Sivas Divriği İlçesi

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
DİVRİĞİ
divrigi2.jpg

COĞRAFİ KONUMU

Divriği yukarı Fırat havzasının İçanadolu sınırı yakınında Sivas İlinin Güneydoğusunda yer alır. Divriği İlçesi, Fırat Nehrinin kolu olan Çaltı çayı vadisi yakınında kurulmuştur. İlçenin yüz ölçümü 2781.56 Km2’dir. İlçenin Merkez Nüfusu 14.429, Köylerin nüfusu 8.884 olup, toplam nüfus 23.313 dür. Denizden yüksekliği ortalama 1225 metredir. Doğusunda Erzincan İli, Batısında Kangal İlçesi, Kuzeyinde İmranlı ve Zara İlçeleri, Güneyinde ise Malatya ile çevrilidir. Divriği İlçesi çok dağlık bir bölgeyi içine almaktadır. Dağlar arasında dik ve derin vadiler içerisinde Fırat’ın küçük kolları akmaktadır. Arazi çıplak sarp ve vahşi görünüşlüdür. İlçenin önemli dağları; Kuzeyde Çengellidağ ( 2650), Delidağ (2150), Efendi, Göldağ ve Akdağ’dır. Güneyde Yama, Demirli, Geyikli, Güneydoğuda Sarıçiçek, oğusunda Igımbat, Batıda Dumluca yer almaktadır. İlçenin en önemli akar suyu Çaltı Çayıdır.İlçeye bağlı Mursal köyü hudutları dahilinde sulama amaçlı baraj yer almaktadır. İlçede karasal iklim özellikleri görülür. Kışları çok karlı ve soğuk, yazları sıcak ve kurak geçer. İlçenin bazı dağlarında meşe, ardıç ve çam türü seyrek orman alanları mevcuttur

TARİHÇE
Sivas İlinin Büyük İlçelerinden biri olan Divriği eski bir tarihe sahiptir. Hititler zamanından beri yerleşim alanı olarak bilinen Divriği’nin adı, eski Yunan yazmalarında Apbrike olarak geçmektedir. Bizans devrinde Tepbrike olarak yaygın bir hal almış ve Türklerce Divrik adıyla anılmıştır. Arap Coğrafyacıları ise şehrin adını ilk kaynaklara uygun olarak Abrik şeklinde tespit etmişlerdir.Malazgirt Meydan Muharebesinden sonra Divriği Türk Egemenliğine girdiği, Divriği’nin Alpaslan’ın komutanı Mengücek Gazi’ye verildiği ve O’nun bağılı olduğu Oğuz boylarından Kayı, Bayat, Karaevli ve Akevli boylarının yerleştiği bilinmektedir. Mengücek Gazi’nin oğlu İshak’ın 1142 yılında ölümü üzerine ikiye ayrılan Mengücek Beyliğinin Divriği kolunu Süleyman bey kurmuştur. Bu beylik kültürel bir gelişme gösterirken bir yandan‘da Anadolu Selçuklu Sultanlığına bağlı olarak Hıristiyanlara karşı sürmekte olan savaşlara katılmıştır. Bu devirde Süleyman Şah’ın 1224 tarihinde yaptırdığı KALE ile oğlu Ahmetşah tarafından 1228 yılında yaptırılan ULUCAMİ ve ayrıca Ulucamiye bitişik olarak Ahmetşah’ın karısı Turan Melek tarafından yaptırılan DARÜŞŞİFA büyük bir önem taşır. Divriği’deki son Mengücek beyi Salih’e ait kitabe 1252 tarihini göstermektedir. Anadolu’daki türk birliğinin dağılmış olduğunu bu devirde, Sivas Eratna oğullarına bağlanmışken Divriği’nin Mısır-Memlük yönetiminde kaldığı görülür. 1398’ de Karyüllük Osman’ın Sivas Sultanı Kadı Burhanettin‘i Zara ile Divriği arasında yenilgiye uğratıp öldürmesinden sonra yöreye egemen olan Osmanlı Beyi Yıldırım Beyazıt, Divriği Kalesini Mısırlı Vali İbrahim Şuhri’nin Oğlundan teslim almış, ancak 1401’de Timur’a karşı Memlük İmparatorluğu ile bir anlaşma yaparken bu kaleyi yine onlara bırakmak zorunda kalmıştır. Divriği’nin Türk Beyliğine kesin olarak katılması, Yavuz Sultan Selim devrinde Mercidabık Zaferinin sonunda olmuştur. Osmanlı İmparatorluğunca Sivas Beyler Beyine bağlı bir Sancak olarak teşkilatlanan Divriği; Harput, Arapkir ve Zara yolu üzerinde önemli bir konaktı. 17.yüzyıldan başlayarak Anadolu’da güvenliğin bozulması üzerine Tunceli dağlarına sığınan eşkiyaların baskısı altında kaldı. 200 yıl süren bu güvensizlik devresinde şehir güvenilir sığınaklardan biriydi. Sivas İlinin yeniden teşkilatlanması üzerine Divriği bir İlçe haline getirilmiştir.

KÜLTÜR VE TURİZM
İlçe başta Ulucami ve Darüşşifası, Kale Camii, olmak üzere kümbet, Han, Köprü ve çok sayıda konak gibi bir çok tarihi eserlere sahiptir. Gerek yurt içinden ve gerekse yurt dışından çok sayıda yerli ve yabancı turist gelerek buraları ziyaret etmektedir. Bu tarihi eserlerin yurt içinde ve yurt dışında yeterli derecede tanıtımı yapıldığında turizm açısından büyük canlılık yaşanacaktır.

Sivas Divriği’nin Divriği’nin güzelliğini anlatmakla bitiremeyiz. Özellikle eski konakları ve UNESCO tarafından korunan Divriği Ulu Camii’nin burada bulunması harikadır.
Bu sebeple yerli ve yabancı bir çok turist bu memlekete gelerek yaz kış demeden burayı gezer tadını çıkarır.
Divriği yazın olduğu kadar kışın da çok güzel gözüküyor. Bunun en güzel örneği Divriği Ulu Camii ile sağlanmakta.


divri%C4%9Fi-ulu-camii5.jpg

Kış güzelliğinde Divriği ve Ulu Camii

Divriği ulu cami ve Daru’ş-şifası adıyla dünya sanat tarihinde yer alan bu eşsiz eser, Anadolu Selçuklu Devleti Mengücek Oğulları Beyliği döneminde (1228) Mengücek Beyi Ahmet Şah tarafından, Şifahane ise Ahmet Şah’ın eşi Melike Turan tarafından yaptırılmıştır. Divriği ulu camii Fatma hatun Camii, Ahmet Şah Camii diye de adlandırılır.
Divriği Ulu Camii’nin ve Darü’ş-şifanın dünyadaki diğer tarihi eserlerden bir takım farkları vardır:
Birincisi,böyle mükemmel üç boyutlu detaylı geometrik sitiller ve bitkisel bezemeler hiç bir yerde olmadığı sanat tarihçiler ve mimarlar tarafından söylenmektedir.Kapı ve duvarlara işlenen tüm motifler asimetriktir ve her karede binlerce taş işlemeli motif bulunur. Usta devamlı tekrardan kaçınmış ve kendisini yenilemiş. Hiç bir motife bağımlı kalmamıştır. Her motifte Allah’ın birliğinin vurgulandığı gözlemleniyor.
Divriği Ulu Camii ve Daruşşifasının dört kapısı vardır. Şifahane Taç Tapısı,Cami Kuzey Taç Kapı,Cami Batı Taç Kapı ve Şah Mahfili Taç Kapısı. Her biri birbirinden farklı eşsiz bezemelerle göz kamaştıran bir mimarlık ve mühendislik harikası niteliğindedir.
Divriği yılın her döneminde gezi yapılacak bir niteliktedir.
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Divriği Ulu Camii’nde 3 namaz kılan insan figürü

Dünya Miras Listesine Alınmış
Tarihi : 6.12.1985
Liste Sıra No : 358
Niteliği : Kültürel
Divriği ve civarında en erken yerleşim Hititler Dönemi’ne kadar inmektedir. Yöre, Mengücekoğullarının yönetimi altında olduğu dönemde Turan Melek Şah tarafından camii ile birlikte 1228-1229 yıllarında yaptırılmıştır. İslam mimarisinin bu başyapıtı iki kubbeli bir türbeye sahip bir cami ve ona bitişik bir hastaneden oluşmaktadır. Yapılar, mimari özelliklerinin yanı sıra, sergilediği Anadolu geleneksel taş işçiliği örnekleriyle UNESCO dünya mirası listesinde yer almaktadır.

DÜNYA MİRASI DİVRİĞİ ULU CAMİ

Mengücekoğullarından Ahmet Şah ile eşi Melike Turan tarafından 1228 tarihinde tamamlanan Divriği Ulu Cami ve Şifahanesi, çevresindeki taş ocaklarından çıkarılmış bir cins tüften inşa edilmiştir. Ulu Cami Iğımbat Dağı’nın eteğinde olduğundan geniş bir görüntüye sahiptir. Caminin en güzel tarafı kapılarda ve sütunlarda işlenmiş olan motiflerdir. Birçok araştırmacının dikkatini çekmiş ve görenler hayran kalmıştır. İçe bakışı hitap eden bu motifler caminin yapımında çalışan mimarların kendi geleneklerine, sanatsal anlayışına göre, karışık motiflerle özgün ve harika bir şaheser ve ibadethane ortaya çıkarmışlardır. Sanat tarihçisi Doğan, Divriği Mucizesi adlı eserinde, mimari bakımdan bir mucize olduğunu yazmaktadır. Eseri yapan mimarın başka bir eserine rastlanmaması ilginçtir. Son yıllarda UNESCO tarafından Dünya Mirasını Koruma kapsamına alınmıştır.

Divriği Ulu Camii’nde bilinen namaz kılan insan figürü gölgesinin aslında 3 tane olması gerçekten herkesi şaşırttı.
Camii’nin inşaatını yapan ustaların 2 yıl boyunca güneşin batışından doğuşuna kadar her türlü olayı gözlemleyip öyle bir çalışma yaptıkları, anlaşıldı.
Bu konuyu Ruhan Özaygün şu şekilde açıklıyor; “Mengücekoğulları’nın Divriği’ye kazandırdığı bu şaheserde ortaya çıkan ‘Namaz kılan insan’ ve diğer siluetler ile gölgeler için, tarihi yapıyı inşa eden mimar ve ustaların çok ince hesaplar yaptığını, bu siluetlerin ve gölgelerin tesadüf olmadığını belirterek, ‘Eseri inşa eden mimar ve ustalar, binayı yapmadan önce 2 yıl boyunca güneşin doğuşundan batışına, yıldızların çıkışından kayboluşlarına kadar hepsini hesaplamış. Bu hesaplar yapıldıktan sonra, elde edilen sonuç, bu eser üzerinde gösterilmeye çalışılmıştır. Kapılarda ilk etapta siluet bakıyor, temaşa ediyor. İkincisinde siluetteki o kişi kitap okuyor, üçüncü durumda namaz kılıyor, dördüncü olayda ise kadına çevriliyor. Onun için burada tesadüf bir şey yoktur, eseri ilme hizmet, hakka hizmet, fisebilillah (Allah rızası için) düsturuyla yapmışlardır’ diye konuştu.

DEVRİN TEKNOLOJİSİNE UYUM SAĞLAYAN GÖLGELER
Bu eseri yapan mimarın ve ustaların, kapılardaki motiflerin her birini ince ince hesapladığını, söz konusu motifleri yaparken ilime, bilime ve Kur’an-ı Kerim’e başvurduğunu vurgulayan Özaygün, mimarın ve ustaların devrin teknolojisine uyum sağlayarak bazı gölgeler oluşturduklarını ifade ederek, ‘Kur’an-ı Kerim’de Furkan Suresi’nin 45 ve 46. ayetlerini okuduğumuz zaman bu gölge meselesinin iç yüzünü anlayabiliriz. ‘Rabbinin gölgeyi nasıl uzattığını görmez misin? İsteseydi onu sabit kılardı. Sonra biz güneşi gölgeye delil kıldık. Sonra onu kendimize yavaş yavaş çektik’ ayetlerinden de göreceğiz ki burada asıl gölge değil, gölgeyi uzatan güneş ile gölgenin hareket ve tavırlarını bilmek mecburiyetindeyiz’ dedi.

divri%C4%9Fi-ulu-camii31.jpg


Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nın batı kapısında (taç kapı) ikindi vakti görülen namaz kılan erkek silueti, cennet kapısında saat 07.00 sıralarında çıkan namaz kılan kadın silueti ve şah kapısında saat 09.00 sıralarında oluşan ve eseri yaptıran Ahmet Şah’ın başını temsil ettiğine inanılan erkek kafası silueti, görenleri adeta büyülüyor.

KURAN OKUYAN ADAM GÖLGESİ

Caminin çok enteresan bir özelliği daha bulunmaktadır. Caminin giriş kapısına ikindi güneşi düştüğü zaman gölgelerden ayakta duran yandan bir erkek silüeti belirir. Bu silüetin önünde dikdörtgene benzer bir gölge daha vardır ve bu gölgelerin Kuran okuyan ve namaz kılan bir adam olduğuna inanılır

divrigi1.jpg

Özellikle tarihi eserin batı yamacında camiye girişi sağlayan taç kapıda, ikindi namazı vaktinde güneşin etkisiyle ortaya çıkan, yaklaşık 4 metre uzunluğundaki ‘namaz kılan insan’ silueti ziyaretçilerin ilgi odağı oluyor.
Tarihi eseri görmeye gelenler, ziyaret saatlerini namaz kılan insan siluetinin çıktığı ikindi namazı vaktine denk getirmeye çalışıyor.
divrigi5.jpg


Yıllarca fark edilemeyen siluetin, 2005 yılında fotoğraf çeken bir turist tarafından görüntülenmesinin ardından ünü yurt dışına kadar ulaşmış. Kente gelen yerli turistlerin yanı sıra yabancı turistler de güneş giriş kapısına vurduğunda ortaya çıkan gölgenin önünde fotoğraf çektiriyor.
divrigi4.jpg


‘ANADOLU’NUN EL-HAMRASI’

Anadolu beyliklerinden Mengücekoğulları döneminde hükümdar Süleyman Şah’ın oğlu Ahmed Şah tarafından 1228 yılında yaptırılan Divriği Ulu Camii 1280, caminin bitişiğinde Behram Şah’ın kızı Melike Turan Melek’in de aynı yıl yaptırdığı Darüşşifa ise 768 metrekarelik alana sahip.

İnanç ve tarih turizmi açısından önemli bir eser olarak gösterilen Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası, mimari üslubuyla dikkati çekiyor. Avrupalı bilim adamları tarafından, ‘Anadolu’nun El-Hamrası’ olarak görülen tarihi yapı, mimari yapısı ile başta sanat tarihçileri olmak üzere mimar ve mühendisleri büyülüyor.
Süsleme ve örtü biçimlerinin dengeli ve uyumlu bir şekilde ayarlanmasıyla başlı başına kendine özgü bir yapı olan Divriği Ulu Camii ve Darüşşifası’nda, ışık ve gölge oyunları güçlü şekilde hissediliyor.

Evliya Çelebi’nin, ‘Üstad-ı mermer bu camiye öyle emek sarf edip, kapı ve duvarları öyle nakış bukalemun eylemiş ki, methinde diller kısır, kalem kırıktır’ ifadesini kullandığı, ‘Görmeden Ölmeyin’ sloganıyla tanıtılan ve 1985 yılında UNESCO’nun ‘Dünya Kültür Mirası Listesi’ne alınan eseri, her yıl çok sayıda turist ziyaret ediyor.

Ruh hastalarının musiki, su sesi ve Kur’an dinletisiyle tedavi edildiği darüşşifada, hasta ve tabip odaları bulunuyor. Darüşşifanın içerisinde Ahmet Şah, eşi Turan Melek ve ailesinin türbeleri de yer alıyor. İki kubbe ve 23 tonoz çatı ile örtülü olan tarihi eserdeki mihrabın biçim ve bezemelerinin Anadolu’da başka bir örneği bulunmuyor.

Ahlatlı mimar Hürremşah tarafından yapılan eşsiz eserde, Ahlatlı ve Tiflisli taş ustalarının çalıştığı belirtiliyor. Başmimar Hürremşah Bin Muğis El-Hilati ile birlikte eserde Ahmet Nakaş Hilati (Ahlatlı Mimar), Ahmet Bin İbrahim El Tiflisi (Ağaç İşleri Sanatçısı, Nakkaş ve Ahmet Bin Muhammed’in (Hattat ve Nakkaş) çalıştığı kaynaklarda yer alıyor.
 

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Sivas’ın Divriği İlçesi Abdullah Paşa Konağı

Abdullah Paşa Konağı

Sivas’ın Divriği İlçesi, Ceditpaşa Mahallesi, Paşa Camii Sokakta yer alan, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından restore edilen tarihi Abdullah Paşa Konağı; Sivas Gezi Rehberi olarak bu yazımızda Abdullah Paşa Konağı’nı tanıyacak onun eşsiz güzelliği karşısında mest olacaksınız.

Gerek zemin katla 1. katı birbirine bağlayan açık merdiveni, gerekse kalın duvarlar içinde mabeyn, kış-yaz odaları ve yıldız köşkü mahalli ile yapı, Anadolu sivil mimarisinin güzel bir örneğini sunan konak, bunların yanında üst kat odalarını süsleyen ahşap çarkıfelek motifli tavan ve şehri seyretme fırsatı veren boy pencereleri, cümle ve bahçe kapıları, ahşap motifli pencere kenarlıkları binaya zenginlik kazandırıyor.
Konakta toplam 8 adet yatak odası, lobi, kahvaltı salonu, mutfak vb. bölümler bulunurken sokak kapısının girişinde solda kör kuyu, sağda ise estetik yönden dikkat çeken kitabeli bir çeşme yer alıyor.

Abdullah Paşa Konağı restorasyon projesine göre; 16 yataklı konaklama ünitesi ve tamamlayıcı yan üniteler olarak düzenlenerek işletme ve servis yönünden üstün standart ve yüksek kalitede hizmet sunmayı hedefliyor.
Abdullah-Pa%C5%9Fa-Kona%C4%9F%C4%B1-300x197.jpg
divrigi-abdullah-pasa-konagi-300x200.jpg
divrigi-abdullah-pasa-konagi-3-300x225.jpg
 
Üst Alt