Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Tevhide Davet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Tevhid Akidesi" data-source="post: 110830"><p>Sapla samanı birbirine karıştırıyorsunuz. Dininizi, Kur'ân ve Sünnetten değil de, dinimizislam gibi yerlerden alınca işte ortaya böyle sonuçlar ne yazık ki çıkıyor...</p><p></p><p>el-Velâ ve'l-Berâ yani "Allah için sevmek, Allah için buğz etmek" kaidesi, "Lâ ilâhe illaAllah"dan sonradır. Bir kişi, yalnızca Allah'a ibâdet etmedikçe ve Allah dışında tapılanları reddetmedikçe iman sahibi değildir. İman etmek budur. Ulemâ arasında bu konuda ihtilaf yoktur.</p><p></p><p><strong>''Zina eden kişi zina ettiği sıra, mümin olduğu halde zina etmez. Hırsızlık yapan kişi hırsızlık ettiği sıra, mümin olduğu halde hırsızlık etmez, içki içen kişi içki içtiği sıra, mümin olduğu halde içki içmez.'' </strong><em>(Buhari, Esribe, 1).</em></p><p></p><p>Siz bu hadise bakarak zina eden, hırsızlık yapan veya içki içenleri tekfir ediyor musunuz? Bu imanın, kamilliği hakkındadır. Aynı şekilde Allah için sevmek ve Allah için buğz etmenin de durumuna göre küfür, haram, mekruh ve caiz olan boyutları vardır. </p><p>Zina etmeyen, içki içmeyen nasıl ki "Lâ ilâhe illaAllah" deyip bunun gerekliliklerini yerine getirmedikçe iman etmiş olmuyorsa; kişinin sevdiğine bakarak böyle bir çıkarım yapmak bâtıldır. Eğer öyle olsa Ebu Talib'in Müslüman olması gerekirdi. Oysa biz onun kâfir olarak öldüğünü biliyoruz.</p><p></p><p>Amcası Abbas radiyallahu anh, Rasûlullah (sav)'e sorar;</p><p><em>“Yâ Rasûlullah! Gerçekten Ebû Talib sizi korur ve yardım ederdi. Acaba bu ona bir fayda verdi mi?”</em></p><p>Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurdular:</p><p><strong>“Evet, verdi. Ben onu cehennemin derin dalgaları içinde buldum da kendisini sığ bir yere çıkardım.”</strong></p><p><em>(Müslim, İman: 358.)</em></p><p><em></em></p><p><em><strong>“Cehennemliklerin azap itibari ile en ehveni Ebû Talib’dir. O dahi iki ayakkabı giyecek, onlardan beyni kaynayacaktır.”</strong></em></p><p><em>(<em>Müslim, İman: 363.</em>)</em></p><p><em></em></p><p><em><strong>Ebû Tâlib Kureyş içinde önde gelen, sözü dinlenen, saygı duyulan bir kimse olup himayesini üstlendiği yeğeni Muhammed'in üzerine titrer, onu çok sever, uğurlu olduğuna inanır ve iyi yetişmesi için elinden geleni yapardı.</strong> (İbn Sa'd, Tabakât, 1/119-120).</em></p><p></p><p></p><p>İmam Berbehari, "Şerhu's-Sunne" isimli eserinde der ki;</p><p>"Her kim Kur'ân'da gizli bir ilim (sır) bulunduğunu iddia ederse sapık bir bid'âtçidir. Çünkü bunu ümmetin selefi bile iddia etmemiştir."</p><p></p><p>Sizin sözünüz de buna benziyor. Hangi ayet, hangi hadis, hangi sahabe sözü ile âlimleri, zahirî ve bâtınî diye ikiye ayırdınız? Batınî dediğinize göre zahir meselelerle iştigal etmeyen ve sırlarla uğraşanlar olması gerekir. Sizin batıni alim (!) dedikleriniz sahabeden, tabiinden daha mı üstündü ki, onların iddia etmediği "gizli sırlara vakıf olduğunu" sizin peşinden gittiğiniz zâtlar iddia ediyor?</p><p></p><p>Kur'ân şeriatı tahsis etmek, insanları kula kulluktan kurtarıp Allah'a kulluğa çağırmak, yeryüzünü ve sosyal yapıyı irşad etmek için indirilmiş bir ilim ve irşad kitabı mıdır?</p><p></p><p>Yoksa bundan başka bir amacı(örnek: gizli sırlar) mı vardır?</p><p></p><p></p><p>4 Mezhep imamımız, yukarıda ismini zikrettiklerinizin akidesinden uzaktır. Tabii ki İmam Gazali (rahimehullah) hariç. Ayrıca 4 mezhep imamı hiçbir zaman batınî bir âlim gibi bir tanımlamaya gitmemiş, bu vasfın gerektirdiği bâtıl, bid'ât hasletlere yönelmemişlerdir. Aksini iddia ediyorsanız o sizin âlim diye saydıklarınızın akidesini kitap ismi ve sayfa numarasıyla birlikte yazarsınız. Ben de kitap ve sayfa numaralarıyla birlikte 4 mezhep imamının kavillerini yazarım ve karşılaştırırız, bakalım aynı mıymış??</p><p></p><p></p><p>Onlara âlim diyen sizsiniz. Her ilmî olana âlim denmez. Rasulullah (sav) ilmi, faydalı ve faydasız ilim olmak üzere ikiye ayırmış ve faydasız ilimden Allah'a sığınmıştır.</p><p></p><p>Biz âlim derken Kur'ân, Sünnet, sahabe, tabiin ve onların yolundan gidenleri kastediyoruz. Ebu Hanife, Malik, Şafiî, Ahmed, Sufyan es-Sevrî, Evzaî, Abdullah ibn Mubarek, Taberi, İbn Kesir, Aliyyul Kari, Alusi, Birgivi, Ebu Yusuf, Muhammed bin Hasan vs... bize göre âlim bunlardır. (rahimehullahu ecmâin)</p><p></p><p>Siz Zekeriya aleyhisselamı ve Yahya aleyhisselamı öldüren Yahudilerin din âlimlerini sırf âlim oldukları için destekliyor musunuz?</p><p>"Onlar âlim, bizim onlar kadar ilmimiz yok." demezsiniz, değil mi?</p><p></p><p>İşte anlamadığınız mesele bu.</p><p>Evliya dedikleriniz Kur'ân ve Sünneti inkâr edip muhalefet ediyor. Allah'a eksiklik izafe edip iftiraların en sapkını, en büyüğünü ve en korkuncunu atıyor.</p><p>Siz ise o evliyaların; Allah ve Rasûlüne, ashabına uyduklarını iddia ediyorsunuz. Böylece iftiranızı katmerleyerek işlediğiniz cürümü, işlemeyenlere de nispet etmiş oluyorsunuz. </p><p></p><p><strong>"Bir kimse, bir müminde olmayan bir şeyi ona isnat ederse (iftira ederse), yaptığı iftiranın cezasını çekmeden Allah Teâlâ onu koyduğu cehennemden çıkarmaz.”</strong> <em>(Ebu Davud, Akdiye, 14; İbn Mace, Eşribe,4)</em></p><p><em></em></p><p><em><strong>“...Kim (karalamak gayesiyle) bir Müslümana bir iftira ederse, Allah o kimseyi bu söylediği sözler (in vebâlin)den (tamamen temize) çıkıncaya kadar cehennem köprüsü (sırat) üzerinde bekletir.” </strong>(Ebu Davud, Edeb, 36)</em></p><p></p><p><strong>"Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik..." </strong>(Nisa 156-157)</p><p></p><p>Meryem aleyhisselama iftira atan ve inkâr edenlerin kalpleri mühürleniyorsa Allah'a iftira eden ve O'nun indirdiği dini inkâr edenin hâli nasıl olur?</p><p></p><p>Said Nursi'nin Allah'ı bırakıp, Abdulkadir Geylani'ye dua etmesine bile (uyarılmasına rağmen) kılıf uydurmaya çalışan ve kendi arzusunu ilâh edinmiş, cinsî sapık bir adamın hikayelerini, din diye öne sürmeye çalışan birinden bu soruların cevabını ve ithamların delillerini istemekle hata mı ediyorum, bekleyelim ve görelim.</p><p></p><p><strong>"Ta ki helak olan; apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da apaçık bir delilden dolayı yaşasın."</strong> (Enfâl 42)</p><p></p><p></p><p>Sizin durumunuz şu ayette bahsedilen kimselere benziyor;</p><p><strong></strong></p><p><strong>"Allah'ı bırakıp din bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh'i (İsa'yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır."</strong> (Tevbe 31)</p><p></p><p>Adiy b. Hatim (r.anh) diyor ki:</p><p>"Ben, Rasulullah'ın yanına gittim. Boynumda altından bir haç bulunuyordu.</p><p>Bana dedi ki: "<strong>Ey Adiy, bu putu çıkarıp at.</strong>"</p><p>Ben onun, Tevbe suresinin "<strong>Onlar, hahamlarını, papazlarını ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah'tan başka rabler edindiler.</strong>" âyetini okuduğunu işittim.</p><p>Dedim ki: "<strong>Ey Allah'ın Rasulu, biz onlara ibadet etmiyorduk ki."</strong></p><p>Rasulullah da buyurdu ki: "<strong>Dikkat edin, Yahudi ve Hristiyanlar, din adamlarına tapmıyorlardı. Fakat onlar, hahamlar ve papazlar kendilerine bir şeyi helal kılınca onu helal sayıyorlardı, bir şeyi haram kılınca da onu haram kabul ediyorlardı. </strong><em>(İşte bu Allah’tan başkasını Rabb edinmek demektir.)</em><strong>"</strong></p><p><em>(Tirmizi K. Tefsir el-Kur'ân sure 9 bab: 10, Hadis No: 3095)</em></p><p></p><p>Bu ayet esasen Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyen, Allah'ın helallerini, haram; haramlarını, helal yapanlara delil olduğu gibi âlim dediği insanları ilâhlaştıran ve onları, Allah ve Rasûlünün önüne geçiren (ya da sizin deyiminizle imam diye âlimlere tâbi olan)lere de delildir.</p><p></p><p></p><p>Doğru, çünkü biz cevap isterken aklî yorumlar veya fıkhî kuralın tasavvufî açıklamalarını değil; Allah'ın Kitabından, Rasûlünün sözlerinden, yahut da sahabe sözünden delil kabul ediyoruz. Bizim dinimizin iki kaynağı; Kur'ân ve Sünnet'tir. Akıl, bunları algılamak içindir. Akıl dinde delil olamaz. Çünkü sizde de akıl var, bende de akıl var. Ama fikirlerimiz farklı, değil mi? Şu an olduğu gibi mesela, bir meselede ihtilaf ediyoruz... Peki bu ihtilafı çözmek için ne yapmamız gerekir?</p><p></p><p><strong>"Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasûl'e götürün </strong><em>(onların talimatına göre halledin)</em><strong>; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir."</strong> (Nisa 59)</p><p></p><p>Bizim itikadımıza göre ihtilafa düştüğümüz meseleyi; Allah ve Rasûlüne götürmemiz gerekir.</p><p>Ama siz âlim dediğiniz insanların zaten onlara tabi olduğunu iddia ediyor ve dolayısıyla âlimlere götürülmesi gerektiğini savunuyorsunuz. İşte ayrıldığımız nokta burası...</p><p>O zâtlar görüşleriyle Allah'ın dinine isyan ediyor ve bâtılı savunuyorlar. Kaldı ki muteber bir âlim bile olsa hata da edebilir, isabet de edebilir.</p><p></p><p>Ama Âlemlerin Rabbi olan Allah bütün eksikliklerden uzaktır ve yücedir. O, el-Adl ve el-Hakem, olandır. Kıyamet gününde kulları arasında adaletle hükmedecek olan O'dur. Biz ancak O'na kulluk eder, O'na dua eder, O'na tevekkül ederiz. Şehâdet ederim ki, Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed, Allah'ın kulu ve rasûludur.</p><p></p><p></p><p>1- Ayette ulul emr'den önce Allah ve Peygamber geçiyor. Ulul emr ise 3. sırada zikredilmiş. Eğer ki ulul emrin görüşleri Kur'ân ve Sünnete muhalif ise ona itaat edilmez.</p><p></p><p><strong>"İtaat ancak meşrû emre olur"</strong> (Buhârî, Ahkâm, 4, Megazî, 59 ; Ebû Bekir İbnu’l-Arabî, I, 452).</p><p></p><p>"<strong>Allah'a isyanın söz konusu olduğu yerde kula itaat yoktur. İtaat ancak iyiliktedir</strong>."</p><p><em>(Muslim, K. İmara, bab: 39, Hadis no: 1840 ; Ebu Davud, K.el-Cıhad, bab: 87 Hadis No 2625)</em></p><p></p><p>2- Madem âlimleri/evliya zâtlara tâbi oluyorsunuz. O zaman söyleyin. Hangi mufessir, bu ayete sizin verdiğiniz anlamı vermiş? Vermişse hangi delile binâen vermiş? Yoksa siz ve âlimleriniz hevanıza göre mi tefsire girişiyorsunuz?</p><p></p><p><strong>“Kim bilgisi olmadığı halde Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.”</strong><em> (Tirmizî, Tefsir, 1; Tirmizî, bu hadisin hasen ve sahih olduğunu belirtmiştir- ).</em></p><p></p><p>Farklı bir rivayet ise şöyledir;</p><p><em><strong>“Kim bilerek bana yalandan bir söz isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın. Kim de bilgisi olmadığı halde kendi görüşüne / fikrine dayanarak Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.” </strong></em>(Tirmizî aynı yerde nakletmiştir.)</p><p></p><p></p><p>Benim konuyu açmamın ve açıklamalar yapmamın sebebi ise Rabbim katında mazeret beyan edebilmeyi isteyişimdendir. Çünkü;</p><p></p><p><strong>"Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin."</strong> (Bakara 42)</p><p></p><p><strong>"Artık hakikat ortaya çıktı ve onların yaptıkları bir hiç olup gitti."</strong> (A'râf 118)</p><p></p><p><strong>"De ki: “Hak geldi. Batıl zail oldu. Şüphesiz ki batıl, yok olmaya mahkûmdur.”</strong> (İsrâ 81)</p><p></p><p><strong>"Bilakis biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok olup gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!"</strong> (Enbiyâ 18)</p><p></p><p><strong>“Her kime öğrendiği dini ilim sorulursa o da çeşitli sebeplerden dolayı o bilgisini gizlerse kıyamet günü o kimseye ateşten bir gem vurulacaktır.” </strong>(İbn Mace, Mukaddime 24; Ebû Davûd, İlim, 17; Tirmizi, İlim 3)</p><p></p><p><strong>"De ki: Hangi şey şehadetçe en büyüktür? De ki: <span style="color: rgb(184, 49, 47)"><u>Benimle sizin aranızda Allah şahittir.</u></span> Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: «Ben buna şahitlik etmem.» «<span style="color: rgb(184, 49, 47)"><u>O ancak bir tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım</u></span>» de."</strong> (En'âm 19)</p><p></p><p>Selametle...</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Tevhid Akidesi, post: 110830"] Sapla samanı birbirine karıştırıyorsunuz. Dininizi, Kur'ân ve Sünnetten değil de, dinimizislam gibi yerlerden alınca işte ortaya böyle sonuçlar ne yazık ki çıkıyor... el-Velâ ve'l-Berâ yani "Allah için sevmek, Allah için buğz etmek" kaidesi, "Lâ ilâhe illaAllah"dan sonradır. Bir kişi, yalnızca Allah'a ibâdet etmedikçe ve Allah dışında tapılanları reddetmedikçe iman sahibi değildir. İman etmek budur. Ulemâ arasında bu konuda ihtilaf yoktur. [B]''Zina eden kişi zina ettiği sıra, mümin olduğu halde zina etmez. Hırsızlık yapan kişi hırsızlık ettiği sıra, mümin olduğu halde hırsızlık etmez, içki içen kişi içki içtiği sıra, mümin olduğu halde içki içmez.'' [/B][I](Buhari, Esribe, 1).[/I] Siz bu hadise bakarak zina eden, hırsızlık yapan veya içki içenleri tekfir ediyor musunuz? Bu imanın, kamilliği hakkındadır. Aynı şekilde Allah için sevmek ve Allah için buğz etmenin de durumuna göre küfür, haram, mekruh ve caiz olan boyutları vardır. Zina etmeyen, içki içmeyen nasıl ki "Lâ ilâhe illaAllah" deyip bunun gerekliliklerini yerine getirmedikçe iman etmiş olmuyorsa; kişinin sevdiğine bakarak böyle bir çıkarım yapmak bâtıldır. Eğer öyle olsa Ebu Talib'in Müslüman olması gerekirdi. Oysa biz onun kâfir olarak öldüğünü biliyoruz. Amcası Abbas radiyallahu anh, Rasûlullah (sav)'e sorar; [I]“Yâ Rasûlullah! Gerçekten Ebû Talib sizi korur ve yardım ederdi. Acaba bu ona bir fayda verdi mi?”[/I] Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurdular: [B]“Evet, verdi. Ben onu cehennemin derin dalgaları içinde buldum da kendisini sığ bir yere çıkardım.”[/B] [I](Müslim, İman: 358.) [B]“Cehennemliklerin azap itibari ile en ehveni Ebû Talib’dir. O dahi iki ayakkabı giyecek, onlardan beyni kaynayacaktır.”[/B] ([I]Müslim, İman: 363.[/I]) [B]Ebû Tâlib Kureyş içinde önde gelen, sözü dinlenen, saygı duyulan bir kimse olup himayesini üstlendiği yeğeni Muhammed'in üzerine titrer, onu çok sever, uğurlu olduğuna inanır ve iyi yetişmesi için elinden geleni yapardı.[/B] (İbn Sa'd, Tabakât, 1/119-120).[/I] İmam Berbehari, "Şerhu's-Sunne" isimli eserinde der ki; "Her kim Kur'ân'da gizli bir ilim (sır) bulunduğunu iddia ederse sapık bir bid'âtçidir. Çünkü bunu ümmetin selefi bile iddia etmemiştir." Sizin sözünüz de buna benziyor. Hangi ayet, hangi hadis, hangi sahabe sözü ile âlimleri, zahirî ve bâtınî diye ikiye ayırdınız? Batınî dediğinize göre zahir meselelerle iştigal etmeyen ve sırlarla uğraşanlar olması gerekir. Sizin batıni alim (!) dedikleriniz sahabeden, tabiinden daha mı üstündü ki, onların iddia etmediği "gizli sırlara vakıf olduğunu" sizin peşinden gittiğiniz zâtlar iddia ediyor? Kur'ân şeriatı tahsis etmek, insanları kula kulluktan kurtarıp Allah'a kulluğa çağırmak, yeryüzünü ve sosyal yapıyı irşad etmek için indirilmiş bir ilim ve irşad kitabı mıdır? Yoksa bundan başka bir amacı(örnek: gizli sırlar) mı vardır? 4 Mezhep imamımız, yukarıda ismini zikrettiklerinizin akidesinden uzaktır. Tabii ki İmam Gazali (rahimehullah) hariç. Ayrıca 4 mezhep imamı hiçbir zaman batınî bir âlim gibi bir tanımlamaya gitmemiş, bu vasfın gerektirdiği bâtıl, bid'ât hasletlere yönelmemişlerdir. Aksini iddia ediyorsanız o sizin âlim diye saydıklarınızın akidesini kitap ismi ve sayfa numarasıyla birlikte yazarsınız. Ben de kitap ve sayfa numaralarıyla birlikte 4 mezhep imamının kavillerini yazarım ve karşılaştırırız, bakalım aynı mıymış?? Onlara âlim diyen sizsiniz. Her ilmî olana âlim denmez. Rasulullah (sav) ilmi, faydalı ve faydasız ilim olmak üzere ikiye ayırmış ve faydasız ilimden Allah'a sığınmıştır. Biz âlim derken Kur'ân, Sünnet, sahabe, tabiin ve onların yolundan gidenleri kastediyoruz. Ebu Hanife, Malik, Şafiî, Ahmed, Sufyan es-Sevrî, Evzaî, Abdullah ibn Mubarek, Taberi, İbn Kesir, Aliyyul Kari, Alusi, Birgivi, Ebu Yusuf, Muhammed bin Hasan vs... bize göre âlim bunlardır. (rahimehullahu ecmâin) Siz Zekeriya aleyhisselamı ve Yahya aleyhisselamı öldüren Yahudilerin din âlimlerini sırf âlim oldukları için destekliyor musunuz? "Onlar âlim, bizim onlar kadar ilmimiz yok." demezsiniz, değil mi? İşte anlamadığınız mesele bu. Evliya dedikleriniz Kur'ân ve Sünneti inkâr edip muhalefet ediyor. Allah'a eksiklik izafe edip iftiraların en sapkını, en büyüğünü ve en korkuncunu atıyor. Siz ise o evliyaların; Allah ve Rasûlüne, ashabına uyduklarını iddia ediyorsunuz. Böylece iftiranızı katmerleyerek işlediğiniz cürümü, işlemeyenlere de nispet etmiş oluyorsunuz. [B]"Bir kimse, bir müminde olmayan bir şeyi ona isnat ederse (iftira ederse), yaptığı iftiranın cezasını çekmeden Allah Teâlâ onu koyduğu cehennemden çıkarmaz.”[/B] [I](Ebu Davud, Akdiye, 14; İbn Mace, Eşribe,4) [B]“...Kim (karalamak gayesiyle) bir Müslümana bir iftira ederse, Allah o kimseyi bu söylediği sözler (in vebâlin)den (tamamen temize) çıkıncaya kadar cehennem köprüsü (sırat) üzerinde bekletir.” [/B](Ebu Davud, Edeb, 36)[/I] [B]"Bir de inkârlarından ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından ve “Biz Allah’ın peygamberi Meryem oğlu İsa Mesih’i öldürdük” demelerinden dolayı kalplerini mühürledik..." [/B](Nisa 156-157) Meryem aleyhisselama iftira atan ve inkâr edenlerin kalpleri mühürleniyorsa Allah'a iftira eden ve O'nun indirdiği dini inkâr edenin hâli nasıl olur? Said Nursi'nin Allah'ı bırakıp, Abdulkadir Geylani'ye dua etmesine bile (uyarılmasına rağmen) kılıf uydurmaya çalışan ve kendi arzusunu ilâh edinmiş, cinsî sapık bir adamın hikayelerini, din diye öne sürmeye çalışan birinden bu soruların cevabını ve ithamların delillerini istemekle hata mı ediyorum, bekleyelim ve görelim. [B]"Ta ki helak olan; apaçık bir delilden dolayı helak olsun, yaşayan da apaçık bir delilden dolayı yaşasın."[/B] (Enfâl 42) Sizin durumunuz şu ayette bahsedilen kimselere benziyor; [B] "Allah'ı bırakıp din bilginlerini, rahiplerini ve Meryem oğlu Mesîh'i (İsa'yı) rabler edindiler. Halbuki onlara ancak tek ilâha kulluk etmeleri emrolundu. O'ndan başka tanrı yoktur. O, bunların ortak koştukları şeylerden uzaktır."[/B] (Tevbe 31) Adiy b. Hatim (r.anh) diyor ki: "Ben, Rasulullah'ın yanına gittim. Boynumda altından bir haç bulunuyordu. Bana dedi ki: "[B]Ey Adiy, bu putu çıkarıp at.[/B]" Ben onun, Tevbe suresinin "[B]Onlar, hahamlarını, papazlarını ve Meryemoğlu İsa Mesihi, Allah'tan başka rabler edindiler.[/B]" âyetini okuduğunu işittim. Dedim ki: "[B]Ey Allah'ın Rasulu, biz onlara ibadet etmiyorduk ki."[/B] Rasulullah da buyurdu ki: "[B]Dikkat edin, Yahudi ve Hristiyanlar, din adamlarına tapmıyorlardı. Fakat onlar, hahamlar ve papazlar kendilerine bir şeyi helal kılınca onu helal sayıyorlardı, bir şeyi haram kılınca da onu haram kabul ediyorlardı. [/B][I](İşte bu Allah’tan başkasını Rabb edinmek demektir.)[/I][B]"[/B] [I](Tirmizi K. Tefsir el-Kur'ân sure 9 bab: 10, Hadis No: 3095)[/I] Bu ayet esasen Allah'ın indirdikleriyle hükmetmeyen, Allah'ın helallerini, haram; haramlarını, helal yapanlara delil olduğu gibi âlim dediği insanları ilâhlaştıran ve onları, Allah ve Rasûlünün önüne geçiren (ya da sizin deyiminizle imam diye âlimlere tâbi olan)lere de delildir. Doğru, çünkü biz cevap isterken aklî yorumlar veya fıkhî kuralın tasavvufî açıklamalarını değil; Allah'ın Kitabından, Rasûlünün sözlerinden, yahut da sahabe sözünden delil kabul ediyoruz. Bizim dinimizin iki kaynağı; Kur'ân ve Sünnet'tir. Akıl, bunları algılamak içindir. Akıl dinde delil olamaz. Çünkü sizde de akıl var, bende de akıl var. Ama fikirlerimiz farklı, değil mi? Şu an olduğu gibi mesela, bir meselede ihtilaf ediyoruz... Peki bu ihtilafı çözmek için ne yapmamız gerekir? [B]"Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu Allah'a ve Rasûl'e götürün [/B][I](onların talimatına göre halledin)[/I][B]; bu hem hayırlı, hem de netice bakımından daha güzeldir."[/B] (Nisa 59) Bizim itikadımıza göre ihtilafa düştüğümüz meseleyi; Allah ve Rasûlüne götürmemiz gerekir. Ama siz âlim dediğiniz insanların zaten onlara tabi olduğunu iddia ediyor ve dolayısıyla âlimlere götürülmesi gerektiğini savunuyorsunuz. İşte ayrıldığımız nokta burası... O zâtlar görüşleriyle Allah'ın dinine isyan ediyor ve bâtılı savunuyorlar. Kaldı ki muteber bir âlim bile olsa hata da edebilir, isabet de edebilir. Ama Âlemlerin Rabbi olan Allah bütün eksikliklerden uzaktır ve yücedir. O, el-Adl ve el-Hakem, olandır. Kıyamet gününde kulları arasında adaletle hükmedecek olan O'dur. Biz ancak O'na kulluk eder, O'na dua eder, O'na tevekkül ederiz. Şehâdet ederim ki, Âlemlerin Rabbi, Rahman ve Rahim olan Allah'tan başka ilâh yoktur. Yine şehâdet ederim ki, Muhammed, Allah'ın kulu ve rasûludur. 1- Ayette ulul emr'den önce Allah ve Peygamber geçiyor. Ulul emr ise 3. sırada zikredilmiş. Eğer ki ulul emrin görüşleri Kur'ân ve Sünnete muhalif ise ona itaat edilmez. [B]"İtaat ancak meşrû emre olur"[/B] (Buhârî, Ahkâm, 4, Megazî, 59 ; Ebû Bekir İbnu’l-Arabî, I, 452). "[B]Allah'a isyanın söz konusu olduğu yerde kula itaat yoktur. İtaat ancak iyiliktedir[/B]." [I](Muslim, K. İmara, bab: 39, Hadis no: 1840 ; Ebu Davud, K.el-Cıhad, bab: 87 Hadis No 2625)[/I] 2- Madem âlimleri/evliya zâtlara tâbi oluyorsunuz. O zaman söyleyin. Hangi mufessir, bu ayete sizin verdiğiniz anlamı vermiş? Vermişse hangi delile binâen vermiş? Yoksa siz ve âlimleriniz hevanıza göre mi tefsire girişiyorsunuz? [B]“Kim bilgisi olmadığı halde Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.”[/B][I] (Tirmizî, Tefsir, 1; Tirmizî, bu hadisin hasen ve sahih olduğunu belirtmiştir- ).[/I] Farklı bir rivayet ise şöyledir; [I][B]“Kim bilerek bana yalandan bir söz isnat ederse, cehennemdeki yerine hazırlansın. Kim de bilgisi olmadığı halde kendi görüşüne / fikrine dayanarak Kur’an’la ilgili söz söylerse / Kur’an’ı tefsir ederse, ateşteki / cehennemdeki yerine hazırlansın.” [/B][/I](Tirmizî aynı yerde nakletmiştir.) Benim konuyu açmamın ve açıklamalar yapmamın sebebi ise Rabbim katında mazeret beyan edebilmeyi isteyişimdendir. Çünkü; [B]"Bilerek hakkı bâtıl ile karıştırmayın, hakkı gizlemeyin."[/B] (Bakara 42) [B]"Artık hakikat ortaya çıktı ve onların yaptıkları bir hiç olup gitti."[/B] (A'râf 118) [B]"De ki: “Hak geldi. Batıl zail oldu. Şüphesiz ki batıl, yok olmaya mahkûmdur.”[/B] (İsrâ 81) [B]"Bilakis biz, hakkı bâtılın tepesine bindiririz de o, bâtılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki, bâtıl yok olup gitmiştir. (Allah'a) yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!"[/B] (Enbiyâ 18) [B]“Her kime öğrendiği dini ilim sorulursa o da çeşitli sebeplerden dolayı o bilgisini gizlerse kıyamet günü o kimseye ateşten bir gem vurulacaktır.” [/B](İbn Mace, Mukaddime 24; Ebû Davûd, İlim, 17; Tirmizi, İlim 3) [B]"De ki: Hangi şey şehadetçe en büyüktür? De ki: [COLOR=rgb(184, 49, 47)][U]Benimle sizin aranızda Allah şahittir.[/U][/COLOR] Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz, Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz? De ki: «Ben buna şahitlik etmem.» «[COLOR=rgb(184, 49, 47)][U]O ancak bir tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uzağım[/U][/COLOR]» de."[/B] (En'âm 19) Selametle... [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Tevhide Davet
Üst
Alt