Seyid onbaşı’nın hayatı

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Seyid onbaşı 1889′da Balıkesir’e bağlı Havran ilçesinin Çamlık köyünde dünyaya geldi. 1909′da vatani vazifesini yapmak üzere askere giden Koca Seyid, üç senelik asker iken Balkan harbi patlak verince, birliğiyle birlikte savaşa katıldı. 1913′te Balkan savaşı sona erdi fakat o terhis edilmedi. 1914′te Birinci Dünya Savaşı başlayınca Çanakkale’de topçu eri olarak vazife aldı ve burada tek başına destan yazdı…

Seyid onbaşının 215 okkalık (275 kg) gülleyi bir başına kaldırıp, ağzına sürdüğü topla Ocean zırhlı gemisini boğazın kanlı sularına gömmesi, Çanakkale savaşının dönüm noktasıdır. İkindi çayını İstanbul’da içeceklerini düşünen haçlı zihniyeti, aylarca süren göğüs göğüse mücadeleden sonuç alamayınca, denizden Gelibolu sahilindeki topçu bataryalarını yıkarak ilerlemeyi düşünüyordu. Fakat bu hamleyi yaparken Seyid Onbaşı’yı hesaba katmamışlardı. Düşman saldırısı sırasında kısa bir süre baygınlık geçiren Koca Seyid, kendine geldiği zaman, etrafındaki bütün askerlerin şehit düştüğünü gördü. Düşman donanmasının boğazı geçmek üzere olduğunu görünce kendini toparladı ve tarif edilemez bir kuvvetle, top güllesini sırtladı! Daha önce top mermisi kullanmayan Koca Seyid’in ilk iki hamlesi boşa gitti ama üçüncü top, Ocean zırhlısını delip geçmeye ve düşman askerlerinin, karşılarında koca bir ordu durduğuna inanıp kaçışmalarına yetti. Tek başına koca ordu kadar korku saçan Koca Seyid’in bu kahramanlığı dillere destan oldu. Seyid Onbaşı, savaşın ardından Balıkesir’deki köyüne döndü ve burada mütevazı bir hayat yaşadı. Ömrünün sonuna kadar bir fabrikada hamallık yapan, devletin vermek istediği maaşı kabul etmeyen Seyid Onbaşı, 1939 yılında zatürreden öldüğünde, geriye, “mertlik, iyilik” bıraktı. Havran ilçesindeki Çamlık Köyü’nün adı, artık Kocaseyit Köyü. Seyid Onbaşı’nın burada, halen bir kızı ve 250′ye yakın torunu ikamet ediyor.

Kızı ve torunları Koca Seyid’i anlatıyor
“Babamın mezarını taşıtmadım”
Ayşe Yıkar
(Seyid Onbaşı’nın kızı)
Ayşe nine 98 yaşında. 4 yıldır kısmen felçli, yatağa mahkum, kulakları işitmiyor. Yakın zaman önce geçirdiği ufak bir kazada sağ kolu da kırılmış. İhtiyaçlarını geliniyle oğlu gideriyor. Elini öptük ve dizinin dibine oturduk. Ayşe nine, babası Seyid Onbaşı vefat ettiğinde 15 yaşındaymış. Onun nazarında da babası çok güçlü, mert ve iyi yürekli’… Ayşe nine de babası gibi, çocukları ve torunlarıyla, mütevazı ve huzurlu bir ömür sürüyor. Fakat Ayşe ninenin, kahraman babasına dair hissettiği özleme, bundan 15 yıl kadar önce acı da eklenmiş. Babasının mezarını Havran ilçesine taşımak isteyen Belediye ile uzun bir süre karşı karşıya kalmış. Tamamen turistik amaç taşıyan bu projenin gerçekleşmesine şiddetle karşı çıkan Ayşe nine, kardeşleri ile birlikte günlerce babasının mezarı başında bekçilik yapıp, göz yaşı dökmüş.
Devlet, son yıllarda sağlığıyla yakından ilgileniyor. Köye, periyodik olarak doktor geliyor ve kontrolünü yapıyor. 65 yaş üstü ihtiyarlık maaşı alıyor.

‘Çocuklarım da dedelerine özeniyor’
Şaban Çabuk
(Seyid Onbaşı’nın torunu)
• Dedeniz Seyid Onbaşı hakkında neler biliyorsunuz?
Dedem buralarda Koca Seyid diye anılır. ‘Koca’ lakabı, pehlivanlıktan gelir. Dedem iki-üç kişinin kaldıramadığı yükü tek başına omuzlarmış. Geçimini hamallık yaparak sağlarmış. Diğer hamallar bir çuvalın altında zorlanırken, dedem iki çuvalı birden, hem de hiç zorlanmadan taşırmış. Tek çuval taşımayı kabullenemezmiş. Çanakkale zaferinde de gemiyi tek seferde değil de üç seferde vurduğu söylenir. Bu demektir ki 215 okka (276 kilo) kg gülleden 3 kere kaldırıp topun ağzına sürmüş.
• Koca Seyidin torunu olmak nasıl bir duygu?
Gurur verici. ‘Ben Seyid Onbaşı’nın torunuyum’ demek kadar güzel bir duygu olamaz. Ama biz bu duyguyu kırgın olarak yaşıyoruz.”
• Neden?
Dedem 1939 yılının Aralık ayında vefat etmiş. Ama daha 5 sene öncesine kadar arayan, soran, mezarını ziyaret eden insanlar yok gibiydi. Gerçi şimdi insanlar geliyor, 18 Mart’larda resmi törenler yapılıyor.
• Yeterli mi bu törenler sizce? Bence yetersiz. Köyün gelişmesi lazım. Burada gelecek nesle dedemi anlatacak bir kültür merkezi yapılmalı. Varsa resimleri bulunup asılmalı. Böyle bir kahraman başka millette olsaydı, bir sürü filmini yapmışlardı. Bizim amacımız meşhur olmak değil, dedemizin önemini anlatmak.
• Bu köyde dedenizden başka Çanakkale’de savaşan var mıymış?
Varmış tabi, ama gidenler geri gelmemiş. O zamanlarda savaşa gitmeyen erkek yokmuş ki zaten.
• Çocuklarınızın Koca Seyid’le arası nasıl? Yaşadığınız bu gurur onlara da yansıdı mı?
Benim iki tane oğlum var. Büyük olana, dedelerinin adını verdik, Seyid. Dedesine o kadar özendi ki, kendisi de asker oldu. Şimdi uzman çavuş kendisi. Buna kendisi karar verdi. Biz de duyunca çok sevindik. Küçük oğlum da askerde.

‘Daha çok Koca Seyid vardır’
Bayram Özçetin
(Seyid Onbaşı’nın torunu)
“Dedem çok mert, yürekli ve kuvvetliymiş. Nerede yapılacak bir iş olsa koşarmış. Odunculuk yaparak geçi-nirmiş. Haklıya haksıza çok dikkat ettiğini söylerler. Parada pulda gözü yokmuş. Zaten olsaydı, savaştan sonra teklif edilen maaşı kabul ederdi. 7-8 yıl cephelerde savaşmış ama bir madalyası bile yok.
Biz de 5-6 yıl önce hatırlandık. Daha düne kadar halimizi hatırımızı soran olmadı. Biz kimseden ekmek, para, mal, mülk istemiyoruz. İstersek zaten dedemizin kemikleri sızlar.

Geçen yıl 18 Mart’ta törenlere katılmak için Çanakkale’ye gittim. Resmimi çekenler çok oldu. Farklı bir duygu Seyid Onbaşının torunu olarak önemsenmek.
Bugün savaş olsaydı, Seyid Onbaşı ne yaptıysa aynısını yapmak için cepheye, hem de en önde koşarım. Velhasıl onun soyundan gelmesem bile aynı duyguları hissederim. Biz sadece Seyid Onbaşının torunu değil, Çanakkale’de, Kıbrıs’ta şehit olan, savaşan herkesin torunlarıyız.
Dünyanın bugün içinde bulunduğu durumu da yakından takip ediyor, üzülüyoruz. Amerika belasını arıyor. Bugün zulme maruz kalan insanlar, dün dedemle omuz omuza savaşmıştı. Bu acı verici bir durum. Ama o gülleyi dedeme kaldırtan Rabbim Amerika’yı da yerle bir edecek inşallah. İnanıyorum ki, bugün işgal altındaki topraklarda yaşayan Müslümanlar arasında da Seyid Onbaşılar vardır. Müslüman olan tüm topraklar Seyid Onbaşıların vatanıdır. Müslümanlar bir araya gelerek yapılan bu haksızlığa karşı birleşmeli.”
Sevgi ve saygı ile

SEYİD ONBAŞI
Edremit’in Çamlık köyünden olan Mehmet Oğlu Seyid Onbaşıve arkadaşları Rumeli Mecidiyesini bataryalar sayesindekorumakla görevliydiler.Düşman bu bataryadan çok çektiğiiçin Müttefik donanmasından bazı gemilerle bu inanılmazbataryayı susturmak üzere yeniden ateşe başlamışlardı.Bu ateşsırasında sadece Seyid Onbaşı ve arkadaşı Ali kaldı.Bu yamanonbaşı 270 Kg. ağırlığındaki mermiyi tek başına kaldırıp namluyasürdü ve Ocean isimli geminin dümen tertibatını bozdu ve deniziniçinde dönüp duran bu gemi nedeniyle diğer gemilerde oradanuzaklaşmak zorunda kaldılar.Bu kahramanlara Allah Rahmet eylesin.

Çanakkale zaferi resimleri için Tıklayın
 

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
Onbaşı Seyit Ali gerçeği270 kilo kaldıran onbaşı 270 kg mermiyi kaldıran seyit
Onbaşı Seyit Ali gerçeği

seyitonbasi.jpg


Arkadaşlar Onbaşı Seyit Ali 700 kilogram küsür mermiyi topa yerleştirerek ateşlemiş ve düşman gemisini batırmıştır.Bu olaydan sonra Fransızlar fotoğraf çekmek için oraya gelirler.Seyit Onbaşı'ya fotoğraf çekmek için 700 kilogram küsür mermiyi verirler.Seyit Ali kaldıramaz mermiyi.Tekrar dener kaldıramazbir daha dener kaldıramaz ama savaşta kaldırmıştır.İşte arkadaşlar telaş anında insanın gücünün hangi noktaya çıktığını bu örnekle anlıyoruz.
Şimdi diyosunuzdur ki Onbaşı Seyit Ali madem fotoğraf çekilirken mermiyi kaldıramamış elindeki ne??
Bu soruyu sormakta çok haklısınız arkadaşlar Seyit Onbaşı'nın elindeki mermi sahte bir mermidir.Fotoğraf çekilirken mermiyi kaldıramayınca hemen tahtadan bir sahte mermi yapılır ve Seyit Onbaşı'ya verilir.
İşte arkadaşlar Türk Milletinin gücü...
Tek başına 700 kg. küsür mermiyi kaldırarak gemiyi batıran Seyit Onbaşı'mızı lütfen saygıyla analım.Bu güç vatan ve millet sevgisinden başka hiçbirşeyden kaynaklanamaz.
 

sofiabi

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
27 Haziran 2011
Mesajlar
66
Tepkime puanı
3
Seyit onbaşının röportajı

seyitonbasiiei.jpg


Seyit Onbaşı Çanakkale savaşı sırasında yaşadığı olayı 1936 yılında Cumhuriyet Gazetesi muhabiri Gıyas Tekin Bey'e anlattı. Küpürü yıllardır saklanan haberde Seyit Onbaşı'nın sözleri özetle şöyle aktarılıyor:

"Kilitbahir Mecidiyesi'ndeki uzun 24'lüklerin üçüncü topunda idim. Bir kere mermiyi kucaklayacak oldum, yağlı olduğundan elimden kaydı. Elimi biraz topraklayarak bir dizimi yere koydum ve mermiyi sırtladım. Merdivenleri ilk defa nasıl çıktığımı hatırlamıyorum. Gene aşağıya atlayarak 2., 3., 4. mermileri sıra ile taşımaya başladım. Aslan topumuz gürlemeye başlamıştı. 4. mermiyi attıktan biraz sonra idi, Gonca Suyu tarassut mevkisi, iki mermimizin isabetini bildirmişti. Bu haberi de duyduktan sonra bana gülleler, ufak bir saman çuvalı kadar yenik (hafif) geliyordu. Sanki denizin üzeri yanıyordu. Sağda solda iki gemi, kara dumanlar ve kızıl alevler içinde yana yana batıyordu."

seyitonbasininroportaji.jpg
 

ferit

Çalışkan Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
25 Şubat 2011
Mesajlar
365
Tepkime puanı
21
Koca Seyit

seyitonbasiugu.jpg


ÇANAKKALE KAHRAMANI KOCASEYİT

Çanakkale muharebeleri sırasında kaldırdığı 276 Kg.lik top mermisiyle ünlenen ve tarihe geçen Kocaseyit 1889 yılında Havran ilçesinin Çamlık(eski adı Manastır’dır) Köyünde dünyaya gelmiştir.Babası Cuburoğulları ailesinden Abdurrahman annesi ise aynı köyden Emine Kadın’ır.Aynı köyden Şakir kızı Emine ile evlenerek beş çocuğu dünyaya gelmiştir.Cumhuriyet döneminde “Çabuk “ soyadını aldı.

Kocaseyit Askerlik çağına gelince pek çok yaşıtıyla birlikte üzerine topçu neferi olarak,Çanakkale’de bulunan “ Mecidiye Tabyası’nda görev alır.Düşman donanmasının 18 Mart 1915 tarihinde başlattığı deniz harekatında yaptıklarıyla tarihin seyrini değiştiren olaylardan birisini gerçekleştirir.Bu tarihi o6lay şu şekilde anılmaktadır.

“Saat 05.30 sularında müttefik fildsundan bazı gemiler, kendilerini son dakikalar içinde oldukça rahatsız eden Rumeli Mecidiye’sini yeniden ve çok şiddetli bir ateş altına almışlardı.Takım Subayı Fahri Efendi’nin emri ile sığınağa koştular.Ancak; geri kalanların bir kaçı tam istihkamın içinde patlayan mermi cephaneliği uçurduğu zaman oluşan müthiş basınçla yerlere yuvarlandılar.Bir kısmı şehit olan bu erlerin geri kalanları arasında Çamlık köyünden Seyit de bulunuyordu. Kendine geldiği zaman karşısında takım arkadaşı Ali’yi gördü. Başka kimse yoktu etrafta.

- Nerede arkadaşlar? Diye sordu.

- Arkadaşlar mertebelerini buldular.14 şehit 24 yaralımız var.Ayakta bir senle ben kaldık.

Seyit kalkıp denize doğru baktı.Düşman gemileri karaya iyice sokulmuştu.Tabyanın içinde ise üçüncü toptan gayrısı yine toprağa gömülmüştü.Seyit önce gemilere,sonra topa ve sonunda yerde duran 276 Kg.lik mermilere baktı.Kendi deyimiyle mermi ona “beni namluya sür”diyordu.

Arkadaşına “Gel Ali “ dedi.”Yardım et de şu mermiyi sirtıma alayım.”

Ali Önce topun eğilip yan yatmış metaforasına(top vinci) sonra da arkadaşının yüzüne baktı.”Kaldırımazsın Seyit” dedi. “Bir deneyelim hele.

İlk mermi kısa düştü.Bir tane daha getirip nemluya sürdü.Bu seferki de kısaydı.Fakat üçüncü mermi en öndeki geminin arka tarafında ve su kesiminde patladı.Bu gemi Ocean’dı ve dümen tertibatı bozulduğu için derhal orasını harmanlamaya başladı.Etrafındaki gemiler kaçıştılar.Seyit dördüncü mermiyi almaya giderken etraf sakinleştiği için sığınaktan çıkan Batarya Kumandanı Hilmi Bey yanında iki Alman subay ile araya geldi.

-Senmiydin Seyit? Vurdun gemiyi.. dedi

Dördüncü mermi boşa gitti. Dümensiz seyreden Ocean herkesin gözleri önünde arkadan bir mayına çarparak kısa sürede sulara gömüldü.”

Kocaseyit’in muharebenin mukadderatının değişmesinde büyük önemi bulunan başarısı kısa sürede duyuldu.Kendisine mükafat olarak onbaşılık rütbesi takıldı. Ve isteği olup olmadığı sorulunca “ çift tayın” istedi. Ancak arkadaşlarının yanında çift tayın yemeği onuruna yediremedi ve birkaç gün sonra çift tayından vazgeçti.Daha sonraki günlerde fotoğrafını çekmek isterler. 276 kg.lık top mermisini o günkü gibi sırtına alması lazımdır. Ancak birkaç defa denemesine rağmen kaldıramaz.O tehlikeli zamanda mermileri kolaylıkla basamaklardan topa çıkaran bu kahraman o gün mermiyi yerinden bile oynatamamıştır.Kendisine sorulduğu zaman iman gücüyle vatan aşkıyla kendisine kuvvet geldiğini, o zaman bu mermiyi nasıl kaldırdığını kendisinin de anlayamadığını söylemişti.Fotoğraf çekmek için tahtadan bir mermi yaparak o tarihi günü ebedileştirmişlerdir.

Harbin sona ermesiyle memleketine dönen Seyit Onbaşı, bundan sonraki günlerini köyünde geçirmiştir.Odun kömürü yaparak Havran”a pazara götürür,geçimini öyle temin edermiş.Daha sonraki yıllarda Havran’da Hacı Osmanoğullarının zeytinyağı fabrikasında hamallık yapmıştır.1939 yılında zatürreye yakalanmış ve Aralık ayında köyünde vefat etmiştir.
 
Üst Alt