- Katılım
- 9 Mayıs 2014
- Mesajlar
- 1,176
- Tepkime puanı
- 4
MESNEVİDE YALANCI
Damağını vehmin zevkiyle çeşnilendirir, varlık tulumuna üfürür, kendini havayla şişirip gururlanırsın ama,
Bir iğneyle o yel kaçıp gider. Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!
720. Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı?
Çakalın boyacı küpüne düşüp boyanması ve çakallar arasında tavusluk
dâvasına kalkışması
Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı.
Sonra postu boyanmış olarak çıkıp Ben illiyyin tavusuyum, demeye başladı.
Postu boyanmış, pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu.
Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü.
725. Hepsi de A çakalcık, bu ne hâl? Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek memnunsun.
Neşeden âdeta bizden nefret ediyorsun! Bu ululuğu nereden elde ettin? dediler.
Fakat çakallardan biri Sen ya hile yapıyorsun, yahut da hakikaten bir neşeye sahip oldun, neşeliler arasına katıldın.
Mimbere çıkmaya, lâfla ulu görünüp bu halkı, kendine meftûn etmeye kalkıştın.
Bir hayli çalıştım, fakat bir aşk, bir hararet görmeyince hileye sapıp utanmazlığı ele aldım dedi.
730. Doğruluk ve yanıp yakılma, velilere âdettir. Utanmazlık da her aşağılık kişinin sığındığı bir sanat.
Bu suretle neşeliyiz diye halkı kendilerine çekerler ama iç yüzlerine bakılırsa hiç de hoş değildirler.
Yalan dâvalarda bulunan birisinin her sabah bir kuyruk parçasıyla
dudağını, bıyığını yağlayıp Ben şunu yedim, bunu yedim diye
dostlarının arasına çıkması
Aşağılık bir adam, bir kuyruk parçası buldu. Her sabah bıyıklarını onunla da yağlar,
Devlet sahiplerinin yanına varıp Evde yağlı yemek yedim der,
Sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlar.
735. İşte sözümün doğruluğuna şahit... bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil demek isterdi.
Karnı ise sessiz, sadasız Tanrı, yalancıların düzenini kurutsun!
Senin lâfın bizi ateşlere yaktı. O yağlı bıyığın kökünden kopsun.
A yoksul, şu kötü dâvan olmasaydı belki bir kerem sahibi bize acırdı.
Yahut da noksanını, yoksulluğunu söyleseydin, bu yalanları, bu düzenleri düzüp koşmasaydın, bir doktor çıkarda derdine deva ederdi. derdi.
740. Tanrı Ey eğri adam , kulağını, kuyruğunu sallama. Doğrulara, doğrulukları fayda verir dedi.
A cenabet, mağarada eğri büğrü yatma. Neyin varsa göster, doğrul, doğru ol
Ayıbını söylemiyorsan bari sus, gösterişte, hileyle kendini öldürme!
Bir para elde ettiysen ağzını açma. Yolda sınama taşları var.
Sınama taşlarının önünde de halli hallerine sınamalar var, onlar da imtihanlara tabi!
745. Tanrı, Doğumdan bu ana kadar onlara her iki kere sınanırlar dedi.
Babam, imtihan içinde imtihan var. Derlen toplan da ufacık bir imtihanla kendini satma!
Tanrı Beni çağırdın mı, suçlu da olsam, putperest de olsam ben, yine icabet ederim.
Onun için duadan hiç çekinme; hiç usanma. Dua, nihayet seni gulyabani nefsin elinden kurtarır. demiştir.
Damağını vehmin zevkiyle çeşnilendirir, varlık tulumuna üfürür, kendini havayla şişirip gururlanırsın ama,
Bir iğneyle o yel kaçıp gider. Dilerim akıllı adam, bu çeşit semirmesin!
720. Kışın kardan testiler yapıyorsun, iyi ama hiç onlar suya dayanır mı?
Çakalın boyacı küpüne düşüp boyanması ve çakallar arasında tavusluk
dâvasına kalkışması
Bir çakal boyacı küpüne düştü, orada bir müddet kaldı.
Sonra postu boyanmış olarak çıkıp Ben illiyyin tavusuyum, demeye başladı.
Postu boyanmış, pek güzel parlamış, güneş de o renklere vurmuştu.
Çakal, kendini yeşil, kızıl, pembe ve sarı renklerde görüp o çeşitli renklerle öbür çakallara göründü.
725. Hepsi de A çakalcık, bu ne hâl? Fazlasıyla neşelere dalmışsın, pek memnunsun.
Neşeden âdeta bizden nefret ediyorsun! Bu ululuğu nereden elde ettin? dediler.
Fakat çakallardan biri Sen ya hile yapıyorsun, yahut da hakikaten bir neşeye sahip oldun, neşeliler arasına katıldın.
Mimbere çıkmaya, lâfla ulu görünüp bu halkı, kendine meftûn etmeye kalkıştın.
Bir hayli çalıştım, fakat bir aşk, bir hararet görmeyince hileye sapıp utanmazlığı ele aldım dedi.
730. Doğruluk ve yanıp yakılma, velilere âdettir. Utanmazlık da her aşağılık kişinin sığındığı bir sanat.
Bu suretle neşeliyiz diye halkı kendilerine çekerler ama iç yüzlerine bakılırsa hiç de hoş değildirler.
Yalan dâvalarda bulunan birisinin her sabah bir kuyruk parçasıyla
dudağını, bıyığını yağlayıp Ben şunu yedim, bunu yedim diye
dostlarının arasına çıkması
Aşağılık bir adam, bir kuyruk parçası buldu. Her sabah bıyıklarını onunla da yağlar,
Devlet sahiplerinin yanına varıp Evde yağlı yemek yedim der,
Sözünün doğruluğunu ispat için de, bıyıklarıma bakın gibilerden eliyle bıyıklarını sıvazlar.
735. İşte sözümün doğruluğuna şahit... bıyıklarım, yağlı, yağlı şeyler yediğime delil demek isterdi.
Karnı ise sessiz, sadasız Tanrı, yalancıların düzenini kurutsun!
Senin lâfın bizi ateşlere yaktı. O yağlı bıyığın kökünden kopsun.
A yoksul, şu kötü dâvan olmasaydı belki bir kerem sahibi bize acırdı.
Yahut da noksanını, yoksulluğunu söyleseydin, bu yalanları, bu düzenleri düzüp koşmasaydın, bir doktor çıkarda derdine deva ederdi. derdi.
740. Tanrı Ey eğri adam , kulağını, kuyruğunu sallama. Doğrulara, doğrulukları fayda verir dedi.
A cenabet, mağarada eğri büğrü yatma. Neyin varsa göster, doğrul, doğru ol
Ayıbını söylemiyorsan bari sus, gösterişte, hileyle kendini öldürme!
Bir para elde ettiysen ağzını açma. Yolda sınama taşları var.
Sınama taşlarının önünde de halli hallerine sınamalar var, onlar da imtihanlara tabi!
745. Tanrı, Doğumdan bu ana kadar onlara her iki kere sınanırlar dedi.
Babam, imtihan içinde imtihan var. Derlen toplan da ufacık bir imtihanla kendini satma!
Tanrı Beni çağırdın mı, suçlu da olsam, putperest de olsam ben, yine icabet ederim.
Onun için duadan hiç çekinme; hiç usanma. Dua, nihayet seni gulyabani nefsin elinden kurtarır. demiştir.