zikir, salih amel endişesi yok ki, şeytan onları kendi tarafına çekmek için bir çaba harcasın.
Şeytanın her türlü düşmanlığına rağmen, mümin, kalbine gelen vesveseden korkmaz, önemsemez ve Allah'a yönelip sığınırsa, vesvesenin ona hiçbir zararı olmaz. Hatta vesveseye uymadığı, Allah'a yöneldiği için sevap bile kazanır.

Rasulullah (A.S.) Efendimiz, nefis ve şeytandan kaynaklanan kötü düşüncelerin, konuşulmadığı ve onlarla amel edilmediği müddetçe insana bir zarar vermediğini ve affedildiğini müjdeliyor. (Buharî, Müslim)

Ashaptan bazıları Allah Rasulüne (A.S.) gelerek:

"Yâ Rasulallah! (Allah, ahiret, iman ve İslâm'a dair) kalbimize öyle düşünceler geliyor ki, gökten düşüp parçalanmak onları söylemekten daha iyidir. Bunun sebebi nedir?"diye sordular. Efendimiz (A.S.):

"Bu sırf imandır; sizde bulunan imanın alâmetidir."buyurdu. (Müslim, Nesai, ) Yani, "siz Allah'a ve ahirete yöneldiğiniz için, şeytan vesvese ile kalbinizi karıştırmaya, içindeki iman cevherini çalmaya çalışıyor. Endişe etmeyin, bu sizin mümin olduğunuzun alametidir."buyurdular.

Vesvese bazen ölüm ve ahiret halleri hakkında gelir. Bazen peygamberler, bazen melekler, bazen de manevi haller hakkında gelir. Bazen geçim ve rızık konusunda kalbe türlü korku ve endişeler atılır. Şeytan, bununla mü'minlerin Allahu Teala'ya itimadını sarsmak ister. Bazen şeytan günahları güzel gösterir, ibadetleri ihmal ettirir, Allah'ın rahmetine güvendirir, tevbeyi geciktirir. Bütün bunlar birer vesvesedir ve hiç birisine kıymet vermemelidir.

Vesveseden Nasıl Korunmalıyız?

Mümin her duyduğuna inanmaz; her sese yönelmez. Hele duyduklarını değerlendirmeden katiyyen harekete geçmez. Kalbe gelen düşünceler de dinin helâl ve haramını bildiren hükümlerle ölçülür; onlar helâl ve hayır ise alınır, haram ve kötü ise bırakılır.

Şeytanın vesvese vermek için birçok yolu ve şekli var. Kendisi müminin kalbini çelemezse, insanların içinden seçtiği yardımcıları ile bunu başarmak ister. O, bunun için yemin etmiştir. İnsan ve cin şeytanlarından gelen bütün fısıltı, fikir ve davetleri tanımak için her mü'minin dinin esaslarını bilmesi gerekir. Cahil insan şeytanın maskarası olur, helâli haramı birbirine karıştırır; hurafeye din diye sarılır. Şeytan da onu istediği gibi kullanır.

Vesvese anında Allahu Teala'yı zikretmek, şeytana karşı en büyük siperdir. Çünkü Allahu Tealâ: "Şüphesiz, muttaki olanlara şeytandan bir vesvese geldiğinde, (Allah'ı hatırlayıp, geleni) iyice düşünürler ve onun (rahmanî mi, şeytanî mi olduğunu) hemen anlayıverirler."(A'raf/201) buyuruyor.

Rasulullah (A.S.) Efendimiz:

"Şeytan sizden birisine gelir ve: 'Yeri kim yarattı, göğü kim yarattı, şunu kim yarattı, bunu kim yarattı?' diye sorar. Kul da hepsine: 'Allah yarattı' diye cevap verir. Sonunda: 'Peki, Allah'ı kim yarattı?' diye kalbe bir soru atar. İçinde böyle bir soru bulan kimse, onun şeytandan olduğunu bilsin, hemen soruya son versin, Euzu besmele çekip Allah'a sığınsın ve: 'Ben Allah'a ve O'nun peygamberlerine iman ettim' desin."buyuruyor (Buhari, Müslim)

Eğer benzeri soruları insanlar sorarsa yine aynı şekilde davranmalı ve onlara karşı: "Allah birdir. O hiç kimseye muhtaç değildir. Doğurmamış, doğurulmamıştır. Hiçbir şey Ona denk değildir."manasındaki İhlas Suresi'ni okumalıdır.

Şeytan bütün yardımcılarıyla birlikte bize saldırdıkça, biz de Yüce Rabbimiz'e kaçmalı, zikredip O'na yalvarmalıyız. Felâk ve Nas Sureleri bize bunu öğretiyor. Allahu Tealâ, Nâs Suresi'nde şeytanı "hannas"olarak tanıtıyor. Hannas, kalbi boş bulunca ona saldıran, kalb zikre geçince de hemen sinip kaçan demektir.

Rasulullah (A.S.) Efendimiz: "Sizden her birinizin bir şeytanı vardır."diye buyurunca Ashab-ı Kiram soruyor: "Sizin de şeytanınız var mı ya Rasulallah?"Allah Rasulü (A.S.): "Evet, benim de şeytanım var. Ancak, Allah ona karşı bana yardım etti ve teslim olup emrime girdi."karşılığını veriyor. (Ahmed b. Hanbel)

Demek ki şeytan tek başımıza yenebileceğimiz bir düşman değil. Ölene kadar yakamızı bırakmayacak bu sinsi düşmanı aklımızla değil, ancak İlahî destek, aşk ve zikirle defedebiliriz.

Şeytanın Yaklaşamadıkları

Şeytan, ancak Allah dostlarına yanaşamaz, onların ilahi aşk ve zikir ile dolu kalblerine bir yol bulamaz. Şeytanın, Allah dostları karşısındaki bu acziyetini Yüce Rabbimiz şöyle haber veriyor: "Hiç şüphesiz iman edip sadece Rablerine güvenen tevekkül sahiplerine şeytanın bir hakimiyeti yoktur. Onun etkisi, ancak kendisini dost edinen ve Allah'a ortak koşan kimseleredir."(Nahl/99-100)

"Şeytan dedi ki: Yemin ederim ki eğer beni kıyamete kadar yaşatırsan, pek azı dışında Adem'in çocuklarını kandırıp kendime bağlayacağım. Allah buyurdu: Git, onlardan gücünün yettiği kimseleri davetinle şaşırt. Süvari ve yaya askerlerinle onlara bol bol yaygara (ve vesvese) ver. Mallarına, evlatlarına ortak ol, kendilerine boş vaadlerde bulun. Aslında şeytan insanlara, aldatmaktan başka bir şey vaadetmez. Ey İblis! Bana teslim olmuş ihlaslı kullarım üzerinde senin hiçbir etkin ve ağırlığın olmayacaktır. Onlara, koruyucu olarak Rabbin yeter."(İsra/62-65)

Dünya işlerinde bile güçlü insanların yanında yeralıp, tehlikelerden korunmaya çalışırken, şeytanın yaklaşmaktan bile korktuğu, zarar vermekten aciz olduğu, Allah'ın ihlaslı kullarının yanında yer almak iyi bir korunma yöntemi değil mi?

Şu halde, şeytandan emniyette olmak için Allah'a sığınmalı, O'nun sadık kullarıyla birlikte olmalı, ilim, zikir ve duayı kendimize kalkan yapmalıyız.
 

Bora

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
26 Haziran 2012
Mesajlar
29
Tepkime puanı
0
Gönül Sızım kardeşimiz çok güzel anlatmış. Bende konuyu biraz daha genişleterek birkaç şey ekleyim.

Vesvese, şeytanın verdiği zararlı olan şüphedir. Vesvese etmek günahtır. Günah işlememek için vesveseye hiç itibar etmemelidir.

İki hadis-i şerif meali:
(Vesvese şeytandandır. Abdest alırken, guslederken ve necaset temizlerken, şeytanın vesvesesinden sakının.) [Tirmizi]
(Bir zaman gelecek, insanlar temizlikte fazla titiz hareket edecek, [vesvese ederek] dinde haddi aşacaklardır.) [Ebu Davud]

Vesvese, suyu israf etmeye, namazı geciktirmeye, cemaati, hatta namaz vaktini kaçırmaya, vakti, ömrü zayi etmeye sebep olur. Başkalarının elbisesinin, yemeğinin necis olmasından şüphe eder ki, Müslümanlara su-i zan haramdır. Üstelik kendini ihtiyatlı sanıp, kibirli olur. O işin uzmanı bir kimse bile ona nasihat etse, asla kabul etmez. Kendi yaptığının daha doğru olduğunu kabul eder. Başkalarını küçümser.

Vesvese, ibadetleri mekruh olmakla bırakmaz, ruhi bunalımlara yol açar.
Guslün, abdestin, taharetin ve namazın şartlarını, sünnetlerini, mekruhlarını bilmeyen, vesvese hastalığına yakalanır. Önce vesvese edilen yerlerin doğrusunu öğrenmeli. Bunları bilip, yerine getirince, şüphe kalmaz. Doğru yaptım diye inanmak ihtiyat, şüpheye düşmek vesvese olur. Vesvese sahibi, azimetle değil, ruhsat ile amel etmelidir!
Haramlardan, şüpheli şeylerden, hatta mubahların fazlasından kaçmak azimettir. Günah olmayan, caiz olan işleri yapmak ruhsattır.

İmam-ı Rabbani hazretleri, (Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalı. Allahü teâlâ, güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor. İmam-ı Şarani hazretleri de, (İhtiyaç halinde ruhsatla amel etmeli) buyuruyor.

Üç hadis-i şerif meali:
(Allahü teâlânın verdiği kolaylıklardan, ruhsatlardan faydalanın!) [Buhari]

(Ruhsatlardan faydalanmayan, Arafat dağı kadar günah işlemiş olur.) [Taberani]

(Allahü teâlâ, azimeti sevdiği gibi, ruhsatla amel edilmesini de sever.) [Beyheki]

Dinimiz, kolaylık dinidir. Mesela, abdest aldığını bilip sonra bozulduğunda şüphe etse de, abdesti var demektir. Abdest aldıktan sonra, kuru yer kalmıştır zannıyla yeniden abdest alınmaz, alınırsa mekruh olur. Abdest aldıktan sonra, iç çamaşırında yaşlık görüp, idrar mı, su mu diye şüphe eden, abdestten önce çamaşırına su serpmeli! Sonra orada bir yaşlık görürse, (Bu benim serptiğim su) demeli. Hatta o yaşlık idrar bile olsa, onun idrar olduğu kesin olarak bilinmediği için yıkamak gerekmez.

Vesveseden kurtuluş çaresi, hangi meselede vesvese ediliyorsa dinimizin o konudaki hükmünü öğrenmek ve iyi bilmektir. İyi bilen kesinlikle vesvese etmez. Mesela mesh etmek, ıslak el ile yavaşça saçların üstüne sürmektir. Ama vesveseli bunu bilmediği için, başını ezecek gibi mesh eder veya avucuna su doldurup, saçlarını iyice ıslatır. Abdest alırken şuraya el değmedi galiba, şurası yıkanmadı diyerek tekrar tekrar yıkar. Halbuki, bir yer yıkanmasa bile, yıkanmadığı bilinmeyince yani kasten yıkamayı terk etmediği için abdesti sahih olur. Bu kadarını bilmek bile vesveseyi önler.

Vesveseden kurtulmak için kendi kendine, (Buranın kuru kaldığına yemin eder misin?) diye sormalı. Yemin edemiyorsa orası yıkanmıştır, tekrar yıkamak gerekmez. Her vesvese için de aynı soruyu sorabilir. Ya, yemin edecek kadar emin olsam zaten vesvese etmem) demek de vesvesedir, yemin edemiyorsa bunun vesvese olduğunu anlamalıdır.
Abdestten sonra, (Acaba başımı mesh ettim mi) veya (Abdestim var mı) diye şüphe etmek, namaz kıldıktan sonra "Elbisem temiz mi idi" veya "İftitah tekbirini almış mıydım?" gibi şüpheler vaki olsa da, yeniden abdest alınmaz, elbise yıkanmaz, namaz da iade edilmez.

İbadetlerimizi eksik yapmakla, hâşâ Allahü teâlânın bir kaybı, fazla yapmakla da bir kazancı olmaz. Bunun için, dinin emrine uyularak noksan veya fazla yapılmış olsa mahzuru olmaz. Mesela sabahın farzını kılarken (İki mi, bir mi kıldım?) diye şüphe eden, bir rekat kıldığını zannederek bir rekat daha kılsa ve kıldığı üç rekat olsa, namazı sahih olur. Fakat kasten üç kılsa namazı sahih olmaz. Bir kimse de dört kıldım zannıyla üç rekat kılsa, kıldığı namaz sahih olur. Bir kimse de, araştırıp kıbleden başka istikamete namaz kılsa, namazı sahihtir, ama araştırmadan kıbleye isabet etse bile sahih olmaz. Demek ki, dinin emrine uyulunca kıbleden başka yöne de kılınsa, 4 rekat yerine 5 rekat da kılınsa sahih olur. O halde, kuru yer kalsa da önemi yok. Kuru yer kalmadığını sanmak yeter. Zaten hiç kimse kasten kuru yer bırakmaz.

Vesvese, dua ve, zikir ile de azalıp yok olur. Bunun için, vesvese gelince, hemen Allahü teâlâyı anmalı, istiğfar, salevat ve dua okuyarak şeytanı uzaklaştırmaya çalışmalı!

Şeytanın vesvesesinden kurtulmak için, her gün şu duayı da okumalıdır:

Ya Allah-ür-rakib-ül-hafiz-ür-rahim. Ya Allah-ül-hayy-ül-halim-ülazim-ür-rauf-ül-kerim. Ya Allah-ül-hayy-ül-kayyüm-ül-kaimü alâ külli nefsin bima kesebet, hul beyni ve beyne adüvvi!
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Vesveseden kurtuluş için; Vesveseden bol bol Allah'a sığınmalı dua etmeliyiz. Mü'minun Suresi 97-98. Ayetlerde mealen şöyle buyuruluyor: Ve de ki: "Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden (telkinlerinden) sana sığınırım. Ey Rabbim! Onların yanımda bulunmalarından sana sığınırım." Bu duaya devam ederek bol bol eüzü besmele ile Rabbimize sığınıp ondan yardım istemek gerekir. Zaten Allah'tan başka kim bize yardım edebilir? Ayrıca aşağıdaki Hadis-i Şerifler ile amel etmekte bizleri Allah'ın izniyle vesveseden korur.

Kalbe gelen düşünceler

İnsanın kalbine, melekten, şeytandan ve kendi nefsinden de çeşitli düşünceler gelir. Bunların birbirinden farkı nasıl bilinir? Hadis-i şerifte, (Melekten gelen ilham, İslamiyet'e uygun olur. Şeytandan gelen vesvese, İslamiyet'ten ayrılmaya sebep olur) buyuruldu. O halde vesveseyi ilhamdan ayırmak için dinin emrini iyi bilmek gerekir.

Şeytan, hayırlı, iyi bir işe mani olmak için daha az iyi olanı yaptırmak maksadıyla vesvese verir. Büyük günaha sürüklemek için küçük iyilikleri yaptırmaya çalışır. Dinini bilen kimseyi, şeytan, asla aldatamaz. Her insan Allah'ın kulu olduğu halde, dinini bilen, Allahü teâlânın emir ve yasaklarına riayet eden kimseler için Kur'an-ı kerimde, şeytana hitap edilirken mealen, (Benim kullarıma senin sultan [hakimiyetin] yoktur) buyuruluyor. (İsra 65)

Vesveseden kurtuluş çaresi, hangi meselede vesvese ediliyorsa dinimizin o konudaki hükmünü iyi bilmektir. İyi bilen vesvese etmez. Her müslüman, haramlardan, şüpheli şeylerden, hatta mubahların fazlasından da kaçmalıdır! Buna azimetle hareket etmek denir. Günah olmayan, caiz olan işleri yapmaya, ruhsatla hareket etmek denir. İhtiyaç olmadıkça, ruhsatla amel etmemelidir! Azimetleri yani güç gelen işleri yapamayanın, ruhsatla yani kolay olan, izin verilen işi yapması, azimeti yapmak gibi sevap olur. İmam-ı Rabbani hazretleri, (Gerektiğinde en kolay fetvaya uymalıdır. Allahü teâlâ, insanlara güç gelen şeyleri değil, kolay olanların yapılmasını istiyor. Çünkü insan zayıf, dayanıksız yaratılmıştır) buyuruyor.
 

Esmaoktay

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
16 Ocak 2020
Mesajlar
15
Tepkime puanı
15
Konum
369258
Vesveseden kurtuluş çaresi nedir? Vesveseden nasıl kurtulacağız?
Selamün aleyküm benim vesvese sorunum var dini konularda. Allahla ilgili konularda oluyor, kendimi çok kötü hissediyorum.

Cevap: Birinde vesvese olması o kişinin imanlı olduğuna işarettir. Çünkü Boş eve hırsız girmez. Şeytan sizde bir iman hazinesi görmüş ki kapınızı çalıyor sizi huzursuz etmek istiyor.

Vesvese yolunuzdaki ufak tefek zararsız engellere benzer. Yolunuzdan dönmenize deyecek şeyler değildir ve kesinlikle geçicidir. Ufak şeylere kafa yorarak onları büyütmek yanlıştır. Vesveseye ehemmiyet vererek onları kafamızda büyütürsek şeytana yardımcı olmuş oluruz. Vesveseye ehemmiyet vermezsek bir süre sonra kaybolacağını görürüz.

Vesveseyi hem şeytan hem de insanın kendi nefsi verebilir. Ama unutmayın ki bunları siz söylemiyorsunuz ve herşeyi hakkıyla bilen Allah elbette bunu çok iyi biliyor. Kaf Suresi 16. Ayette mealen şöyle buyuruluyor: "Ve hiç şüphesiz, insanı (biz) yarattık ve nefsinin/duygusunun ona ne vesvese ver(ip düşündür)düğünü biliriz. (Çünkü ilmimizle) biz ona şahdamarından (kendisinden) daha yakınız."
Allah razı olsun. En büyük sıkıntım bu kendi kendime hayıflandığım şey, sürekli kızıyorum kendime ama engel de olamıyorum kendine gel rabbinin huzurundasın kıldığın namazın hayrı mı kalır diyorum, bunun İçin saatlerce rabbime sığındığım olmuştur, af dilediğim yapamıyorum beynimi durduramıyorum, sürekli konuşuyor dediğim çok oluyor. Her namaza rabbim huzurundayım diyerek başlıyorum ama beynim konuşması durmuyor ben bu yolda yeni bir öğrenciyim, nasıl durdururum bana bi yol gösterin çünkü beynim konuştukça ibadetimin samimiyeti kalmıyor gibi oluyor bir yolu var mı huşuyu her namazda yakalamanın bir yolunu arıyorum.
 
Üst Alt