Kenzül havas nedir

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
kenzul havas ilmi, kenzül havas, kenzül havas nedir, havas nedemektir, kenzül havas indir, kenzül havvas
Havas Bir Gizli İlimdir...
Havvas ilmi genel kanıdaki düşüncelere rağmen sadece harflerin ve sayıların, esmaların veya ayetlerin sırlarından, hikmetlerinden faydalanılarak çeşitli etkiler elde etmek için esmanın veya ayetin kendisi ya da vefki ve bunlara bağlı harf ve sayılar ile tılısımlar kullanılarak ve bu sistem üzerine kurulmuş basit bir ilim veya ilmin metodu değildir.

Çünkü bu ilmin konusunun özünde Allah’ın takdiri ile bilinen veya bilinmeyen ilahi kanunları ruhani ve manevi alemlerin etkileri barizdir. Kişi eğer derse ki;’Ben havvas ilmini biliyorum’..... Ona tavsiyem şudur: Bu ilimlerin kendisine has özellikleri ve konuları vardır, bu ilmin kendisi ve lisanı evrenseldir. Bu ilimler ruh ve madde ile canlı ve cansız ile harfler ve rakamlar ile yıldız ve burçlar ile nebilöz ve galaksiler ile ses ve renk dalgaları ile kısaca kainatta daha genişi evrende herşeyle bağlantılıdır. Ancak bize düşen gücümüzün yettiği kadar ilmimizin ulaştığı yere kadar Allah (c.c.) izin verdiği yere kadar anlatabilmektir Allah cümlemizi başarılı kılsın, doğru yolundan ayırmayıp kendine kul Resulüne ümmet olmayı ilim ve taat yolunda ilerlemeyi cümlemize nasip eylesin.

Bu ilim asırlardır gelmiş geçmiş alimlerin ve ulemanın bir sır gibi gizlediği ve açıkça öğretmediği ve öğretmekten de çekindiği vebal altında kalmaktan korktuğu ilimlerdendir. Bu ilimler de başarılı olmanın ve zarar görmeden ilerlemenin bazı şart ve usulleri vardır. Havvas ilmini bilmek ve öğrenmek için önceden bilinmesi gereken kurallar ve önemli noktaları sırası gelince özet olarak anlatacağım ama bundan önce bilinmesi gereken bu ilim yıldızlar ilminden bilinen veya bilinmeyen sırlarla alemi semalardan gelmiştir. Bu ilim insanlardan önce yani arz oluşmazdan evvel ruhani alemlerde meleküt ve cinler aleminde bilinen ve kullanılan birçok gizlilikleri, esrarı ve acaibiyeti içinde gizlemiştir. Burada sırası gelmişken belirtmeliyim ki; yaşamış olduğumuz bu maddi alemin yasaları ve fiziksel oluşumları manevi alemlerin etki ve yasalarıyla meydana gelmektedir. Bu ilmin kullanılışı melekler ve cinlerden sonra çok eski kavimler ve uygarlıklar tarafından kullanılmıştır bu manevi yasaları öğrenip etkilerine göre gerektiği şekilde uygulamışlardır. İnsanlar bu bilgileri çok çeşitli yollardan elde etmişlerdir. Hatta kimilerine göre mana aleminden gelen varlık veya varlıklar bazı insanlara bu ilmi ve kullanma metodunu öğretmişlerdir. Bu anlattığıma örnek; Bakara süresi 102. ayetinde olan Harut ve Marut isimli iki meleği örnek olarak verebiliriz. Bu manevi ilimlerin kaynağı şüphesiz ki; Alim olan yüce Allah (c.c.)’tır. Ve bilinmelidir ki; ilim de Allah’tan başka Allah’ın ilim verdiği varlıklardan veya veli kullarından bu ilimlere vakıf olan insanlardan öğrenilebilir.

Eski kavimler ve uygarlıklar da bu ilimleri manevi makamlardan ve rahmani ruhanilerden hayırlı yönde insanlık alemine faydalı olabilmek için öğrenmişlerdir. Fakat zamanlar içinde insanların aç gözlülüğü, hırsı ve bencilliği şeytanın maddi alemdeki hileleriyle birlikte bu ilmin bilgilerini ve kudretini kötü yönde kullanmak isteyince o insandaki rahmani sıfatların yerini şeytani sıfatlar taşıyan negatif unsurlu varlıklar guruplarından insanın nefsaniyetine hitap eden bilgiler gelmiştir. Yine buna da örnek olarak Bakara süresinin 102. ayetini yukarıda olduğu gibi örnek olarak gösterebiliriz. Çünkü bu hadiseler yaşanırken bu ilimler aşikardı ancak yukarıda sıraladığımız gibi bu ilimleri kendi nefsi çıkarları için insanlar kullanmaya başlayınca alimler ve ulemalar kendileri anlayabilecekleri bir dil ve uslupla bu ilimleri rumuzlamak ve gizlemek ihtiyacı hissetmişlerdir. Ancak demişler ki;Arif olanlar anlasın kamil olanlar kullansın. Kısaca buraya kadar anlattıklarımı anladığını ümit eder anladıklarını iyi işler de kullanmanı temenni ederim.

Gerek ruhani varlıklar veya cinlerin bildiği kelamlar, bizzat insanlar için indirilmiş kutsal kelamları veya esmaları gizlemek ya da rumuzlamak amacıyla çeşitli şekiller, çizgiler veya tılısımlardan oluşan birtakım sayılarla sembolleşen vefkler ve tılsımlar oluşturulmuştur. Bazen de sırf sayılar kullanılarak bu ilim de çok çeşitliliklerle beraber çelişkiler de görülmektedir. Zıtlık veya yanlışlıklar ise bu ilimler kaynağından öğrenilmeyip kolaycılık (Kopyacılık) yolu seçilmiştir. Günümüzdeki kitaplar da görülen veya kullanılan tılısımlar yanlış zaman veya yanlış mekanlar da şart ve kaidelerine riayet edilmeden yazılıp hazırlandığından yapılan bir işin çoğu zaman neticeye ulaşmadığını görürüz. Bir de işi karıştıran esas mesele bu tılısım, sembol veya yazıların ilahi isimler ve semboller olmayıp cinler, periler veya ruhani varlık isimlerinden olduğu ibarettir. Veya çok daha iyisi meleküt aleminden bir melek ismi olduğudur.

Ancak; bunların hiçbiri tek başlarına bir anlam ifade etmezler ve bazen işleri olduğundan da karmaşık hale getire bilirler. Bu paragrafa çok dikkat etmelisin; Arifsen beni anlarsın. Tılısımla rumuzlanan gerçek ise aslında Allah’ın ismi olarak bilinen sıfatlar (esmalar) olduğu zaman güç ve kudret ifade ederler.

HAVASS NEDİR?
Burada tabii ki, beş altı sayf yazı ile bütün havass'ı anlatmak gibi bir iddiam olamaz. Burada sadece Havass'ın büyücülük olup olmadığını irdeleyebilirm ve aşağıdaki herşey benim kendi Havass'a bakış açımdır. Yani kimse kabul etmek zorunda değildir.

Yukardaki sözlük maddelerinde kelime anlamı olarak Havass'ın ne olduğunu gördük fakat işin bir de bizleri ilgilendiren yanı var. Havass bizim için farklı bir kavramı ifade eden bir kelimedir. Biize göre Havass İslami majikal sistem olmaktadır. Bu açıdan bakınca da bir çok kişi, özde birbiri ile fazla ters düşmese de, bir çok farklı yorum getirebilmektedir. Bu yorumlara aşağıda yer yer değinebiliriz. Fakat burada çok kestirme olarak birşey söylemek gerekirse, Havass İslami büyücülük sistem ve geleneğidir.

1 - SIRADAN BÜYÜCÜLÜK
Her ne kadar isteyen birkimse Havass'ı, Vefkler, Remil, cifir, Hadim davetleri, Tılsımlar gibi bir sürü dala ayırsa da, ne olursa olsun bu bir büyü sistemidir. Bununla beraber Orta Doğu'ya has bir riyakarlık da söz konusudur. Bulup açacağınız herhangi bir Havass kitabı ya da eski elyazması bir sürü büyü formülü ile doludur. Akla gelen, gelmeyen her uygulama ile karşılaşmak mümkündür. Buna karşılık sık sık da, "Aman bunları kötü amaçlarla kullanmayın. Aman kendinize helal olmayan bir kadını veya erkeği ayartmak için kullanmayın. Bu kötü şeyler yapana geri döner" mealinde yazılar vardır. Bu yazılar ya da ihtarlar zaman zaman ipin ucunu o derece kaçırırlar ki (Mesela "Gizli İlimler Hazinesi" isimli kitaplarda), acemi birisinin korkmasına, kendi kendisi ile mücadele etmesine ve sadece buyüzden bilinçaltı bir şartlanma oluşturarak, başarısız olmasına bile sebep olurlar.

Bütün pratik büyü kitaplarının üzerinde, Yok efendim, "Gizli ilimler hazinesi", "Dua Hazinesi", "Esmaların bilmem nesi" ve daha akla gelen her isim yazılır vehepsi de büyü ve büyücülüğü reddeder fakat içine bakarsınız, iki kişiyi ayırmak, bir kadının (Ya da erkeğin) aşkını elde etmek, Birisini oturduğu evden çıkartmak. Bir kimsenin işi ve kısmetini bağlamak, ya da tam tersi açmak. Bir veya bir kaç kişiyi kahredip, mahfetmek, Evden kaçan adamı geriye döndürmek, özelikle bir çok büyü bozma formülü ve akla gelen herşey var.

Hepsinde de bir ihtar bulunur. Bunları ancak hakden bir zalime yapın. Yoksa durum kötü olur, Asla kötülük için yapmayın. Şimdi herkes hem mantığını çalıştırsın, hem elini vicadınıa koysun da söylesin. Bunların en iyisi bile olasa hangisi büyü değil?

Havass'la ilgilenen kişiler veya cahil büyücülerin de bir iddiaları vardır. Birkere hiç birisi büyücü olmayı kabul etmez. "Biz sadece büyü bozarız, iyi işler yaparız" derler. Pekiyi. O zaman bozulan bu büyüleri kim yapıyor acaba? Baksanıza ortada büyücü yok ki. Herkes iyi.

Bir adam, bir kadının baştan çıkartılmasını istiyor. "Bu işleri evlilik amacıyla yaparız. Niyet temizdir. Sadece temiz niyetler için yaparız." Buna halk arasındaki bir, iki deyimle cevap vermek mümkün: "Hadi yaa" veya "Hade lennn". Şimdi bir düşünün kadın temiz niyetlerle evlenilmek için (Güya) baştan çıkartılıyor. Demek ki, o kadın, isteyen adamı istemiyor ki, böyle bir "dua!" yoluna baş vurulmuş. Ayrca ya o kadın başkasını seviyorsa. Bunun temiz niyet neresinde?

Evinden kaçan adam geri dönsünmüş. Bu iş iyilik içinmiş de şeriatça caizmiş. Bana da büyücülük yıllarımda bir sürü kadın gelip, kocasının geriye döndürülmesini isterken, akılları sıra beni razı etmeye çalıştılar. Bu iş yuva kurtarmak içinmiş. Tamam. Şayet İslami açıdan bakarsak: Her şeyden evvel senin kurtarılacak biryuvan yok hanımefendi. Neden? Çünkü İslami boşanma müessesesine göre zaten adam evden çıkarken seni boşamış sayılır yani eski günlerde olsa kapıdan çıkarken boşol deyip gidecek. Şimdi bunu demiyor ama prosedür aynı. Dolayısıyla adam gittiği, ayrılmayı söz konusu ettiği anda senin zaten evliliğin filan yok. Sen aslında başkası ile evlemek üzere olan bir adamı baştan çıkartıp kendine getirtme büyüsü yaptırıyorsun ve bir adamı başkasından ayırma büyüsü istiyorsun. Bu kadar basit. Aynı şey erkek tarafı isterse onun için de geçerli. Şimdi düşünün. Adamın eski karısı bu işin iyi ve caiz olduğunu ve büyü olmadığını söylüyor fakat kendisi adamın yeni evlenmek üzere olduğu kadının yerinde olunca "Eski karısı büyü yaptırdı" diyor. Demek ki, bir iş bizim yararımıza ve bizim bakış açımıza göre olursa iyi, büyü değil dua. Ama aynı şeyi karşı taraf yaparsa, o zaman büyü. Cehennemlik birşey.

Tabii burada halka yayılmış olan bu konulardaki riyakarlık ve çıkarcılıktan bahsetmiyoruz. Ana konumuz yapanların ve kitapların riyakarlığı. Sonuç olarak açıkça ortada ki, siz ister iyi ister kötü yaptığınıza inanın hiç farketmekszin yapılan iş büyüdür. Büyünün başka tarfifi var mı acaba?

Sakın ki, kimse benim bu gibi şeylere karşı olduğumu ve hiç yapmadığımı zannetmesin. Bütün bunları bol miktarda uyguladım ve hiç de pişman değilim. Burada sadece riyakarlığa karşı çıkıyorum.

İş açmak, Ticarette başarı, kısmet açmak. Bunlar ilk bakışta iyi işler gibi görünüyor. Tamam bir de bizim kısmetini açtığımız adamın ticari rakibi olan ve zarara giren, o yüzden işini kaybeden ya da bir sürü iş kaçıran adama bir sorun bakalım ne diyecek. Hür iradeyi etkileyen herşey büyüdür.

2 - YÜKSEK BÜYÜ
Geleceği görmek, Remil, Cifir, Fal akla gelen her tür kehaneti Yüksek Büyü'nün dışında tutuyorum fakat burada değinmeden de geçemiyeceğim. Bütün bu yöntemler ne derece kitabına uydurulmaya çalışılırsa çalışılsın, büyü denilen olgunun dışında kalmakla beraber islami değildir. Dinen yasaktır.

Yüksek büyü konusuna dönersek bu, onun karısı dönsün, bunun kocası dönsün, filan kadın baştan çıkartılsın gibi konulardan farklı olarak gerek bazı azimetlerle, çalışmalarla, esmaların zikriyle kendini geliştirmeye yönelik durumlardır. Çok daha evrenseldir. Bazı kişiler Havass'ın yukarda alatılan işlerle yanlış kullanıldığını, gerçek havass'ın bir ruhsal gelişme yolu olduğunu, bilgi ve bilgilenme yolu olduğunu ve daha bir sürü şeyin yolu olduğunu söylerler. Hayır efendim. Batıda bir çok mistik ekol vardır. Ruhsal gelişme yolu maji değil mistisim ekolleridir. Doğuda Hint büyücülüğü gelişme yolu değildir. Ruhsal gelişme yolu Yoga veya budizmdir. Müslümanlıkta da bir Tasavvuf müessesesi vardır ve ruhsal gelişmenin adresi havass değil, Tasavvuf'tur.

Dolayısıyla Yüksek büyü şeklinde tasnif ettiğim şekilde çalışma yapanlar da kişisel güç, kudret, insanlar üzerinde kontrol kurmak gibi amaçlarla çalışırlar. Bir çok Havass kitabının birçok formülünde de, şunu yapın, bunu yapın, kırk gün halvet ve riyazete girin, şu duaları ve esmaları okuyun, sürenin sonunda hadimler gelir, size ismi azam'ı öğretir. bundan sonra size yok, yoktur. Ne isterseniz yaparsınız, derler. Pekiyi bu nedir. Güç sağlamak işte. Herhangi bir varlık daveti, melek çağırmak ve akla gelen herşey büyüsel tabanda ve kişisel güç ve tasarruf tabanındadır.

Havass'ın bu olmadığını ve yapılan işlerin ruhsal gelişim amaçlı olduğunu iddia edenler konuyu bir de otorite sahibi olmuş, bilen, din adamlarına ve/veya mutasavvıflara bir sorsunlar.

Tabii Havass ruhsal gelişme yolu değildir demiyorum. Maji (Yani Kabala ve diğer batı tarzı uygulamalar) için de böyle bir şey söyliyemem. Maji ve Havass''ta gelişme vardır. Aynı zamanda günümüz Spiritüalizm, mistik ve tasavvufi ekollerin aksine güçlenmek de vardır. Burada hemen belirtmeliyim ki, günümüzdeki spiritüel, tasavvufi ya da mistik ekoller büyük havalarla, kendilerinde de güç olduğunu fakat doğru olmadığı için kullanmadıklarını ileriye sürselerde bunların güç iddiaları aşağıdaki fıkraya benzer.

Bir derviş, başka bir tekkenin dervişine demiş ki, "Biliyorusun. Akşam bizim Şeyh uçmuş". Diğeri sormuş, "Deme yahu. Nereden biliyorsun?" Birinci derviş kasılarak cevaplamış, "Kendisi söyledi."

"Şeyhin kerameti kendinden bellidir" diye bir söz vardır. Bu fıkra o sözü açıklar. Günümüzdeki spiritüelist ekollerin güçleri de bu fıkraya benzer. Gene konumuza dönersek Havass ve Maji'de (Bunlarla İslami ve batı majisini kastetmekteyim) tekammül vardır. Ayrıca güç de vardır. Ama faklı olarak gücü kullanmak vardır. Kulanılmayacak olan bir güç, güç değil olsa olsa hammallıktır.

Bu gücü kullanmayacak ve dünyasal arzularını tatmin etmeyecek olan kimse yıllarca ve yıllarca emek verip, hvass öğreneceğine gidip hayatını yaşasın. Boşuna zaman kaybetmesin. Sonuç nasıl olsa
farksız olacak. Şimdi Maji ve batılı mistik ekolleri hiç karıştırmadan sadece Havass ve tasavvuf açısından ele alalım. Hatta Havass da demiyelim. Büyü ve Tasavvuf diyelim.

DERVİŞİN YOLU VE SAVAŞÇININ YOLU
Yönetilen ve İsyan eden, Dervişin yolu ve Savaşçının yolu. Bunların hiç biri Karanlık ve aydınlık yana ait değildir. Her yanda iki yolun izleyicisi de olabilir. İkisinin de kendisine göre tehlike, zorluk ve keyifleri vardır.

Dervişin yolundan giden kimse, Tasavvuf, Yoga, Spiritüalizm ya da herhangi bir budist ekolün izleyicisi olabilir. Bu kimseler tam bir tevekkülle kendilerini rehberlerinin eline bırakırlar. Aslında dervişin yolu kişiliksiz, silik kimselere ait olmamakla birlikte zayıf ve silik kimseler dervişin yolunu izlerler. Burada esas olan imandır. İnanç, inanma ve söylenileni irdelemeden kabul etmek. Kendini üstün bir gücün yönetim ve ihtimamına terketmek. Şeyhin her dediğini kabul etmek. Koyulan fiziksel, ahlaki ve spiritüel kurallara tam olarak uymak. Yönetilmekten hoşlanmak. Bunlar aslında gereğince yapılırsa kötü şeyler değildir. Tarihte görülen bir çok ya da hemen hemen bütün mutasavvıflar Dervişin yolunu izlemişlerdir. Bununla beraber gerçek bir spiritüel ve fiziksel disiplin içine girebilecek kadar sağlam kimselerin yanı sıra tembel ve güçsüz kimseler de Dervişin yolu tarafından cezbedilirler. Bazı sahte şeyhler insanları rahatlıkla istismar edebilir ya da kendisini Astral rehber olarak gösteren değersiz varlıklar yolcuyu obsede edebilir. Bunlar dervişin yolunun tehlikeleridir. Özet olarak dervişin yolu, tevekkül ve teslimiyet, diğerlerine hizmet yoludur.

Savaşçının yolunu izleyen yolcuya gelince. Bu kimse daha dik başlı yapıdadır. Dervişin yolundan giderek kendisini disipline edeceği yerde isyan ve tahakküm duygularını serbest bırakıp, beslemektedir. Onun spiritüel rehberi daha arka plandadır ve genel olarak kendisini ortaya sürmez. Kişi kendi kararlarını vermek zorundadır. Karar vermek için yardım alamaz. Savaşçının yolundan gidenin bağlı olduğu ahlaki ve spiritüel kavramlar yoktur. O, zaten bu tür şeylere isyan etmiştir. Kendi kurallarını kendisi koyar. Genel olarak bilinen bir üste, şeyh ya da yönetici varlığa fazla tahammülü ve hayranlığı yoktur. Kendi üzerindeki güçleri kabul etmez, boyun eğmez, emir almaz ve gerekirse bunlarla savaşır. Mutasavvıflar arasından savaşçının yolunu izleyenler tek tük çıkmıştır fakat kayda değer bir majikal ilerleme göstermiş olan majisyenlerin bir çoğu savaşçının yolunu izlemişlerdir. Savaşçının yolundan giden kiş her şeyi irdeler. Kandi beğendiğini alır. Bununla beraber o da kendisini fazla büyük görmek, gücünün yetmiyeceği boyuttaki güçlerle karşılaşmak, obsesyon değilse bile hasara uğramak ve sık sık yanlış kararlar vermek gibi tehlikelere açıktır. Bu yolu da özetlemek herekirse Savaşçının yolu başkaldırmayı, kendi öz değerlerine güvenmeyi ve kendine hizmeti gerektirir.

KENDİNE HİZMET
Aslında kendine hizmet, hizmetlerin en önemlisidir. Herkesin içinin derinliklerinde Kendine hizmet güdüsü yatar. Şöyle bir düşünelim. Müslümanlık ilk çıktığı zaman. Ya da günümüzde. Tanrı iyi kullarına Cennet vaad etmeseydi. Kötü olana Cehennem tehdidini yapmasaydı. İlk ayetlerden birisi deseydi ki, "Cennet mennet yok. Ölünce yok olacaksınız. Bana döneceksiniz. Hiç bir mükafaat yok. Ama ben Tanrıyım. Bana tapın. Müslüman olun." Müslüman sayısı kaç olurdu acaba? Tamam bir çok imanlı ve anlayışlı kimse bu dini benimserdi. Bu muhakkak fakat ya geniş kitle? Ya Riyakarlar kesimi? Ya içki içenlere, kadınlara genç çocuklara iç çekerek bakıp, "Bunları Cennete elde edeceğiz deyenler " ? Demek ki, Spiritüel gelişimin de, sindalığın da, her şeyin de tabanında gene kendine hizmet felsefesi yatmaktadır.

Bir çok kişi parayı hakir görür ve "Parayla mutlukuk olmaz" derler. Fakat bu sözü söyleyenlerin içinde gerçekten hatırı sayılır para sahibi olan bir kimseyi ben hiç görmedim? Ya siz gördünüz mü?

Ben, elinde bir güç olup da, bunu kallanmayanı da görmedim. Siz gördünüz mü? Zengin adam parasının gücünü, Mafya silahının gücünü, Güzel bir kadın dişiliğini, Bir sporcu adele gücünü, Meclisteki milletvekilleri politik güçlerini daima ve daima kendi çıkarları doğrultusunda kullanıyorlar. Elinde bazı ruhlar güçler olan kimse de, şayet gerçekten güç varsa kullanır. Hiç şüpheniz olmasın. Hepimiz insanız.

"Ben yapabilirim gücüm var ama doğru değil diye kullanmıyorum" deyen yalan söylüyordur ve sadece dünyasal kompleksleri uğruna kendisini güç sahibi saydırarak karizmatik olmay ve özellikle de karşı cinsi etkilemeye çalışıyordur. Fakat her sabah aynaya baktıkları zaman karşılarında gördükleri sadece korkak bir maymundur.

Büyü yolu ile Dervişin yolu arasındaki farklılıklardan yukarda bahsettik. Bu duruma biraz daha açıklık getirmek gerekirse, Büyü ve tabii yüksek büyü tekammülün korsan yoludur. Hiç bir şeyhe, bir silsileye bağlı olmadan ve elindeki en güçle orantılı olarak, kendi en vahşi arzularını tatmin edip, doyum sağlayarak ilerleyen bir yoldur. Tehlikelidir ama o derece de zevklidir. Cesur insanlar gerekir büyünün yolu için. Bu kısmı kapatırken son yıllarda çok tutulan "Angel" dizisindeki bir sözü kullanmak istiyorum: "Savaşlar cehennemdir. Ama barış da çok sıkıcıdır!"

YİNE HAVASS
Yukardaki bölümlerde Havass'tan ziyade doğu, batı ayırmadan genel büyüden bahsettik. Şimdi merceğimizi daraltır da yine Havass'a bakarsak. Şu sonuca ulaşırız. Havass, ne derlerse desinler, büyüdür. Bu böyle kabul edile!

Baştan beri Havass'ı özet ve özlü olarak tarif için "İslami büyü sistemi" dedim. Fakat artık yeri gelmişken belirtmek gerekir ki, İslami olarak Havass ismi verilen bu uygulamalar öz olarak islami değildirler.

Havass'taki şiirsel azimetler, Kabala'dan bile değil, İslamiyet öncesi Lat, Menat, Uzza gibi putların tapımından gelir. Daha önceki bir yazımda Saatlerin, Astrolojik uyumlulukların, Ebced ve harflerle ilgili uygulamaların kökenleri hakkında birşeyler yazmıştım. Bu yüzden o konalar üzerinde durmayarak, sadece şunu söylüyorum. Havass'taki çoğu uygulama İslamiyet dışı ve öncesine aittir fakat bunların üzerlerine Müslümanlık elbisesi giydirilmiştir ve yüzyıllar içinde islamlaşmışlardır. Dolayısıyla Havass İslami bir uygulama olmuştur. Bunu böyle kabul etmek ve şayet bir uygulayıcı olacaksak onun kendi geleneklerine uymak zorundayız. Oruçsa oruç, riyazetse riyazet. Hiç bir zaman ben hazırlık evresinde batı majisine göre davranayım, mesela abdest de almıyayım, ama çalışırken bu zikirleri ve duaları kullanayım fikri ile bir yere ulaşamayız. Ben bunu yaptım. Başarılı da oldum fakat bunu yıllarca Havass ve diğernaji sistemleri ile uğraştıktan sonra yaptım. Başarılı oluşumun nedeni de belki de yapılan işin uyumlu olması değil de benim kişisel tecrübeliliğimdir. Dolayısı ile herşeyin kuralına göre yapılması da gerekmektedir.

İnternetten alıntıdır...
 
N

notime

Kayıtsız
Misafir
Selamlar;
Yazınızı okudum. Havass dediğimizden kastım, ( Allahın isimleri ile yani Esmalarını belli adetler ve saatlerine uymaya çalışarak okumak ) bu konulara genç yaşımdan beri ilgiliyim zaman zaman ilgilenmesemde bu aralar bir kaç aydır yine merakla araştırıyor kitap karıştırıyor ve uyguluyorum. Faydasınıda görüyorum.
Şimdi benim sormak istediğim.. Ben farkında olmadan büyümü yapıyorum. Mesela rızk celpleri , duaları vs. gibi işler için yaptığımda..
Yanlış anlamayın bunu söylememdeki sebep büyünün kötü birşey olduğunu düşünüyorum ve Allahın katiyen men ettiği haram saydığı ve büyük cezalarının yaptırımlarının olduğu bir konu.. Bu yüzden eğer gerçekten bu tür dua etme şekli büyü ise buna bir son vereceğim.. Hatta bu konu ile ilgili kendim ve yakın çevrem için hazırlamış olduğum yeni yeni oluşturduğum bir blogum da var.. gerekirse kapatacağım..
Blogumu inceleme fırsatınız olursa orada bulunan dualar vs. Büyümü değilmi diye beni aydınlatırsanız çok sevinirim.. Şahsen 3 kuruşluk dünya malı biraz daha kolay gelsin işlerim daha rahat olsun diye büyü olaylarına falan girmek böyle bir vebali de taşımak istemem.
iyi günler dilerim..
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Selamlar kardeşim, okuduğun yazı internetten alıntıdır. İşin sırrı islamı iyi öğrenmek, doğru öğrenmek, öğrendiğini uygulamaktır. Bana göre islam dini; bir dilek dini değildir. Ben şahsen doğruluğuna emin olmadığım bilgilere inanmam. İslam dini insanın ahlakını güzelleştirmek amacını güder. Yaptığımız bütün ibadetler hep kendimiz için, nefsimizi kontrol içindir.

Sitene baktım, bazı yazılar var tuza okumak, üflemek v.s gibi. Bunların tamamen islam dışı olduğunu düşünüyorum. Ayrıca bazı dualar var kaynakları yok. Bunlar tavsiye olabilir, uydurma olabilir fakat sonuçta duadır. Allah'a yakarıştır. Bunlara birşey diyemem.

Ben şahsen hayatım boyunca dileğim, isteğim için sayıyla dua okumadım, birşeylere üflemedim. İçimden geldiği şekilde Allah'ıma dua etmeye çalıştım. Benim çizgim böyle. Büyüyle, okumak üflemekle hiçbir alakam olmadığı için, sitende yazılanlar büyü mü değil mi bilemem. Ancak yukarıda belirttiğim gibi okuyp üflemekle alakalı olanlar islam dışıdır diyebilirim. En doğrusunu ALLAH C.C Bilir.
 
K

Kayıtsız Üye

Kayıtsız
Misafir
Piyasadaki satılan havas kitapları sadece hangi ilimlerin olduğunu yazmakta. Orjinal havas kitabında ise piyasada satılmakta olan, sadece hangi ilimleri içerdiğini yazan kitapların anahtarı olan, o ilimlere sahip olmak, kullanabilmek için öncesinde ve sonrasında ne yapılması gerektiğini içerin bir ciltlik kitap daha vardır. Bu kitap piyasada bulunmamaktadır. Orjinali Osmanlı zamanından olup, Osmanlı türkçesiyle yazılmıştır. Bu orjinal havas kitabı, yani pisayada olan havas kitaplarının ruhsat kitabı, anahtar kitabıdır...
 

Turab

Teknik Ekip
Yönetici
Admin
Katılım
22 Şubat 2011
Mesajlar
7,015
Tepkime puanı
423
Piyasadaki satılan havas kitapları sadece hangi ilimlerin olduğunu yazmakta. Orjinal havas kitabında ise piyasada satılmakta olan, sadece hangi ilimleri içerdiğini yazan kitapların anahtarı olan, o ilimlere sahip olmak, kullanabilmek için öncesinde ve sonrasında ne yapılması gerektiğini içerin bir ciltlik kitap daha vardır. Bu kitap piyasada bulunmamaktadır. Orjinali Osmanlı zamanından olup, Osmanlı türkçesiyle yazılmıştır. Bu orjinal havas kitabı, yani pisayada olan havas kitaplarının ruhsat kitabı, anahtar kitabıdır...
İyi ne güzel! Yanlız mail verme birdaha!
 
Üst Alt