Vehhâbîlik:

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81

Sapık bir fırka
On sekizinci yüzyıl ortalarında Arabistan yarımadasında Necd bölgesinde ortaya çıkan, Muhammed bin Abdülvehhâb tarafından kurulan dînî ve siyâsî bir yol Bu yolda olana Vehhâbî denir
Vehhâbîliğin kökü hicrî dördüncü asırlara uzanır
Bu sırada, Hanbelî mezhebinden, dolayısıyla Ehl-i sünnetten ayrılan bâzı kimseler, müteşâbih (mânâsı kapalı) âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîflere zâhirî (görünen) mânâlarına yapışarak, kendi akıllarına göre yanlış mânâ verdiler
Teşbih ve tecsim (Allahü teâlâyı mahlûkuna benzetme)gibi bozuk bir inanışın içine düştüler
Sözlerine inandırabilmek için selef-i sâlihînin (Eshâb-ı kirâm ve Tâbiînin) yolunda olduklarını söyliyerek, kendilerine selefîler adını verdiler
Hanbelî mezhebinde olan Ebül-Ferec İbn-ül-Cevzî ve diğer Ehl-i sünnet âlimleri onların selef-i sâlihîn yolunda olmadıklarını, bozuk mücessime fırkasından olduklarını bildirerek bu fitnenin yayılmasını önlediler
Hicrî yedinci asırda İbn-i Teymiyye aynı fitneyi tekrar alevlendirdi
Bu bozuk yol, İbn-i Teymiyye'nin talebesi İbn-i Kayyım el-Cevziyye ve başkaları ile devâm etti
Nihâyet hicrî on ikinci asırda (mîlâdî on sekizinci yüzyıl ortalarında) İbn-i Teymiyye'nin kitablarını okuy arak te'sirinde kalan ve İngilizlere aldanan Muhammed bin Abdülvehhâb ile tekrar ortaya çıkarıldı Muhammed bin Abdülvehhâb, Vehhâbîlik denilen fikirlerini 1744 senesinde Necd bölgesinde yaymaya başladı
Bu bölgenin ileri gelenlerinden Muhammed bin Suûd ona yardımcı oldu
Bu sırada Ehl-i sünnet âlimleri vehhâbîliğin bozukluğuna dâir eserler yazdılar
Buna rağmen vehhâbîler, Hicâz ve Irak taraflarını da hâkimiyetleri altına alınca, Sultan İkinci Mahmûd Han zamânındaki Osmanlı Devleti'nin Mısır vâlisi olan Kavalalı Mehmed Ali Paşa ve oğlu Ahmed Tosun Paşa tarafından mağlûb edilerek, Mekke ve Medîne'den çıkarıldılar ve büyük bir darbe yediler
Daha sonra Osmanlı Devleti'nin zayıflaması üzerine yirminci yüzyılın başlarında tekrar ortaya çıkan vehhâbîler, 1932'de Suûdi krallığını kurdular
Vehhâbî inanışını yaymak için çalışmaktadırlar (M Sıddîk Gümüş)
Vehhâbîliğin belli başlı husûsiyetleri şunlardır:
Amel, ibâdet, îmânın parçasıdır Farzı yapmıyan meselâ farz olduğuna inandığı hâlde bir namazı kılmayan dinden çıkar
Allahü teâlânın Kur'ân-ı kerîmde bildirilen sıfatları ile el, yüz vb ifâdeleri t e'vîl etmezler, zâhirî (görünen) mânâlariyle anlarlar
Bunun için teşbih ve tecsîme (Allahü teâlâyı yarattıklarına benzetme inancına) düşerler
Onlara göre Allahü teâlâdan başkasından şefâat (yardım) istemek şirktir (Allahü teâlâya ortak koşmaktır) Peygamberlerin aleyhimüsselâm ve evliyânın rûhlarından şefâat istiyen onların mezarlarını ziyâret edip, onların hürmetine diye vesîle ederek duâ eden İslâmiyet'ten çıkar
Tasavvuf yoluna girmek bid'attir, sapıklıktır Kur'ân-ı kerîm ve sünnet-i seniyyeden başka kaynak kabûl etmezler İcmâ ve kıyâsı ve dört hak mezhebden birine bağlanmayı red ederler
Peygamber efendimizin hırka ve sakal-ı şerîflerinin ziyâret edilmesini şirk sayarlar
Amelde Hanbelî, îtikâdda selefî olduklarını söylerler (Ahmed Zeynî Dahlân, Ebû Hâmid bin Merzûk, Hamdullah Decvî)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt