Özürlü çocuklar ve din eğitimi

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Gittikçe küresellesen dünyamizda, her geçen gün yenileri ortaya çikmakla birlikte, tarihi insanlik kadar eski olan birtakim sorunlar da vardir. Iste bunlardan biri de "özürlü çocuklar" sorunudur. Dünyada 500 milyona yakin insanin, çesitli özürlere sahip oldugu günümüzde, eiimizdeki verilere göre, ülkemizdeki özürlü oraninin % 14 oldugu tahmin edilmektedir.' Ancak yetkililer, gerçek rakamin bunun üstünde oldugunu söylemektedirler. Acaba ülkemiz, özürlü çocuklar ve özürlü vatandaslarla ilgilenme bakimindan hangi durumdadir? Bu hususta neler yapilmak*ta ve ne gibi çözüm önerileri getirilmektedir? Dogrusu, bu konularda spesifik çabalar yaninda, bir devlet politikasi olarak, egitim, saglik ve çalisma hayati, kisacasi özürlüleri tüm yönleriyle kusatan, kalici ve sürekli çalismalarin yapildigindan bahsetmek maalesef mümkün olmamaktadir.

Biz bu makalede, ülkemizde çesitli özür gruplari içinde bulunan özürlü çocuklarimizin egitimlerinde din egitimi ve ögretiminin katkismm ne olabilecegini incelemeye çalisacagiz. Konuyu iki ana baslik halinde ele almayi düsünüyoruz:

1.Özürlü Çocuklar Hakkinda Genel Bilgiler,
B. Özürlü Çocuklarin Egitimlerinde Din Egitimi ve Ögretiminin Katkisi.

Simdi sirasiyla bu konulari, ilgili alt basliklar araciligiyla incelemeye çalisalim.

A. Özürlü Çocuklar Hakkinda Genel Bilgiler:

Özürlü çocuklar hakkinda genel bilgileri ele alacagimiz bu ana baslik altinda, konuyu iki alt baslik yardimiyla ele almayi düsünüyoruz. Konuya Öncelikle "özürlü çocuk" kavraminin ne ifade ettigini belirleyerek baslamakta fayda vardir.

1. Özürlü Çocuk Kimdir?

Özür denildiginde, genellikle kisinin yeteneklerini sinirlayan, davranislarini engelleyen; zihinsel, fiziksel ve psiko-sosyal yetersizlikler akla gelmektedir. Bunlardan herhangi birine veya birkaçina sahip olan çocuklara "özürlü çocuk" denilmektedir. Bu eksiklik ve kusur yaratan durumlarin önlenmesi, azaltilmasi ya da ortadan kaldirilmasiyla ilgili egitsel degiskenlerin düzenlenmesi ugrasma da "Özel Egitim" adi verilmektedir.

Özel Egitime muhtaç çocuklar, çogu kere ortak bazi özelliklerine, bazen de egitim gereksinmelerine göre siniflandirilmaktadir. Uygulamada herkes tarafindan kabul edilen bir tasnif bulunmamakla birlikte, özel egitim gerektiren çocuklar genel olarak; bedensel, zihinsel ve uyum özellikleri yönüyle siniflandirilabilir. Biz bu tasnifi, asil konumuzu ilgilendiren bölümde, yeniden detaylariyla ele alacagimizi belirterek simdilik bu kadarla yetinmek istiyoruz.

2. islam Dininde Çocuklarin Degeri ve Önemi

Kutsal dinler nazarinda insan, "degerli" bir varliktir. Özellikle Islam dini, insani "yaratilmislarin en sereflisi/degerlisi" kabul etmektedir. Çünkü insan, "en güzel yaratilis" üzere yaratilmis." bedenine Allah tarafindan ruh üflenmis:' böylece ilahi bir nitelik kazanarak yeryüzünde "Allah'in halifesi" (vekili; olmayi hak etmistir. Insanin sahip oldugu iste bu ilahi özelliklere, ondan bir parça olan yavrusu konumundaki çocugun da varis olmasi gayet tabiidir. Nitekim gerek Islam'in kutsal kitabi Kur'an-i Kerim'in ayetlerinde, gerekse Islam peygamberi Hz. Muhammed (sav)'in sözleri ve davranislarini konu alan hadisi seriflerde, çocuklarin degerinden bahseden ifadelere siklikla rastlamak mümkündür. Simdi bunlardan kisaca bahsedelim.

Küçük bir bebek iken, Firavun'un kötülügünden korunmak maksadiyla, bir sandik içinde Nil nehrine birakilmak zorunda kalinan Hz. Musa'nin annesinin trajik öyküsünü anlatan ayetler, bir annenin bebegine karsi duydugu derin sevgi ve sefkatin etkileyici ifadeleridir. " Yine, oglu Yusufun kaybolmasi sonucunda, ona karsi tasidigi sevgi ve hasretinden dolayi, gözlerinin kör olmasina sebep olan aglayislariyla Hz. Yakub da ilgi çekici bir örnektir."

Kur'an'da direkt olarak çocuklardan bahseden ayetlerin sayisi 297'dir. Ancak çesidi yönlerden çocuklarla alakali ayetlerin sayisi 342'yi bulmaktadir. Kur'an-i Kerim'de ilgi çekici bir baska husus da sudur: Baba-evlat iliskilerinden bahseden ayetlere bakildiginda, her defasinda babanin ogluna hitap tarzinin "yavrucugum/ogulcugum"; çocugun babasina hitap seklinin ise "babacigim" tarzinda oldugu görülmektedir. Böylesi bir hitap seklinin, Islam'in kutsal kitabi Kur'an-i Kerira'in birçok ayetinde yer almasi dikkat çekicidir. Gerçekten de, baba-evlat iliskilerinde, sevgi-saygi ve sefkat yüldü bu ifadelerin, Kur'an ayetleri ara*ciligiyla insanlara duyurulmasi, Islam'in çocuklara verdigi degeri belirtmesi bakimindan yeterlidir kanaatindeyiz.

Islam Peygamberi Hz. Muhammed de çocuklara büyük bir deger vermis ve bunu çesitli sekillerde ifade etmistir. O, öncelikle kiz-erkek ayirimini ortadan kaldirmis ve çocuklar arasinda mutlaka esit davranilmasmi istemistir. Yine O, çocuklara beddua etmeyi yasaklamis ''Küçüklerimize sefkat göstermeyen biz*den degildir." buyurarak, çocuklara karsi sevgi ve sefkat göstermeyi manevî müeyyidelerle topluma kabul ettirmis ve bunda da oldukça basarili olmustu. Onun bu basarisinda bizzat kendi çocuklarina, torunlarina ve zamaninda yasamis bütün çocuklara gösterdigi yakin ve sicak ilginin büyük rolü olmustur."

Çocuklari sevmeyi, oksamayi, gönüllerini almayi önemle tavsiye eden Hz. Muhammed, bir hadisinde söyle demekteydi: "Çocuklarinizi çok öpün. Zira her öpücügünüz için cennette size bir derece verilir." O, çocuklarin egitimleri konusunda da duyarli davranmis ve, "Bir babanin evladina verebilecegi en degerli hediye iyi bir egitimdir."' buyurarak bu konudaki sorumlulugun anne-babaya ait oldugunu ortaya koymustur.

Hz. Muhammed'in, çocuklarin ve egitimlerinin öneminden bahseden bu ifadeleri yaninda, onun bizzat özürlülere yaklasimi konusunda, gerçekten dikkat çekici uygulamalari ve sözleri vardir. O, özürlüler ile bizzat ilgilenmis, onlari güçlerinin yetmedigi alanlarda sorumlu tutmamis, yeteneklerine göre kamu alaninda birtakim görevler vermistir. Özürlüleri bir dilenci kitlesi ve sürekli diger insanlara muhtaç durumda kalmaya mahkûm insanlar olarak görmemis, onlara deger vererek topluma kazandirmaya çalismistir. Sözgelimi, durumlarina göre, özürlülerin bir iste çalismasini saglamak maksadiyla, onlarin ticaret yapmasini kolaylastirici hükümler getirmistir.

1.Zihinsel açidan özürlü insanlarin herhangi bir sorumlulugunun olmayacagini ifade etmek maksadiyla, "Üç kisiden kalem kaldirilmistir (sorumlulugu yoktur). Bulug çagma erinceye kadar çocuktan, uyanmeaya kadar uykuda olan kimseden ve sifa buluncaya kadar akil hastasindan." buyuran Hz. Muhammed, saglam insanlarin özürlülere karsi davranislarini düzenleyen birtakim manevî müeyyidelerle onlara karsi ilgili ve sefkatli olunmasini saglamistir. Sözgelimi O, "Görme özürlüye yol göstermeyi, sagir ve dilsiz durumdaki kimselere laf anlatmayi bir "sadaka" (yani karsiliksiz yapilan bir iyilik) olarak degerlendirmistir.


Son olarak, Hz. Muhammed'in (s.a.v), "Gözleri kör olup da bu durumlarina sabredenlerin cennetle mükâfatlandirilacagim" müjdeleyen hadisiyle 22 sözlerimizi tamamlamak istiyoruz.

Bu açiklamalardan sonra, sunu ifade etmeliyiz ki, böylesine kiymetli ve degerli olan insana, gerek yaratilistan, gerekse sonradan olusan durumlarla, herhangi bir özür sahibi olmasindan dolayi, toplum tarafindan yapilan hitap sekillen terk edilmelidir. Zira onlara, "kör, sagir, topal, çolak, aptal, geri zekâli, deli" gibi ifadelerle hitap etmeye hakkimizin olmadigi kanaatindeyiz. "Yaratilani severim, Yaratan'dan ötürü" anlayisina sahip olan bir kültürün temsilcileri olan bizler, bu durumdaki kisilerin, "insan" olma vasfini göz ardi etmemek ve böylesi küçük düsürücü ifadeler yerine, onlara, "özürlü" ya da "engelli" kavramlarini kullanarak hitap etmek mecburiyetindeyiz.

Prof, Dr. M Emin Ay

(Kaynak: Yeni Dünya Dergisi Aile İlmihali bk.187,188,189,190)
 
Üst Alt