Sadık - Sadist - Sadr-ı evvel.

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
SÂDIK:
1 Velî, Allahü teâlânın sevgili kulları
Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyruldu ki:
Ey mü'minler! Allahü teâlâdan korkun ve dâimâ her zaman sâdıklar ile birlikte bulunun (Tevbe sûresi: 120)
2 Doğru, yalan ve uydurma olmayan Doğru sözlü, sözünde duran
Allahü teâlâ Kur'ân-ı kerîmde meâlen buyurdu ki:
"Bu (Allahü teâlânın Cennet'te cemâlini göstereceği) zaman sâdıka sıdkının fayda vereceği zamandır (Mâide sûresi: 119) Sâdık dost ve hâlis kimyâ, Az bulunur, hiç arama
(İmâm-ı Şâfiî)
Sâdık dost, arkadaşının hüzün ve sevinçte ortağı olandır (İmâm-ı Şâfiî)
Sâdık öyle kimsedir ki, dili hak söz konuşur ve sevâb kazandıracak laf söyler Sâdık, Allahü teâlânın kılıcıdır Kılıca karşı kim durabilir Kılıca karşı duran iki parça olur (Zünnûn-i Mısrî)
Sâdık kul, amel etmeden, hâlis kul amel edince, amelin tadını alır (Ebû Türâb Nahşebî)

--------------------------------------------------------------------------------

SADİST:
Başkasına eziyet ve sıkıntı vermekten, sapık işleri yapmaktan zevk alan ruh hastası kimse
Tıp ve fen fakültelerinde okuyup da, mahlûklardaki san'at inceliklerini, aralarındaki hesaplı bağlantıları gören ve anlayabilen aklı başında bir kimsenin, Allahü teâlânın varlığına, birliğine, büyüklüğüne, ilmine, kudretine inanmaması mümkün değildir İnanmayanın, anormal, geri kafalı, câhil olması, yâhut inâdcı, şehvetlerine düşkün bir budala olması veya nefsinin esiri, işkence yapmaktan zevk alan, zâlim bir sadist olması lâzım gelir Kâfirlerin hayat hikâyeleri incelenirse, bu üç kısımdan biri olduğu hemen ortaya çıkar (Seyyid Abdülhakîm bin Mustafa)

--------------------------------------------------------------------------------

SADR-I EVVEL:
Peygamber efendimiz ve arkadaşlarının (sahâbe-i kirâmın) ve onları gören müslümanların (Tâbiînin) yaşadığı asır
Sadr-ı evvelden sonra, minâre, mekteb, kitab gibi sonradan yapılmış şeyler bid'at yâni dinde reform değildir Bunlar dîne yardımcı şeylerdir İslâmiyyet bunlara izin vermiş hattâ emretmiştir (Abdülganî Nablüsî)
 
Üst Alt