Peygamberimizin Erkek Çocuklarının Vefatı - Hüzün Yılı-1

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
Hüzün Yılı.
Bölüm-1
Peygamberimizin Erkek Çocuklarının Vefatı

Üç senelik müşrik ablukasından kurtulmanın sevincini acı olaylar takib etti. Acı hâdiseler zincirinin ilk halkası, Resûli Ekrem'in dört yaşındaki en büyük oğlu Kasım'ın vefatı oldu.

Gönlü şefkat şelâlesini andıran Peygamber Efendimiz, bu büyük oğlunun vefatından çok müteessir oldu. Derin teesürünü ciğerparesinin cenazesini götürürken, karşısında dimdik duran Kuaykıan Dağına, "Ey dağ!.. Benim başıma gelen şey senin başına gelseydi, dayanmaz, yıkılırdın!" hitabıyla ifadeye çalışıyordu.

Mübarek gönülleri henüz Kasım'ın vefat hüznünden kurtulamışken, acı bir hâdise daha vuku buldu: Oğlu Abdullah da vefat etti.

Allah'ın kader hükmüne teslimiyetin zirvesinde bulunan Kâinatın Efendisi, bu acı hâdiseler karşısında yine de gözyaşlarını tutamıyordu.

Hz. Hatice, Hakikî Sahibine iade ettiği bu ciğerparelerini kastederek, "Yâ ResûlallahL Onlar, şimdi nerededirler?" diye sordu.

Resûli Kibriya, "Onlar Cennet'tedirler." diye cevap verdi.

Bu acı hâdiseler sebebiyle Peygamber Efendimizin kalbi mahzun, gözleri yaşlı idi. Müslümanlar da onun bu hüznünü paylaşıyorlardı. Ama, şirk cephesinin keyfine diyecek yoktu. Birer insan olmaları hasebiyle, insanlığın gereği olan başsağlığı dilemek şöyle dursun, Efendimizi daha da üzmek için ne lazımsa yapıyorlardı. Hattâ, içlerinden Asb. Vail ve Ebû Cehil gibi azılılar, işi daha da ileri götürerek, "Artık, Muhammed, ebterdir, nesli kesilmiştir. Neslini devam ettirecek erkek çocuğu kalmamıştır. Kendisi de ölünce adı sanı unutulacaktır!"325 diyecek kadar küstahlık gösteriyorlardı.

Resulünü, hiçbir zaman yardım ve tesellisinden uzak bulundurmayan Cenâbı Hakk, bu dedikodular üzerine de Kevser Sûresini inzal buyurarak, müşriklerin dedikodularını ağızlarına tıkadı ve Efendimizi şöyle teselli etti:

"Doğrusu biz, sana Kevser'i ihsan etmişizdir. Öyle ise, Rabbin için namaz kıl, kurban kes! Asıl ebter, sana kin bağlayandır!"

Evet, asıl, adı sanı toprağa karışıp kaybolan, Ebû Cehil'ler, Ebû Leheb'ler oldu; Resûli Kibriya'nın adı ve dâvası ise, asırlardır inananların gönlünde bayrak bayrak dalgalanmakta ve Kıyamet'e kadar da dalgalanmaya devam edecektir!

i*25 Ibni Hişam, Sîre, c. 2, s. 24; İbni Sa'd, Tabakat, c. 1, s. 133. "Kevser," Cennet'te bir havuzdur. Resûli Ekrem Efendimizin ümmeti, onun başına gelip içecektir. Yahut, "çok hayır" demektir ki, peygamberliğe, Kur'ân'a, şeriata ve benzerlerine şâmildir. "Kevser," "pek çok hayır" demektir: İlim, amel, iki âlemde şeref gibi...

Resûli Ekrem Efendimiz, bir hadîsi şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır:

"O, Cennet'te bir nehirdir. Rabbim onu bana va'detti. Onda pek çok hayır var. (Suyu) baldan tatlı, sütten beyaz, kardan soğuk, kaymaktan yumuşaktır. İki kenarı zeberceddir. Bardakları gümüştendir. Ondan içen bir daha susuzluk duymaz."

Bazı âlimlere göre ise "Kevser," Resûlullah'ın (s.a.v.) evlâdı, etbaı yahut ümmetinin âlimleri yahut Kur'ân'dır." (Bkz.: Hasan B. Çantay, Kur'ânı Hakîm ve Meâli Kerîm, c. 3, s. 1226).

Devamı Bölüm-2
Ebû Tâlib'in Vefatı
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt