Mevlana'dan düsündüren sözler!

ceylannur

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
3,872
Tepkime puanı
37
mevlanadansozler1.jpg


mevlanadansozler2.jpg


mevlanadansozler3.jpg


mevlanadansozler4.jpg


Selam Ve Dua ile...
 

Gönül sızım

Özel Kardeşimiz
Yönetici
Süper Mod
Moderatör
Katılım
26 Temmuz 2011
Mesajlar
19,432
Tepkime puanı
185
gozkapagi.jpg


Herkesin günahını kapatamayacağına göre,
Kendi göz kapağını kapat !
Hz. Mevlâna
 

zümra

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Nisan 2014
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Kalbin edebi sükûttur. Susan kurtulur. Güzellik dilin altında gizlidir. Sükût, incelik, edep ve zarafet insanı her gittiği yerde sultan yapar.:)

Âah" kelimesinde, üst üste iki "A" harfi mevcuttur.
Bunlar ebced hesabına göre; bir+bir= iki eder.
"H" harfi de yine aynı hesaba göre beş rakamını gösterir.
O halde;
"AAH" = yedi yapar ki, aşıkların derinden cektikleri "AAH" gönlün yedi kat semasından gelmektedir.

İste bu yüzdendir yakiciligi...
Nasıl istersen öyle yaşa, fakat bil ki, bir gün mutlaka öleceksin...

Kimi seversen sev ama unutma ki, bir gün ondan ayrılacaksın...
Dilediğin gibi davran, lâkin şu da her zaman hatırında olsun ki, her yaptığının karşılığını mutlaka göreceksin...
 

zümra

Katılımcı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
18 Nisan 2014
Mesajlar
12
Tepkime puanı
0
Hani Güneş Dünya'yı aydınlatmak için süzülür ya yavaştan işte Şems'te Mevlevi dergahına öyle süzülmüştü. Mevlana şemse güneşim diyordu ve şems aydınlatıyordu dergahı.Şems ilmiyle akın akın imana koşturuyordu ve koşuyordu durmaksızın...

Mevlana bu nice dostunu kızı kimyaya layık görmüştü ve canı gönülden istediği bu şeyi hem kimyaya hem de şemse kabul ettirmişti. Şems aklından dahi geçmeyen bu fikre etrafta dolaşan dedikodulara inat kabul ederken kimya babasının bu isteğini geri çevirmemek adına evet diyordu.

Dünyevi aşk-ı nefse gözlerini kapayan bu iki insan hizmet ediyor,ilahi aşka davet ediyor ve bu yolda durmaksızın çalışıyorlardı. ALLAH katında evli olan bu çiftin bu izdivaçtan sonra yan yana geldiğini kimse görmemişti.

Şems aşk diyordu ve dönüyordu. Sarhoşluğu öyle yayılmıştıki dillere akın akın insan bu sarhoşluğa muhattap olmaya koşuyordu..

İkisi de HAK'ka aşık ikisi de bu yolda abir-i sebildi.Bu yolun iki değerli mensubuda gözlerini dünyevi aşka kapamış ve hak yolunda aşka yelken açmaya karar vermişlerdi. Taki kimya'nın babasının İlahi aşka ulaşmak için dünyevi aşklardan geçmek sözünü işitene kadar...

Bu sarhoşluğuna muhatap olan kimya farkına varmadan eşine gizliden dünyevi aşk hastalığına tutuluyordu. Aylar yılları kovalarken kimyanın küçük yüreğine dokunan bu dünyevi aşk imkansızlığıyla can yakıyordu artık.Sevmişti kimya farkına bile varmadan ,söz verdiğini unutup defalarca seviyordu şemsi. Aslında sevdiği eşiydi ve daha gözlerine bile dokunmamıştı gözleri…

Günler geçmiş, aylar geçmiş odasının kapısından dahi bakmayan kimyayı merak etmişti şems ve karar vermişti artık onu görecekti. Duydukları onda suçluluk hissi uyandırıyordu. İnsanlar sessizce onu suçluyor oda bu sessiz çığlıklara duyarsız kalamıyordu.

Evet kimya imkansız bir aşkın eşiğinde yavaş yavaş hastalığın elince can çekişiyordu. Sevmişti kimya şemsin hüsranına dokunmadan, sevmişti kendince ve sessizce! İçine sığmayan bir aşkla sevmişti ölürcesine. Öyle sevmiştiki "beni aşka aşık eden aşkıma" diye başlıyordu tüm sözleri. Sevmişti sevilmeyeceğini bile bile...

Karar vermişti kimyayı görecekti Şems. Yavaş yavaş süzüldü kimyanın odasına mahcup bir halde oysaki ALLAH katında evli olduğu bu kadınla göz göze bile gelmemişti.

Bir farklı kokuyordu oda sanki gül bahçesindeydi şems. Yavaş yavaş kimyanın yattığı yatağa yöneldi. Kimya pencere tarafına dönmüş gözleri kapalı şekilde duruyordu. Şems uyuduğunu düşünerek odadan çıkmaya yeltenirken yorgun , bitkin ve kısık bir sesle kimya ; Sevmek nedir Şems? bir muma ateş olmak mı ? Yoksa yanan ateşe dokunmak mı?

Şems sarsıldı. Yıllar önce ders verdiği o küçük çocuk büyümüş ona ögrettiği sözlerini sanki yüzüne çarpıyordu.Şems geri dönüp yatağın dibine çömeldi başını kaldırmadan hızlı şekılde sözleri ard arda dizmeye başladı.

-Kimya duydumkı sevmişsin, duydumki bu hal seni yataklara düşürmüş.Sende biliyorsun ben HAK'ka aşıgım sana bunu söylemıstım ben "nefsımı "sattım kımya!

Kimya sessızce mırıldadı. Sen olda! ister yar ol ister yara lütfunda başım üstüne kahrında..

şems afallamıştı.Kimya şemsleşerek cevap veriyordu.Sanki kımya şemse bürünmüştü aşka bulanmıstı,kimya konuşmuyor şemsleşiyordu gittikçe.

-Kimya derin bir nefes alarak;
şems! ölüyorum artık,gerçek askıma ulaşmama az kaldı biliyormusun! şems diz çöktü yatagın kenarında gözünden usulca inen yaşların tenini yaktıgını farketti .Uzun süre sessiz kaldılar...

Bir süre sonra Kimya kısık ve yorgun bir sesle söyle dedi; şimdi sorarım sana hangi aşk daha büyüktür!Anlatılarak dile düşen mi? Anlatılmayarak yürek deşen mi?

Şems anlamıştı kimya artık "şems-i kimya"olmuştu.içinde fırtınalar kopuyordu kimyanın. Gitmenin verdiği bilinçle yıllardır tarumar eden bu aşk illetinin onunda canını yakmasını bile bile istiyordu...
Şems şimdi ızdırabın kıyısında dolaşıyordu. Gözlerinden süzülüyordu yaşlar,yanıyor ve yakıyordu şimdi... Şems ağlıyordu ve defalarca öldürüyordu içinde kendini.

Kimya hafif dogrulacak gibi oldu gözyaşlarını silmek için ama o güce sahip degildi. Birden yastığın kenarına düştü ve şems ani bir refleksle kimyanın elinden tuttu. Kimya hafif çehre ile gülümsedi ve hayatında ilk defa dokunmuştu şemse...

Şems hastalığın verdiği yorgunluktan sürekli baygın kalan kimya'nın başında bekledi sabaha kadar.Sabah ezanı ile uyanan Kimya baş ucunda şemsi görünce hafif şemse dönerek, konuşurken canını acıtan bir ses tonu ile şu cümleleri kurdu.

Öyle bir dergahtırki burası solmaya yüz tutan güller can bulur. İçin için yanan gönüller aşka kavuşur öyle bir yerdir ki şems burası! Aşka bir adım atmak isteyene kefil.Sen daha iyi bilirsin yanmakta olan nar-ı aşkı şems...yanmayı yakılmayı ve yakmayı...Neye yakarsın sende aşk-ı aşka ...dur!! şems, bir adımda sen yakma...

Şems içindeki acıları telafuz edemiyor ezildikçe eziliyordu bu aşkın karşısında.Kimya ise son dakikalarını yaşıyordu. Artık bir anda hızlı nefes alan kimya artık nefes alamamanın ızdırabını çekiyordu fenalaşan kimya ALLAH diyerek inliyordu. Şems birden kimyaya doğruldu kimya! kımya! diye seslendi ve kimya gözlerını şemsın gözlerine dayamış ;
- şems ....şemsim... ölüyorum.

Şems artık hüngür hüngür ağlıyordu .Şemsin gözyaşları kimyanın gözlerine akıyordu kimya derin nefes alıp şehadetini getirip gözlerini dayamıştı bile şemsin güzel gözlerine... Kimya artık duymuyordu derin bır dalış ardından kimya artık nefes almıyordu...

Günler geçmiş şemsin ne sesini duyan vardı nede kendisini gören.Oda biliyordu sevginin nasıl tarumar edişini.

Günler sonra evdekilerden birilerinin buldugu mektup şemsin eline ulaşıyordu. Yılların söylenmeyen itirafı,haykırışı gizlice sevişlerin dışa vuruşlarıydı...Can acıttımı dersiniz!! Yaktı, yandırdı...

Kimya'nın Şemsine mektubu...

Ey mahşeri karanlıklara düşmüş aşk-ı sükutum ey gönlümün vazgeçilmez penceresi.Bilinmez matemimdeki gözyaşım, suskunluğumda sessiz çığlıklarımsın..

Ah! yüreğimdeki feryadım gönlümün çekilmez vefası, hastalıgımın sabr-ı telaşısın.Şems! gönlümün aciz sevişleri seyyahlığındandır. AŞK'a bulandım bilmezmisin?

Aşkınla aşka bulanmış bir ben varım sensizliğe aciz,sana hasret sana uzak sana meftun.Sil benliğimden matemi şimdi hadi ilk kez ve son kez sev beni...
KİMYA HATUN
 
Üst Alt