Mostar Köprüsü ve hikayesi

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
mostarherzegovinaandbosnia.jpg

mostarkoprusu.jpg


Mostar Köprüsü ve hikayesi
Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’daki simgelerinden biri olan ve günümüzde Bosna-Hersek sınırları içinde yer alan Mostar Köprüsü, basit bir mimari yapı olmanın çok ötesinde gerek Boşnaklar gerekse de Osmanlı medeniyeti açısından simge haline gelmiş bir eserdir.

Uygarlık tarihinin gelmiş geçmiş en büyük mimarlarından biri olarak kabul gören ve günümüzde dahi adı dünyanın dört bir yanında bilinen büyük usta Mimar Sinan’ın öğrencisi olan Mimar Hayreddin tarafından 1566 yılında yapılan Mostar Köprüsü, Neretva Nehri üzerinden geçmektedir.

Bulunduğu yerleşim birimine adını veren Mostar Köprüsü, 1992 yılında Bosna-Hersek’te başlayan iç savaş sırasında zarar görmüş ve 1993 yılında da tamamen yıkılmıştır.

Bosna Savaşı bazı kesimlerin ise Bosna Soykırımı olarak tanımladığı süreçte ilk darbeyi 1992 yılında önce Sırplardan alan Mostar Köprüsü, 1993 Kasımında Hırvat tankları tarafından büyük bir tahribata maruz kalmış ve 427 yıllık yapı Kasım ayının sonunda da yıkılmıştır.

Boşnaklar kadar Osmanlı Devleti’nin yani bir nevi Türklerin de simgesi olarak kabul edilen Mostar Köprüsü’nün yıkılması için girişilen mücadele neticesinde köprü yıkılmış olsa da, 1997 yılında yapının yeniden inşası başlamıştır.

1566 yılında Mimar Hayreddin tarafında toplamda 456 parça kalıp taş kullanılarak kemer köprü şeklinde inşa edilen Mostar Köprüsü’nün yeniden inşasını UNESCO ve Dünya Bankası desteklemiştir.

Köprünün inşa edildiği 16. yüzyılın sonlarında Osmanlı Devleti’nin bölgedeki idari merkezi haline gelen Mostar, stratejik ve jeopolitik önemi sebebiyle devletin Avrupa’daki en önemli topraklarından biriydi.

Osmanlı mimarisinin günümüze ulaşan en önemli örneklerinden biri olan Mostar Köprüsü, inşa edildiği 16. yüzyılda Avrupa’daki mimari anlayışına göre döneminin oldukça ilerisinde teknikler kullanılarak yapılmıştı. Köprünün döneminin çok ilerisinde bir mimari anlayışla inşa edildiği zaten 427 ayakta kaldıktan sonra ancak uzun süren yoğun saldırılardan sonra yıkılması ile anlaşılmaktadır…

Mostar’ın Müslüman ve Hırvat kesimini birbirinden ayıran Mostar Köprüsü, Osmanlı Devleti’nin çok uluslu yapısının, etnik köken farklılıklarına ve farklı dini inançlara olan saygısının da bir sembolüdür.

Bu anlayış Bosna’ya da yansıdığından köprünün yıkılması Bosna-Hersek’in hoşgörü ve kültürel çeşitliliğinin sembolünün de yıkılması manasına gelmiştir. Bir Türk iştiraki olan ER-BU tarafından inşası üstlenen köprünün yeniden inşasında kullanılmak üzere savaş sırasında Neretva Nehri’ne gömülen köprünün orijinal taşlarının çıkarılması gerekmiştir.

Macar ordusu bu konuda yardım ederek dalgıç görevlendirmiş, köprünün orijinal taşları su altından vinçle çıkarılmasına karşın geçen zaman içinde su altında kalan taşlar kullanılamayacak kadar yıpranmıştır. Bunun üzerine 5 asır görmüş olan Mostar Köprüsü’nün yapımında kullanılan taşların yüzyıllar önce çıkarıldığı ancak dönemde kapalı olan taş ocağı yeniden açılmış, Mostar Köprüsü’nün yeniden inşasında kullanılmak üzere aynı taş ocağından yeniden taş çıkarılmıştır. 23 Temmuz 2004 tarihinde ise köprüyü Bosna-Hersek yetkilileri değil İngiliz Prensi Charles açmış, bir yıl sonra da Mostar Köprüsü Dünya Mirasları Listesi’ne girmiştir.

Mostar benim annemin doğduğu şehirdir..


duaa..
 

Hatice--

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Ağustos 2013
Mesajlar
152
Tepkime puanı
1
Allah annenizi gani gani rahmet eylesin..
 

Hümeyra

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
9 Mayıs 2014
Mesajlar
1,176
Tepkime puanı
4
Balkan insanlarını yıllar önce Bulgarların oradaki Türklere yaptıkları zulüm sonucu tanımıştım çocuktum bir çocuğun çocukluk hatıralarında kalan o zamanlar anlamakta zorlandığım göç, gelen Türk kardeşlerimizin buraya alışmakta zorlanması v.s sıkıntılar...Sonraları kendi memleketimde de 1956 da yapılan Rum,Türk mübadelesi ile değiştirilen vatandaşların sıkıntılarını yer yurt bildikleri topraklarını bırakıp başka yere göçe zorlanmalarının psikolojik, ekonomik, sosyal sıkıntılarını okuyup dinlediğimde bunu en çok Balkanlardaki kardeşlerimizin yaşadığını fark ettim.On yıl önce bir Türk dizisi ile de orada yaşayan insanların ne kadar sıcak bambaşka insanlar olduklarını öğrendim kendi ailemde de vardı halamın kayın validesi Trakya'lı ve tam bir hani tabiri caizse Osmanlı hanımı idi dini yaşayışı hanım hanımcık duruşu sert görünen ama merhametli bir teyze idi.Sizin güzel annenizi siz anlattıkça benim gözümün önüne o teyze gibi akça pakça nurlu bir Trakya hanımı geliyor sağlam bir yuva yapan dişi kuş hem kadınlığı ile hem çalışkanlığı ile, her ikisine de sizin annenize de bizde ki teyzeye de Allah cc gani gani rahmet diliyorum mekanları cennet ,ahiretleri cennet olsun inşallah........
 

Firariyim

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Şubat 2012
Mesajlar
705
Tepkime puanı
2
Bir yerde muhacir olduğumu söylediğimde, Muhacir sıfatıda yakıştırılmadı, macir dendi. Çılgın ve pek Allaha inanmayanmışız. Ne bileyim bundan sonra kavmiyetçilik yapar gibi Türküm ben demek istiyorum.
 
Üst Alt