Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Tevhide Davet
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Intruder" data-source="post: 110817" data-attributes="member: 15174"><p>ve Aleyküm Selam,</p><p></p><p>Yazınızı okumaya başladığım an sizin neden bahsedeceğinizi kolayca anladım.</p><p></p><p>Öncelikle şunda karar kılalım. Ahir zamanda mıyız değil miyiz ? Eğer ahir zamanda olduğumuzu biliyor isek o zaman ahir zaman hadislerinden ne kadar haberdarız ? Ahir zaman hadislerinin belki de en önemlisi şu hadislerdir.</p><p></p><p><strong>Ahir zamanda sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır. </strong>[İbni Asakir]</p><p></p><p><strong>Bu ümmetin son zamanlarında gelenler, önceki âlimleri kötülediği zaman, ilmini gizleyen, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.</strong> [İbni Mace, İbni Adiy, İbni Asakir]</p><p></p><p>Eğer anlamada bir zorluğunuz yoksa, ahir zamanda gelecek olan kişiler kendisinden çok önce gelmiş alimlere sataşacaklardır. Kim ki bu zamanda, tarihte yaşamış ehli sünnet alimlerine kötü bir söz söylüyorsa bu o kişinin kötülüğünden kaynaklanır.</p><p></p><p>Bir hadisi şerifte mealen, <strong>Ümmetim için en çok korktuğum şey müşriklere inen ayetlerin müslümanlara söylenmesidir</strong> buyurulmaktadır.</p><p></p><p>Örnek olarak verdiğiniz ayetlerin müşrikler için olduğunu söylemeye gerek bile yok. Peki ya bu müşriklere inen ayetleri müslümanlar için söyleyen kimselerin ahiretteki durumu ne olur ?</p><p></p><p>Gelelim Tevhide.. Bir kimse bir şeyi ne kadar çok söylüyorsa o şeyi o kadar az biliyordur. Tevhid kelimesini çok kullanan kimseler de tevhidden bir o kadar uzak kimselerdir. Tevhid kelimesi birlemek anlamına geliyor iken o kişiler hep bir ayrıştırma içerisine girerler.</p><p></p><p>Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez.. İşte tevhid böyle bir şeydir.</p><p></p><p>Allah'ın 99 Esması vardır. İnsanı kamil kimseler bu esmaların hepsinin mazharıdırlar. Bunun içerisinde El-Mudill esması da vardır. Bir evliyanın derecesi ne kadar yüksekse kendisine inanmayanlara kapı aralamak için (El-Mudill esması nedeniyle) o kişilerin ekmeğine yağ çalar.</p><p></p><p>Bunu şöyle düşünün.. Bir sorudan elde edilecek puan ne kadar çoksa o sorunun cevabında yer alan yanlış şıkkın da o kadar akıl karıştırıcı olması gerekir. Buna ceviz örneğini ile de cevap verebiliriz. Cevizin üstünde yeşil bir tabaka vardır. Allah c.c, cevizin özüne herkes erişemesin diye onu acı yeşil bir katmanla örtmüştür. Onu yemeye çalışan kişi bu ne acı şeymiş diye onu bırakır. Bazı kimseler ise o yeşil katmanı soyar ama bu kez sert bir katmanla karşılaşır. Onu da geçen kimseyi bu kez çok ince bir katman karşılar. İşte cevizin özü o ince tabakanın da altındadır.</p><p></p><p>Muhyiddin Arabi Hz.lerinin <strong>Sizin taptığınız ayaklarımın altındadır</strong> sözü ile yüzyıllarca sizin gibi kişiler tarafından tekfir edilegelmişti. Yavuz Sultan Selim Han Hz.leriyle bu sözün sırrı ortaya çıkmış ama bu sürede çok kişiler bu söz sebebiyle onu kötülemişlerdi. İşte bu o zâtın El-Mudill esmasının da mazharı olmasından dolayıdır.</p><p></p><p>Gelelim kabak tadı veren şeye.. Bizim öncelikle dilimizi bozdular. Dilimizle beraber ahlakımızı da bozdular. Bu ikisi bozulduktan sonra dinimiz çok hızlı bir şekilde bozulur ve öyle de oldu. Her bir söz ve kelimenin bir ruhu vardır. O kelimeler aynı zamanda o toplumun ahlaki değerlerini de içerir.</p><p></p><p><strong>Helada def-i hacetimi</strong> <strong>eyledim</strong> diyen bir kimse için bu ne kadar terbiyesiz demezsiniz değil mi ? Peki <strong>tuvalete s.çmaya gittim</strong> diyen bir kişi için ne düşünürsünüz. İki cümlede aynı şeyi anlatırken birinden rahatsız olmazken diğerinden neden rahatsız oldunuz. İşte bu o kelimelere atfedilen anlam sebebiyledir. İşte bizim dilimizle beraber ahlakımız da bozulduğu için Mesnevi Şerifte geçen hikayeleri de bu minvalde anlıyoruz veya anlamak istiyoruz.</p><p></p><p>Medrese ve okul kelimelerini ele alalım. İkisi de mana olarak aynı şey olsa da aslında ikisi birbirinden çok farklı anlamdadırlar. Bizim dinimizle olan bağı kesmeleri için öncelikle dilimizi değiştirmeleri gerekiyordu. Yeni kelimeler üreterek onlara istediği anlamı yükleyebileceklerdi ve öyle de oldu. Medrese deyince aklımıza dini eğitim veren bir yer gelirken okul dediğimizde ise bu anlam hiç gelmemektedir. Çünkü okul kelimesi dinle hiç bir zaman ilişkilendirilmemiştir.</p><p></p><p>Mesnevide ahlaksız hikayeler şeklinde söylenen şeyler aslında bizim toplumca ahlaksız bireyler olduğumuzdan dolayıdır. Mesnevi bilindiği üzere 6 cilttir. Bu hikayeler 5. ve 6. ciltinde yer alır. Mevlana Hz.leri Mesnevide bir öğrenci yetiştirir gibi davranmıştır. Kişi belli bir olgunluğa geldikten sonra o hikayeleri söylemiştir. Eğer ilk 5 cildi okumamışsanız direkt o hikayeleri okumuşsanız siz zaten o hikayeleri anlayabilecek olgunlukta değilsiniz.</p><p></p><p>Bunu şu örnekle açıklayayım.. Bizlere orta okulda verilen biyoloji dersinin ilkokulda verildiğini düşünün..Erkek ve kadının cinsi uzuvları, birleşmesi vb. bunun gibi şeyleri.. Gelişim çağında olan ve olgunlaşmamış kişileri bir anda ahlaki olarak çökertirsiniz. Eğer o öğrenciye olgunluk çağına geldiğinde bu dersi verirseniz o bunu garipsemez ve onda ahlaki bir çöküntüde yaşanmaz.</p><p></p><p>Tıb öğrencisinin, öğretmenine bize bu kadavrayı ne gösteriyorsun bizim ahlakımızı bozuyorsun demesi gibi bir şey.. İnsanı Kamil mertebesine ulaşacak kişi, şehevi tüm şeylerden arınmış olmalıdır. İşte siz o hikayeler benim ahlakımı bozuyor diyorsanız siz hala çocuk mertebesindesiniz. Siz gidin en iyisi arkadaşlarınızla oyun oynayın..</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Intruder, post: 110817, member: 15174"] ve Aleyküm Selam, Yazınızı okumaya başladığım an sizin neden bahsedeceğinizi kolayca anladım. Öncelikle şunda karar kılalım. Ahir zamanda mıyız değil miyiz ? Eğer ahir zamanda olduğumuzu biliyor isek o zaman ahir zaman hadislerinden ne kadar haberdarız ? Ahir zaman hadislerinin belki de en önemlisi şu hadislerdir. [B]Ahir zamanda sonra gelenler, önceki âlimleri cahillikle suçlayacaktır. [/B][İbni Asakir] [B]Bu ümmetin son zamanlarında gelenler, önceki âlimleri kötülediği zaman, ilmini gizleyen, Allah’ın indirdiği Kur’anı gizlemiş olur.[/B] [İbni Mace, İbni Adiy, İbni Asakir] Eğer anlamada bir zorluğunuz yoksa, ahir zamanda gelecek olan kişiler kendisinden çok önce gelmiş alimlere sataşacaklardır. Kim ki bu zamanda, tarihte yaşamış ehli sünnet alimlerine kötü bir söz söylüyorsa bu o kişinin kötülüğünden kaynaklanır. Bir hadisi şerifte mealen, [B]Ümmetim için en çok korktuğum şey müşriklere inen ayetlerin müslümanlara söylenmesidir[/B] buyurulmaktadır. Örnek olarak verdiğiniz ayetlerin müşrikler için olduğunu söylemeye gerek bile yok. Peki ya bu müşriklere inen ayetleri müslümanlar için söyleyen kimselerin ahiretteki durumu ne olur ? Gelelim Tevhide.. Bir kimse bir şeyi ne kadar çok söylüyorsa o şeyi o kadar az biliyordur. Tevhid kelimesini çok kullanan kimseler de tevhidden bir o kadar uzak kimselerdir. Tevhid kelimesi birlemek anlamına geliyor iken o kişiler hep bir ayrıştırma içerisine girerler. Bilenler söylemez, söyleyenler bilmez.. İşte tevhid böyle bir şeydir. Allah'ın 99 Esması vardır. İnsanı kamil kimseler bu esmaların hepsinin mazharıdırlar. Bunun içerisinde El-Mudill esması da vardır. Bir evliyanın derecesi ne kadar yüksekse kendisine inanmayanlara kapı aralamak için (El-Mudill esması nedeniyle) o kişilerin ekmeğine yağ çalar. Bunu şöyle düşünün.. Bir sorudan elde edilecek puan ne kadar çoksa o sorunun cevabında yer alan yanlış şıkkın da o kadar akıl karıştırıcı olması gerekir. Buna ceviz örneğini ile de cevap verebiliriz. Cevizin üstünde yeşil bir tabaka vardır. Allah c.c, cevizin özüne herkes erişemesin diye onu acı yeşil bir katmanla örtmüştür. Onu yemeye çalışan kişi bu ne acı şeymiş diye onu bırakır. Bazı kimseler ise o yeşil katmanı soyar ama bu kez sert bir katmanla karşılaşır. Onu da geçen kimseyi bu kez çok ince bir katman karşılar. İşte cevizin özü o ince tabakanın da altındadır. Muhyiddin Arabi Hz.lerinin [B]Sizin taptığınız ayaklarımın altındadır[/B] sözü ile yüzyıllarca sizin gibi kişiler tarafından tekfir edilegelmişti. Yavuz Sultan Selim Han Hz.leriyle bu sözün sırrı ortaya çıkmış ama bu sürede çok kişiler bu söz sebebiyle onu kötülemişlerdi. İşte bu o zâtın El-Mudill esmasının da mazharı olmasından dolayıdır. Gelelim kabak tadı veren şeye.. Bizim öncelikle dilimizi bozdular. Dilimizle beraber ahlakımızı da bozdular. Bu ikisi bozulduktan sonra dinimiz çok hızlı bir şekilde bozulur ve öyle de oldu. Her bir söz ve kelimenin bir ruhu vardır. O kelimeler aynı zamanda o toplumun ahlaki değerlerini de içerir. [B]Helada def-i hacetimi[/B] [B]eyledim[/B] diyen bir kimse için bu ne kadar terbiyesiz demezsiniz değil mi ? Peki [B]tuvalete s.çmaya gittim[/B] diyen bir kişi için ne düşünürsünüz. İki cümlede aynı şeyi anlatırken birinden rahatsız olmazken diğerinden neden rahatsız oldunuz. İşte bu o kelimelere atfedilen anlam sebebiyledir. İşte bizim dilimizle beraber ahlakımız da bozulduğu için Mesnevi Şerifte geçen hikayeleri de bu minvalde anlıyoruz veya anlamak istiyoruz. Medrese ve okul kelimelerini ele alalım. İkisi de mana olarak aynı şey olsa da aslında ikisi birbirinden çok farklı anlamdadırlar. Bizim dinimizle olan bağı kesmeleri için öncelikle dilimizi değiştirmeleri gerekiyordu. Yeni kelimeler üreterek onlara istediği anlamı yükleyebileceklerdi ve öyle de oldu. Medrese deyince aklımıza dini eğitim veren bir yer gelirken okul dediğimizde ise bu anlam hiç gelmemektedir. Çünkü okul kelimesi dinle hiç bir zaman ilişkilendirilmemiştir. Mesnevide ahlaksız hikayeler şeklinde söylenen şeyler aslında bizim toplumca ahlaksız bireyler olduğumuzdan dolayıdır. Mesnevi bilindiği üzere 6 cilttir. Bu hikayeler 5. ve 6. ciltinde yer alır. Mevlana Hz.leri Mesnevide bir öğrenci yetiştirir gibi davranmıştır. Kişi belli bir olgunluğa geldikten sonra o hikayeleri söylemiştir. Eğer ilk 5 cildi okumamışsanız direkt o hikayeleri okumuşsanız siz zaten o hikayeleri anlayabilecek olgunlukta değilsiniz. Bunu şu örnekle açıklayayım.. Bizlere orta okulda verilen biyoloji dersinin ilkokulda verildiğini düşünün..Erkek ve kadının cinsi uzuvları, birleşmesi vb. bunun gibi şeyleri.. Gelişim çağında olan ve olgunlaşmamış kişileri bir anda ahlaki olarak çökertirsiniz. Eğer o öğrenciye olgunluk çağına geldiğinde bu dersi verirseniz o bunu garipsemez ve onda ahlaki bir çöküntüde yaşanmaz. Tıb öğrencisinin, öğretmenine bize bu kadavrayı ne gösteriyorsun bizim ahlakımızı bozuyorsun demesi gibi bir şey.. İnsanı Kamil mertebesine ulaşacak kişi, şehevi tüm şeylerden arınmış olmalıdır. İşte siz o hikayeler benim ahlakımı bozuyor diyorsanız siz hala çocuk mertebesindesiniz. Siz gidin en iyisi arkadaşlarınızla oyun oynayın.. [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Genel islami paylaşımlar
Tevhide Davet
Üst
Alt