Orucun anlamı

elifgibi

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
28 Mart 2011
Mesajlar
2,125
Tepkime puanı
26
Orucun anlamı
Burada asil amacimiz orucun iç anlami, derunî tarafi üzerinde durmaktir. Ama önce sekil yönüyle ilgili bir kaç nokta üzerinde duralim. Oruç sebebiyle tabiî bir ihtiyaç olan yeme içmeye gündüzleri ara vermenin ne mantigi olabilir? Bu mevsimde soguk olan kuzey yari küre insanlarinin yeterli kalori ve besin almalarina engel olan oruç ibadetinin sagliga zarari olmaz mi?

Yemeyi içmeyi birakarak islâmî anlamda oruç tutmanin soguk iklimlerde insan sagligina zararli oldugu dogru degildir. Biyolojik gözlemler gösteriyor ki, kar yagdigi zaman vahsi hayvanlar yiyecek bir sey bulamazlar. O vakit kis uykusuna yatarlar veya zamanlarini "oruç" tutmakla geçirirler. Bu durum onlari ilkbaharin yaklasmasiyla gençlesmis bir sekilde harekete sevkeder.

Agaçlar için de ayni durum söz konusudur. Agaçlar kisin yapraklarini kaybeder ve uyurlar; hattâ su bile almazlar. Bir kaç aylik "oruç"tan sonra, ilkbaharla birlikte gençlesir ve eskisinden daha zinde hale gelirler, yeni yapraklar ve çiçeklerle donanirlar.

Madenlerin bile bu "oruç" ihtiyaci vardir. Motorlar ve makineler, onlarin hareketli parçalari belli araliklarla dinlendirilirler, bu onlara yeni bir güç verir.1

Bütün organlar gibi sindirim sisteminin de dinlenmeye ihtiyaci vardir. Oruç bu ihtiyaca cevap verir. Ama orucun asil gayesi bu tür tibbî faydalar degildir.

Insan Allah'in en hârika eseridir. Onda zitlar birlesmistir. Bedenle ruh, madde ile mânâ iç içedir. Insanin mutlulugu bu iki farkli unsurun dengede tutulmasina baglidir. Maddi yönümüz daha somut oldugu için, rûhi güçlerimizi gölgelemek ve ona baskin çikmak egilimindedir. Bu egilim sürekli ve etkili olursa insanin ruhunun olgunlasmasi engellenmis olur. O bakimdan bedenin ruha boyun egmesi için, bedenin gücünü sinirli tutmak ruhunkini artirmak gerekir.

Bu gayeye ulasmada açlik, susuzluk, cinsel arzulari sinirlama; dilin, kalbin, zihnin ve öteki organlarin denetim altina alinmasi en etkili yoldur. Bu durum tecrübe ile sabittir.

Kisinin olgunlugunun belirtilerinden biri, hayvanî tabiatini aklina ve ruhuna boyun egdirmesidir. Insan tabiati serkestir, bazen asirilik bazen yumasaklik gösterir. Onun asiriliklarini bastirmak için oruç gibi sert uygulamalara ihtiyaç vardir. Günah islerse tövbe etmesi ve oruçla telâfi yolunu seçmesi, onun iradesini güçlendirdigi gibi ruhunu arindirir ve teselli verir.

Yememe ve içmeme bir melek özelligidir. Insan böyle bir rejimi benimsemekle, meleklere benzemeye çalismis olur. Asil önemlisi, bunu sirf Allah'in buyrugunu yerine getirmek için yaptigindan, O'na daha fazla yakinlasmis olur. Böylece inanmis insanin en son gayesi olan Allah'in hosnutlugunu elde eder.

Oruçtan beklenen bu amacin gerçeklesmesi için dikkat edilmesi gereken seyler vardir. Oruç bir imsak ameliyesi, yani orucu bozacak davranislardan uzak bulunma isidir. Kâmil anlamda oruç bütün organlar istirakiyle gerçeklesir. Söyle ki:

Mide yemek içmekten korundugu gibi; dili de yalandan, kötü sözden, bos laftan uzak tutmalidir. Göz harama, yanlis yerlere bakmamali, kusur aramamalidir. Kulak giybet, dedikodu ve abes seyler dinlememelidir. En önemlisi de gönül ve zihin güzel seyler düsünmelidir. Gönül ehli kisiler yalan söylemenin ve baskasini çekistirmenin orucu bozacagini belirtirler.2 Gerçekten organlarinin tamamini oruca istirak ettirmeyi basaramayan kimse, seklen oruç tutmussa da, orucun özünü yakalayamamis demektir. Hz. Peygamber'in "Nice oruç tutanlar vardir ki, oruçtan onlara kalan sadece açlik ve susuzluktur." sözü de bu gerçegi vurgular.3

Bütün organlariyla oruç tutan kimse daha dikkatli ve daha ahlâkli olacaktir. Hattâ kendisine satasanlara bile "Ben oruçluyum" diyerek uymayacaktir. Böyle davranis Peygamber efendimizin tavsiyesidir.4 ramazan aylarinda âsayis probleminin azalmasinda bu inanisin rolü vardir. Istanbul emniyetinin verdigi bilgiye göre, 1998 senesi yilbasinin Ramazana rastlamasi sebebiyle, o geceki trafik kazalari ve âsayis olaylari geçmis yillara kiyasla fevkalâde az sayida olmustur.

Ibadetlere deger katan en önemli özellik "ihlâs"tir. Ihlâs bir isi sâdece Allah için yapmak demektir. Oruç bu özelligi çok iyi yansitir. Çünkü bir kimsenin oruçlu olup olmadigini bilemeyiz. Bunu ancak Allah'la kendisi bilir. Yani böyle olmalidir.

Yüce Allah bir kudsî hadiste "Oruç dogrudan dogruya benim içindir, onun karsilgini ben verecegim. " buyurur.5 O bakimdan oruçlu kisi, ihlâsi zedeleyecek tavirlardan uzak durmalidir. Allah için olmasi gereken orucunu çevresine sikinti vererek yahut da kayirma veya ilgi bekleyerek mânevî deger kaybina ugratmamalidir.

Gönül ehli kisilerin ahlâkî kurallara uymamayi oruçla bagdastirmadiklarini söylemistik. Onlarin seçkinleri daha da ileri giderler ve "zikr-i dâim"den gaflet etmenin oruca zarar verecegini belirtirler. Yine onlara göre kudsî hadiste geçen "Oruç benim içindir..." sözünün anlami "Samediyyet bana aittir" demektir. Allah Teâlâ sanki: "Kim benim ahlâkimla ahlâklanirsa, ben onu hiçbir beserin hayal edemeyecegi biçimde ödüllendiririm..." demek ister.

Bu kudsî hadîsin bir izahi da söyle yapilir: Orucun hiçbir sekilde zahirle alâkasi olmayan gizli bir ibadet olusu ve baskalarinin onda hiçbir payi bulunmamasi dolayisiyle böyle varid olmus, Yüce Allah devaminda: "Onun karsiligini ben verecegim..." buyurmustur.6

Üç nevi oruç vardir. Ruhun orucu, asiri ihtiraslardan uzak bulunmak ve kanaat sahibi olmaktir. Aklin orucu, heva ve heveslere aykiri hareket etmektir. Nefsin orucu yeme içme ve harama karsi perhizkâr olmaktir.7

"Oruç kalkandir"8 hadisi oruç, insanla mâsivâ yani, insanla Allah'tan gayri seyler arasinda perde olmalidir seklinde yorumlanmistir.9

Hz. Mevlânâ söyle düsünür: Oruç, agzi baglanmaya karsi gönül gözünün açilmasina yarar. Can gözünün açilmasi, bedenî güçleri etkisiz hale getirmekle mümkün olur. Gönül gözü kör olanlari hiçbir ibadet aydinlatamaz.

"Hz. Mevlânâ'ya göre oruç ibadetlerin en büyügüdür, insanlari mîraca götüren buraktir, Kur'an'in sirridir. Insanlarin arzulari ve nefisleriyle yaptiklari savastir; onlara taze can bagislar, insanlarin insanligini olgunlastirir. Varlikta yokluga ulastirir."10

Söylenenleri kisaca özetlersek, orucun üç derecesi oldugu görülür: Avâmin (halkin) orucu sabahtan aksama kadar yemekten, içmekten ve cinsel hazlardan uzak kalmakla olur. Havâssin (seçkinlerin) orucu, bunlara ek olarak öteki bütün organlari denetim altinda bulundurmaktir. En seçkinlerin orucu ise gönlünü Allah'tan baskasinin ilgisinden uzak tutmaktir. Halk, oruç sirasinda besinleri mideye sokmaz. Seçkinler, günah ve kötü olan seyleri organlarina yaklastirmaz; en seçkinler yani ârifler, âsiklar ve kâmiller, mâsivayi (Allah'tan gayri seyleri) kalplerine sokmazlar. Oruçtan asil beklenen bu son noktayi yakalamaya çalismaktir.

Prof. Dr. Mehmet Demirci
Dipnotlar:
1. M.Hamîdullah, Islâma Giris, 93.
2. Sühreverdi, Avarif terc s. 419.
3. Ibn Mâce, siyam, 21.
4. Buhari, savm, 2; Müslim, siyam, 163.
5. Buhari, tevhid, 35; Müslim, siyam, 64/65
6. Bk. Serrac, Luma terc 168.
7. Kuseyri, Risale terc. 127.
8. Bk. 4 numarali dipnot.
9. Bk. Kelâbâzî, et-Taarruf, çev. Süleyman Uludag (Dogus Devrinde tasavvuf), 204, Dergâh yayinlari, Istanbul 1979.
10. Müjgan Cumbur, "Mevlânâya Göre Oruç Ayi", 1. Milletlerarasi mevlânha Kongresi tebligleri içinde, Konya 1988.
Kaynak: Altinoluk dergisi
 

hacı anne

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
984
Tepkime puanı
16
Allah Razı Olsun Krd.
Oruç tutmak; İslamın üçüncü şartıdır. Ramazan ayında, bir ay oruç tutmak farzdır. Tutmamak büyük günahtır.

Oruç; niyet ederek tan yerinin ağarmaya başlamasından (imsak vaktinden) itibaren güneş batıncaya kadar yememek, içmemek ve cinsel ilişkiden uzak durmak suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.

Her Müslümanın ramazan ayında fecrin başlamasından ki bu sabah namazından güneş batıncaya akşam namazına kadar yemeyi, içmeyi ve şehevi arzuları terk ederek oruç tutmaladır.

Oruç, yalnız aç ve susuz kalmak değildir. Bir hayvanı veya inanmayan bir kimseyi bir odaya hapsedip aç, susuz bırakmakla oruç tutturulmuş olmaz. Oruçtan maksat, sabır, şükür, nefis terbiyesidir.

Oruç, hicretin ikinci yılında farz kılınmıştır.

Orucun müslümanlara farz olduğu Bakara sûresindeki:
"Ey iman edenler! Oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz." 183. ayetiyle bildirilmiştir. Ayrıca aynı sûrenin 185. âyetinde de "sizden her kim bu aya erişirse oruç tutsun. Kim de hasta veya yolculukta ise tutamadığı günler sayısınca diğer günlerde kaza etsin." buyurularak oruç ibadetinin yerine getirilmesi emredilmiştir. Peygamber Efendimiz de, İslâm'ın beş temelinden birinin Ramazan ayında oruç tutmak olduğunu bildirmiştir.

Peygamberimiz şöyle buyuruyor:

"Cennette "Reyyan" denilen bir kapı vardır. Bu kapıdan kıyamet gününde Cennete yalnız oruçlular girerler; o kapıdan onlardan başka hiç bir kimse giremez."
 

nurluhacı

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
21 Mart 2011
Mesajlar
61
Tepkime puanı
0
Savm/Oruç; Anlam ve Mâhiyeti 'Oruç' Farsça'daki "rûze" kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Arapça'sı "savm" ve "sıyâm"dır. Savm kelimesi Arapça'da "bir şeyden uzak durmak, bir şeye karşı kendini tutmak, engellemek" anlamında kullanılır. Fıkıh terimi olarak ise, imsak vaktinden iftar vaktine kadar, bir amaç uğruna ve bilinçli olarak, yeme içme ve cinsel ilişkiden uzak durmak demektir. İmsâk, Arapça'da "kendini tutmak, engellemek" anlamına gelir.
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Oruç riyânın en az karışacağı bir ibadet olduğu için sevabı en fazla olan ibadetlerden sayılmıştır. Peygamberimiz'den nakledildiğine göre, orucun bu yönüne ilişkin olarak Allah, "Oruç benim içindir; onun karşılığını ben vereceğim." (Buhârî, "Savm", 2, 9; Müslim, "Sıyâm", 30) buyurmuştur. Bu bakımdan oruç tutmanın sevap olarak karşılığı oldukça yüksektir. Cennetin özel olarak oruç tutanların girmesi için ayrılmış bulunan "reyyân" adlı kapısından girme hakkı (Buhârî, "Savm", 4) bu karşılığın mukaddimesi sayılmıştır.
 
Üst Alt