Kadın Ve Erkeğin Birbirini Tamamlaması

ömr-ü diyar

Uzman Kardeşimiz
Üyemiz
Katılım
23 Nisan 2011
Mesajlar
3,345
Tepkime puanı
25
İnsan, aile hayatı hayatı yaşayacak bir tabiatta yaratılmıştır. İlk insan olarak Hz. Ademi yaratan yüce ALLAH, ona eş olarak Hz. Havvayı vermiştir.
Bugün yeryüzündeki bütün insanlar bu iki insanın aile hayatının meyveleridir.
Mıknatısın artı ve eksi kutuplarının birbirini çekmesi gibi, erkek ve kadın arasında benzeri bir çekim vardır. Bu çekimin neticesi olarak, taraflar nikah akdiyle aile hayatını kurarlar, bir araya gelirler.

Aile,
· Toplumun çekirdeği,
· Merkezi,
· Zembereği,
· Tuğlasıdır.
Aile hayatı iyi değerlendirildiğinde her iki taraf için küçük bir cennettir.
Şu ayetler, aile hayatının önemli konumunu bize ders verir:

ALLAH, evlerinizi sizin için bir sükûnet yeri kıldı.
(Nahl, 80)

ALLAHın ayetlerinden biri de, kendileriyle sükunet bulmanız için kendi cinsinizden eşler yaratması ve aranızda bir sevgi ve merhamet meydana getirmesidir.

(Rum, 21)

Öyleyse evlerimiz gerçek anlamda birer "huzur evi" ve eşlerimiz de huzur bulmamız için en önemli birer vesile olabilirler.

Tevratta, Havvanın Hz. Ademin kaburga kemiğinden yaratıldığı anlatılır. Şöyle ki:
"Rab Tanrı Adem'e derin bir uyku verdi. Adem uyurken, Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem'den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem'e getirdi. Adem, "İşte, bu benim kemiklerimden alınmış kemik, etimden alınmış ettir" dedi. "Ona 'Kadın' denilecek, Çünkü o adamdan alındı. "Bu nedenle adam anasını babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak."

(Tekvin, 2/18-24)
Tevratçın bu anlatımının sembolik olduğunu söyleyebiliriz. Yani, kadın ve erkek adeta birbirindendir ve birbirini tamamlamaktadır. Kur'anın şu ayetini de bu manada anlayabiliriz:
"Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten korkup sakının. O ki sizi tek bir nefisten yarattı, ondan da eşini yarattı ve her ikisinden birçok erkek ve kadın türetip yaydı."

(Nisa, 1)
Erkek ve kadın arasında yaratılıştan gelen bir ilgi, bir sevgi vardır. Bu ilgi ve sevgi şiddetlenince "aşka" dönüşür. Aşk, duygusal bir yoğunluktur. Bu dönemde ayaklar yere değmez, bulutlar üzerinde dolaşılır. Tozpembe bir dünyada yaşanır. Aşık, aklıyla değil, hisleriyle yaşar. "Ömür Boyu Aşk" kitabının yazarı Cemil Tokpınarın ifadesiyle aşk:
· İki bedende bir ruh,
· İki kalpte bir ideal,
· İki akılda bir düşünce,
· İki gönülde bir hedeftir.
Kadın ve erkek, hem fizyolojik, hem de psikolojik olarak birbirinden farklıdırlar. Ancak bu farklılık kilit ve anahtarın birbirini tamamlaması türünden bir farklılıktır. Sözgelimi kadın daha duygusaldır. Erkekte ise müdebbiriyet daha ön plandadır. Bunun sonucu olarak, kadın çocuklarla daha iyi ilgilenir, erkek de evin geçimini sağlar, dışişlerini takip eder.
Uyumlu bir evlilik, tarafların güçlenmesini netice verir. Bu ise, muhteşem bir sinerji olayıdır. Sinerji, iki tane bir rakamının alt alta değil, yan yana gelmesi olayıdır. Bilindiği üzere iki tane bir alt alta yazılınca iki kıymetinde iken, yan yana gelince on bir değerine yükselir.
Aile Hayatında Mutluluk
Aile hayatında ev, bir mutluluk merkezidir. Teorik olarak bu böyle olmakla beraber, uygulamada her zaman öyle olmayabilir.
Şair şöyle der:
"Gökyüzünün başka rengi de varmış,
Geç fark ettim taşın sert olduğunu."

Cahit Sıtkı Tarancı

Evlilikte ilk aylar çok tatlı ve problemsiz olabilir. Ama eşlerin hayat yolu pürüzsüz- düz bir yol değildir. Tokpınarın ifadesiyle "el ele tutuşup yürüdüğünüz pamuk döşeli yollarda çakıllar, dikenler de vardır. "Tozpembe hayaller, yerini simsiyah bulutlara terk edebilir."Ve netice olarak "sevgi buharlaşabilir."Aşk merhalesini, "akılcı ve iradeli sevgi" izlemelidir. Balayı dönemindeki halin devamını istemek, beş yaşındaki çocuğun emme arzusuna benzer. Her dönem, kendi esasları çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Aslında evlilik, "mutlu olma sanatı olduğu kadar, mutlu etme sanatıdır."Sırf kendini düşünen bencil kişi, diğer tarafı mutsuzluğa mahkum eder. Halbuki insan, eşini mutlu etmeye çalışırken kendisi de mutlu olacaktır.
Hiçbir insan "dikensiz gül" değildir. Herkesin güzel meziyetleri yanında bir takım dikenleri de vardır. Eşler, ?gülü seven dikenine katlanır? prensibiyle hareket ederlerse, beraberce mutluluğu yakalayacaklardır.
Aslında "mutluluk ülkesi" çok ötelerde, ulaşılmaz bir yerde değildir. O, hemen yanı başımızda, hatta kendi içimizdedir.
Sokrat şöyle der:
Mutlaka evlenin! İyi biriyle evlenirseniz mutlu olursunuz. Çekilmez biriyle evlenmişseniz filozof olursunuz

Mutluluğu kahvehane veya meyhanede arayanlar, onu yanlış adreslerde aramaktadırlar. Evinde mutlu olmayan birinin buralarda mutluluğu yakalayabilmesi düşünülemez. Bu, susamış birinin deniz suyuyla susuzluğunu gidermesine benzer. Böyle biri, içtikçe daha da susayacaktır.
Eşler, karşılıklı hoşgörü ve fedakarlıkla birbirini mutlu ettiklerinde, hiçbirinin gözü dışarıda kalmaz, evde beraber olmak için adeta can atarlar.
Gary Chapman, Beş Sevgi Dili isimli eserinde, eşlerin farklı sevgi dilleri kullandıklarını söyler ve bunları şu şekilde sıralar:
· İltifat etmek
· Nitelikli beraberlik
· Hediye almak
· Hizmet davranışları
· Fiziksel temas
Eşler, özellikle bunların bir tanesini hayat arkadaşından bekler, bulamadığında hayal kırıklığına uğrar. Eşlere düşen görev, hayat arkadaşının sevgi dilini tesbit edip, gereğini yapmaktır.
Mark Twain ""güzel bir iltifat beni iki ay yaşatabilir"der. Dil, insanı öldürür veya canlandırır. Mesela bir erkek, hanımına "bugün sofrada revani görmek istiyorum"demek yerine "yaptığın revanilere bayılıyorum" dese isteğine çok daha kolay ulaşır. Üstelik hanımı böyle bir iltifatın sonucu olarak revaniyi daha severek ve özenle hazırlar.
Nitelikli beraberlik, eşlerin başka işlerini bırakıp tümüyle beraber olmalarıdır. Beraber yürüyüş yapmak, yemeği ara sıra dışarda yemek, tatile çıkmak... gibi. Böyle yoğun beraberlikler sevgiyi daha da artırır.
Hediye almak da mühim bir mutluluk sebebidir. Zira hediye, sevginin mücessem sembolü gibidir. Hediyenin mutlaka pahalı olması gerekmez, bazan küçük bir hediye kırık bir kalbin anahtarı olabilir.
 
Üst Alt