Orucun Topluma Kazandırdıkları

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
Orucun Topluma Kazandırdıkları

a- Oruç Toplumda Birlik ve Beraberlik Sağlar


Oruç sayesinde (özellikle Ramazanda)insan, toplum hayatında diğer insanlarla çeşitli bağlar kurmuş olur. Bununla onlara karşı kuvvetli bir irtibat ve bağlılık duyar. Bütün inananların aynı anda oruca başlamaları; akşam, iftarı beraber beklemeleri, sahura kalkmaları, teravihi cemaatle eda etmeleri, kadir gecesini ihya etmeleri, beraberce bayrama girmeleri vs. çok sağlam bir kardeşliğe ve hakiki bir sevgiye vesile olur. Böylece inananlar, kendilerini Peygamber Efendimizin (aleyhissalatu vesselâm) nurlu beyanlarında: “Birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımalarında ve birbirlerine şefkatle muamele etmelerinde mü’minlerin misali bir vücut gibidir. Nasıl ki vücudun bir uzvu rahatsızlandığında veya uykusuz kaldığında, diğer uzuvlar birbirlerini aynı ızdırabı paylaşmaya çağırır. Müminlerde aynen böyledir/böyle olmalıdır” şeklinde buyurduğu gibi, tek bir vücudun azaları halinde görürler. Bu yüce düşünceyle de toplumda birlik ve beraberlik tesis edilmiş olur.

Bir sofra etrafında bütün bir ailenin iftarı beklemesi, yani teker teker bu insanların, aynı zamanda gelecek aynı şeyi beklemeleri, bu kimseleri birbirlerine daha çok bağlayacaktır. Bu iftar bekleme hali, daha çok aile fertleri arasındaki sevgi ve muhabbeti arttırma, yani ailenin daha sağlam temeller üzerinde kurulmasını gerçekleştirme bakımından çok önemlidir. İslâmiyet’in bütün ailenin beraberce iftar sofrasına oturmasını ve iftarı beklemesini istemesinin hikmetlerinden biri de bu olsa gerektir. İftar bekleme aile fertleri arasında olduğu kadar birtakım davetler ile tanıdıkları, dostlar ve hatta tanıdık olmayanlar arasında da sevgi ve muhabbet bağlarının kuvvetlenmesine yol açacaktır.

b- Oruç Fakirin Halini Hatırlatır

Oruç, bütün bir hayatını en seçkin ve lüks yemeklerle devam ettiren, hayatında hiç aç-susuz kalmayan, açlığın sıkıntısını hiç hissetmeyen, hatta belki açlığın nasıl bir şey olduğunu bile bilmeyen zengine, zamanın belirli günlerinde aç-susuz bırakmak suretiyle bizzat yaşayarak açlığın ve susuzluğun ne manaya geldiğini öğretir. Böylelikle zengin, fakirin durumunu anlayacak, aç-susuz kalmanın insana ne kadar zor geldiğini idrak edecek ve muhtacın yardımına koşacaktır. Bu şekildeki bir açlık (oruç), her türlü maddî imkâna sahip olan zenginlerin, farkirlik içinde olan kişilerin durumlarını anlamalarına, dolayısıyla onlara karşı olan tutum ve davranışlarının değişmesine, semahat hislerinin coşmasına, yardım etme duygusunun kabarmasına vesile olur. Zenginler bu davranışları sergilemeye koyulunca, fakirde zengine karşı olan haset ve kin duyguları izale olup bu iki sınıf arasındaki savaş diner, cemiyette sulh hakim olur Hatta bir nevi fakir, zenginin malının koruyucusu olur.

Binaenaleyh oruç bu mevzuda da bizim his ve heyecan¬larımızı tahrik eder Dolayısıyla zenginler kendileri gibi olmayanları görme fırsatını yakalar Peygamber Efendimizin şu sözünü hatırlarlar: “Komşusu aç iken kendisi tok yatan bizden değildir”

Ancak aç durulduğu zaman açın, susuz durulduğu zaman da susuzun halinden anlaşılır Bu yönüyle de görüyoruz ki, Cenab-ı Hakk’ın emri istikametinde arzu ve isteklerimizi frenleme ve emirlerine uyarak oruç tutma, kendimizi bu yolda perhize alıştırma, içtimaî hayatımıza dönük olarak bizi çok mükemmel bir rükün haline, mükemmel bir toplumun mükemmel bir parçası haline getirir

c- Oruç Dilenciliği Önler

Oruçla nefsini terbiye eden, sıkıntılara katlanan, açlığa ve susuzluğa göğüs geren insan, olaylara meydan okur bir duruma gelir. Artık ne açlık, ne susuzluk onu bağlayamaz. Başına hangi sıkıntı gelirse gelsin, günlerce aç kalsın, susuz kalsın, izzet ve haysiyetini, gurur ve onurunu hiçe sayıp da başkasına el açamaz. Hatta yoga yapanlar, ALLAH rızası için olmasa bile altı ay yemeden-içmeden yaşayabildiklerine göre, mü’minler tuttukları oruçlar sayesinde, arkalarında ALLAH’ın lütuf ve ihsanını da hissederek daha fazlasına katlanabilirler.

Fakat oruçtan haberi olmayan, hayatının değişik dönem ve zamanlarında oruç tutmayan, böylelikle de kendini yememe ve içmemeye alıştırmayan insan, başına gelen muhtemel bir açlık ve fakirlik karşısında bütün izzet ve onurunu ayaklar altına alarak kapı kapı dilenmeye başlar.
 
Üst Alt