Vakf ve ibtida

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
VAKF VE İBTİDA

Lügatta: “Durmak” manasına gelen “vakf”, tecvid ilminde:
“Nefesle birlikte sesin kesilmesine” denir. Vakf, kelimenin sonunda
yapılır. Kelime ortasında kesinlikle yapılamaz.

“İbtida” da, lügatta: “Başlamak” demektir. Tecvid ilminde ise:
“Kıraata ilk defa veya vakf yapıldıktan sonra kıraata devam etmek için
tekrar başlamak” manasına gelmektedir.

Vakf ve ibtida mahallerini iyi bilmek lazımdır. Çünkü vakf ve
ibtida, doğrudan doğruya Kur’an-ı Kerim’in manası ile ilgili bir husustur.
Durulacak yerlerin tesbiti, başlanacak mahallerin bilinmesi Kur’an-ı
Kerim’in daha iyi anlaşılmasına yardımcı olacaktır. Binaenaleyh, vakf ve
ibtidaya riayet etmemek, Kur’an-ı Kerim’in manasını anlaşılmaz bir hale
sokar. Meselâ, Nisa süresindeki:
“Namaza yaklaşmayınız = ”وَلاَ تَقْرَبُوا الصّلاَةَ
43. ayetinin devamını okumadan vakf yapmak gibi. Devamında:
“Siz sarhoş iken = ”وَأَنْتُمْ سُكَارَى
buyurulmaktadır. Yine İbrahim suresi 22. Ayeti kerimesinde:
“Muhakkak ben inkâr ettim = ”اِنِّي آَفَرْتُ
diye vakfedip, devamından, yani:
“Beni (ALLAH’a) ortak koşmanızı = ”بِمَا اَشْرَآْتُمُونِي
den başlamak da böyledir. Çünkü mana tamamen değişmektedir. Bu
yüzden kıraat imamlarımız, vakf ve ibtidayı bilmenin gerekli olduğunu
söylemişlerdir. Binaenaleyh, kelamın lafız ve mana yönüyle tamam
olduğu bir yerde vakf yapmak lazımdır.
Hz. Peygamberimiz (S.A.V.)
vakf ve ibtidaya çok önem verirdi.
Hz. Ümmü Seleme (R.A.) nın
bildirdiğine göre: Peygamberimiz (S.A.V.) Kur’an Kerim
okuduğunda kıraatını ayet ayet keserdi.
Hz. Ali (R.A.) de :
“Tertil, harfleri tecvide riayet ederek
okumak ve vakıfları bilmektir”
buyurmuştur. Ashab, Kur’anın helaliniharamını,
emrini-nehyini öğrenirken vakıf yerlerini de öğrenirlerdi.
İbnü’l Enburi: “Kur’an-ı Kerim-i bilmenin yolu, vakf ve ibtidayı
bilmekten geçer” demiştir.
Bütün bu anlattıklarımız vakıf ve ibtidanın önemli bir kaide
olduğunu göstermektedir. Zamanımızdaki Kur’an-ı Kerim okuyucularının,
maalesef, bu hususta ne kadar eksik oldukları erbabınca malumdur.
Vakıfta esas olan iskândır. İskân: Bir kelimenin sonunu eğer
harekeli ise sakin kılmaya denir. Hareke üzerine vakıf yapılamaz. Şimdi
kelime sonlarının hareke durumlarına göre iskâna misaller verelim:
l- Vakıf yapılan kelimenin sonu sükûnlu ise, olduğu gibi kalır.
رَبِّي) ,(قُلْ) ) kelimelerinde olduğu gibi.
2- Kelimenin sonu üstünlü ise sakin kılınır. ( يَعْلَمُونَ ) gibi
3- Kelimenin sonu esreli ise , sakin kılınır. ( مِنَ النَّاسِ ) gibi. Ayrıca
revm de yapılabilir. Bak. Sh: 32
4- Kelimenin sonu ötreli ise, sakin kılınır. ( (إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
gibi. Ayrıca revm ve işmam da yapılabilir. Bak. Sh: 32
5- Kelimenin sonu şeddeli ise, şeddeye riayet etmek suretiyle o
harfin şeddeli olduğunu belirtmek lazımdır. ( مُسْتَقَرٌّ) ,(فِي الْيَمِّ ) gibi.
6- Kelimenin sonunda harekeli vav ( و) veya ye ( ي) harfi bulunur
ve kendilerinden önceki harfin harekesi de kendi cinslerinden yani vav’ın
makabli ötreli, ye’ninki de esreli olursa, vakıftaki iskan sebebiyle harf-i
medd olurlar. Misaller:
هُوَ هُو *فَنَسِيَ فَنَسِي gibi.
7- Kelimenin sonunda yuvarlak te ( ة) harfi bulunuyorsa, he ( ه) sesi
üzerine vakıf yapılır: ( جَنَّةٌ جَنَّهْ ) gibi.
8- Kelimenin sonu tenvinli ise tenvin düşer ve harf sakin okunur.
آِتَابٌ آِتَابْ) ) gibi. Ancak tenvin iki üstün ise, o zaman tenvînden bedel
elif üzerine vakf yapılır. ( بَصِيرًا بَصِيرَا ) gibi. Tenvin, yuvarlak te ( (ة
üzerinde bulunuyorsa, vakf halinde tenvin yine düşer ve he( ه) sesi
üzerine vakf yapılır: ( رَحْمَةً رَحْمَهْ ) gibi.
9- Te’kid nunları, tenvin ile yazılmış bulunan Yusuf süresi, 32.
Ayetinde ( وَلَيَكُنًا ) kelimesi ile Alak süresi; 15. ayetindeki ( لَنَسْفَعًا ) kelimesi
üzerinde vakf, elif üzerine yapılır.
10- Kur’an-ı Kerim’deki ( اَنَا ); Kehf süresi, 38. Ayetindeki ( ;(لَكِنَّا
Ahzab süresi, 10. Ayetindeki ( اَلظُّنُونَا ); Ahzab süresi, 66. Ayetindeki
اَلرَّسُلاَ) ) Ahzab süresi, 67. Ayetindeki ( اَلسَّبِيلاَ ); İnsan süresi, 4. Ayetindeki
سَلاَسِلاَ) ) ve İnsan süresi, 15. Ayetindeki ( قَوَارِيرًا ) kelimeleri üzerinde, Hafs
rivayetine göre, hiçbir şeyden bedel olmamak üzere, elif üzerine vakf
yapılır. Bu yedi kelimenin hepsi de mushaflarda elifle yazılmıştır. İnsan
süresi l6. Ayetinde geçen ikinci ( قَوَارِيرَ ) kelimesi, vasl halinde tenvinsiz,
vakf halinde de ra’nın sükunuyla okunur.

Alimlerin ekseriyetine göre dört türlü vakf vardır:

1- Vakf-ı tam: Maba’di (kendisinden sonrası) ile lafzan ve manen
ilgisi olmayan bir kelime üzerinde yapılan vakıflardır. Bakara süresi
5.Ayeti ( وَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ ) üzerinde vakıf yapmak gibi. Bu vakıflarda
geriden alınmaz. Kıraatı kesmek ancak vakf-ı tam olan ayetlerin
sonlarında caizdir. Vakf-ı tam, ayet sonunda olabileceği gibi, ayet
ortasında da olabilir. Vakf-ı tam da vakf etmek, müstehabtır.

2- Vakf-ı kâfi: Lafzan tamam olan, fakat mabadi ile manen irtibatı
bulunan kelime üzerinde yapılan vakıflardır. Bakara süresi, 6. Ayet-i
kerimesi ( لاَ يُؤْمِنُونَ ) üzerinde yapılan vakf gibi. Kelam lafzan her ne kadar
tam ise de, manen maba’di ile irtibatlıdır. Vakf-ı kâfide, vakfetmek güzel
olup, geriden alınmayarak devam edilir. Ancak kıraati kesmek doğru
değildir.

3- Vakf-ı hasen: Kendisinde kelamın tamam olduğu, fakat
maba’di ile lafzan ve manen irtibatı olan kelime üzerinde yapılan
vakıflardır. Fatiha süresindeki ( صِرَاطَ الَّذِينَ أَنْعَمْتَ عَلَيْهِمْ ) ayeti üzerinde
yapılan vakf gibi. Çünkü ( غَيْرِ ), kelimesi ( اَلَّذِينَ ) kelimesinin sıfatı veya
ondan bedeldir. Binaenaleyh, lafzan tealluk bulunmaktadır. Vakf-ı
hasende, vakfetmek caizdir. Fakat ayet sonu da olsa kıraati kesmek ve
kıraata böyle yerden başlamak caiz değildir.

4- Vakf-ı kabih: Kelam tamam olmayan, bir mana çıkmayan ve
maba’di ile lafzan ve manen alakası bulunan mahal ve kelimelerde
yapılan vakıflardır. Böyle vakıflar, katiyyen caiz değildir. ( إِيَّاكَ نَعْبُدُ )nun
إِيَّاكَ) )si üzerinde vakıf yapmak gibi. Kelâmda mübtedanın haberi, fiilin
faili, kavlin mekûlu, şartın cezası, muzafın muzafun ileyhi, mevsûlün
sılası ve fiil-i müteaddinin mefûlu bihi zikredilmedikçe kelam tamam
olmaz. Ve mana anlaşılmaz. İşte bu hususta arapçaya büyük bir ihtiyaç
vardır.
Nefesin kesilmesi ve benzeri zaruri hallerde vakf-ı kabih’de
durulabilir. Fakat kıraata önceki kelimeden başlamak lazımdır. Hoca
talebesine ders öğretmek için vakf-ı kabih de olsa durabilir. Şimdi kısaca
Secavend vakf işaretleri ve ifade ettikleri manalara temas edelim.
 
Üst Alt