Niyyet (Niyet): - Nizam:

Ekrem

Yönetici-Admin
Yönetici
Süper Mod
Üyemiz
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
9,111
Tepkime puanı
81
NİYYET (Niyet):
Kasd etme, kalbin bir şeye yönelmesi. İbâdetleri, emre itâat ve Allahü teâlânın rızâsına kavuşmak için yaptığını kalbinden geçirmek.
Ameller (iş, ibâdet) , niyete göre iyi veya kötü olur. (Hadîs-i şerîf-Buhârî, Müslim)
Kul, birçok iyi ameller işler. Bu ameller mühürlü bir zarf ile melekler tarafından Allah'a yükseltilir ve bu zarf Allah'ın huzûruna konur. Allahü teâlâ; "Bu zarfı atınız, zîrâ bunun içindeki amel, benim rızâm için yapılmamıştır" buyurur. Sonra Allahü teâlâ melekleri çağırır ve; "Şu şu amelleri ona yazınız" buyurur. Melekler; "Yâ Rabbî! O bunların hiçbirini yapmadı" derler. Allahü teâlâ; "Yapmadı ama, yapmaya niyet etti" buyurur. (Hadîs-i şerîf-Dâre Kutnî)
Niyet her şeyin başıdır. Hayırlı işler, iyi niyetlerle, güzel maksadlarla yapılırsa, sevâbı çok olur. Böyle kimseye, Allahü teâlâ doğruluk, sıhhat ve başka birçok nîmetler ihsân eder. Kimin niyetinde zayıflık bulunursa, bildirilen faydalara kavuşamaz . (Ebû Ali bin Kâtib)
Niyet kalb ile olur. Ağız ile niyet etmek bid'attir. Bu bid'ate hasene demişler. Halbuki bu bid'at yalnız sünneti yok etmekle kalmıyor, farzı da yok ediyor. Çünkü, çok kimseler, yalnız ağız ile niyet ederek, kalb ile niyet etmiyorlar. Böylece, namazı n farzlarından biri olan kalb ile niyet yapılmıyor. Namaz kabûl olmuyor. Bu fakir, hiçbir bid'ati, hasene (güzel) olarak bilmiyorum. Hiçbir bid'atte güzellik görmüyorum. (İmâm-ı Rabbânî)
Kıymetli oğlum! Mübahların fazlasından sakınmalısın. Mübahları lüzumu kadar kullanmalısın. Bunları da Allahü teâlâya kulluk etmek niyyeti ile yapmalısın. Meselâ, bir şey yirken dînin emirlerini yerine getirmek için kuvvetlenmeğe, giyinirken örtünmeğe ve soğuktan, sıcaktan korunmağa niyyet etmeli ve her mübah için ve ders çalışırken böyle gerekli niyyetler yapmalıdır. (İmâm-ı Rabbânî)
NİZÂM:
Düzen, uygunluk.
İnsan, etrâfını meselâ yerleri, gökleri ve yıldızların boşlukta döndüklerini, asırlar boyunca, çarpışmadıklarını, yeryüzünde, sıcaklık, basınç, hava, su miktârlarının; yapılarının, hareketlerinin tam, hayata uygun olarak ayarlanmış olduğunu, insanlar ın hayvanların, nebâtların (bitkilerin), cansız maddelerin, atomların, hücrelerin kısaca lise ve üniversitelerde okunan, tedkîk edilen, incelenen sayısız varlıkların yapılarındaki ve hareketlerindeki nizâmı görerek bunları yapan, yaratan, kudretli, bilgili bir sâhibin bulunduğunu, ister istemez kabûl etmek, O'na inanmak zorunda kalır. Aklı olan kimse, kâinattaki bu azameti (büyüklüğü), nizâmı görerek hemen Allahü teâlânın varlığına inanır, müslüman olur. (M. Sıddîk Gümüş)​
 
Üst Alt