Selman-ı Farisi (ra)

süreyya58

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
30 Temmuz 2011
Mesajlar
1,199
Tepkime puanı
16
gul39.jpg


«Selmân bizden, yani Ehl-i Beyttendir».

Bu hikâyemiz, hakikat peşinde koşup, Allahı arayan kimsenin hikâyesidir…

Selmân-ı Farisînin hikâyesidir.,.

Bize hikâyesini anlatması için sözü Selmâna bırakalım… Çünkü, bu hikâyeyi en iyi ve en doğru anlatacak odur.

Selman şöyle anlatmıştı : «Isfehanih Ceyyan köyünden İranlı bir genç idim. Babam bu köyün ağası ve sözü en çok geçen kişisiydi. Ben doğduğum günden itibaren, babamın dünyada en çok sevdiği kimseydim. Gün geçtikçe, babamın bana olan sevgisi artıyordu, benim üzerime titriyor ve beni adeta bir kız gibi eve kapatıyordu. Mecusîliğe o kadar kendimi vermiştim ki, taptığımız ateşin bakıcısı olmuştum. Gece, gündüz hiç sönmeyen ateşin yakılma işi bana verilmişti. Babamın büyük bir çiftliği vardı. Devamlı onunla meşgul olur, gelirini toplardı. Bir defasında, meşguliyeti sebebiyle köye gidemedi ve bana şöyle dedi.

«_ Oğlum! Görüyorsun çiftliği ihmal ettim. Bari sen git de oranın işiyle ilgilen». Çiftliğe gitmek amacıyla yola çıktım. Yolda bir kiliseye rastladım. Orada ibadet eden hristiyanların seslerini duydum ve bu dikkatimi çekti.

Babamın uzun süre beni başkalarıyla görüştürmemesi sebebiyle ne Hıristiyanlar ne de diğer dinlere inananlar hakkında bilgim vardı.

Seslerini duyunca ne yaptıklarını seyretmek için oraya girdim. Onları iyice anlayıp dinleyince, dua ve ibadetleri hoşuma gitti ve dinlerine girmeyi arzu ettim. Kendi kendime şöyle dedim :

« Bu din bizimkinden daha iyi». Oradan ayrıldığımda, güneş batmıştı. Tabiî, babamın çiftliğine de gitmemiştim. Onlara :

« Bu dinin asıl yurdu nerededir?» diye sordum. Onlar :

« Suriyededir», diye cevap verdiler.

Akşam olunca eve döndüm. Babam ne yaptığımı sordu :

« Babacığım! Ben kiliselerinde ibadet eden bazı insanlarla karşılaştım. Onların dinleri hoşuma gitti. Yanlarında güneş batincaya kadar kaldım», dedim. Babam yaptığımdan korkup dedi ki :

«Yavrum! Bu din iyi değildir. Senin ve atalarının dini ondan daha iyidir». Ben de :

« Hayır, onların dini bizim dinimizden daha iyi» dedim. Babam söylediklerimden ve dinimden döneceğimden endişelenip beni eve hapsetti ve ayaklarımı bağladı.

Bir fırsatını bulunca hiristiyanlara şöyle bir haber gönderdim :

« Size, Suriyeye gitmek isteyen bir kafile geldiğinde bana haber veriniz».

Az bir süre sonra, onlara Suriyeye gitmek üzere yola çıkmış bir kafile uğrayınca, bana haber verdiler, bir yolunu bulup ayağımın bağını çözdüm. Gizlice onlarla birlikte yola çıktım ve nihayet Suriyeye geldik. Suriyeye varınca, bilgi bakımından bu dinin mensuplarından en kuvvetlisi kimdir diye sordum :

Kilisenin idarecisi baş papazdır» dediler. Onun yanına gittim.

«Ben hıristiyan olmayı arzu ediyorum, senin yanında kalmayı, sana hizmet etmeyi, senden bilgi edinmeyi ve burada ibâdet etmeyi İstiyorum» dedim. O da :

«Yanımda kal» dedi. Ben de onun yanında kaldım ve ona hizmet etmeye başladım. Bir müddet sonra, adamın kötü birisi olduğunu anladım. Adam, dindaşlarına sadaka vermelerini istiyor ve onları sevap kazanmaya teşvik ediyordu. Ama o, Allah rızası için verilen sada*kaları kendisi için ayırıp saklıyordu. Fakir ve yoksullara hiçbir şey vermiyordu. Tam yedi küp altın biriktirmişti. Gördüklerim hiç hoşuma gitmemişti. Adam bir müddet sonra öldü. Hıristiyanlar onu defnetmek için toplandılar. Onlara dedim ki :

« Dostunuz kötü bir kişiydi. Sizin sadaka vermenizi ister ve sizi sevap kazanmaya teşvik ederdi. Fakat ona sadakaları getirdiğinizde kendisi için ayırıp saklar, yoksullara hiçbir şey vermezdi».

« Bunu nereden anladın» dediler. Ben de :

« Verdiklerinizi sakladığı yeri size gösterebilirim» dedim. Onlar:

«Haydi, orayı göster» dediler. Onların verdiklerini sakladığı yeri gösterdim. Oradan altın ve gümüş dolu yedi küp çıkardılar.

« Biz de bu adamı gömmeyiz» dediler ve onu çarmıha gerip taş*ladılar.
devamı var inş...
 
Üst Alt