Kleopatra Güzellik Ilıcası - İzmir

canısı

Başarılı Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
14 Mayıs 2011
Mesajlar
110
Tepkime puanı
2
İzmir ili Bergama ilçesine 4 km. uzaklıkta bulunan bu ılıca, Pergamon Kralı Eumenes zamanında kurulmuştur. Kaplıcada kubbeli hamamı ve iki mermer havuz bulunmaktadır. Kaplıca 1986 yılında yeniden yapılanmış ve çevresine turistik tesisler yapılmıştır. Kaplıca suyunun sıcaklığı 35 derece olup, sodyum bikarbonat ve sülfat içermektedir.

Yüksek radyoaktivite içeren kaplıca suyu romatizma, nefralji ve kalp rahatsızlıklarına iyi gelmektedir. Ayrıca kaplıca suyunun yağlı deriler ve seboraik deriler üzerinde hücre yenileyici özelliği olduğu da söylenmektedir.

Mısır kraliçesi Kleopatra'nın bu kaplıcada yıkandığı ve dillere destan güzelliğini borçlu olduğu düşünüldüğünden ılıcanın adının Kleopatra olduğu söylenmektedir. Kaplıca suyunun içerdiği Minerallerin cilt hastalıklarına iyi geldiği, özellikle de cildi gerginleştirdiği için 'Güzellik Ilıcası' denmektedir.
Kleopatra Güzellik Ilıcası suyunun kalitesi, çeşitli bilimsel raporlarla da kanıtlanmıştır. Günümüzde yalnızca restoran bölümü hizmet veren Ilıca için belediye tarafından, termal oteller ile yeniden hizmete açılması yönünde çalışmalar yürütülmektedir.
Kleopatra Güzellik Ilıcası'na dair bir söylence…

Bergama'da yaşanmış bir öykü…Kraliçeleri kıskandıran çoban kızının dillere destan güzelliğinin gizemi… Bu çoban kızı önceleri çirkin mi çirkin, sümüklü, pasaklı birisiymiş. Yüzü sivilceli, burnu çilli, yaralı bereli bir cildi varmış. Öyleyse bu kızı, Mısır kraliçesi ve kainat güzeli, bütün zamanların en dilber kadını Kleopatra neden kıskanmış? Çünkü bu çoban kızı koyun güderken çalıların arasında kaybolur, bir pınarın oluşturduğu gölcükte sıcacık sularda yıkanır, paklanır, çimermiş. Günler günleri kovalarken, çilleri yok olmuş, cildi ipek gibi, kaşı gözü yerine düşmüş. Ayın ondördü, ırmak saçlı, kara kaşlı, ela bakışlı, kirpikleri nakışlı güzeller güzeli bir kız olup çıkmış. Çoban kızının güzelliği önce Bergama'da duyulmaya başlamış, Bergama Kralı'nın kızını güzellikte geçince derhal çoban kızını saraya çağırtmışlar. Kraliçe, gerçekten ay parçası gibi güzel bir kızla karşılaşınca güzelliğinin sırrını sormuş. Utangaç çoban kızı, daha da sıkılmış bu sorudan ve "hiç" demiş, ben kuzularımı çok seviyorum da ondan demiş ama bir türlü kraliçeyi ikna edememiş. Bunun üzerine kraliçe, çoban kızının ağzından öğrenemediğini onu izleterek çözmek üzere uğurlamış sarayından. Adamlar gizlice peşine düşmüşler, ne yer, ne içer, ne sürünür, nerede taranır, nerede yatar, nerede kalkar izlemeye başlamışlar. Şunu özellikle fark etmişler ki çoban kızı sabah, öğle, akşam kuzularını güttüğü yamacın eteğindeki çalıların içine giriyor, buhar çıkan sıcak su birikintisinde uzunca zaman kalıyor, iyice yıkanıp dökünüyor. Hemen koşup çoban kızının güzelliğinin gizemini açıklamışlar. Kraliçe bunu duyar duymaz buraya çıkıp gelmiş, adamları büyük bir çadır kurmuşlar ve kraliçe günde üç kez olmak üzere bir hafta bu sularda yıkanmış. İnanamamış, cildi pırıl pırıl, yüzü gözü ışıl ışıl olmuş. Üstelik sağlık esenlik kazanmış, yanakları al al olmuş. Saraya dönünce babası kral, kızını tanıyamamış, şaşkın şaşkın bakakalmış. Sonra buraya ılıca yapılmasını sağlayıp herkesin yararına açmışlar. Adına güzellik Ilıcası demişler.
 
Üst Alt