Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İslam ve Osmanlı Tarihi
Osmanlı Tarihi
Seyyah-ı âlem ve ferid-i beni âdem EVLİYA ÇELEBİ
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 15740" data-attributes="member: 3"><p><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 15px"></span></span></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 15px"><span style="font-size: 12px"><img src="https://i.imgur.com/GQenp.jpg" alt="" class="fr-fic fr-dii fr-draggable " style="" /></span></p></span></span></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 15px"></p></span></span></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 15px"><span style="font-size: 12px">On ciltlik muhteşem eseri "Seyahatnamesi" ile dünya çapında tanınan âlimimiz ve seyyahımız Evliya Çelebi'nin hayatının dönüm noktası bir rüya ile başlar. Seyahatnamenin birinci cildinde gördüğü bu rüyayı şöyle anlatmaktadır:</span></p></span></span></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 15px"></p><p></span></span></span><span style="font-size: 15px"></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"> </p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px"><strong>"İstanbul'da hanemde bir gece uykuya dalmıştım. Birden bire kendimi Yemiş iskelesi yanında bulunan Ahi Çelebi Camiinde gördüm. Camiinin içi nur yüzlü bir cemaatle dolup taşmıştı. Ben de bu camiinin içine girerek minberin dibine diz çöküp oturdum. Bu nur yüzlü pirleri hayranlıkla temaşaya daldım. Fakat bunlann kim olduklarını anlayamamıştım. Nihayet yanımda bulunan bir zata sordum: '-Benim sultanım, ism-i şerifinizi ihsan buyurur musunuz?' dedim. O zat, Kemankeşlerin Piri "Sa'd ibni Ebi Vakkas" olduğunu söyledi. Derhal elini öptüm. Yine:</strong></span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"-Sizin yanınızdaki zatlar kimlerdir?' diye sual ettiğimde: 'Sahabe-i Kiram ve Ensar Hazretleridir dedi. O tarafa baktım. Bu zatlar sıra ile Hazret-i Ebu Bekir (ra), Hazret-i Ömer (ra), Hazret-i Osman (ra), Hazret-i Ali (ra) idiler. Bunları doya doya seyredip taze can buldum. Mihrapta ise Kâinatın Efendisi Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü vesselam oturmakta idi. Biraz sonra yanımda oturmakta bulunan Sa'd İbni Ebi Vakkas Hazretleri elimden tutup beni Peygamber Efendimizin huzuruna götürdü ve dedi ki:</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">" 'Âşık'ı sâdıkın ve ümmet-i müştakın Evliya kulun şefatin rica eder.'</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Ben de derhal Hazret-i Peygamberin dest-i mübareklerini bûs ettim. Fakat heybetlerinden çok korkarak titredim. Kendilerine:</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">" 'Şefaat ya Resulallah!' diyeceğim yerde:</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Seyahat ve Resulullah! diyi verdim. Cenab-ı Peygamber derhal tebessüm ettiler. Seyahatlerimin hayırlı olması için 'Fatiha' dediler. Bundan sonra sıra ile Eshab-ı Kiram'in ellerini birer birer öptüm. Cümlesi:</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Seyyâh-ı âlem ve ferîd-i beni âdem ol! "diye dua ettiler. Ben de Ahi Çelebi Camiinden dışarı çıktım.</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Sabah olup uyanınca bir abdest alıp bu rüyamı tabir ettirmek üzere Kasımpaşa'da İbrahim Efendi Hazretlerine gittim. Bu zat bana:</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Sen büyük bir seyyah olacaksın!'</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"buyurdu. Ben de bundan sonra seyahata çıkıp gördüklerimi yazmaya başladım."</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Sahabelerin yaptığı dualar Dergâh-ı İlâhî'de kabul olunmuş ve Evliya Çelebi benzeri olmayan ve sahasında da tek olan dünya seyyahı oluvermiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Asya, Avrupa ve Afrika'ya yayılan imparatorluğun topraklarını adım adım dolaşarak gördüklerini tesbit eden Evliya Çelebi'nin telif ettiği on bin sahifelik "Seyahatname"si emsalsiz bir tarih ve coğrafya eseri olarak dünya ilim âleminin dikkatini çekmiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Meşhur seyyahımız 1630'da gördüğü yukarıda bahsi geçen rüyadan sonra, ilk seyahatim 1640'ta ailesinden gizli olarak Bursa'ya yapmıştır. Çıktığı bu ilk seyahati bir ay devam etmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamenin ikinci cildinde seyahat dönüşü babasının tavrım ve kendisine yaptığı nasihatlan şöyle anlatmaktadır:</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px"><strong>"Hakir o gün hane-i gamkînimize (gam içinde olan evimize) varıp peder ü mâderin (baba ve ananın) dest-i şeriflerini (ellerini) öpüp huzur-i şeriflerinde (önlerinde) karar ettiğimde (durduğumda) peder-i azizim eyitti:</strong></span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Safa geldin Bursa seyyahı! Sefa geldin! 'Halbuki ne canibe gittiğimden kimsenin haberi yok idi. Hakir dedim: 'Sultanım, hakirin Bursa'da idiğimi nerden bildiniz''</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Buyurdular ki: -Sen bin elli senesi muharreminin aşuresinde (1640 senesi Mayıs başları) kaybolduğun gece ben nice me'sure (makbul dualar) tilâvet ettim. Bin kerre "kevser" suresini okudum. Ol gece Âlem-i menamda (uykuda) seni gördüm ki Bursa'da Emir Sultan zaviyesinde ruhaniyetten istimdat ile seyahat rica edip bükâ ederdin (ağlardın) o gece bana nice ehl-i hal canlar rica edip senin seyahata gitmekliğin için izin talep eylediler. Ben de ol gece cümlesinin rızasıyla sana destur (izin) verdim. Fatiha tilavet eyledik.</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><strong><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">"Gel imdi, oğul! Şimdengeri (bundan sonra) sana seyahat göründü. Allah mübarek eyliye. Amma sana nasihatim var" diye elimden yapışıp, huzurunda ayak üzerine durdurup sağ eliyle sol kulağımı burarak şu nasihata ağâz eyledi (başladı):</span></span></span></strong></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px"><strong>"Oğul! âdem yoksul olur, besmelesiz taam (yemek) yeme. Sırrın var ise sakın avratına deme. Cünüp iken yemek yeme. Esvabının (elbisenin) söküğünü üstünde dikme. İyi adını keme takma. Keme (kötüye) yoldaş olma, zararını çekersin. Sen yürü ileri, gözüm, kalma geri. Alay bozma..."</strong></span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Seyahat için babasından da ruhsat alan Evliya Çelebi o tarihten itibaren vefatına kadar durmadan gezip dolaşmıştır.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Tatlı dilli, hoş sohbet seyyahımız Evliya Çelebi, 1611 yılında, İstanbul'un Unkapanı semtinde dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Hafız Mehmed Zıllî Evliya idi Aslen Kütahyalı olan babası, Sultan IV.Murad'ın Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî Efendi de âlim bir zattı. Evliyanın kuvvetli bir tahsil görmesi için çalışmıştır. Evliya da babasını mahcup etmemiş, zekası, çalışkanlığı ve kabiliyetiyle hocalarının takdirini kazanmıştır. Hamid efendi medresesindeki tahsilini ikmal ettikten sonra, tanınmış âlim Ahfeş Efendi'den yedi sene ders almış, Evliya Mehmed Efendi'nin de ilminden istifade etmiştir. Bilahare Topkapı Sarayındaki Enderun-u Hümayun'a girmiş, burayı bitirdikten sonra da sipahi sınıfına dahil olmuştur.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Sultan IV.Murad, ilmini ve ahlakını yakinen bildiği Evliya Çelebiyi saraya muhasib olarak almıştır. Evliya Çelebi Sultan İbrahim ve Sultan IV. Mehmed devirlerinde de mühim resmi vazifeler almış ve bu vazifeler dolayısiyle çeşitli beldeleri gezmiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Defterdarzade Ahmet Paşa ile Anadolu'yu, Şam Beylerbeyi Murtaza Paşa ile Suriye ve Filistin'i gezdikten sonra Melek Ahmed Paşa'nın sadrazamlığında sadarette memuriyet almış, Paşa'nın Rumeli Beylerbeyliğine gönderilmesi üzerine onu takib etmiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Fazıl Ahmed Paşa'nın ordusuyla birlikte Avusturya'ya gitmiş, yolda gördüğü yerler hakkında çeşitli malzeme toplamıştır.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Elçi Mehmed Paşa ile birlikte Viyana'ya gitmiş, bu vesile ile Avusturya şehirlerini dikkatle tedkik etmiştir. Seyahatini İspanya, Hollanda ve Danimarkaya kadar uzatmış, daha sonra Eflak-Boğdan, Kırım, Kafkasya ve Hazer Denizi çevresini, Volga boylarını incelemiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Hac vazifesini yerine getirmek için Hicaza, oradan Mısır, Sudan ve Habeşistan'a gitmiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Yetmiş senelik ömrünü devamlı seyahat etmekle geçiren Evliya Çelebi, Osmanlı devletinin hemen bütün şehirlerini ve kasabalarını gezmiştir. Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır ve Hicaz'ın yanı sıra Macaristan, Transilvanya, Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmaçya, Güney Rusya, Kırım, Kafkasya ve İran'ın birçok bölgelerini dolaşmıştır.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Gördüklerini basit bir şekilde ele almamış, köklü incelemelerde bulunmuştur. Bölgelerin ahlak, görgü ve an'anelerini, meşhur şahıslarını, binalarını ve tarihlerini inceledikten sonra kaleme almıştır.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Seyahatlerinden bir kısmını savaşlara katılmak suretiyle yapan Evliya Çelebi, bizzat savaşlara da katılmış ve silah kullanmada, ata binmedeki maharetini harp meydanında göstermiştir.</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Güzel sesi ve hoş sohbeti ile her zaman padişahların, vezirlerin ve komutanların yanıbaşında bulunmuştur. Onun hoş sohbeti yazı üslubuna da aksetmiş ve ölmez eseri "Seyahatname" zevkle okunan bir klasik hüviyetini asırlardan beri muhafaza etmiştir.</span></span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black">Bu büyük eser, başka milletlerin de dikkatini çekmiş, üzerinde birçok incelemeler yapılmış, 10 dan fazla yabancı dile çevrilmiştir.</span></span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-size: 12px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black">Ömrünü ilme adayan bu değerli âlim ve seyyahımız hiç evlenmemiştir. 1681'de vefat eden Evliya Çelebi'nin mezarı kayıptır.</span></span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Seyahatname'si muhtelif dillere tercüme edilmiş olan dünya çapında şöhret sahibi Evliya Çelebi'nin mezarının kayıp oluşunu kabullenmek istemiyorduk bir türlü. Araştırmaya başladık. Tarihî kaynaklar, Evliya Çelebi'nin Mısır Seyahati dönüşünde İstanbul'da vefat ettiğini ve Lohusakadın türbesinin yanına defnedildiğini söylemekteydi. Şişhanede bulunan Lohusakadın türbesinin yanında Meyyiz Zade Kabri ve onun bitişiğinde Evliya Çelebi ailesine ait mezarlık bulunmaktaymış. O civarda yaptığımız araştırmada, Lohusakadın türbesinden başka hiç bir mezar göremedik. Nasıl olurdu, koskoca mezarlık nereye giderdi? Kafamıza düğümlenen suallerin cevablarını değerli tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı'da bulduk. Şöyle diyordu Konyalı:</span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px"><strong>"Evliya Çelebi ve babası, IV.Murad'ın kuyumcubaşısı Mehmed Zıllî Efendi Lohusakadın türbesinin yanında medfundur. Fakat yol yapılırken ordaki bütün mezarlar yerinden söküldü ve mezar taşları bir çukura dolduruldu. Ben yol yapılırken gitmiş ve mezar taşlarını görmüştüm."</strong></span> </span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"><span style="font-family: 'Garamond'"><span style="color: black"><span style="font-size: 12px">Bu ifadeden sonra tekrar Şişhane'ye gittik ve bu defa mezar taşlarını aramaya başladık. Ne yazık ki bütün aramalarımıza rağmen bir tek mezar taşına bile rastlayamadık. Evet, Koca Evliya Çelebi'nin, Mehmed Zilli Efendi'nin ve daha nice büyüklerin mezarları yok olmuştu, yok dilmişti. Evliya Çelebi'yi araştıran Batılı bir araştırmacı İstanbul'a gelip Evliya Çelebi'nin mezarını sorsa, <strong>"yoktur"</strong> veya <strong>"kayıp"</strong> cevabı verilecekti. O da "Ayıp" diyemeyecek kadar nezaket sahibi ise, <strong>"yazık"</strong> diyecekti. Nitekim öyle de demektedirler.</span></span></span></p></span></p><p style="margin-left: 20px"><span style="font-size: 15px"></p><p></span></p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 15740, member: 3"] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=4] [INDENT][SIZE=3][IMG]https://i.imgur.com/GQenp.jpg[/IMG][/SIZE] [SIZE=3][/SIZE] [SIZE=3]On ciltlik muhteşem eseri "Seyahatnamesi" ile dünya çapında tanınan âlimimiz ve seyyahımız Evliya Çelebi'nin hayatının dönüm noktası bir rüya ile başlar. Seyahatnamenin birinci cildinde gördüğü bu rüyayı şöyle anlatmaktadır:[/SIZE] [/INDENT][/SIZE][/COLOR][/FONT][SIZE=4] [INDENT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3][B]"İstanbul'da hanemde bir gece uykuya dalmıştım. Birden bire kendimi Yemiş iskelesi yanında bulunan Ahi Çelebi Camiinde gördüm. Camiinin içi nur yüzlü bir cemaatle dolup taşmıştı. Ben de bu camiinin içine girerek minberin dibine diz çöküp oturdum. Bu nur yüzlü pirleri hayranlıkla temaşaya daldım. Fakat bunlann kim olduklarını anlayamamıştım. Nihayet yanımda bulunan bir zata sordum: '-Benim sultanım, ism-i şerifinizi ihsan buyurur musunuz?' dedim. O zat, Kemankeşlerin Piri "Sa'd ibni Ebi Vakkas" olduğunu söyledi. Derhal elini öptüm. Yine:[/B][/SIZE] [/COLOR][/FONT] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"-Sizin yanınızdaki zatlar kimlerdir?' diye sual ettiğimde: 'Sahabe-i Kiram ve Ensar Hazretleridir dedi. O tarafa baktım. Bu zatlar sıra ile Hazret-i Ebu Bekir (ra), Hazret-i Ömer (ra), Hazret-i Osman (ra), Hazret-i Ali (ra) idiler. Bunları doya doya seyredip taze can buldum. Mihrapta ise Kâinatın Efendisi Peygamber Efendimiz Aleyhisselâtü vesselam oturmakta idi. Biraz sonra yanımda oturmakta bulunan Sa'd İbni Ebi Vakkas Hazretleri elimden tutup beni Peygamber Efendimizin huzuruna götürdü ve dedi ki:[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]" 'Âşık'ı sâdıkın ve ümmet-i müştakın Evliya kulun şefatin rica eder.'[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Ben de derhal Hazret-i Peygamberin dest-i mübareklerini bûs ettim. Fakat heybetlerinden çok korkarak titredim. Kendilerine:[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]" 'Şefaat ya Resulallah!' diyeceğim yerde:[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Seyahat ve Resulullah! diyi verdim. Cenab-ı Peygamber derhal tebessüm ettiler. Seyahatlerimin hayırlı olması için 'Fatiha' dediler. Bundan sonra sıra ile Eshab-ı Kiram'in ellerini birer birer öptüm. Cümlesi:[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Seyyâh-ı âlem ve ferîd-i beni âdem ol! "diye dua ettiler. Ben de Ahi Çelebi Camiinden dışarı çıktım.[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Sabah olup uyanınca bir abdest alıp bu rüyamı tabir ettirmek üzere Kasımpaşa'da İbrahim Efendi Hazretlerine gittim. Bu zat bana:[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Sen büyük bir seyyah olacaksın!'[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"buyurdu. Ben de bundan sonra seyahata çıkıp gördüklerimi yazmaya başladım."[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Sahabelerin yaptığı dualar Dergâh-ı İlâhî'de kabul olunmuş ve Evliya Çelebi benzeri olmayan ve sahasında da tek olan dünya seyyahı oluvermiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Asya, Avrupa ve Afrika'ya yayılan imparatorluğun topraklarını adım adım dolaşarak gördüklerini tesbit eden Evliya Çelebi'nin telif ettiği on bin sahifelik "Seyahatname"si emsalsiz bir tarih ve coğrafya eseri olarak dünya ilim âleminin dikkatini çekmiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Meşhur seyyahımız 1630'da gördüğü yukarıda bahsi geçen rüyadan sonra, ilk seyahatim 1640'ta ailesinden gizli olarak Bursa'ya yapmıştır. Çıktığı bu ilk seyahati bir ay devam etmiştir. Evliya Çelebi Seyahatnamenin ikinci cildinde seyahat dönüşü babasının tavrım ve kendisine yaptığı nasihatlan şöyle anlatmaktadır:[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3][B]"Hakir o gün hane-i gamkînimize (gam içinde olan evimize) varıp peder ü mâderin (baba ve ananın) dest-i şeriflerini (ellerini) öpüp huzur-i şeriflerinde (önlerinde) karar ettiğimde (durduğumda) peder-i azizim eyitti:[/B][/SIZE] [/COLOR][/FONT] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Safa geldin Bursa seyyahı! Sefa geldin! 'Halbuki ne canibe gittiğimden kimsenin haberi yok idi. Hakir dedim: 'Sultanım, hakirin Bursa'da idiğimi nerden bildiniz''[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Buyurdular ki: -Sen bin elli senesi muharreminin aşuresinde (1640 senesi Mayıs başları) kaybolduğun gece ben nice me'sure (makbul dualar) tilâvet ettim. Bin kerre "kevser" suresini okudum. Ol gece Âlem-i menamda (uykuda) seni gördüm ki Bursa'da Emir Sultan zaviyesinde ruhaniyetten istimdat ile seyahat rica edip bükâ ederdin (ağlardın) o gece bana nice ehl-i hal canlar rica edip senin seyahata gitmekliğin için izin talep eylediler. Ben de ol gece cümlesinin rızasıyla sana destur (izin) verdim. Fatiha tilavet eyledik.[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [B][FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]"Gel imdi, oğul! Şimdengeri (bundan sonra) sana seyahat göründü. Allah mübarek eyliye. Amma sana nasihatim var" diye elimden yapışıp, huzurunda ayak üzerine durdurup sağ eliyle sol kulağımı burarak şu nasihata ağâz eyledi (başladı):[/SIZE][/COLOR][/FONT][/B] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3][B]"Oğul! âdem yoksul olur, besmelesiz taam (yemek) yeme. Sırrın var ise sakın avratına deme. Cünüp iken yemek yeme. Esvabının (elbisenin) söküğünü üstünde dikme. İyi adını keme takma. Keme (kötüye) yoldaş olma, zararını çekersin. Sen yürü ileri, gözüm, kalma geri. Alay bozma..."[/B][/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Seyahat için babasından da ruhsat alan Evliya Çelebi o tarihten itibaren vefatına kadar durmadan gezip dolaşmıştır.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Tatlı dilli, hoş sohbet seyyahımız Evliya Çelebi, 1611 yılında, İstanbul'un Unkapanı semtinde dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Hafız Mehmed Zıllî Evliya idi Aslen Kütahyalı olan babası, Sultan IV.Murad'ın Kuyumcubaşısı Derviş Mehmed Zıllî Efendi de âlim bir zattı. Evliyanın kuvvetli bir tahsil görmesi için çalışmıştır. Evliya da babasını mahcup etmemiş, zekası, çalışkanlığı ve kabiliyetiyle hocalarının takdirini kazanmıştır. Hamid efendi medresesindeki tahsilini ikmal ettikten sonra, tanınmış âlim Ahfeş Efendi'den yedi sene ders almış, Evliya Mehmed Efendi'nin de ilminden istifade etmiştir. Bilahare Topkapı Sarayındaki Enderun-u Hümayun'a girmiş, burayı bitirdikten sonra da sipahi sınıfına dahil olmuştur.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Sultan IV.Murad, ilmini ve ahlakını yakinen bildiği Evliya Çelebiyi saraya muhasib olarak almıştır. Evliya Çelebi Sultan İbrahim ve Sultan IV. Mehmed devirlerinde de mühim resmi vazifeler almış ve bu vazifeler dolayısiyle çeşitli beldeleri gezmiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Defterdarzade Ahmet Paşa ile Anadolu'yu, Şam Beylerbeyi Murtaza Paşa ile Suriye ve Filistin'i gezdikten sonra Melek Ahmed Paşa'nın sadrazamlığında sadarette memuriyet almış, Paşa'nın Rumeli Beylerbeyliğine gönderilmesi üzerine onu takib etmiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Fazıl Ahmed Paşa'nın ordusuyla birlikte Avusturya'ya gitmiş, yolda gördüğü yerler hakkında çeşitli malzeme toplamıştır.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Elçi Mehmed Paşa ile birlikte Viyana'ya gitmiş, bu vesile ile Avusturya şehirlerini dikkatle tedkik etmiştir. Seyahatini İspanya, Hollanda ve Danimarkaya kadar uzatmış, daha sonra Eflak-Boğdan, Kırım, Kafkasya ve Hazer Denizi çevresini, Volga boylarını incelemiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Hac vazifesini yerine getirmek için Hicaza, oradan Mısır, Sudan ve Habeşistan'a gitmiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Yetmiş senelik ömrünü devamlı seyahat etmekle geçiren Evliya Çelebi, Osmanlı devletinin hemen bütün şehirlerini ve kasabalarını gezmiştir. Anadolu, Rumeli, Suriye, Irak, Mısır ve Hicaz'ın yanı sıra Macaristan, Transilvanya, Almanya, Hollanda, Bosna-Hersek, Dalmaçya, Güney Rusya, Kırım, Kafkasya ve İran'ın birçok bölgelerini dolaşmıştır.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Gördüklerini basit bir şekilde ele almamış, köklü incelemelerde bulunmuştur. Bölgelerin ahlak, görgü ve an'anelerini, meşhur şahıslarını, binalarını ve tarihlerini inceledikten sonra kaleme almıştır.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Seyahatlerinden bir kısmını savaşlara katılmak suretiyle yapan Evliya Çelebi, bizzat savaşlara da katılmış ve silah kullanmada, ata binmedeki maharetini harp meydanında göstermiştir.[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Güzel sesi ve hoş sohbeti ile her zaman padişahların, vezirlerin ve komutanların yanıbaşında bulunmuştur. Onun hoş sohbeti yazı üslubuna da aksetmiş ve ölmez eseri "Seyahatname" zevkle okunan bir klasik hüviyetini asırlardan beri muhafaza etmiştir.[/SIZE][/COLOR][/FONT] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=black]Bu büyük eser, başka milletlerin de dikkatini çekmiş, üzerinde birçok incelemeler yapılmış, 10 dan fazla yabancı dile çevrilmiştir.[/COLOR][/FONT][/SIZE] [SIZE=3][FONT=Garamond][COLOR=black]Ömrünü ilme adayan bu değerli âlim ve seyyahımız hiç evlenmemiştir. 1681'de vefat eden Evliya Çelebi'nin mezarı kayıptır.[/COLOR][/FONT][/SIZE] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Seyahatname'si muhtelif dillere tercüme edilmiş olan dünya çapında şöhret sahibi Evliya Çelebi'nin mezarının kayıp oluşunu kabullenmek istemiyorduk bir türlü. Araştırmaya başladık. Tarihî kaynaklar, Evliya Çelebi'nin Mısır Seyahati dönüşünde İstanbul'da vefat ettiğini ve Lohusakadın türbesinin yanına defnedildiğini söylemekteydi. Şişhanede bulunan Lohusakadın türbesinin yanında Meyyiz Zade Kabri ve onun bitişiğinde Evliya Çelebi ailesine ait mezarlık bulunmaktaymış. O civarda yaptığımız araştırmada, Lohusakadın türbesinden başka hiç bir mezar göremedik. Nasıl olurdu, koskoca mezarlık nereye giderdi? Kafamıza düğümlenen suallerin cevablarını değerli tarihçi İbrahim Hakkı Konyalı'da bulduk. Şöyle diyordu Konyalı:[/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3][B]"Evliya Çelebi ve babası, IV.Murad'ın kuyumcubaşısı Mehmed Zıllî Efendi Lohusakadın türbesinin yanında medfundur. Fakat yol yapılırken ordaki bütün mezarlar yerinden söküldü ve mezar taşları bir çukura dolduruldu. Ben yol yapılırken gitmiş ve mezar taşlarını görmüştüm."[/B][/SIZE] [/COLOR][/FONT] [FONT=Garamond][COLOR=black][SIZE=3]Bu ifadeden sonra tekrar Şişhane'ye gittik ve bu defa mezar taşlarını aramaya başladık. Ne yazık ki bütün aramalarımıza rağmen bir tek mezar taşına bile rastlayamadık. Evet, Koca Evliya Çelebi'nin, Mehmed Zilli Efendi'nin ve daha nice büyüklerin mezarları yok olmuştu, yok dilmişti. Evliya Çelebi'yi araştıran Batılı bir araştırmacı İstanbul'a gelip Evliya Çelebi'nin mezarını sorsa, [B]"yoktur"[/B] veya [B]"kayıp"[/B] cevabı verilecekti. O da "Ayıp" diyemeyecek kadar nezaket sahibi ise, [B]"yazık"[/B] diyecekti. Nitekim öyle de demektedirler.[/SIZE][/COLOR][/FONT] [/INDENT][/SIZE] [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
İslam ve Osmanlı Tarihi
Osmanlı Tarihi
Seyyah-ı âlem ve ferid-i beni âdem EVLİYA ÇELEBİ
Üst
Alt