Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Tasavvuf
Tasavvuf Farz Mıdır?
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="VOYAGER" data-source="post: 110916" data-attributes="member: 15285"><p>Esselamu aleyküm. Ehl-i sünnet ve'l cemaat yolu ile belli olan itikadi ve ameli esaslara göre müminlerin kötü huylardan arınmaları gerektiği zaten belirtilmiştir ve farzdır. Kendini muhasebe eden bir mümin zaten sürekli bu gayretin içinde değil midir? Zaten mevcut olan bu hedef tanımını ayrıca sonradan icat başka bir kelimeyle yâni tasavvuf kelimesi ile ifade etmek ve müminlerin bir mürşit yâni bir rehber ile bu hedefe ulaşmaları gerektiği iddiasında bulunmak, kısmen Hristiyanlıktaki rahip uygulamasına benzediği için yâni Allah ile kul arasına bir aracı girdiği için itiraz konusu değil midir? "Allah'a kurbiyet" ile kastedilen amaç, şayet kötü huylardan arınmak ise "âmennâ"dır. Bunun için her müminin mutlaka bir mürşit bulmasının adeta farz olduğu iddiası ise söz konusu olmamalıdır ve "mürşiti olmayanın mürşiti şeytandır" ifadesi ile müminleri tedirgin ederek onları ticarileşmiş, holdingleşmiş beyaz veya yeşil sarıklı, sakallı, cübbe ve şalvarlı, belki kendisi himmete muhtaç olan sözde şeyhlerden medet ve himmet arayışına sokmak doğru bir iş değildir. Tarihte çok kötü bir sürü sahte şeyh ve sözde mürşit örnekleri mevcuttur. </p><p></p><p>Bunların hakikisi var mıdır sorusunun cevabı olumludur, meselâ meşhur Abdülkadir Geylani (1078-1166) için böyle söylenebilir. Onun menkıbeleri çok etkileyici olduğu için sanki tasavvuf kelimesi ile ifade edilen bir tür manevi yolculuk, sanki dünyadaki her mümine günde beş vakit namaz gibi bir farzmış iddiası doğru zannedilmektedir. Oysa kişiye özel bir durumdur söz konusu olan. Yâni özel bir durum bütün müminler için genelleştirilmemelidir.</p><p></p><p>Bu durumda konu başlığındaki iddianın itikadi ve ameli olarak bütün müminler için geçerli olduğu söylenemez. Söylenirse o zaman kötü örneklerin önü alınamaz. İşte o yüzden zamanında tekke ve zaviyeler kapatılmış olsa gerektir. </p><p></p><p></p><p></p><p>Bu görüş, makul ve olması gereken açıklama gibi durmaktadır. Burada "Allah'a ulaşmak" ifadesi ile mecaz olarak bir tür manevi yolculuk anlatılmak istenilmektedir, çünkü cismani olarak böyle bir fiilin olamayacağı açıktır. Fakat Allah ve yarattığı mevcudatın <strong>her bakımdan</strong> <strong>birbirinden tamamen ayrı ve benzemez</strong> olduğu düşünülürse, "Allah'a ulaşmak veya vasıl olmak" başlığı ile anlatılmak istenen bir hedefin, bir anlamı olup olmadığı ve eğer böyle bir şey varsa bunu nasıl anlamak gerektiği gerçekten müşkül bir iş olsa gerektir. Yaratılmamış ve kendiliğinden var olan tek varlığın yarattığı meleklerin, cinlerin, insanların ve diğer varlıkların, Onun zavallı ve muhtaç kulları olmaktan başka bir vasfı zaten olabilir miydi acaba? O hiç emretmemiş olsaydı bile belki <em>varlık veya kulluk ahlâkı</em> denilebilecek bir görüşe göre Ona ibadet etmek, şükürde bulunmak, kullara düşen bir vicdani mesuliyet zaten değil midir? İnsanın bundan başka yapabileceği daha başka yüce bir davranış zaten olabilir miydi?</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="VOYAGER, post: 110916, member: 15285"] Esselamu aleyküm. Ehl-i sünnet ve'l cemaat yolu ile belli olan itikadi ve ameli esaslara göre müminlerin kötü huylardan arınmaları gerektiği zaten belirtilmiştir ve farzdır. Kendini muhasebe eden bir mümin zaten sürekli bu gayretin içinde değil midir? Zaten mevcut olan bu hedef tanımını ayrıca sonradan icat başka bir kelimeyle yâni tasavvuf kelimesi ile ifade etmek ve müminlerin bir mürşit yâni bir rehber ile bu hedefe ulaşmaları gerektiği iddiasında bulunmak, kısmen Hristiyanlıktaki rahip uygulamasına benzediği için yâni Allah ile kul arasına bir aracı girdiği için itiraz konusu değil midir? "Allah'a kurbiyet" ile kastedilen amaç, şayet kötü huylardan arınmak ise "âmennâ"dır. Bunun için her müminin mutlaka bir mürşit bulmasının adeta farz olduğu iddiası ise söz konusu olmamalıdır ve "mürşiti olmayanın mürşiti şeytandır" ifadesi ile müminleri tedirgin ederek onları ticarileşmiş, holdingleşmiş beyaz veya yeşil sarıklı, sakallı, cübbe ve şalvarlı, belki kendisi himmete muhtaç olan sözde şeyhlerden medet ve himmet arayışına sokmak doğru bir iş değildir. Tarihte çok kötü bir sürü sahte şeyh ve sözde mürşit örnekleri mevcuttur. Bunların hakikisi var mıdır sorusunun cevabı olumludur, meselâ meşhur Abdülkadir Geylani (1078-1166) için böyle söylenebilir. Onun menkıbeleri çok etkileyici olduğu için sanki tasavvuf kelimesi ile ifade edilen bir tür manevi yolculuk, sanki dünyadaki her mümine günde beş vakit namaz gibi bir farzmış iddiası doğru zannedilmektedir. Oysa kişiye özel bir durumdur söz konusu olan. Yâni özel bir durum bütün müminler için genelleştirilmemelidir. Bu durumda konu başlığındaki iddianın itikadi ve ameli olarak bütün müminler için geçerli olduğu söylenemez. Söylenirse o zaman kötü örneklerin önü alınamaz. İşte o yüzden zamanında tekke ve zaviyeler kapatılmış olsa gerektir. Bu görüş, makul ve olması gereken açıklama gibi durmaktadır. Burada "Allah'a ulaşmak" ifadesi ile mecaz olarak bir tür manevi yolculuk anlatılmak istenilmektedir, çünkü cismani olarak böyle bir fiilin olamayacağı açıktır. Fakat Allah ve yarattığı mevcudatın [B]her bakımdan[/B] [B]birbirinden tamamen ayrı ve benzemez[/B] olduğu düşünülürse, "Allah'a ulaşmak veya vasıl olmak" başlığı ile anlatılmak istenen bir hedefin, bir anlamı olup olmadığı ve eğer böyle bir şey varsa bunu nasıl anlamak gerektiği gerçekten müşkül bir iş olsa gerektir. Yaratılmamış ve kendiliğinden var olan tek varlığın yarattığı meleklerin, cinlerin, insanların ve diğer varlıkların, Onun zavallı ve muhtaç kulları olmaktan başka bir vasfı zaten olabilir miydi acaba? O hiç emretmemiş olsaydı bile belki [I]varlık veya kulluk ahlâkı[/I] denilebilecek bir görüşe göre Ona ibadet etmek, şükürde bulunmak, kullara düşen bir vicdani mesuliyet zaten değil midir? İnsanın bundan başka yapabileceği daha başka yüce bir davranış zaten olabilir miydi? [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Tasavvuf
Tasavvuf Farz Mıdır?
Üst
Alt