Ana sayfa
Forumlar
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Neler yeni
Yeni mesajlar
Son aktiviteler
Giriş yap
Kayıt ol
Neler yeni
Ara
Ara
Sadece başlıkları ara
Kullanıcı:
Yeni mesajlar
Forumlarda ara
Menü
Giriş yap
Kayıt ol
Install the app
Yükle
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Risale-i Nur
İşârât-ül İ'caz
Mehmed Kayalar’ın bir müdafaası - işarat-ül i'caz
JavaScript devre dışı. Daha iyi bir deneyim için, önce lütfen tarayıcınızda JavaScript'i etkinleştirin.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz..
Tarayıcınızı güncellemeli veya
alternatif bir tarayıcı
kullanmalısınız.
Konuya cevap cer
Mesaj
<blockquote data-quote="Ekrem" data-source="post: 24077" data-attributes="member: 3"><p><strong>İşte muhakemenin asıl mevzuu budur.</strong></p><p></p><p> Otuz seneden beri gizli din düşmanlarının, komünistlerin ve masonların tahrikatıyla, Risale-i Nur şakirdleri birçok mahkemelere sevkedilmişler. Âdil mahkemeler de o hâin, gizli din ve Kur'an düşmanlarının ettikleri iftiraları inceden inceye tedkik etmişler, "Bunlarda bir suç yok, kitablar ise faydalı kitablardır" diyerek, çok mahkemeler beraetle neticelenmişlerdir.</p><p></p><p> Temyiz Mahkemesi de, üç defa mahkemelerin beraet kararını tasdik etmiş. Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiği halde, memleketi umumî bir dinsizliğe sürüklemek için perde arkasındaki din düşmanları; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemişler, sükûn ve asayişe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten za'fa uğratmak için adliyeleri, mahkemeleri daima hâinane tertiblerle meşgul etmişlerdir.</p><p></p><p> Evvelce şifahen dahi arzettiğim vecihle; Selef-i Sâlihîn'in bıraktığı kudsî tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dair tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur'aniyenin hikmetlerini ve iman hakikatlarını tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihîn'in bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan Gavs-ı Azam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerif'i de bu tarz bir nevi manevî tefsirdir. İşte Risale-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte madem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, KUR'AN'A ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler.</p><p></p><p> Risale-i Nur, erkân-ı imaniyeyi ve Âyât-ı Kur'aniyeyi tefsir ederek öyle bir tarzda beyan eder ki; hiç bir münkir, hiç bir dinsiz, o hakikatları inkâr edemez. Hem riyazî bir kat'iyetle isbat eder, göze gösterir, aklı doyurur, letaifi kandırır; artık hiç bir imanî ve Kur'anî hakikatı inkâra mecal kalmaz. Bundan dolayıdır ki; dinsizler, komünistler, bu memlekette Risale-i Nur varken mel'unane fikirlerini saha-yı tatbike koyamadıklarından ve bir manevî bekçi gibi Risale-i Nur daima karşılarına çıktığından, Risale-i Nur'un her vecihle neşrine sed çekmeyi gaye edinmişlerdir.</p><p></p><p> Risale-i Nur, tahkikî iman dersleri verir. Şakirdlerini her türlü fenalıktan alıkoyar. Kalblere doğruluk aşılar. Onu hakkıyla anlayan, artık fenalık yapamaz. Onun içindir ki, bugün memleketin her tarafındaki Risale-i Nur Talebeleri, asayişin manevî muhafızı hükmündedirler. Şimdiye kadar hiçbir hakikî Nur Talebesinde asayişe münafî bir hareket görülmemiş, âdeta Nur Talebeleri zabıtanın manevî yardımcısı olmuşlardır. Risale-i Nur talebelerinin rıza-i İlahîden başka, a'mal-i uhreviyeye müteveccih olmaktan gayrı düşünceleri yoktur. Şu halde Risale-i Nur'a garazkâr tertipler hazırlayanlar, perde arkasındaki mâlûm din düşmanlarından başka kimse değildir.</p><p></p><p> Yukarıdaki maruzatımızda birçok mahkemelerin beraet kararlarının mevcudiyetini arzetmiştim. Elde edebildiğim tarih ve numaralarını beyan ederek, o âdil ve yüksek mahkemelere milyonlar Nur Şakirdleri namına minnetdarlığımızı bildirmek isterim. Umum Risalelerin beraet ve iadesi hakkında Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 15/Haziran/1944 tarihli beraet kararıyla, İstanbul Eminönü Ağır Ceza Mahkemesinin 1953 tarih ve 1951/137 esas ve 1952/27 kararıyla ki; geçen celsede Sebilürreşad Gazetesi'nin takdim ettiğim nüshasında bildirilen beraet kararıdır. Ayrıca mahkeme-i âlînize suret-i mahsusada arz ve takdim ettiğim Asâ-yı Musa dâhil umum Risale-i Nur Külliyatının Mersin Ağır Ceza Mahkemesinin 1954/17 esas 1954/421 karar ve 9/4/954 tarihli beraet kararının mevcudiyetleri, mahkemelerin temininde olarak hiç bir elin Risale-i Nur'a ilişmemesini tazammun ettiği halde, mestur düşmanların hâinane faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yı Musa kasdedilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiş bulunuyoruz.</p><p></p><p> Risale-i Nur, îman-ı bîllah ile Tevhidi en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letâifi âzamî derecede doyurmasıyla imanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Musa'da ise, bu ulvî ve kudsî iman dersi, en parlak bir surette, hem görülmemiş ihtişam ile isbat edildiğinden, yüzotuz cilde yaklaşan Risale-i Nur tefsirinin âdeta hülâsası hükmündedir.</p><p></p><p> Bütün semavî kitabların ve bütün Peygamberlerin en büyük davası Hâlık-ı Kâinat'ın uluhiyet ve vahdaniyetini ilândır. KAR'AN baştan başa tevhidi gösterir. İşte Asâ-yı Musa da; Müslümanlara ve umum beşeriyete Cenab-ı Hakk'ın birliğini ve delâil-i vahdaniyetini güneş gibi göstermesinden, en büyük bir mütefekkir ile bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-i imaniyeyi tasdike mecbur ettiği gibi; en âmi bir adamın da en yüksek hakikatları, en büyük bir sühuletle anlamasını temin eden, tevhidi gösteren, Âyât-ı Kur'aniyenin en kudsî bir tefsiridir. Aynen ismi gibidir. Nasıl ki Musa Aleyhisselâm elindeki asâsıyla kara taşlardan, çorak vadilerden, ateş fışkıran çöllerden âb-ı hayatı fışkırttığı gibi, Asâ-yı Musa da, vahdaniyet-i İlahiyeyi isbat etmesiyle dünya ve âhiret âlemlerini ziyadar edecek tevhid nurlarını fışkırtıyor; taş gibi kalbleri, mum gibi eritiyor, şevki ile gönülleri teshir ediyor.</p><p></p><p> Hem madem mahkemelerin beraeti mevcud ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iştigal edenlere ilişilmiyor; şu halde ulûm-u evvelîn ve âhirîni câmi' olan Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır.</p><p></p><p> Risale-i Nur yurdun asayişine, sükûn ve selâmetine hizmet ettiğine delil: Milyonlar talebelerinin hiçbirisinde bir vak'anın görülmemiş olmasıyla beraber, hepsinin de namuskârane faaliyetleriyle müstakim görülmeleridir. Risale-i Nur Külliyatı, Asâ-yı Musa ile birlikte kütübhane-i mesaîmin harîminden alınması ile, her türlü suç unsurunun mevcudiyetini bizzât ref'eder. Zira her münevver adam, kütübhanesinde her nevi kitabı bulundurur, okur, tedkik eder. Mel'unane fikirleri neşreden ve anarşistliği telkin eden kitablar bile kütübhanelerde açıkça tedkike tâbidir.</p><p></p><p> Hülâsa: Risale-i Nur, Kur'anın bu asırda en yüksek ve en kudsî bir tefsiridir. Hakikatları semavîdir, Kur'anîdir. O halde Kur'an okundukça, o da okunacaktır. Risale-i Nur, mücevherat-ı Kur'aniye hakikatlarının sergisidir, pazarıdır. Bu ulvî pazarda herkes istediği gibi ticaret yapar. Uhrevî, manevî zenginliklere mazhariyeti temin eder.</p><p></p><p> Bu kadar maruzatımızla ifade etmek istedim ki: Maksadımız; imanımızı kurtarmaktır, imana hizmettir, Kur'ana hizmettir. Âhirete müteveccih olan bir hal ise, hiçbir gûna suç mevzuu olamaz. Mütemadiyen şikayette bulunduğumuz o gizli din düşmanları, türlü türlü entrikalarla, tertiblerle, iz'açlarla bizleri bu kudsî vazifeden men'etmeye uğraşmaktadırlar. Bizler ise bu kudsî yolda Kur'an ve iman için her şeyimizi fedaya seve seve hazırız. Değil dünyevî ızdırablar, cehennemî azablar da verilse, bıçaklarla da doğransak, en müdhiş ölümlere de maruz bırakılsak, asırlar boyunca milyonlar mübarek ecdadımızın feda-yı can</p><p></p><p>ettikleri bu kudsî hakikata, bizim canımız da feda olsun. Bir değil, bin ruhum da olsa, Kur'an için, iman için hepsini feda etmeğe her zaman hazırım.</p><p></p><p> Şu aziz vatanın taşları, toprakları, abideleri, kubbeleri, câmileri, minareleri, mezar taşları, türbeleri; Kur'anın tebliğ ettiği zemzeme-i tevhidi haykırıyorlar. İman ve Kur'anın ezelî nurunu, atom zerratına kadar nüfuz edip ilân ettiği tevhid hakikatını, hiçbir kuvvet bu vatanın ve bu milletin sine-i pâkinden silemez.</p><p></p><p> Muhterem mahkemenizden, yüksek adaletinizden; hakaik-i Kur'aniyeyi ve Vahdaniyet-i İlahiyeyi haşmetle ilân eden ve tevhidi azamî derecede gösteren Risale-i Nur Külliyatının iadesine ve beraetine karar vermenizi rica ederim.</p><p></p><p> Risâle-i Nur, Kur'an'ın malıdır. Arşı ferşe bağlayan Kelâmullah ile mâzi canibindeki milyarlar ehl-i iman, evliya ve enbiya alâkadar oldukları gibi, Risale-i Nur mahkemesiyle de manen alâkadardırlar. Çok ihtiyarlamış Arzın, dörtyüz milyon Müslüman sekenesi, Risale-i Nur'un beraetine ve serbestiyetine ve intişarına muntazırdırlar.</p><p></p><p> Mâzi tarafından perde-i gayb arkasına çekilen mübarek ecdadımızın nûranî kafileleri, ulvî makamlarından Risale-i Nur mahkemesine manen nâzırdırlar.</p><p></p><p> Müstakbel cebhesinin feyizkâr nesilleri, beraet (Haşiye) kararını bekliyorlar.</p><p></p><p> (Haşiye): Bu müdafaanın serdedildiği muhakeme, beraetle neticelenmiştir.</p><p></p><p>Emekli Yüzbaşı Mehmed Kayalar</p></blockquote><p></p>
[QUOTE="Ekrem, post: 24077, member: 3"] [B]İşte muhakemenin asıl mevzuu budur.[/B] Otuz seneden beri gizli din düşmanlarının, komünistlerin ve masonların tahrikatıyla, Risale-i Nur şakirdleri birçok mahkemelere sevkedilmişler. Âdil mahkemeler de o hâin, gizli din ve Kur'an düşmanlarının ettikleri iftiraları inceden inceye tedkik etmişler, "Bunlarda bir suç yok, kitablar ise faydalı kitablardır" diyerek, çok mahkemeler beraetle neticelenmişlerdir. Temyiz Mahkemesi de, üç defa mahkemelerin beraet kararını tasdik etmiş. Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiği halde, memleketi umumî bir dinsizliğe sürüklemek için perde arkasındaki din düşmanları; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemişler, sükûn ve asayişe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten za'fa uğratmak için adliyeleri, mahkemeleri daima hâinane tertiblerle meşgul etmişlerdir. Evvelce şifahen dahi arzettiğim vecihle; Selef-i Sâlihîn'in bıraktığı kudsî tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dair tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur'aniyenin hikmetlerini ve iman hakikatlarını tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihîn'in bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan Gavs-ı Azam Şah-ı Geylanî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddin-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa Mevlâna Celaleddin-i Rumî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerif'i de bu tarz bir nevi manevî tefsirdir. İşte Risale-i Nur, bu tarz tefsirlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnasıdır. İşte madem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, KUR'AN'A ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler. Risale-i Nur, erkân-ı imaniyeyi ve Âyât-ı Kur'aniyeyi tefsir ederek öyle bir tarzda beyan eder ki; hiç bir münkir, hiç bir dinsiz, o hakikatları inkâr edemez. Hem riyazî bir kat'iyetle isbat eder, göze gösterir, aklı doyurur, letaifi kandırır; artık hiç bir imanî ve Kur'anî hakikatı inkâra mecal kalmaz. Bundan dolayıdır ki; dinsizler, komünistler, bu memlekette Risale-i Nur varken mel'unane fikirlerini saha-yı tatbike koyamadıklarından ve bir manevî bekçi gibi Risale-i Nur daima karşılarına çıktığından, Risale-i Nur'un her vecihle neşrine sed çekmeyi gaye edinmişlerdir. Risale-i Nur, tahkikî iman dersleri verir. Şakirdlerini her türlü fenalıktan alıkoyar. Kalblere doğruluk aşılar. Onu hakkıyla anlayan, artık fenalık yapamaz. Onun içindir ki, bugün memleketin her tarafındaki Risale-i Nur Talebeleri, asayişin manevî muhafızı hükmündedirler. Şimdiye kadar hiçbir hakikî Nur Talebesinde asayişe münafî bir hareket görülmemiş, âdeta Nur Talebeleri zabıtanın manevî yardımcısı olmuşlardır. Risale-i Nur talebelerinin rıza-i İlahîden başka, a'mal-i uhreviyeye müteveccih olmaktan gayrı düşünceleri yoktur. Şu halde Risale-i Nur'a garazkâr tertipler hazırlayanlar, perde arkasındaki mâlûm din düşmanlarından başka kimse değildir. Yukarıdaki maruzatımızda birçok mahkemelerin beraet kararlarının mevcudiyetini arzetmiştim. Elde edebildiğim tarih ve numaralarını beyan ederek, o âdil ve yüksek mahkemelere milyonlar Nur Şakirdleri namına minnetdarlığımızı bildirmek isterim. Umum Risalelerin beraet ve iadesi hakkında Denizli Ağır Ceza Mahkemesinin 15/Haziran/1944 tarihli beraet kararıyla, İstanbul Eminönü Ağır Ceza Mahkemesinin 1953 tarih ve 1951/137 esas ve 1952/27 kararıyla ki; geçen celsede Sebilürreşad Gazetesi'nin takdim ettiğim nüshasında bildirilen beraet kararıdır. Ayrıca mahkeme-i âlînize suret-i mahsusada arz ve takdim ettiğim Asâ-yı Musa dâhil umum Risale-i Nur Külliyatının Mersin Ağır Ceza Mahkemesinin 1954/17 esas 1954/421 karar ve 9/4/954 tarihli beraet kararının mevcudiyetleri, mahkemelerin temininde olarak hiç bir elin Risale-i Nur'a ilişmemesini tazammun ettiği halde, mestur düşmanların hâinane faaliyetleriyle bu sefer de tahsisen Asâ-yı Musa kasdedilerek âdil ve yüksek mahkemeye gelmiş bulunuyoruz. Risale-i Nur, îman-ı bîllah ile Tevhidi en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir surette göze gösterip bütün letâifi âzamî derecede doyurmasıyla imanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Musa'da ise, bu ulvî ve kudsî iman dersi, en parlak bir surette, hem görülmemiş ihtişam ile isbat edildiğinden, yüzotuz cilde yaklaşan Risale-i Nur tefsirinin âdeta hülâsası hükmündedir. Bütün semavî kitabların ve bütün Peygamberlerin en büyük davası Hâlık-ı Kâinat'ın uluhiyet ve vahdaniyetini ilândır. KAR'AN baştan başa tevhidi gösterir. İşte Asâ-yı Musa da; Müslümanlara ve umum beşeriyete Cenab-ı Hakk'ın birliğini ve delâil-i vahdaniyetini güneş gibi göstermesinden, en büyük bir mütefekkir ile bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-i imaniyeyi tasdike mecbur ettiği gibi; en âmi bir adamın da en yüksek hakikatları, en büyük bir sühuletle anlamasını temin eden, tevhidi gösteren, Âyât-ı Kur'aniyenin en kudsî bir tefsiridir. Aynen ismi gibidir. Nasıl ki Musa Aleyhisselâm elindeki asâsıyla kara taşlardan, çorak vadilerden, ateş fışkıran çöllerden âb-ı hayatı fışkırttığı gibi, Asâ-yı Musa da, vahdaniyet-i İlahiyeyi isbat etmesiyle dünya ve âhiret âlemlerini ziyadar edecek tevhid nurlarını fışkırtıyor; taş gibi kalbleri, mum gibi eritiyor, şevki ile gönülleri teshir ediyor. Hem madem mahkemelerin beraeti mevcud ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iştigal edenlere ilişilmiyor; şu halde ulûm-u evvelîn ve âhirîni câmi' olan Risale-i Nur'a da ilişmemek lâzımdır. Risale-i Nur yurdun asayişine, sükûn ve selâmetine hizmet ettiğine delil: Milyonlar talebelerinin hiçbirisinde bir vak'anın görülmemiş olmasıyla beraber, hepsinin de namuskârane faaliyetleriyle müstakim görülmeleridir. Risale-i Nur Külliyatı, Asâ-yı Musa ile birlikte kütübhane-i mesaîmin harîminden alınması ile, her türlü suç unsurunun mevcudiyetini bizzât ref'eder. Zira her münevver adam, kütübhanesinde her nevi kitabı bulundurur, okur, tedkik eder. Mel'unane fikirleri neşreden ve anarşistliği telkin eden kitablar bile kütübhanelerde açıkça tedkike tâbidir. Hülâsa: Risale-i Nur, Kur'anın bu asırda en yüksek ve en kudsî bir tefsiridir. Hakikatları semavîdir, Kur'anîdir. O halde Kur'an okundukça, o da okunacaktır. Risale-i Nur, mücevherat-ı Kur'aniye hakikatlarının sergisidir, pazarıdır. Bu ulvî pazarda herkes istediği gibi ticaret yapar. Uhrevî, manevî zenginliklere mazhariyeti temin eder. Bu kadar maruzatımızla ifade etmek istedim ki: Maksadımız; imanımızı kurtarmaktır, imana hizmettir, Kur'ana hizmettir. Âhirete müteveccih olan bir hal ise, hiçbir gûna suç mevzuu olamaz. Mütemadiyen şikayette bulunduğumuz o gizli din düşmanları, türlü türlü entrikalarla, tertiblerle, iz'açlarla bizleri bu kudsî vazifeden men'etmeye uğraşmaktadırlar. Bizler ise bu kudsî yolda Kur'an ve iman için her şeyimizi fedaya seve seve hazırız. Değil dünyevî ızdırablar, cehennemî azablar da verilse, bıçaklarla da doğransak, en müdhiş ölümlere de maruz bırakılsak, asırlar boyunca milyonlar mübarek ecdadımızın feda-yı can ettikleri bu kudsî hakikata, bizim canımız da feda olsun. Bir değil, bin ruhum da olsa, Kur'an için, iman için hepsini feda etmeğe her zaman hazırım. Şu aziz vatanın taşları, toprakları, abideleri, kubbeleri, câmileri, minareleri, mezar taşları, türbeleri; Kur'anın tebliğ ettiği zemzeme-i tevhidi haykırıyorlar. İman ve Kur'anın ezelî nurunu, atom zerratına kadar nüfuz edip ilân ettiği tevhid hakikatını, hiçbir kuvvet bu vatanın ve bu milletin sine-i pâkinden silemez. Muhterem mahkemenizden, yüksek adaletinizden; hakaik-i Kur'aniyeyi ve Vahdaniyet-i İlahiyeyi haşmetle ilân eden ve tevhidi azamî derecede gösteren Risale-i Nur Külliyatının iadesine ve beraetine karar vermenizi rica ederim. Risâle-i Nur, Kur'an'ın malıdır. Arşı ferşe bağlayan Kelâmullah ile mâzi canibindeki milyarlar ehl-i iman, evliya ve enbiya alâkadar oldukları gibi, Risale-i Nur mahkemesiyle de manen alâkadardırlar. Çok ihtiyarlamış Arzın, dörtyüz milyon Müslüman sekenesi, Risale-i Nur'un beraetine ve serbestiyetine ve intişarına muntazırdırlar. Mâzi tarafından perde-i gayb arkasına çekilen mübarek ecdadımızın nûranî kafileleri, ulvî makamlarından Risale-i Nur mahkemesine manen nâzırdırlar. Müstakbel cebhesinin feyizkâr nesilleri, beraet (Haşiye) kararını bekliyorlar. (Haşiye): Bu müdafaanın serdedildiği muhakeme, beraetle neticelenmiştir. Emekli Yüzbaşı Mehmed Kayalar [/QUOTE]
Adı
İnsan doğrulaması
Günün ilk namazı hangi namazdır
Cevap yaz
Ana sayfa
Forumlar
İSLAMİ PAYLAŞIMLAR
Risale-i Nur
İşârât-ül İ'caz
Mehmed Kayalar’ın bir müdafaası - işarat-ül i'caz
Üst
Alt