- Katılım
- 21 Haziran 2014
- Mesajlar
- 587
- Tepkime puanı
- 3
Anadolu Evliyasından olup 1697 de İstanbul’da vefat eden Gavsi Ahmet Dede’nin (rahmetullahi aleyh) sevdiklerinden bir delikanlı, bir vapur yolculuğu sonunda geldi bu zatın huzuruna.
Büyük zat sevgiyle karşıladı genci;
Hoş geldin oğlum.
Hoş bulduk efendim.
Yolculuk nasıl geçti evladım?
Hamdolsun hocam, iyi geçti.
Peki gemide namazlarını tamamen kılabildin mi?
Genç büktü boynunu, zira yolculuk esnasında bir kaç vakit namazı kazaya kalmıştı.
Büyük Veli de bunu bilerek soruyordu zaten.
Yoksa kılamadığın namazlar oldu mu?
Delikanlı mahcuptu; malesef efendim. Birkaç vakit namazım kazaya kaldı.
Neden oğlum?
Şey hocam, gemide eşyalarım vardı da; onların yanından ayrılamadım. Çalınır diye korktum.
Buyurdu ki.
Vah evladım, çok yanlış yapmışsın. Keşke bütün malların çalınsaydı da, bir vakit namazın kazaya kalmasaydı.
Talebe utancından yere bakıyordu ki, ilave etti;
Bana sorarsan, bir vakit namazım kazaya kalacağına, bin defa ölmeyi tercih ederim.
Büyük zat sevgiyle karşıladı genci;
Hoş geldin oğlum.
Hoş bulduk efendim.
Yolculuk nasıl geçti evladım?
Hamdolsun hocam, iyi geçti.
Peki gemide namazlarını tamamen kılabildin mi?
Genç büktü boynunu, zira yolculuk esnasında bir kaç vakit namazı kazaya kalmıştı.
Büyük Veli de bunu bilerek soruyordu zaten.
Yoksa kılamadığın namazlar oldu mu?
Delikanlı mahcuptu; malesef efendim. Birkaç vakit namazım kazaya kaldı.
Neden oğlum?
Şey hocam, gemide eşyalarım vardı da; onların yanından ayrılamadım. Çalınır diye korktum.
Buyurdu ki.
Vah evladım, çok yanlış yapmışsın. Keşke bütün malların çalınsaydı da, bir vakit namazın kazaya kalmasaydı.
Talebe utancından yere bakıyordu ki, ilave etti;
Bana sorarsan, bir vakit namazım kazaya kalacağına, bin defa ölmeyi tercih ederim.