evet.madem bu forumun adeti kendi kendine yazıp çizmektir.bende bu adeti bozmayacağım.kendi kendime yazı çizmeye başlıyorum.haydi bismillah
Cüneyd Hazretleri, tasavvufu tarif ederken şöyle demiştir:
"Tasavvuf, ıstıfa´dan gelmektedir. Istıfa´ ise, seçilmek ayrılmak demektir. Kul fani olan herşeyden seçilip ayrılacak baki olan Allah rızasından gayrı şey düşünmeyecektir. İşte tasavvuf bundan ibarettir.
burada verilen tasavvufun tarifi çok güzel ve manasıda hakkında koca bir kitap yazılacak kadar geniştir.ben bu tarifteki tek kelime üzerinde,özellikle seçilmişlik üzerinde duracağım.seçilmiş derken mana aslında nasip açısından seçilmişliktir.yoksa diğer insanlardan üstün olması manasında değildir.tasavvufa girmek bir nasip işidir.yani tıpkı evliliğin bir nasip işi olması gibi.bu nedenle eskiden beri tasavvufa her girmek isteyeni almazlar.istidadı varmı diye bakarlar.yoksa tasavvufa değil davet edilmek,alınmazlar.ama malesef günümüzde birçokları tarafından,tasavvufa herkes davet edilip,hergün ısrarla her gördüğüne söyleyip çağırıp durulmaktadır.neyse dedikodu yapmayalım.ama bir hakikatı belirtmek içinde bunu söylememiz örneklendirmemiz şarttı.ne diyelim.
akabinde tasavvuf ne forumlardan,ne tasavvuf dergilerinden,ne tasavvufi kitaplardan öğrenilmez aslında.lakin bu tür kitapları yayınları okumakta güzeldir.insanın kalbine ulvi duygular verir,güzele yönlendirir.insanı ferahlatır.
tasavvufu gerçek anlamla öğrenmenin tek yolu bir mürşidi kamilin tedrisinden geçer.çünkü o yürüyeceğimiz yolda bize rehber,o yollardan daha önce yürümüş,o dağın zirvesine daha önce çıkmış,tehlikelerini yılanları çıyanları zehirleri,yolun kısalığını uzunluğunu bilmektedir.kendi başımıza yürümeye kalkmak bilmediğimiz bir ormana girip kaybolup, varıp bir ejderhaya yem olmaktan farksızdır.
tasavvuf makam ve mertebelerle yürünen bir yoldur.misal bir makama kadar ilim ve akıl çok faydalıyken,bir yerden sonra,ilim ve akıl yolumuzu keser onu terk etmek icap eder.işte büyüklerin sözleri böyle makam ve mertebelere göre yazılmıştır aslında.fakat bizler büyüklerin hangi sözü,hangi mertebeden söylediğini bilmeden bakarak,koca filin sadece ayağını veya hortumunu görüp onu fil zannedebiliriz.ve fili tanıdımda diyebilirizki bu yanlıştır. bu nedenle mutlaka makam ve mertebelerin yerlerini bilen,bizim durumumuzun nerede olduğu teşhis edecek,ona göre bize tedavi uygulayacak mürşidi kamil olursa tasavvuf yolunda gerçek manada yürüyebiliriz.yoksa tasavvufa dair bildiğimiz,duyduğumuz herşey bir taklidden ibaret olur.gerçi taklidi bile güzeldir.ama elbette gerçeği çok daha güzeldir.
netice olarak tasavvufun hakikati ne benim yazılarımdan,ne forumlardan,ne internetten,ne kitaplardan öğrenilemez.bizim burda yaptığımız sadece işaret edip yolu göstermektir.
Bir Kâmil Mürşide Varmazsan Olmaz
Gel ey kardaş Hakk’ı bulayım dersen,
Bir kâmil Mürşid’e varmazsan olmaz.
Resûlun cemalin göreyim dersen ,
Bir kâmil Mürşid’e varmazsan olmaz.
Niceleri gittiler Mürşid arayı,
Arayanlar buldu derde devâyı,
Bin kez okur isen aktan karayı,
Bir kâmil Mürşid’e varmazsan olmaz.
Gel imdi kardaşlar gidelim bile,
Nice aşıkların bağrını dele,
Cebrâil delildir, Ahmed’e bile,
Bir kâmil Mürşid’e varmazsan olmaz.
Kadılar, müftüler cümle geldiler,
Kitapların hep bir yere koydular,
Sen bu ilm-i kimden aldın dediler,
Bir kâmil Mürşid’e varmazsan olmaz.
Yunus Emre bunda mânâ var dedi.
Bir kâmil Mürşid’e sende var imdi,
Hazreti Mûsâ’ya Hızır’a var dedi,
Bir kâmil Mürşid’e varmazsan olmaz.
Yunus EMRE