mevlana'dan insanın değeri

hiclik

Kurallara Uymadı
Üyemiz
Katılım
4 Eylül 2015
Mesajlar
59
Tepkime puanı
0
hz. mevlana şöyle diyor:
"sen değerinle ve düşüncenle iki aleme bedelsin
ama ne yapayım ki kendi değerini bilmiyorsun
kendini ucuza satma,
çünkü değerin yüksektir"

bu sözden büyüklük ve kibirlik hissine kapılmak gerektiğini değil, tanrı'ya ayna olma görevinin göklere, yerlere ve dağlara değil de insana verildiğini anlamak gerekiyor çünkü kibir iblisi, şeytan yaptı Allah'a sığınırız "insan gerçekten çok cahildir, kendini ucuza satmaktadır"

Allah diyor ki:

"Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik. Onlar emaneti yüklenmekten çekindiler; ona hıyanet etmekten endişe ettiler. İnsan bu emaneti aldı. İnsan çok zalim ve çok cahildir.” (Ahzab/ 72)

"İşte bundan dolayı (Tevrat’ta) İsrailoğullarına şöyle yazdık; Kim bir kişiyi, bir kişi karşılığında olmaksızın veya yeryüzünde bir fesata karşılık olmaksızın öldürürse, muhakkak ki o bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de (bir kişinin hayatını kurtarmak suretiyle) yaşatırsa bütün insanları yaşatmış gibi olur. Ve andolsun ki resûllerimiz onlara apaçık deliller ile geldi. Sonra da, şüphesiz onlardan birçoğu, bundan sonra gerçekten yeryüzünde aşırı giden müsrifler oldular." (5/MÂİDE-32)

"Biz gerçekten insanı şereflendirdik.” (İsra/70)

İsra Suresi, 85. ayetinde, "Ruh Allah'ın emrindendir" buyurulmaktadır.

Fahreddin Irakî:
"Ruh, Allah’ın EMRİ’dir” hükmü, önemli bir hareket noktası kabul edilmiş ve üzerinde yüzyıllardır ısrarla durulmuştur. Ruh, insan, nefis, hayat, ölüm … vb. gibi kavramlar alabildiğince genişlemiş ve bazan da eksik yorumlarla "kavram kargaşası” haline getirilmiştir. Hele, "ruh ça*ğırma” ve "ruhlarla temas kurma” gibi aldatıcı avuntular, inanç sö*mürüsü ve falcılık malzemesi olarak hep gündemde tutulmak is*tenmiştir. İslâm verilerine göre, fincanla ya da kim olduğu bilinmeyen birtakım medyumlarla ruh çağırılamaz. Ruhlarla temas ve ilişki ku*rulamaz. Çünkü ruh, doğuş olarak bu âleme ve bu evrene ait bir varlık değildir. Bu dünyaya ait olmayan bir varlığın, bu dünyaya bir "beden elbisesi” giyerek görünmesi, "insan” olmanın en karakteristik özel*liğidir. Bu özellik, onun bu evrene gelmeden önce de var olduğunun en belirgin bir göstergesi sayılır. Buraya kısa bir ziyaret için gelen bir var*lığın, buradaki görevini bitirdikten sonra tekrar eski yerine, ana yur*duna dönmesi, "ölümsüzlüğün” bir başka adıdır. Tıpkı doğumsuzluk gibi…"

hz. mevlana şöyle diyor:

"Sen eğer, "Elimden şu kadar iş geliyor, ama o işi ya*pamıyorum” dersen, bunun hiç bir değeri yoktur. Bu tıpkı şuna benzer: Altından yapılmış bir tencere ile şalgam suyunu ısıtırmısın ? Ya da süslü bir bıçağı, kırık bir kabağı duvara asmak için çivi yerine kullanır mısın? Sonra da "Ben bu bıçağı işe yaramaz halde tutmuyorum, kabak asıyorum” dersen, yazık olmaz mı? Hâlbuki kabağın işi bir paralık demir çivi ile görülür. Yüz dinarlık değerli bir bıçağı böyle bir iş için kullanmak akıl kârı mıdır? Ulu Allah sana pek büyük bir değer vermiştir."

insan değerini neden hiç bilmez de, kendisini bu kadar "ucuza satar?"
çünkü insan bir yanıyla bedendir, bir yanıyla ruh(can) Allah'ın bir sureti olarak çeşitli aşamalardan geçerek, bir beden içinde var olur insan, konuşan bir hayvandır konuşmak; düşünce demektir ondan gayrisi hayvandır o halde insan, fikirden, düşünceden ibarettir; geri kalanı kemik ve sinirdir beden bir çöplüğe benzer, gübre yığını gibidir fakat bu gübre yığını, insan olduğu için azizdir beden ölünce çürüyüp toprağa, suya karışacak, tekrar varlık potasında yoğrulacak, bitki olacak, hayvan olacak... tekrar devre düşecektir fakat ruh Allah'a doğru yükselecektir


hz. mevlânâ, coşku ile anlatıyor:

“Bir insanın türlü türlü yüzlerce arzusu vardır. “Börek isterim, helva isterim, et isterim, meyva isterim” der. Bu söylediği ve saydığı şeylerin aslı bir’dir ve o da açlıktır. Açlık bir tek şeydir. İnsan birinden doyunca, “Bunların hiçbirini istemem” der. O halde anlaşılmış oluyor ki, 10 ve 100 sayıları yoktur, sadece BİR vardır.

varlık birliği düşüncesinin bu temel anlayışından hareket eden mevlana, bir insanın bir yanda hayvan yanı, öte yanda insan yanı olmak üzere sürekli bir iç mücadele olduğunu söyler:

"bu dünya ve dünyadaki güzel ve hoş şeyler insanın hayvanlık tarafının payına düşer bunlar onun hayvanlığını güçlendirir böylece, esas olan insanlık tarafı günden güne azalır insan, konuşan hayvandır, derler o halde insan iki şeyden ibarettir bu dünyada onun hayvanlık tarafının gıdası, bu şehvet verici şeyler ve arzulardır özünün, yani insan olan tarafının, gıdası ise bilgi, hikmet ve Allah'ın cemalidir insanın hayvanlık tarafı Allah'tan, insanlık tarafı ise dünyadan kaçar aynı bedendeki bu iki kişilik daima birbiriyle savaş halindedir

kardeşim sen düşünceden ibaretsin,
geriye kalan et ve kemiksin
gül düşünür gülistan olursun,
diken düşünür dikenlik olursun

insanın görevi; hayvan tarafını, nefsini köreltmek, insan tarafını yüceltmek, olgunlaşmak, kendisi de dahil her şeyin Allah'ın görünümünden başka bir şey olmadığını, evrenin Allah'tan ayrı bir varlığa sahip olmadığını anlamaktır insan Allah'ın aynasıdır Allah'ın eşsiz güzelliği, en kötü durumda bile, zaman zaman o aynada yansır insanın görevi o aynanın kirini, pasını temizleyip parlatmaktır ne kadar yapabiliyorsa o kadar! yukarı uçan kuş göğe ulaşmazsa bile, hiç olmazsa yerdeki tuzaktan uzaklaşıp canını kurtarır bunun gibi, tam kemale erip mükemmel insan olmasa bile, hiç değilse sıradan insanlardan üstün olur, dünyanın zahmetlerinden kurtulur, yükü hafifler...

ama bunun için bedenin doymak bilmez isteklerine engel olmak, bedenin acılarına dayanmak, nefse hakim olmak bunun için çaba harcamak gerekir

mevlânâ insanın değerini şöyle anlatır:
“İnsan değer bakımından arştan da üstündür. İnsan hayâle, düşünceye sığmayacak kadar büyüktür. Bu bahâ biçilmez insanın gerçek değerini söylesem ben de yanarım, dünyâ da.”10 Ama ne yazık ki zavallı insan kendini tanıyamadı. Çok ötelerden ezel âleminden geldi. Bu noksanlar âlemine, bu kirli dünyaya düştü. İnsan kendisini ucuza sattı. O çok değerli atlas bir kumaş gibi idi, tuttu kendini bir hırkaya yama yaptı."

hz. mevlana insanın, Allah'tan başka bir varlık olduğunu düşünenler ve Allah'ın aynası olduğunu kabul etmeyenler için şöyle diyor:

"sende o nur, o cevher var,
fakat insanlığın yok
insanlık dile;
istenilen budur,
geri kalanı sözü uzatmaktan başka bir şey değil"
 
Üst Alt