Meal Mukabelesi Yapan Cami Var mı?

süreyya58

Süper Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
30 Temmuz 2011
Mesajlar
1,199
Tepkime puanı
16
mukabele2.jpg

Ramazan, Kuran ayıdır. Hepimiz Kuranla daha çok içli dışlı oluyoruz. Daha çok okuyor, daha çok dinliyoruz. Camilerde, evlerde mukabeleler yapılıyor. Bir hafız okuyor, karşısında oturan onlarca insan dinliyor. Kimisi Kurandan takip ediyor, kimisi de sadece dinliyor.

Anlamadığımız dilde Kuran okumak anlamsızdır diyenlere katılmıyorum. Arapça Kuran okumayı da, güzel okuyan biri okurken dinlemeyi de seviyorum. Ancak Kurana, sadece yüzünden okunacak kitap muamelesi yapmayı da, Kuranın anlaşılmaz(!) bir kitap olduğu düşüncesiyle, asla mealtefsir okumamayı da kabul etmiyorum. Allah, sürekli tekrar tekrar okunsun ama anlaşılmasın diye kitap göndermez.

En yakınımdakileri bile, Kuran meali-tefsiri okumanın önemine ikna etme konusunda sıkıntılar yaşadım. Bu sıkıntıyı, Kuran meali tefsiri okumanın önemini anlatan birçok insan yaşamıştır.

Camilerde Meal Mukabelesi

Bir sosyal paylaşım sitesinde Camilerde Meal ile Mukabele okunan yer var mı ki? diye bir soru yazınca, bazı yerlerde bu geleneğin başladığını söylediler. Böyle bir geleneğin başlamış olmasına sevindim. Ancak bütün Türkiyede bu gelenek başlatılmalı, yaygınlaştırılmalı. Milletin böyle bir şeyi çabuk kabullenemeyeceğini biliyorum. Alışılmış olan gelenekleri kırmak kolay değil.

Nasıl ki her il ve ilçede, bir veya iki camide hatimli teravih namazı kılınıyorsa, bir veya iki cami de meal ile mukabele okunmaya başlanabilir. Nasıl ki Kuran okurken güzel sesli bir Hafız tarafından okutuluyorsa, meal mukabelelerinde de Türkçeyi güzel kullanan, vurguları sesine yansıtabilen okuyucular seçilerek okutulabilir. Yetkililer bu konuda en kısa zamanda çalışma yapmaya başlamalı.

Su getirin!

Anlamanın önemine dair okuduğum en güzel, en anlamlı örnek su getirin örneğidir. Anlamın önemini konuştuğumuz her ortamda anlatmaya çalıştığım kıssayı sizinle de paylaşmak istiyorum.

Kralın biri, huzurunda el pençe divan duran saray erkânından bir bardak su istemiş. Saray erkânı içinde muhafızlar, şairler, dalkavuklar, medyumlar, müneccimler, kâhinler, din adamları vs. hepsi varmış. Geniş bir halka oluşturmuş halde krallarını ayakta dinliyorlarmış...
Kral su isteyince emri şu şekilde yerine getirmeye başlamışlar:

Şair: -Yüce efendimiz ve haşmetli kralımızın emrindeki şu zarafete bakın. Böyle bir şiir dünya tarihinde daha söylenmedi: Su getirin, su getirin, su getirin...

Dalkavuk: -Efendim sizin sözünüzün üstüne söz söylenmedi şu âlemde: Su getirin, su getirin, su getirin...

Din adamı: -Her kim bunu günde 100 kez söylerse cennet köşkleri onu bekliyor, aşk ile bir daha: Su getirin, su getirin, su getirin...

Medyum: -Kralımız bu sözüyle gelecek yılın bolluk ve bereket ile geçeğini haber veriyor, şevk ile bir daha: “Su getirin, su getirin, su getirin...

Kâhin: -Bana bir su getirin cümlesinin ebced hesabı ile değeri 2015dir. Kralımız bu yılda kıyametin kopacağını haber veriyor. O yıla dikkat edin ve bu cümleyi sakın unutmayın: Su getirin, su getirin, su getirin...

Hattat: Her kim ki bu su getirin sözünü güzel bir kağıda yazıp evinin duvarına asarsa, o eve hırsız girmez demiş.

Velhasıl, bir bardak suyu getiren olmamış ama her yan Su getirin... sesleriyle inlemiş...

Camilerde, evlerde Kuran okunurken, büyük bir saygıyla Kuran dinleyen insanların hali, bu kıssadakine benziyor. Kimse su getirmiyor. Çünkü su getirin denildiğini hiç kimse anlamıyor.

Ağlamak, anlamak, yaşamak..

Rahmetli dedem Kuran okurken ağlardı. Anlamadığı halde ağlardı. O duyguyu anlarım. Dedemin yetişme sürecinde yaşamış birçok insanın bu tavrını da anlarım. Ancak okumuş, mürekkep yalamış, yıllarca camilerde, medreselerde, eğitim kurumlarında din eğitimi almış insanların su getirin kıssasında ki gibi bir tavrı kabullenip, etraflarına böyle bir din anlatmalarını anlamakta zorlanıyorum.

Anlamadan ağlamak, bir duygu meselesidir. Her müslüman, güzel okunan Kuran nağmelerini dinlerken duygulanır. Ancak Kuranın iniş gayesi, ağlatmak değildir. Anlamak ve hayata geçirmek için emir ve yasaklarla dolu Kuranı, anlayacağınız bir dilde okumak zorundasınız. Hiç düşünmez misiniz? diye defalarca uyarılan Kuran muhatabı, düşünebilmek için anlamak zorundadır.

Arapça yardım çağrısı

Afrikada yaşanan açlık ve susuzlukla ilgili haberler, bütün Televizyon kanallarında Arapça olarak yayınlansa, bütün camilerde görevliler, Afrika aç! Siz nasıl Müslümansınız? diye Arapça feryat etse, o cemaat susuzluğu ve açlığı gidermek için elini cebine atmaz. Çünkü ne söylendiğini anlamıyor.

Anlamayan ağlasa da, susuzluğu gidermek için elini cebine atmaz/atamaz. Afrikada yaşayan yoksullar bizden gözyaşı değil birkaç damla su istiyor.

Kuran ağlamak için değil, anlayıp hayata uygulamak için gönderilmiş bir kitaptır.

Meal ile mukabeleler yapmak, anlama yolunda açılacak önemli bir kapı olacaktır
.
Sait ÇAMLICA
 
Üst Alt